89225-cats.jpg

Türkiye neden Afganistan'a burnunu sokmak istiyor?

Erdoğan'ın Afganistan'daki gibi karmaşık bir siyasi manzarayı yönetmesi pek olası değil. Ankara şimdiye kadar yaptığı gibi NATO'nun stratejik çıkarlarına öncelik verirse, sadece Çin, Rusya ve İran ile önemli ilişkilerini bozmakla kalmayacak, Suriye'de yaptığı gibi başka bir Müslüman bölgeyi de kargaşaya sürükleyecektir.

16 Temmuz 2021 Cuma
İNTİZAR - ABD Afganistan'dan kaçarken, Türkiye'nin ABD yenilgisinden sonraki rolü medyada geniş bir tartışma yaratıyor.
 
Çok sayıda medya kuruluşu tarafından bildirildiği üzere, Ankara, başta Kabil olmak üzere Afganistan'daki kilit "altyapı"ya güvenlik sağlamaya çalışıyor.
 
Ankara'nın “altyapı” argümanı dikkatli, konuyu takip eden gözlemciler için makul görünmüyor.
 
Batılı rejimler son 20 yılda yeterli altyapıyı inşa etmediler.
 
NATO'nun parası, Afganistan'daki vekil milislerine ve hiçbir siyasi getiri sağlamayan kendi yerel askeri sanayi kompleksine harcandı.
 
Müslüman dünyasındaki pek çok sıradan gözlemci, Türkiye'nin imparatorlukların mezarlığı olarak bilinen bir ülkede askeri varlığını sürdürme hevesi karşısında şaşkına dönüyor.
 
Peki, Türkiye'nin “altyapı” kamuflajının altında ne yatıyor?
 
Ankara'nın ciddi bir jeopolitik riski omuzlamak için öncelikli motivasyonu, Türkiye'nin mevcut siyasi liderliğinin Batı Asya ve ötesindeki jeopolitik kaderinin Batı'nın yerleşik siyasi ve askeri mimarisine bağlı olarak görülmesinden kaynaklanmaktadır.
 
Batılı analistler, Ankara'nın ABD'nin geri çekilmesinden sonra Afganistan'da NATO'ya siyasi bir varlık sağlama konusundaki hevesinin, Joe Biden rejiminin beğenisini kazanma motivasyonundan kaynaklandığını doğru bir şekilde belirtiyorlar.
 
Türkiye için Afganistan, Orta Asya'daki Türk devletlerine açılan önemli bir jeopolitik kapıdır.
 
Türkiye kendisini, daha önce Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan Orta Asya'daki nispeten yeni bağımsız Türk devletlerinin kültürel ve siyasi hamisi olarak görüyor.
 
Orta Asya'daki aktif askeri varlık, Ankara tarafından jeopolitik açıdan avantajlı ve doğal bir etki alanı olarak görülüyor.
 
Batılı rejimler de Türkiye'nin Orta Asya'daki aktif potansiyel varlığını Rusya ve Çin'e karşı bir baskı noktası olarak görmektedir.
 
Orta Asya'daki ayrıntılar söz konusu olduğunda Ankara'nın Washington'dan göreceli bağımsızlığını koruması şartıyla, Orta Asya'daki ölçülü Türkiye rolü Çin ve Rusya'ya da uygundur.
 
Türkiye işbirliği, Türk milliyetçiliği tarafından yönlendirilen bölgede ayrılıkçılığı durduracağı ve bölgedeki Suudi tekfirci gruplara karşı koyacağı için Pekin ve Moskova için bir değerdir.
 
Dolayısıyla, genel olarak Türkiye, kendisini bir dengeleyici olarak Batılı rejimlere, Çin ve Rusya'ya pazarlamayı başarırsa, bir kazan-kazan durumundadır.
 
Ancak Ankara'nın NATO kontrollü gündemi ile Çin ve Rusya'nın bölgesel çıkarlarını olgun bir şekilde dengeleyebilmesi pek olası değil.
 
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye, Irak ve Türkiye içindeki Kürt azınlığa ilişkin politikaları, onun fırsatçı ve derinlikli olmayan bir lider olduğunu kanıtladı.
 
Dolayısıyla, Erdoğan'ın Afganistan'daki gibi karmaşık bir siyasi manzarayı yönetmesi pek olası değil.
 
Ankara şimdiye kadar yaptığı gibi NATO'nun stratejik çıkarlarına öncelik verirse, sadece Çin, Rusya ve İran ile önemli ilişkilerini bozmakla kalmayacak, Suriye'de yaptığı gibi başka bir Müslüman bölgeyi de kargaşaya sürükleyecektir.
 
Crescent International
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar