100120202034385171641_2.jpg

Kasım Süleymani suikastı sonrasında Amerika giderek yalnızlaşıyor

ABD tarihi hukuksuzluklar, katliamlar, zulümler tarihidir. Amerika bu güne değin işlediği suçları dayandığı gücü sayesinde örtbas etmeyi başarmıştı. Bunu yaparken de Batı blokundaki diğer ortakları ile yardımlaşmak işini kolaylaştırmıştı. Trump yönetiminin uyguladığı politikaların neticesinde küstürdüğü ortaklarının el çekmesi ile birlikte ABD bir yalnızlaşma sürecine doğru sürükleniyor.

19 Temmuz 2020 Pazar
İNTİZAR - Amerika'nın tecride sürüklenme süreci devam ediyor ve devam eden bu tecridin belirtilerine dair veriler ortaya çıkıyor. ABD için özellikle Kasım Süleymani'ye karşı işlenen sukast ile birlikte uluslararası düzeyde bir yalnızlaşma süreci başladı.
 
Her ne kadar Amerika bu güne kadar gücüne dayanarak işlemiş olduğu cineyetleri bir şekilde örtbas etmişse de bu gün artık uluslararası düzeyde bir itirazla karşı karşıya kalmıştır. Muhakkak bu durumun oluşmasında Donald Trump'ın başkanlık döneminde icra ettiği politikaların Amerika'nın Batılı ortakları üzerinde oluşturmuş olduğu olumsuzluğun da etkisi büyüktür. Zira Batı asla hukukun gereği olarak iş görmez. Batı bloku içerisinde oluşan çatlaklar Amerika'nın yalnızlığının sebeplerindendir.
 
Washington'un tecride sürüklenişi
 
Amerika Başkanı Donald Trump'ın talimatı ile bu ülkenin silahlı güçleri 3 Ocak 2020 tarihinde bir başka cinayet işleyip yasa dışı girişimi çerçevesinde İHA'lı bir saldırı ile İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Kudüs Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Kasım Süleymani, Irak Haşdi Şabi örgütü Başkan Vekili Ebu Mehdi Mühendis ve yarenlerini Bağdat havalimanında suikast girişimi ile şehit düşürdüler.
 
Devlet terörizminin açık örneği ve aynı zamanda görülmemiş bir girişim olan Amerika'nın bu cinayeti ise o zamandan bu güne kadar küresel düzeyde ciddi eleştirilere yol açmış ve farklı taraflarca da kınanmıştır. Bu husustaki son gelişmede ise BM özel raportörü Korgeneral Kasım Süleymani'nin Amerika ordusu tarafından şehit düşürülmesini uluslararası kuralların ihlali olarak değerlendirdi. 
 
BM yasa dışı idamlar, hızlı ve başına buyruk infazlar hususundaki özel raportörü Agnes Callamard 6 Temmuz tarihindeki raporunda Amerika'nın Kasım Süleymani'nin yakında Amerika'ya bir tehdit yöneltebileceği hususunda yeterli kanıtı ve dayanağı sunamadığını belirtti. Agnes Callamard raporunda askeri İHA'lar yardımı ile yapılan planlı suikastlar hususunda cevap verilmesini ve silahlanmak için kuralların da belirlenmesini istemiştir. Callamard Amerika İHA'larının Korgeneral Kasım Süleymani'yi şehit düşürmesinin de BMT Anlaşması ihlali olduğunu da söyledi. 
 
Agnes Callamard dünyanın kritik bir dönemde ve İHA'ları kullanma alanında dönüm noktasını yaşadığını belirtti. Buna rağmen BMT Güvenlik Konseyi bu alanda bir girişimde bulunmamış ve uluslararası toplum da bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde buna kayıtsız kalmıştır. 
 
Callamard'ın raporu ise Amerika'nın ciddi tepkileri ile karşılaşmıştır. Bu çerçevede Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Morgan Ortagus ise 8 Temmuz Çarşamba günü bir bildiri yayımlayarak öfke içeren ifadelerde bulunarak BMT'nın Korgeneral Kasım Süleymani'ye yönelik suikast ile alakalı raporunu eleştirdi. 
 
Agnes Callamard 12 Temmuze günü de El Meyadin kanalına verdiği özel röportajında Amerika'nın Korgeneral Kasım Süleymani'ye yönelik suikastının BMT anlaşmasının ihlali olduğuna vurgu yaparak Amerika'nın Ocak 2020 suikast girişiminin yani bir ülkenin üst düzey makamını üçüncü bir ülkede suikastle öldürmesinin uluslararası alanda tehlikeli bir gelişme olduğunu belirtti. Callamard bu terörü tüm ilkelerin ihlali sayıp Amerika'nın yakın tehlike tanımına zarar verdiğini ve Korgeneral Kasım Süleymani'yi yakın bir tehlike olmamasına rağmen suikastle şehit düşürdüğünü belirtti. 
 
Agnes Callamard sözlerinde çifte standartlarından olduğuna dair ifadeler hakkında da şöyle dedi:
 
"General Kasım Süleymani için olanlar başka bir Batı ülkesinde yaşansaydı neler olurdu acaba? Korgeneral Kasım Süleymani'ye düzenlenen suikast uluslararası kurallar ve küresel ilişkiler alanında önemli bir gelişme sayılır. Sözde demokratik ülkelerde üst düzey bir makama suikast düzenlenseydi bence o ülke bu girişimi hasmane bir girişim olarak değerlendirip savaş bile ilan edebilirdi."
 
Callamard şöyle bir vurguda da bulundu:
 
"Son dört veya beş yıl içerisinde Korgeneral Süleymani Güvenlik Konseyi tarafından terör örgütü ilan edilen IŞİD ile mücadelede ve savaşta da etkin ve önemli bir role sahipti."
 
Amerika savunma bakanlığının bildirdiğine göre Korgeneral Kasım Süleymani ve yarenlerine suikast talimatı direkt Donald Trump'tan gelmiştir. Trump'ın bu cinayeti için bahanesi ise kendince Kasım Süleymani'in Irak'taki Amerikalı ve Amerikan üslerine saldırı planı içerisinde olması idi. Halbuki Iraklı üst düzey makamları bile bu iddiaları reddetmişlerdir. Bu çerçevede Irak geçici başbakanı Adil Abdülmehdi ise 5 Ocak günü bu ülkenin parlamento oturumunda Korgeneral Kasım Süleymani'nin İran'ın Suudi Arabistan'ın mektubuna yanıt vermek ve mesajı iletmek için Bağdat'a resmi bir davet üzerine geldiğini belirtti. 
 
Böylece Washington'un da iddialarının yalan olduğu ortaya çıktı. Bunun ardından ise Trump hükümetinin 1.5 yıl kadar Korgeneral Kasım Süleymani'ye suikast düzenlemek için plan yaptığı da gün yüzüne çıktı. Gerçekte birçok kanıt ve delil hem de Amerikalı üst düzey makamlarının da açıklamaları Washington'un aylar önce bu suikastı düzenlemek için sırf fırsat kolladığını gösteriyor. 
 
NBC haber kanalı ise 13 Ocak 2020'de Trump'ın Haziran 2019 yani suikastten 7 ay önce Kasım Süleymani'ye suikast düzenlenmesi için şartlı talimat çıkardığını belirtti. Trump Amerika'nın Global Hawk İHA'sının İran hava savunma birlikleri tarafından düşürülmesinin ardından İran veya İran'a bağlı güçlerin Amerikalı askerler veya vatandaşların ölümüne neden olmaları durumunda Kasım Süleymani'ye de suikast düzenlenmesi talimatını vermişti. 
 
Trump Korgeneral Kasım Süleymani suikastı talimatının ardından  hiçbir kanıt ve belge sunmadan bunun nedeninin "Amerikalı güçlere yönelik yakın tehlike" ve "Kasım Süleymani'nin Amerika'nın dört büyükelçiliğine saldırı planı " olduğunu öne sürdü. Halbuki Amerikalı üst düzey makamların açıklamaları ve de Beyaz Saray'ın resmi raporu Trump'ın acil bir tehlikeyi önlemek bahanesi ile ters düşmektedir. 
 
Callamard da raporunda Kasım Süleymani'ye yönelik suikast sürecinde, ilk kez bir devletin başka bir devletin üst düzey makamını hem de üçüncü bir ülkede kendini savunmak adına öldürdüğünü ve suikast girişiminde bulunduğunu ve yasaları çiğnediğini belirtti. Gerçekte Trump'ın askeri ve güvenlik danışmanları açısından IŞİD ile mücadelede kilit rol oynayan Direniş Ekseni'nin iki önemli İranlı ve Iraklı komutanın bir arada olması Amerika'nın kaçırmayacağı bir fırsattı. Böylece Amerikalılar büyük bir cinayette bulunarak kalleşçe bir saldırı ile Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi Mühendis'i şehit düşürdüler.  
 
BMT raportörü Agnes Callamard'ın açık ve net tutumu ile kuşkusuz Trump hükümetinin de uluslararası kuralların asıl ihlalcisi olduğu ve sırf Amerika'nın zorba siyasetleri çerçevesinde bu kuralları ve normları göz ardı ettiği kesinleşti. 
 
9 Temmuz Perşembe günü ise Amerika'nın İsrail'e yöneltilen eleştirilerden dolayı bu İnsan hakları Konseyi'nden çıkmasından iki yıl sonraki Güvenlik Konseyi oturumunda, Agnes Callamard'ın raporunu sunmasının ardından  bu konseyin üyeleri de  İHA'ların suikast için kullanılmasını ve de uluslararası kuralların ötesinde gerçekleştirilen terör ve suikast eylemlerini kınadılar. 
 
Callamard bu oturumda Korgeneral Kasım Süleymani ve yarenlerinin suikaste kurban gittiği olay ile ilgili raporunu okudu. Bu raporda şu ifadelere de yer verildi:
 
"Kimi ülkeler ve sivil güçler dünya genelinde İHA'ları kullanıyorlar. Halbuki İHA'ların kullanılması hususunda hiçbir kriter ve kısıtlama bulunmamaktadır."
 
Callamard  Korgeneral Kasım Süleymani'ye düzenlenen suikaste işaretle şöyle dedi:
 
"Üst düzey İranlı bir makam hedef alınmıştır. Hem de egemenlik hakkına sahip bir ülkenin makamı. Kasım Süleymani'ye yönelik suikast operasyonu silahlı çatışmalar geçmişinde görülmemiş bir durumdur."  
 
Callamard ve diğer ülkelerin temsilcilerinin işaret etmek istediği Barack Obama başkanlığı döneminden itibaren artmakta olan Washington'un dünyanın farklı noktalarındaki İHA'lı saldırılarının devam etmesidir. Terörizm ile mücadele bahanesi ile sürdürülen bu saldırılar şimdiye kadar birçok sivilin ölmesine de yol açmıştır. Washington ise bu durumun doğal olduğunu ileri sürerek bu saldırılarını izah etmeye çalışıyor. 
 
Avrupa Birliği'nin İnsan Hakları Konseyindeki temsilcisi ise bu hususta şöyle bir açıklamada bulundu:
 
"Terör olaylarında İHA'ların kullanılmasının geçerli nedeni olamaz ve hiçbir şekilde kabul edilir değildir. "
 
Korgeneral Kasım Süleymani terörü hususunda önemli olan mesele ise Trump hükümetinin Irak hükümetinin izni ve bilgisi olmadan bu İHA'lı saldırıyı gerçekleştirmesi idi. Halbuki Korgeneral Kasım Süleymani Irak hükümetinin resmi konuğu ve dönem başbakanı Adil Abdülmehdi'ye mesaj götüren bir isimdi. Kuşkusuz bu saldırı Irak egemenliğinin açık ihlali ve yasa dışı bir girişim sayılıyor. 
 
Burada önemli olan bir başka nokta da İnsan Hakları Konseyi oturumunda birçok üyenin Amerika'nın bu yasa dışı girişimine vurgu yapması idi. Bu da Washington'un uluslararası toplumu kendi cinayetleri hususunda ikna edemediğini gösteriyor. 
 
Bu çerçevede Küba temsilci ise şöyle bir açıklamada bulundu:
 
"Kasım Süleymani'nin suikastle Amerika tarafından öldürülmesi BMT anlaşmasının ihlalidir." 
 
Washington'un Avrupalı ortakları bile Trump hükümetinin bu suikast girişimini tasdik etmediler.  Hollanda temsilcisi ise bu alanda şöyle bir açıklamada bulundu:
 
"Bu suikast girişimi yasa dışı olup küresel düzeyde de büyük tehlikeleri olan bir girişimdi."
 
BMT İnsan Hakları Konseyine üye ülkelerin Amerika'nın Korgeneral Kasım Süleymani ve yanındakilere yönelik suikast saldırısı ile ilgili tutumları bir kez daha Washington'un uluslararası arenadaki tecride sürüklenişini, yalnızlaştığını gözler önüne serdi. Bu konseyin oturumunda hiçbir ülke, Batılı üyeler bile Kasım Süleymani'ye yönelik suikast saldırısını desteklemedi tam tersi bu girişimin küresel kurallar ve anlaşmalara ters düştüğü ve yasa dışı bir girişim olduğuna vurgu yapıldı.
 
Bunlara ilaveten İnsan Hakları Konseyi üyelerinin İHA'lı operasyonların da belli yasalar ve kurallar çerçevesinde yapılmasına vurguları da bir şekilde Washington'a yöneltilen bir eleştiri idi. Sözde terörizm ile mücadele doğrultusunda dünyanın farklı noktalarında yürütülen bu İHA'lı operasyonlarda ise şimdiye dek yüzlerce sivil de hayatlarını kaybetmişlerdir. 
 
BMT İnsan Hakları Konseyi oturumunun düzenlenmesinin ardından ise Washington Korgeneral Kasım Süleymani'ye yönelik ithamları tekrarladı ve Callamard'ın raporunu da eleştirdi. Amerika Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise paylaştığı Tweet'inde şöyle yazdı: "BMT özel daportörünün İranlı General Kasım Süleymani'ye yönelik silahlı İHA'lar aracılığı ile planlı suikast saldırıları hakkındaki sahte raporunu reddediyoruz. Amerika her daim saldırıları için uluslararası temeller hususunda şeffaf davranmış ve her daim bunu Amerika'yı korumak için yapmıştır. "
 
Gerçekte bu üst düzey Amerika dış siyaseti makamı hem suçlu hem güçlü yaklaşımı çerçevesinde Callamard raporunda bu yasa dışı girişimi sorgulamaya çalışmıştır. Buna rağmen Pompeo, ne Tweet'inde ne de diğer açıklamalarında Amerika'nın hangi uluslararası temellere dayanarak bu saldırıyı gerçekleştirdiklerini anlatmamıştır. 
 
Gerçekte BMT üst düzey bir makamı açık bir şekilde Trump'ın suikast talimatını ve İHA'lı saldırısını yasa dışı olarak nitelediği zaman acaba Washington bu girişiminin yasal olduğunu iddia edebilir mi? Görünen o ki Washington kendini hem savcı, hem yargıç hem de infaz memuru olarak telakki ediyor. Bu yaklaşım ise Washington'un sırf askeri ve ekonomik gücüne dayanarak kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda her girişimi normal ve geçerli sayıyor ve uluslararası hukuka ve BMT anlaşmasına önem vermediğini gösteriyor. 
 
Parstoday
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar