1516429617s.jpg

Erdoğan Afrin’e kimi götürüyor?

Afrin'e müdahale Türkiye'yi pek çok açıdan risklerle karşıya bırakırken bölgenin demografik yapısını değiştirmeye yönelik planlar ve Şam'ın terörist addettiği grupların kara unsuru olarak kullanılması çıkmaz bir yola işaret ediyor.

28 Ocak 2018 Pazar
Zeytin Dalı Harekâtı karşılıklı kayıpların verildiği zorlu bir savaşla devam ederken Türkiye, Halk Savunma Birlikleri'nin (YPG) kontrolünü bitirmenin ötesine geçen bir planla hareket ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sürekli olarak Afrin'e “bölgenin asıl sahiplerini yerleştirecekleri” tezini işliyor. Bu çerçevede yerleştirilmek istenen iki grup var:
 
İlki Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) saha unsuru olarak kullandığı ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) diye etiketlenen milis grupları, ikincisi de Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar.
 
Erdoğan operasyonun hedeflerini anlatırken “Önce teröristlerin kökünü kurutacağız sonra da orayı yaşanabilir hale getireceğiz. Kimler için? Misafir ettiğimiz üç buçuk milyon Suriyeli için. Sürekli olarak çadırda iskan edecek hâlimiz yok.” dedi.
 
Erdoğan demografik yapıya dair de “Afrin'de yüzde 55 Arap var, yüzde 35 Kürt var, diğeri Türkmen” iddiasında bulundu. Afrin tarihi adıyla Kürt Dağı (Çiyayê Kurmênc) her zaman Kürt yoğunluklu bir bölge olageldi. Sağlıklı bilgi olmamakla birlikte yerel kaynaklar Kürtlerin nüfusa oranını yüzde 70 ilâ 90 arasında veriyor. Kürtlerin ezici çoğunlukta olduğu Afrin'in merkezinde ve kırsalında bir miktar Arap, kuzey kırsalında az sayıda Türkmen, Mabata'da Alevi Kürtler, Kastel Cindo ve Ezaze civarında Ezidi Kürtler, çok az sayıda Ermeni ve Çerkes yaşıyor. Göreceli olarak istikrarını koruması nedeniyle Afrin 2013'ten itibaren İslam Devleti'nin (IŞ)(İD) eline geçen Rakka, Menbic, El Bab ve Cerablus'tan kaçanlar için sığınak olmuştu.
 
Al-Monitor'a konuşan yerel yetkililere göre yedi kasaba ve 365 köyden oluşan Afrin'in 400 bin civarındaki nüfusu göçlerle birlikte neredeyse iki katına çıktı. Yani Zeytin Dalı'na kadar Afrin göç veren değil göç alan bir yerdi.
 
Afrin'e Suriyeli mültecileri yerleştirme fikri, ciddi bir sığınmacı yükünü omuzlamış olan Türkiye'de iktidar dışındaki çevrelerden de destek görüyor. Nitekim eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un “Afrin, YPG ve PKK'dan temizlenirse Türkiye'ye göç edenlerin bir kısmını rahatlıkla Afrin'e yerleştirme imkânınız olabilir” şeklindeki değerlendirmesi hayli yankı buldu.
 
Erdoğan'ın nüfusla ilgili hiçbir kaynakta bulunmayan, manipülasyon amaçlı bilgiler vermesi ve mültecileri buraya yerleştirmekten bahsetmesi “Bölgenin demografik yapısını değiştirmeye yönelik bir plan mı var?” sorusunu gündeme getirdi. Nüfus müdahaleleri iktidara karşı sosyal huzursuzlukları çözme mekanizması olarak sadece Osmanlı'da değil günümüz Türkiye'sinde de sık rastlanan bir durum.
 
Nüfus müdahalesinin ötesinde Fırat Kalkanı Harekâtı'nda olduğu gibi ele geçirilen bölgelere Suriye yönetiminin düşmanı olan ÖSO unsurlarını yerleştirme planı da kaygı verici. Erdoğan harekâtın başında “Bu operasyonu Allah'ın izniyle milletimiz, Özgür Suriye Ordusu birlikte zafere ulaşmak suretiyle kazanacağız” ifadelerini kullandı. Erdoğan daha sonra ÖSO ile ilgili planını şu sözlerle ifade etti: "Türkiye'ye gönül vermiş muhalifler bu operasyona katılacaktır. Onlar için veriliyor bu mücadele. Topraklarına sahip çıkmaları için bu kardeşlerimize yardımcı oluyoruz.”
 
Erdoğan “işgalci” durumuna düşeceklerine ilişkin eleştirilere ise şöyle yanıt verdi: “Kimler işgalcidir? Suriye halkını çoluk çocuk demeden katleden herkes işgalcidir. Bir milyona yakın Suriyeliyi katledenlerden daha büyük işgalci olur mu?” yanıtını verdi.
 
Erdoğan'ın sahaya sürdüğü örgütlerin geçmişleri, fikri yapıları ve Kürtlere karşı tutumları birçok kesimi endişelendiriyor. Bunların teşekkülünde eski El Kaide üyeleri, selefi cihatçılar, Müslüman Kardeşler gibi farklı tonlarda İslamcılar, parayla tutulmuş başıbozuklar, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) yönlendirdiği gönüllüler ve bazı profesyoneller yer alıyor.
 
TSK ve MİT'in koordinasyonu ile Afrin'i farklı yerlerden kuşatan ve taarruza katılanlar örgüt veya şemsiye gruplar arasında şunlar öne çıkıyor: Feylak El Şam, Ceyş El Nasır, Şam Cephesi, Ahrar El Şam, Nureddin Zengi Tugayları, Sükur El Celbe, Sultan Murat Tugayı, Semerkand Tugayı, Muntasır Billah Tugayı, Sultan Murat Tümeni, Fatih Sultan Mehmet Tugayı, Hamza Bölüğü, Kuzey Fırtınası, Türkistan İslam Partisi, Selahaddin Tugayı.
 
TSK ile ortak operasyon odasında yer alan komutanlardan Yaser Abdurrahim'e göre harekata katılan milislerin sayısı 25 bin.
 
Şam Cephesi komutanlarından Ebu Müslim de amaçlarını şöyle açıkladı: "İlk etapta ayrılıkçı partileri Arap köylerinden çıkartacağız.”
 
Operasyonda YPG'ye muhalif bazı Kürt gruplar da yer alıyor. Türkiye bunun Kürtlere karşı bir savaş olmadığını göstermek için Kürtlerin yer aldığı Ceyş El Nıhbe örgütünü vitrine çıkarıyor. Anadolu Ajansı bu grubun komutanı Azad Şabo'nun şu sözlerini haberleştirdi: "Biz Kürt'üz. (...) Afrin'in tamamı Kürt değil. Oradaki herkes PKK'dan kurtulmayı bekliyor. Afrinli Kürtler PKK'ya destek vermiyor. (...) Rejim ve DAEŞ (İD) ile savaştık, şimdi de PKK zulmüne karşı mücadele ediyoruz. Çok şükür Afrin'den başladık. İnşallah Kamışlı'ya kadar gideceğiz.”
 
TSK, Fırat Kalkanı Harekatı'nın ilk safhasının tamamlanmasının ardından 29 Mart 2017'den itibaren Türkiye sınırlarına yakın bölgelerde kurulan kamplarda bu grupların bazılarını eğitimden geçirdi ve donattı. Anadolu Ajansı'na konuşan askeri yetkililere göre kamplarda ÖSO mensuplarına birebir muharebe eğitiminin yarı sıra havan, roketatar, orta ve hafif makineli silahların kullanımı öğretildi.
 
Türkiye'nin desteğiyle bu örgütlerden Suriye Ulusal Ordusu ilan edildi. Ayrıca Suriyeli sığınmacıların Zeytin Dalı Harekâtı'na katılmak için teşvik edildiği görüldü. Suruç ilçesindeki çadır kentte kalan yaklaşık 70 mülteci operasyonda yer almak için Şanlıurfa Askerlik Şubesi'ne gitti. Osmaniye'de yaşayan 200 kadar Türkmen sığınmacı da sloganlar eşliğinde askerlik şubesine yürüyüp isimlerini yazdırdı. Benzer bir manzara Mersin'de de yaşandı.
 
Operasyona selefi ve cihatçıların önde gelen isimleri de destek verdi. Bu isimlerin başında Suudi Şeyh Abdullah Muhaysini geliyor. Dünya Müslüman Alimler Birliği Genel Sekreteri Ali El Karadaği de şöyle konuştu: "Tüm gücümle Müslümanlar arasında fitne ve kötülük tohumu ekmek isteyen ABD-Siyonizm projesine karşı duruyorum. Türkiye'nin meşru araçlarla sınırlarını ve halkını savunma hakkını destekliyoruz ve onun için sadece iyilik istiyoruz."
 
Afrin'e müdahale Türkiye'yi pek çok açıdan risklerle karşıya bırakırken bölgenin demografik yapısını değiştirmeye yönelik planlar ve Şam'ın terörist addettiği grupların kara unsuru olarak kullanılması çıkmaz bir yola işaret ediyor.
 
 
Fehim Taştekin
Al-Monitor
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar