190514-joe-biden-iraq-gty-773.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  ABD'nin Irak ve Suriye'ye yönelik son saldırısının jeopolitik etkileri

ABD'nin Irak ve Suriye'ye yönelik son saldırısının jeopolitik etkileri

Jeopolitik açıdan, HSB'nin Irak'taki kitlesel varlığı, Batı Asya'da yeni bir siyasi gerçekliğin işaretidir. ABD karşıtı emperyalizm, uç bir siyasi eğilim değil, ana akım bir anlatı olduğu için bu gerçek daha da çarpıcı. Bu gelişme, ABD'nin bir zamanlar rahatça hakim olduğu bölgede artık tek hegemon olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor. ABD artık Batı Asya'da ayrıcalıklı bir oyuncu değil.

30 Haziran 2021 Çarşamba

İNTİZAR - Irak Başbakanı Mustafa el-Kadhimi, ABD'nin ülkesine yönelik son askeri saldırısını kınamakta gecikmedi.

Bu, Amerika'nın Batı Asya'daki jeopolitik yenilgisinin bir başka önemli tezahürüdür.

Tekfirci teröristlerle savaşan dört Irak vatandaşını öldüren son ABD askeri saldırısı, çürüyen bir imparatorluğun ilgili görünmek için umutsuz bir girişiminden başka bir şey değil.

ABD 2003'te Irak'ı işgal etmesine ve trilyonlarca dolar harcamasına rağmen, Batı yanlısı Irak başbakanının kınaması, Washington'un Irak üzerinde siyasi bir kontrolü olmadığının açık bir işareti.

ABD'nin önemli bir siyasi ve askeri varlığına sahip olduğu Batı Asya'daki birçok yerde, bu ülkenin devlet aygıtı Amerikan yanlısı ve Siyonist yanlısı olarak varsayılır.

Irak'ta öyle değil.

El-Kadhimi'nin kınanmasının nedeni, onun anti-emperyalist pozisyonu değil, İslami bir sosyo-politik örgüt olan Halk Seferberlik Birlikleri'nin (HSB) siyasi ve askeri gücün yanı sıra Irak'ta geniş bir halk desteğine sahip olmasıdır.

El-Kadhimi, HSB'nin kırmızı çizgisini geçerse iktidarda kalamayacağını biliyor.

Bu, Amerikan çıkarlarını korumak için vatandaşlarına gaddarca davranan ABD destekli diktatörlerin istilasına uğramış bir bölge için oldukça büyük bir başarı.

Washington'un Irak'a yönelik son saldırganlığı biraz farklı bir bağlamda görülmelidir.

Bu, Biden rejiminin HSB'nin 26 Haziran'daki devasa askeri geçit törenine verdiği yanıttı.

Askeri geçit töreni, ABD imparatorluğunun Batı Asya'daki feci politikaları için siyasi bir aşağılamaydı.

İslami İran'ın siyasi etkisini ve anti-emperyalist İslami güçlerin Irak'ın sosyo-politik manzarasındaki ağırlığını vurguladı.

ABD'nin Irak'ta bir miktar siyasi gücü olsa da, bu etki halk desteğine dayanmıyor ve seçkinlerle sınırlı.

Elbette, Irak'ta Washington'un gündemini pazarlayan siyasi bloklar ve örgütler var.

Bununla birlikte, Irak'ta veya Müslüman dünyanın başka yerlerinde açıkça Amerikan yanlısı yaklaşımı satacak hiçbir kitlesel sosyo-politik hareket yoktur.

Jeopolitik açıdan, HSB'nin Irak'taki kitlesel varlığı, Batı Asya'da yeni bir siyasi gerçekliğin işaretidir.

ABD karşıtı emperyalizm, uç bir siyasi eğilim değil, ana akım bir anlatı olduğu için bu gerçek daha da çarpıcı.

Bu gelişme, ABD'nin bir zamanlar rahatça hakim olduğu bölgede artık tek hegemon olmadığını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Irak ve Suriye'deki İslami direniş güçlerinin saldırıya uğramasının hemen ardından Suriye'deki ABD işgal güçlerinin misilleme saldırılarına uğraması, ABD'nin caydırıcılığını kaybettiğini gösteriyor.

Bu nedenle, yakın ve orta vadede ABD, şimdiye kadar olduğundan çok daha büyük bir tepkiyle karşı karşıya kalacak.

Washington artık Batı Asya'da ayrıcalıklı bir oyuncu değil.

Rusya ve Çin ile gerilimi artırmaya devam ederken, Batı Asya'daki çıkarları daha fazla baskı altına girecek.

Pekin ve Moskova, ABD'nin elverişsiz sosyal ve siyasi koşullarla karşı karşıya olduğu Müslüman dünyasında sayısız çatışmaya bulaştığının farkında.

Doğal olarak, Rusya ve Çin, Washington'un azalan etkisini daha da baltalamak için bunları kullanacak.

Batı Asya halkı bu gelişmeyi ABD egemenliğine son vermek için kullanacak ve kullanmalıdır.

Müslüman ülkelerin düşünmesi gereken kilit soru, ABD'nin Çin ve Rusya ile başlattığı gerilimlerde piyon olarak kullanılmaktan nasıl kaçınılacağıdır.

Crescent International

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar