AndroidOnlineNewsImage.png

Kaşıkçı’ya ne oldu? “Büyük reformcu”dan “Kötü dürtüler”e Prens Selman

Paralı askerleri Yemen'de, Suriye'de on binlerce kişiyi katlederken, cellatları Riyad'da “suçluların” kafalarını kılıçla keserken bu katil alçağı dünyaya “Ortadoğu'nun reformcusu” olarak pazarlayanların her zaman olduğu gibi bu kez de hiçbir sorumluluğu yok tabii. Ne de olsa onlar hep “iyi dürtüler” için hiçbir karşılık beklemeden çalışırlar.

11 Ekim 2018 Perşembe
New York Times gazetesinin itibarlı yazarı Thomas L. Friedman, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Selman'ın Lübnan Başbakanı Saad Hariri'yi Riyad'a getirtip burada gözaltında tutmasından kısa bir süre sonra ve bazı kuzenlerini ve ülkesinin zenginlerini Riyad'daki Ritz Carlton Otel'de esir tuttuğu günlerde prensi Riyad'da ziyaret etmişti. Friedman'ın kendi ifadesiyle, “Prensin şatafatlı sarayında, kuzu etinden yapılmış yemeklerle dolu tabaklar eşliğinde onunla 4 saat süren bir görüşme” yapmıştı.
 
Friedman, 4 saatlik görüşme sonunda edindiği izlenimi 23 Kasım 2017'de yayımlanan yazısında şöyle özetlemişti: “Bu cümleyi yazacak kadar uzun yaşayacağımı hiç düşünmemiştim: Ortadoğu'nun en önemli reform süreci şu anda Suudi Arabistan'da devam ediyor.” Görüşme sırasında reformcu prensin durmaksızın anlattığı projelerden çok heyecanlandığını ve etkilendiğini belirten Friedman yazısının başlığını “Arap Baharı sonunda Suudi Arabistan'a geldi” koymuştu.
 
“Ortadoğu'un yeni reformcu lideri”
Friedman o günlerde neredeyse tüm Batı basınında son gaz devam etmekte olan Prens Selman'ı Batı kamuoyuna “Ortadoğu'nun yeni reformcu lideri” olarak pazarlama kampanyasına kendi yordamıyla yeni boyutlar kazandırmıştı. Selman'ın ekonomik, sosyal ve dinsel reformlar konusunda ne derece ciddi olduğunu ve 3 gün kaldığı Riyad'da Selman'ın reformlarına sunulan halk desteğini gözleriyle gördüğünü ballandıra ballandıra anlatıyordu. Friedman coşkuyla, ülkesini yeni fikirlerle dönüştürmek istediğini bir sağanak gibi anlatan böylesi bir Arap liderine çok uzun yıllardır hiç tanık olmadığını belirtiyordu.
 
Friedman, Suudi Arabistan devletinin ölüm mangaları tarafından İstanbul'daki konsoloslukta öldürüldüğü ya da kaçırıldığı sanılan Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı hakkında 8 Ekim'de bir yazı yazdı ve Kaşıkçı'nın arkadaşı olduğunu, zaman zaman onunla görüştüğünü ve bazı yazılarında ismini vermeden ondan aldığı bilgileri kullandığını açıkladı. Kaşıkçı için dua edilmesini isteyen Friedman, bu kez Selman'ın ajandasında demokrasinin olmadığını bildiğini, onun bir Danimarka yaratmak için çalışmadığını ancak onun sosyal, ekonomik en önemlisi dinsel reformlar ajandası olduğunu yazdı. Yani, “Arap Baharı”nın Suudi Arabistan'a aslında hiç gelmediği, olan bitenin sadece bir pazarlama çalışması olduğu ilk elden kabul edilmiş oldu.
 
“Trump yüzünden”
Ama Friedman tabii ki pazarlamacılık yaptığını öyle alenen kabul edecek bir adam değildir; ona göre durum görüldüğü gibi değildi daha karışıktı, Selman'ın ajandası aslında ikiye bölünmüştü, bir kısmında kötü dürtüler vardı diğerinde iyiler. “Bizim” diyordu Friedman, “iyi dürtüleri destekleyip kötüleri gemlememiz gerekiyordu ve bunu yapmaya çalıştık.” Şimdi dünya gündemine oturan son hadiseyle açıkça görünür hale geldi ki “kötü dürtüler” pek gemlenememiş yani ortada çok ciddi bir başarısızlık var, ama Friedman'a göre bu başarısız sonucun bir de önemli sorumlusu var. Sorumlu kolayca tahmin edileceği gibi Friedman tarafından hemen ilan edilmiş: Trump… Hem zaten Trump kendisi de “kötü dürtüler”e sahip değil mi? Bunu savunan sadece Friedman da değil, son birkaç gündür Kaşıkçı olayı hakkında Batı basınında hakim düşünce bu… Paralı askerleri Yemen'de, Suriye'de on binlerce kişiyi katlederken, cellatları Riyad'da “suçluların” kafalarını kılıçla keserken bu katil alçağı dünyaya “Ortadoğu'nun reformcusu” olarak pazarlayanların her zaman olduğu gibi bu kez de hiçbir sorumluluğu yok tabii. Ne de olsa onlar hep “iyi dürtüler” için hiçbir karşılık beklemeden çalışırlar.
 
Trump dış faktördü Friedman'a göre, Selman'ın “kötü dürtüler”ini harekete geçiren iç faktör yakın çevresini kuşatan sertlik yanlısı, katı danışmanlarıydı. Bu sertlik yanlıları ona “Çin Modelini” öneriyorlardı. Diyorlardı ki, “bak Çin'e, Güney Çin Denizi'nde ne oldu? Çin iddialı davrandı adaları ele geçirdi, dünya şikayet etti ama başka hiçbir şey olmadı.” “Kanada, Suudi Arabistan'da kadın aktivistlere yönelik baskıları gündeme getirdiğinde verdiği ölçüsüz tepkiyle” diyor Friedman, Selman “Çin yaklaşımını” uygulamaya başladığını gösterdi. Friedman, Selman'a önerilen ve onun uygulamaya başladığı “Çin Modeli” hakkındaki bilgileri onun yakın çevresinden edindiğini de yazısında geçerken belirtiyor.
 
Friedman dün yayımlanan yeni yazısında Trump'a saldırılarını şiddetlendirmiş ve Kaşıkçı konusuna da değinmişti. Trump'ı “içe kapanma” ve “Amerika'yı küresel liberal düzenin koruyucusu olmaktan çıkarmakla” suçluyor ve eğer Trump için bu konunun önemli olduğunu düşünseydi Muhammed Selman'ın Kaşıkçı konusunda böyle davranmasının hiçbir yolu olamayacağını belirtiyordu. Kabak yine Trump'ın başına patlamıştı. Başlangıcı 1930'ların sonuna dayanan ve günümüze uzanan sıkı ABD Suudi Arabistan ilişkisi, işbirlikçi bir çete olan Suudi ailesinin yıllardır uyguladığı vahşete her dönem sunulan güçlü ABD desteği doğal olarak gündemde yok. Şimdi “kötü dürtülere” sahip olan birtakım “kötü” şahıslar var.
 
Obama'dan Trump'a Suudi destekçiliği
Trump'ın damadı ve Ortadoğu özel danışmanı Jared Kurshner, Prens Selman'la özel ilişkiler geliştirmiş ve Trump yönetiminin Ortadoğu politikasında oldukça etkili bir konum kazanmıştı. Suudi Arabistan'ın İsrail'le yakın ilişkiler kurmasında da pay sahibiydi Kurshner. 6-7 ay önce Kurshner hakkında gündeme getirilen ciddi yolsuzluk iddiaları kısa bir süre sonra onunla birlikte ortadan kayboldu. Yolsuzluk iddiaları hakkında bir daha ses çıkmadı, buna paralel Kurshner de basında adeta görünmez oldu. Son birkaç ayda, ABD'nin Yemen'deki katliamlara ve yıkıma birinci dereceden ortak olduğu yönündeki eleştiriler ABD basınında ve ABD Senatosu'nda dile getirilmeye başladı. Bu durum Yemen'deki katliamları ve ABD'nin rolünü senelerdir çok iyi bilen Trump karşıtı politik odakların Trump'a bu noktalardan yüklenmeye çalıştıklarına işaret ediyordu.
 
ABD'de Kasım seçimleri yaklaşırken son birkaç ayda Trump'a yönelik kampanyalarda da bir yükseliş söz konusuydu. Prens Selman'ın iktidarını pekiştirmesinde ABD yönetiminin sunduğu destek önemliydi. Amerikan basınında daha önce geniş bir biçimde yer aldığı gibi, bu destek Trump'la başlamamıştı, Obama yönetiminin Dışişleri Bakanı Kerry, Selman'ı keşfeden ve onu iktidara hazırlayan figürdü. Selman'ın ünlü yatında Selman'la birlikte tatiller yapan Kerry adeta ona özel danışmanlık yapıyordu. Selman'la ilişkileri daha da sıkılaştırmasını ve onunla yakından ilgilenmesini Kerry'e ABD “güvenlik örgütleri” de tavsiye etmişti. Selman'ın Yemen katliamlarına askeri ve istihbari desteği başlatan da Trump değil Obama yönetimiydi.
 
Kaşıkçı'nın “muhalif” olmasıyla beraber
Trump yönetimi, “İran'ı sınırlama” politikasını merkeze alan bir Ortadoğu stratejisine yöneldiğinde Selman'la daha sıkı ilişkiler kurmuştu. Trump yönetiminin tam destek verdiği operasyonlarla Selman içeride rakiplerini hızla etkisizleştirdi. Suudi çetesinin deneyimli hizmetkarlarından olduğu biyografisinden anlaşılan gazeteci Kaşıkçı'nın “muhalif” olmasıyla beraber Trump karşıtı cephenin en önemli odaklarından Washington Post'ta Suudi Arabistan hakkında yazılar yazmaya başlaması son yaşananların çok daha geniş kapsamlı bir iktidar mücadelesinin parçası olduğuna işaret ediyor. Prens Selman tarafından aylarca tutulduğu Ritz Carlton'dan 5 milyar dolar ödeyerek kurtulduğu iddia edilen Prens Velid Bin Talal'la Kaşıkçı'nın yakınlığı da Suudi Arabistan'daki iktidar mücadelesinin ABD'ye uzanan boyutlarına işaret ediyor. Talal bir dizi önemli ABD tekelci şirketinde ciddi hisselere sahip olan birisiydi ve dünyanın en zengin 100 kişisi arasında yer alıyordu.
 
New York Times'tan David Kickpatrick'in konuyla ilgili yazısında dikkat çektiği nokta Kaşıkçı olayındaki tuhaflığa dair. Kickpatrick, ortaya çıkan bilgilerden hareketle, Suudi ölüm mangasının ya inanılmaz derecede dikkatsiz davrandığını ya da diğer muhaliflere gözdağı vermek amacıyla bilinçli olarak yaptıklarının kayıt altına alınmasını istediklerini belirtiyor. Washington Post yazarı olan, ABD'de ve Ortadoğu'da iktidarlarla önemli ilişkileri bulunan bir gazetecinin salt eleştirilerinden ötürü böylesi bir muameleye tabi tutulması pek de mümkün görünmüyor. Kaşıkçı olayının biraz daha netleşmesi, Suudi Arabistan'daki iktidar mücadelesinin boyutlarının daha fazla görünür olmasına yol açacak gibi. Friedman bu lekenin Selman'ın saltanatı üzerinde kalıcı bir iz bırakacağını iddia ediyor.
 
İran karşıtı cephe zorlanıyor
Selman'ın oldukça sıkıntılı bir duruma düştüğü günlerde ABD'nin Birleşmiş Milletler Temsilciliğini yürüten “savaşçı” Nikki Haley'in istifa haberi, “İran karşıtı” cephenin son zamanlarda epeyce darbelendiğini gösteriyor. Haaretz'in ifadesiyle, Nikki Haley'in istifası “İsrail hükümetini ve ABD'deki sağcı Yahudileri çok üzdü.” İsrail hükümetinin faşist bakanları paylaştıkları mesajlarla Haley'in “görevinden istifasından duydukları üzüntüyü ve İsrail için verdiği hizmetlerin önemini ve büyüklüğünü” dile getirdiler. Haley'in istifası, Kasım seçimleri öncesinde Trump cephesi için kötü bir haber, çünkü Haley, Trump'ın arkasında kapı gibi durmasıyla tanınıyordu. Kurshner'in görünmez olmasının ardından, militan bir İsrail savunucusu ve Filistin halkı düşmanı olan Haley'in de gidişi Ortadoğu'da yeni bir denge pozisyonuna doğru esneme yönünde bir işaret midir, bu İran yaptırımlarının uygulanmaya başlamasıyla daha iyi görünecek. “İran'ı sınırlama” politikasının temel sütunlarından olan Suudi Arabistan'da sertleşen iktidar mücadelesi en fazla İran karşıtı cepheyi zorlayacak. On binlerce Yemenlinin Suudi Arabistan bombalarıyla öldürülmesine aktif askeri destek sunan, yüzbinlerce Yemenlinin açlık ve hastalıklarla boğuşmasına neden olan bu alçakların, Kaşıkçı nedeniyle kopardıkları “insan hakları” ve “demokrasi” fırtınası ise sadece onların ne derece aşağılık fırsatçılar olduğunu gözler önüne seriyor.
 
Cenk Ağcabay
sendika.org
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar