8773579.jpg

Ortadoğu'da sezonu kapatan 'Cihatçılar'ın yeni görev yeri belli oldu!

ABD ve Batılı diğer egemen güçler dünyada herhangi bir bölge ile ilgili bir hesap yaptıklarında, önce istikrarsızlaştıracak unsurları oraya sokup, sonra onlarla mücadele adına kendileri gelip yerleşiyorlar. Bu güne kadar birçok yede uyguladıkları bu yöntemle Ortadoğu'da tekfirci terör örgütleri sayesinde oluşturdukları muazzam kaostan sonra bu kez de aynı örgütlerle Güneydoğu Asya'ya yöneliyorlar.

11 Ekim 2017 Çarşamba
İNTİZAR - Batı medeniyetinin kendi bulunduğu coğrafyanın geleceğini temin için geride kalan üzerinde kaos oluşturma ve böylece hegemonya kurma denklemi üzerine kurulu stratejisi muhtevasını mahafaza ederken, uygulama ile ilgili mevzi hedefler ve uygulamaya dönük unsurlarda değişiklikler oluyor. 
 
Tamamıyla 'asabiyet' (faşizm) esasına dayalı bu stratejinin bütün dünyayı kucaklayan bir medeniyet üretmesi ve insanlığı böylesi bir medeniyete dahil olmaya çağırması aklen mümkün gözükmüyor. Batı medeniyeti bu güne kadar sömürünün farklı versiyonlarını üretip bunun üzerinden kendi geleceğini temin yoluyla iş görmüştür. Denklemleri gayet basittir: Önce yerel unsurlar arasında savaş zemini oluştur, sonra da gelip barış yapıcı gibi olaya dahil olup söz konusu coğrafyada zemin tut. 
 
Batı medeniyeti bu denklemi çalıştırabilmek için de genelde yerel unsurların nispeten lokal olan gelecek tahayyülerini gerçekleştirmede işbirliği yapar gibi gözüküp, siyasetini bu hayallerin gerçekleşmesine dönük umut tüccarlığı yapma üzerine tesis eder. Sonuçta ortaya çok parçalı ve geleceğe dair umutlarını bağladıkları Batı'ya bağlı bir tablo ortaya çıkar. 
 
Amerika ve Batılı diğer egemen güçler tarafından, bu denklemin mantığı çerçevesinde Ortadoğu'da tekfirci, cihatçı örgütler üzerinden muazzam bir kaos oluşturuldu ve böylece özellikle Suriye ve Irak'ta oluşturulan istikrarsızlık üzerinden bölgedeki Direniş Ekseni'nin etkisi kırılmaya çalışıldı. 
 
Aşağıda alıntıladığımız yazının içeriğinden anlaşıldığına göre Ortadoğu'da istikrarsızlaştırma görevini yerine getiren tekfirci, cihatçı örgütler bu kez yine Amerika'nın verdiği görev gereği bu kez Güneydoğu Asya'ya yönelmiş gözüküyorlar.... 
 
 
Medeniyetler çatışması
 
16 yıldan beri, uluslararası politika uzmanları ABD stratejisinin hedeflerini belirlemek için büyük çaba harcadılar. Doğal olarak bu dönemin başından çok sonunda kesin şeyler söylemek daha kolaydır. Oysa çok azı böyle yaptı ve birçoğu somut olgularla yalanlanmış olan teorileri öğretmekte ısrar etmektedir. Thierry Meyssan bu tartışmadan çıkan sonuçlara dayanarak, sözünü ettiğimiz bu dönemde önceki teorisyenlerinin görüşlerinden hareketle ABD orduları için öngörülen bir sonraki aşamayı hatırlatıyor; bu aşamanın yakında uygulamaya konulması bekleniyor.
 
 
« Genişletilmiş Ortadoğu »'nun ortadan kaldırılmasını düşünen ve planlayan güçler bu bölgeyi yeni stratejilerini deneyecekleri bir laboratuar olarak görüyorlardı. Her ne kadar 2001'de ABD, Birleşik Krallık ve İsrail hükümetlerini de içerseler de, Washington'da siyasi iktidarlarını yitirdiler ve çokuluslu özel şirketler aracılığıyla ekonomik-askeri projelerini sürdürmektedirler.
 
Stratejilerini bir taraftan Pentagon'daki Amiral Arthur Cebrowski ve yardımcısı Thomas Barnett'in, diğer taraftan ise Ulusal Güvenlik Konseyindeki Bernard Lewis ve yardımcısı Samuel Huntington'in düşünceleri çevresinde tasarladılar [1].
 
Hedefleri çağdaş, teknik ve ekonomik gelişmelerdeki hakimiyetlerini, eskiden Sovyet bloğunda bulunan ülkelere uyarlamak ve yaymaktı. Geçmişte Washington, küresel enerji piyasası aracılığıyla dünya ekonomisini kontrol ediyordu. Bunun için, karşı çıkan herkesi savaşla tehdit ederek tüm petrol kontratlarında doların kullanılmasını dayatıyordu. Öte yandan bu sistem ancak Rus, İran, Katar –ve yakında Suriye- gazının petrole ikame edilmesiyle sürdürülebilirdi.
 
ABD'li göçmenlerin büyük bölümünün suçlu kökeniyle bağlantılı olarak bu güçler zengin ülkeler üzerinde şantaj yoluyla tahakküm kuracaklarını düşünüyorlardı. İstikrarlı devletler (eski Sovyet devletleri de dahil) sadece fosil enerji kaynaklarına değil ama genel olarak hammaddelere ulaşabilmek için ABD Ordusunun ve aksesuar olarak da Birleşik Krallık ve İsrail'in « korumasını » talep etmelidir.
 
Bunun için dünyayı ikiye bölmek, çözünebilir ekonomileri küreselleştirmek ve dünyanın geri kalanındaki her türlü direniş yeteneğini ortadan kaldırmak yeterliydi.
 
Bu dünya vizyonu Britanya İmparatorluğu ve Siyonizmde baskın çıkanlardan tamamen farklıydı. Bu paradigma değişikliği ancak bir psikolojik şok, bir « yeni Pearl Harbor » sonrasında oluşturulacak güçlü seferberlikle uygulamaya konulabilirdi. 11 Eylül ile bu gerçekleştirildi.
 
Bu proje her ne kadar çılgın ve vahşice görünse de, 16 yıl sonra aynı zamanda hem gerçekten de tamamlanmak üzere olduğunu, hem de beklenmedik engellerle karşılaştığını gözlemleyebiliriz.
 
Çözülebilir ülkelerin ekonomilerinin küreselleşmesi süreci, bunlardan biri olan Rusya'nın, Suriye'deki direniş odaklarının yok edilmesine, ardından da Ukrayna'nın zorla küresel ekonomiye entegrasyonuna askeri olarak karşı çıktığında hemen hemen tamamlanmak üzere idi. Dolayısıyla Washington ve Londra müttefiklerine Moskova'ya karşı ekonomik yaptırımlar uygulamalarını emrettiler. Böylece çözülebilir ülkelerin küreselleşme süreçlerini durdurdular.
 
Çin, « ipek yolları » projesini başlatarak, yıkılması öngörülen ülkelere büyük yatırımlar yaptı. « Yeni dünya haritasını » teşvik edenler buna, Irak ve Suriye'de antik ipek yolunu kesen bir terörist devlet kurarak ve ikinci ipek yolunun tarihi güzergahını kesecek şekilde Ukrayna anlaşmazlığını savaşa dönüştürerek tepki verdiler.
 
Bugün yine aynı güçler, kaosu bir ikinci bölgeye, Güneydoğu Asya'ya yaymayı öngörmektedirler. BM Terörle Mücadele Komitesine göre cihatçıların oraya göç ettikleri anlaşılıyor. Böylece bu güçler, Kürtler çevresinde bir savaşın olup olmayacağı önceden bilinmeden Ortadoğu'da 2012-16 sezonunu kapatmış oluyorlar. Bu, Müslümanlardan sonra « Yahudi-Hıristiyanlara » [2] yönelik, Budistlere karşı Müslümanlar şeklinde « medeniyetler çatışması »nın ikinci aşaması olacaktır.
 
Thierry Meyssan
El-Vatan (Suriye)
Çeviri: Osman Soysal
Voltairenet
 
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
[1] Network Centric Warfare : Developing and Leveraging Information Superiority, David S. Alberts, John J. Garstka & Frederick P. Stein, CCRP, 1999. The Pentagon's New Map, Thomas P. M. Barnett, Putnam Publishing Group, 2004. « The Roots of Muslim Rage », Bernard Lewis, Atlantic Monthly, septembre1990. « The Clash of Civilizations ? » & « The West Unique, Not Universal », Samuel Huntington, Foreign Affairs, 1993 & 1996 ; The Soldier and the State & The Clash of Civilizations and the Remaking of World Order, Samuel Huntington, Harvard 1957 & Simon and Schulster 1996.
 
[2] Yahudi-Hıristiyan deyimi 90'lı yıllara kadar sadece Aziz Jak çevresinde Hıristiyanlığı seçen Yahudi cemaatini tanımlamak için kullanılıyordu; bu cemaat, Kudüs'ün Romalılar tarafından yağmalanmasından sonra dağıtılır. Öte yandan, Batılı Hıristiyanlar ibadetlerinde Eski Ahit'e çok büyük bir rol vermeye devam ederlerken, çoğu zaman farkında dahi olmadan, Hıristiyanların bakış açısı yerine Yahudilerin bakış açısını savunmaktadırlar. Aksine, öncellerinin geleneğine sadık kalan Doğu Hıristiyanları, Yahudi metinlerine çok az göndermede bulunurlar ve efkaristiya sırasında bunları okumayı reddetmektedirler.
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar