1040565344.jpg

Pentagon: ABD askerleri Suriye’de yıllarca kalacak

Savunma Bakanı Mark Esper ve Genelkurmay Başkanı Mark Milley, Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi'ne verdikleri ifadede, ABD ordusunun Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) “kalıcı yenilgisi”ni temin edene kadar Suriye'de kalacağını ve bu görevin yerine getirilmesinin muhtemelen yıllar alacağını belirtti.

19 Aralık 2019 Perşembe
ABD Başkanı Donald Trump'ın, kampanya sırasında verdiği sözü yerine getirerek Washington'ın “ebedi savaşları”na son vermek için ABD askerlerini Suriye'nin kuzeydoğusundan çekeceğine ilişkin demagojik açıklamayı yapmasından yaklaşık iki ay sonra, Çarşamba günü, Pentagon'un üst düzey sivil ve üniformasız şefleri, Temsilciler Meclisi'nin bir oturumunda, ABD'nin ülkedeki varlığının önceden görülebilir bir sonu olmadığını söylediler.
 
Savunma Bakanı Mark Esper ve Genelkurmay Başkanı Mark Milley, Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi'ne verdikleri ifadede, ABD ordusunun Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) “kalıcı yenilgisi”ni temin edene kadar Suriye'de kalacağını ve bu görevin yerine getirilmesinin muhtemelen yıllar alacağını belirtti.
 
Milley, komiteye şunları söyledi: “Benim bu noktadaki değerlendirmem, Suriye'de IŞİD'e karşı saldırı yapmak için bilgi toplayıp ardından saldırı düzenleme olanağı veren bir istihbarat kabiliyeti sürdürmezsek, IŞİD'in yeniden ortaya çıkmasının koşulları ortaya çıkar. Bu biraz zaman alır, belki altı ya da on iki ay sürer ama ABD tamamen ayrılırsa IŞİD yeniden ortaya çıkar.”
 
Esper daha da ileri gitti ve ABD silahlı kuvvetlerinin var olan herhangi bir askeri güce değil de bir “ideoloji”ye karşı koymak için Suriye'de kalmak zorunda olduğunu ileri sürdü.
 
Esper, oturum sırasında ABD'nin Suriye stratejisine ilişkin gelen soruların ardından, “Yenmenin zor olduğunu düşünüyorum, çünkü bu bir ideoloji,” dedi ve ekledi: “Onu ne zaman yok edeceğimizi yakın zamanda öngörmek zor.”
 
Hem Esper hem de Milley, Trump'ın Türkiye'nin Ekim ayında Suriye'ye harekat düzenlemesine yeşil ışık yakmasıyla ilgili soruları yanıtlamaktan kaçındılar. Türkiye'nin harekatı, ABD ordusunun başlıca vekil gücü işlevi görmüş olan Kürt YPG milislerini Türkiye-Suriye sınırından çıkarmayı amaçlıyordu. Ankara, YPG'yi, onlarca yıldır bastırma harekatı yürüttüğü Kürt ayrılıkçı PKK örgütünün “terörist” uzantısı olarak görüyor.
 
İkili, Trump'ın ABD'nin Suriye'deki varlığının devam etmesini “petrolü alma” gerekçesiyle açıklaması hakkındaki soruları da geçiştirdi. Trump, oradaki petrolün, ExxonMobil gibi bir ABD şirketi tarafından çıkartılabileceğini söylemişti. Bradley zırhlı savaş araçlarınca desteklenen ABD askerlerinin Suriye'nin kuzeydoğusunda bulunan Deyrizor petrol sahalarına konuşlandırılmış olmasına rağmen, hem Esper hem de Milley Suriye'nin petrolünü çalma hakkında bir plandan haberleri olmadığını iddia etti.
 
ABD'nin petrol sahalarını işgal etmesi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetinin ülkeyi yeniden inşa etmek için gereken yaşamsal bir kaynaktan yoksun bırakmayı amaçlıyor. Ülke, CIA tarafından organize edilen sekiz yıllık rejim değişikliği savaşıyla harap edilmiş durumda. Söz konusu işgal, aynı zamanda, petrol çıkarmak üzere Şam'la anlaşmalar imzalayan Rusya'ya ve önceden Suriye'de petrol yatırımları olan Çin'e karşı doğrudan bir provokasyonu temsil ediyor. Çin, ülkenin yeniden inşasında başrolü oynamaya hazır.
 
Esper'in, Washington'ın NATO müttefiki Türkiye'yi ABD'nin Suriye'deki faaliyetlerinin önündeki başlıca sorun gibi görmesi anlamlıydı. Bakan, Türkiye'nin ülkenin kuzeydoğusuna yaptığı saldırının “savaş alanını karmaşıklaştırdığını” söyledi ve YPG'ye karşı konuşlandırılmış olan Türkiye destekli İslamcı milisleri bölgede daha geniş bir çatışmayı kışkırtabilecek olan bir “kapalı kutu” olarak niteledi. Esper, Erdoğan'ın bir milyondan fazla Suriyeli sığınmacıyı sınır bölgelerine yerleştirme niyetinin “kargaşa” tehdidi yarattığını ekledi.
 
Esper, açıklamasında, son günlerde dile getirdiği, Türkiye'nin “NATO'nun yörüngesinden çıktığı” sözlerini de yineledi.
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti ABD'nin Suriye'deki vekili YPG'yi bir “terör” örgütü olarak tanımlamasına NATO'nun desteğini talep ederken, Washington ile Ankara'nın arası giderek açılıyor.
 
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Londra'daki NATO zirvesinin ardından, ABD önderliğindeki ittifak “terörist” YPG'ye karşı harekatı desteklemeyi kabul edene kadar Baltık bölgesinde Rusya karşıtı askeri takviye planlarının uygulanmasını veto edeceklerini söyledi ve şunları belirtti: “Bazı ülkelerin doğu kanadını savunma planını desteklerken aynı anda bizim için benzer bir planı kabul etmeyi reddetmeleri adil olmaz.”
 
Bu arada, ABD Senatosu'nun Dış İlişkiler Komitesi, Rusya'dan S-400 füze savunma sistemi konuşlandırma anlaşması yapması nedeniyle Türkiye'ye yaptırım uygulayan tasarıyı onayladı. Ankara, ABD'den gelecek herhangi bir yaptırıma kendi önlemleriyle karşılık vereceği tehdidinde bulundu. Açıklamaya göre bu, ABD güçlerinin Türkiye'deki stratejik İncirlik hava üssünden çıkarılmasını da kapsayabilir.
 
ABD ordusu, Suriye'nin kuzey doğusunda 600 askerden oluştuğunu iddia ettiği bir güçle kalmayı sürdürüyor. Ayrıca, ülkenin güney sınırındaki El Tanf yakınlarında en az 200 özel kuvvet askerinden oluşan bir müfrezesi var. Paralı askerler ve geçici olarak görev alan birlikler de eklendiğinde, gerçek sayı bunun büyük olasılıkla en az iki katıdır. Amerikan güçleri şu anda Suriye'nin petrol sahalarını işgal ediyor olsa da, onların görevi ne Trump'ın gururla ilan ettiği gibi “petrolü almak” ne de paramparça olan IŞİD'le savaşmaktır.
 
Tersine, onlar, sekiz yıl önce Obama yönetimi döneminde başlatılan ve CIA'in organize ettiği rejim değişikliği savaşının altında yatan aynı stratejik hedefleri sürdürüyorlar. Washington hâlâ Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetini devirip yerine Şam'da daha uysal bir kukla rejim geçirme peşinde koşuyor. Dahası ABD, Esad hükümetinin başlıca destekçileri olan İran'ın ve Rusya'nın etkisini hem Suriye'de hem de petrol zengini Ortadoğu genelinde zayıflatmaya kararlı.
 
Esper, Temsilciler Meclisi komitesine yaptığı açıklamanın bir yerinde, ABD'nin bölgedeki konuşlanmalarına ilişkin biraz daha samimi bir açıklamada bulundu: “ABD'nin Ortadoğu'daki stratejisi, bölgenin teröristler için sığınılacak bir liman olmamasını, ABD'ye düşman herhangi bir gücün hakimiyetinde olmamasını sağlamaya çalışmak ve istikrarlı bir küresel enerji piyasasına katkıda bulunmaktır.”
 
Bakan, ABD'nin bölgedeki asker seviyesinin belirlenmesinin, ABD emperyalizminin “büyük güç” rakipleriyle, ilk olarak Rusya ve Çin ile çatışmaya hazırlanma biçimindeki stratejileriyle bağlantılı olduğunu vurguladı.
 
Temsilciler Meclisi komitesinde yer alan Demokratların Esper'i ve Milley'i sorgulamaları söz konusu olduğunda, bu, Trump'ın Suriye'de izlenen politika konusundaki zikzaklarının Suriye'de ve geniş Ortadoğu'da Rusya'nın etkisini kuvvetlendirdiğinden duydukları kaygıdan kaynaklanıyordu.
 
Esper, Washington'ın, bölgedeki kuvvetlerini “büyük güç çatışmaları” için “yeniden dağıtmak” amacıyla “sorumlu” bir şekilde azaltmakla meşgul olduğunu belirtti.
 
Bill Van Auken
WSWS
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar