562a806d0f2547283c86a24f.jpg

Yeniden psikolojik harp zamanı mı?

Suriye bağlantılı Türkiye'nin en büyük yarası olan Reyhanlı patlamasının kritik sanığı Tam da Türk ordusunun İdlib'e kalkan olduğu sırada yakalandı. ...Reyhanlı dosyasına yeniden el atılması “Halk psikolojik olarak İdlib'de olası bir maceraya mı hazırlanıyor?” sorusunu akla getiriyor.

20 Eylül 2018 Perşembe
Bugünlerde İdlib'deki gerilime paralel olarak sınıra askeri sevkiyat yapan Türkiye, Suriye ile bağlantılı psikolojik savaşın ana unsuru haline getirilmiş olan Reyhanlı patlamasıyla ilgili dikkat çekici bir operasyona imza attı. Suriye sınırındaki Hatay'a bağlı Reyhanlı ilçesinde 2013'te 53 kişinin öldüğü patlamanın planlayıcısı olmakla suçlanan Yusuf Nazik'in, Milli İstihbarat teşkilatı (MİT) tarafından Suriye'nin Lazkiye kırsalında yakalanarak Türkiye'ye getirildiği açıklandı.
 
Bir kamu kurumu olan TRT Haber anlaşılmaz bir şekilde Nazik'in MİT'in Suriye istihbaratı ile yürüttüğü ortak operasyonda yakalandığını öne sürdü. Bu ifadeler sonraki bültenlerden çıkartılırken Anadolu Ajansı da operasyonun “tamamen yerli ve milli olduğu” vurgusunu yapma gereği duydu.
 
Daha sonra basına servis edilen itiraf videosunda Nazik, Reyhanlı'da saldırı emrini Suriye istihbarat servisi Muhaberat'tan aldığını, patlayıcıları Suriye'den soktuğunu ve bunların saldırıda kullanılan araçlara yerleştirilmesini sağladığını söylüyor. Ayrıca bir çağrıda bulunuyor: "Suriye'deki arkadaşlarıma sesleniyorum: Yol yakınken dönün, Türk devleti bize sahip çıkar, kendi devletimiz bize sahip çıkar. Suriye devletine de sesleniyorum; Türkiye devleti çok büyüktür bunun hesabını elbet sizden soracak."
 
Dava sürecinde patlamanın arkasında gerçekte kimin olduğu ve gelen ihbara rağmen saldırının neden önlenmediğine dair sorular yanıtsız kalırken Yusuf Nazik ismi de spekülasyonlara konu olmuştu.
 
23 Şubat 2018'deki karar duruşmasında, 33 zanlıdan dokuzu müebbet hapis, 13'ü 10-15 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmıştı. Nazik'le birlikte gıyaben yargılanan sekiz kişi de kırmızı bültenle aranıyordu. Bu karara rağmen olayın tam olarak aydınlatılmadığını düşünenlerin sayısı az değil. Kuşkuların kaynağı hem sanıkların ifadeleri hem de saldırı öncesi güvenlik birimlerinin içinde bulunduğu ihmalkârlık ve tutarsızlıklar.
 
Davanın bir numaralı sanığı Nasır Eskiocak kaçakçılık yapan Nazik'in bir MİT mensubu ve AKP'li eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile özel bir telefon hattıyla sık sık görüştüğünü öne sürmüştü. Suriye'de Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) tarafından yakalanarak Türkiye'ye teslim edilmiş olan Eskiocak, mahkeme kayıtlarına geçen ifadesinde şöyle konuşmuştu: “Bu işi Yusuf Nazik ve yanında bulunan iki MİT mensubu ile konuştuk. Bana denizden uyuşturucu gelecek, bunu arabalara yükleyip Reyhanlı'ya bırakacağımızı söylediler. Bu iki MİT mensubu başıma bir şey gelmeyeceği konusunda bana güvence verdi. Ben bunların patlayıcı olduğunu bilmiyordum.”
 
Zanlılardan bazıları Suriye'deki örgütlere silah sevkiyatında MİT'le birlikte çalışan ÖSO'nun Türkmen komutanlarından Heysem Topalca'nın tuzağına düştüklerini ve iki minibüste patlayıcıların yerleştirildiği bölmeleri kaçakçılık için yaptıklarını öne sürmüştü. Nazik de Suriye'deyken gazetecilere yaptığı açıklamada patlamayla ilgili Topalca'yı sorumlu tutmuştu.
 
Topalca'nın adı 7 Kasım 2013'te Adana'da yakalanan ve MİT'e ait olduğu anlaşılan TIR olayına karışmıştı. Topalca ayrıca 2014'te Niğde'de askerlere saldıran İslam Devleti üyeleriyle ilişkiliydi. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün bir raporuna göre Topalca 2011-2014 arasında Türkiye'ye 873 kez giriş çıkış yapmıştı.
 
Duruşmaları yakından izleyen dönemin Hatay Milletvekili Refik Eryılmaz, patlamanın arkasındaki esas karanlık güçler ile ihmali bulunan yetkililerin ortaya çıkarılması için mecliste bir araştırma komisyonu kurulmasını istemiş ama olumlu karşılık alamamıştı. Hâlbuki ihmal çok açıktı. Reyhanlı davasının iddianamesine göre 8 Mayıs 2013'te Hatay Emniyeti'ne saldırıyla ilgili gelen ihbar üzerine ertesi gün adli işlem başlatıldı. MİT adı geçen kişilerin yanı sıra olayda kullanılan iki minibüsün tipini ve plaka numaralarını tespit ederek 10 Mayıs'ta emniyete bildirdi. Eskiocak teknik ve fiziki takibe alındı. 2012'de benzer bir ihbar üzerine takibe alınmış olan Nazik'in de telefonları dinlendi. 8 Mayıs'ta yollarda başlayan araç kontrolleri her nedense saldırı günü yani 11 Mayıs'ta durduruldu. Ayrıca MİT'in 10 Mayıs'taki bilgi notundan sonra il ve ilçe emniyet birimleri telsizle uyarılmadı. İddianamedeki bilgilerden çıkan sonuç zanlıların kimliği ve patlayıcı yüklü araçların eşkâli bilindiği halde saldırı önlenmediği. Üstelik saldırı sırasında ilçedeki polis kameralarının bozuk olduğu ortaya çıktı.
 
Davanın savcısı Özcan Şişman şimdi Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında tutuklu. 2015'te Cumhuriyet gazetesinin sorularına cezaevinden mektupla yanıt veren Şişman, olay öncesi bir MİT yetkilisinin “operasyon başlat” diye kendisine geldiğini ama istihbaratın kendi önleme yetkisini neden kullanmadığını anlamadığını sorguladı. Şişman MİT'i boş dosya ile soruşturmayı oyalamakla, saldırı istihbaratının yer aldığı bilgi notunu kapalı zarf içinde mesai bitiminde emniyet binasının girişindeki polise uyarı olmaksızın bırakarak operasyonu geciktirmekle suçlamıştı.
 
İhmal iddianamesi, silahlarla yakalanan MİT TIR'ları davasıyla birlikte bir FETÖ soruşturmasına dönüşürken tutuklanan üç emniyet yetkilisinden ikisi ceza aldı, birinin davası sürüyor.
 
Reyhanlı soruşturması hükümetin Suriye politikasının yol açtığı baskı ortamında yürütüldü. Hükümet üyeleri peşinen Şam'ı suçlarken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “Reyhanlı'da 53 Sünni vatandaşımız öldü” diyerek Alevi kimliğine sürekli vurgu yaptığı Suriye lideri Beşar Esad'ı hedef aldı. Sonraki dönemde Suriye rejimini yıkmaya dönük askeri müdahale çağrıları yapılırken bombalı saldırı propaganda malzemesi olarak kullanıldı.
 
Nazik operasyonu da İdlib'e askeri operasyon konusunda Rusya ile anlaşmazlık yaşayan Ankara'nın “Türkiye'nin 12 kontrol noktası bulunuyor. Türk askerlerinin varlığı muhtemel bir saldırıyı önlemenin tek garantisi. Zira Rus savaş uçakları ve rejim kara kuvvetleri, Türk askerleri oradayken bir saldırı gerçekleştirmeyi göze alamaz.” çıkışı eşliğinde silahlı gruplara kalkan görüntüsü verdiği bir sırada gerçekleşti. Hâliyle sınırlara askeri yığınak iki katına çıkarılırken Reyhanlı dosyasına yeniden el atılması “Halk psikolojik olarak İdlib'de olası bir maceraya mı hazırlanıyor?” sorusunu akla getiriyor.
 
Fehim Taştekin
Al-Monitor
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar