1670705.jpg

ABD imparatorluğu yavaş yavaş parçalanıyor…

Amerika'da gören ve okuyan gözleri ve işitecek kulakları olanların içinde hiç kimse, ABD'nin düşüşte olduğu dışında bir sonuca varamaz. Son 30 yıldaki liderleri en azından dünya çapında bir tür olumsuz “aktivizm”in iyi bir politika olduğunu varsaydılar, ancak şimdi tavuklar gibi tünemek için eve geri dönüyor ve olumsuz yansıma çoğu yerde görülüyor, ama şu an bu durum özellikle Afganistan'da böyle.

29 Ağustos 2021 Pazar

İNTİZAR - Negatif “aktivizm” öncelikle askeri müdahale, Askeri-Endüstriyel Kompleks için harcanan trilyonlar, Neocon destekli savaşlar, İran gibi diğer ülkelere yönelik korkunç yaptırımlar, zorbalık ve daha fazlası etrafında döner. ABD'nin 2. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana kelimenin tam anlamıyla tek bir savaşı kazanmadığını veya herhangi bir stratejik savaş hedefine (mantıklı olan) ulaşmadığını unutmayın. Ancak bir numaralı sorun ABD ordusu, vekilleri ve özellikle Batı Asya'daki müttefikleri tarafından devlet onaylı cinayetlerdir ki bu müttefeklerden sadece önemli ikisi: Suudi Arabistan ve Apartheid rejimi İsrail'dir ve her ikisi de değer verilebilecek ülkeler listesinin en altında yer alıyor. ABD, onlarca yıldır iddia ettiği gibi artık “özgür dünyanın lideri” değil, çünkü ayakları altında pek çok ülkeye özgürlük tanımadı ve İranlıların hayatları da dahil olmak üzere pek çok hayatı perişan etti. 

Örneğin, küçük Norveç bile, bu ay Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nin yurtdışındaki öğrencilerine evlerine dönmelerini önerdiğinde şu tavsiyede bulunarak bu düşüşe dikkat çekiyor: "Bu, özellikle sağlık hizmetleri ve altyapısı zayıf olan az gelişmiş bir ülkede, örneğin ABD'de kalıyorsanız geçerlidir." Böylece, Afganistan'daki fiyasko bir yana, en azından ABD'nin görece olarak çırpındığı ve çaba harcadığı ve Başkan Biden'ın bu durumdan sorumlu olmadığı giderek daha belirgin hale geliyor. Biden, ABD'nin Afganistan'a karşı 20 yıldır hiçbir yere gitmeyen savaşını durdurmakla doğru olanı yaptı. Biden, on yıllar boyunca kötü politikaların gecikmeli ancak artan kötü yansımalarının kurbanı haline geliyor.  Dahası, bilişsel gerileme gibi görünen kanıtlar, 2024'ten önce kötü bir sonuca işaret ediyor: onun yerini, çok az Amerikalı'nın etkili bir başkan olacak duyarlılığa veya zekaya sahip olduğuna inandığı Başkan Yardımcısı Kamala Harris alacak. O zaman, 2024'te başkan olarak tam bir dönem nasıl kazanabileceği ve Cumhuriyetçilerin Donald Trump'tan bile daha kötü bir adayı destekleyecek gibi göründüğü böylesine bölünmüş bir ülkede onun yerine kimin geçebileceği sorusu beliriyor. ABD'yi şu anda içinde bulunduğu artan sıkışıklığa sokan son başkanların aynı saldırgan politikaları.

Her neyse, bu yazar son dört yılda İran gibi ABD muhaliflerine sık sık basit bir “sabır” tavsiyesinde bulundu ve ezici olarak, ABD politikalarının yürüyüş emrini Apartheid İsrail ve Suudi rejimi gibi sahte müttefiklerden alması dışında İran hiçbir zaman ABD ile ihtilafa düşmek zorunda kalmadı. En azından Biden, yönetimin JCPOA'nın diriltilmesini istediğini iddia etmeye devam ediyor, ancak zaman geçtikçe ve İran kademeli olarak temellerini geri kazandıkça ve Rusya ve Çin gibi yakın komşularından daha fazla iyi niyet ve ortaklık anlaşması imzaladıkça, İran bile şu sonuca varmaya başlayabilir: JCPOA, canlanmanın gerekli bir bileşeni olarak İslam Cumhuriyeti için önemini yitiriyor.

ABD ordusunun Afganistan'da gerçekleştirdiği ve 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana kelimenin tam anlamıyla vurduğu başka herhangi bir ülkede de gerçekleştirdiği en büyük eylem, basitçe ülkeyi terk etmektir. Devingen, enerjik Vietnam, bu sayede ABD'nin orada yarattığı pisliği temizledi ve nihayetinde Afganistan da, yalnızca göreceli yoksulluk içinde eski yaşam biçimlerine geri dönmüş olsa bile ABD'nin orada yaptığı pisliği temizleyecek. Bununla birlikte, İran gibi petrol ve gazı olmasa da bazı maden kaynakları bakımından zengin bir ülke olan Afganistan ve özellikle Çin, kendi ekonomik gücü için ticaretle önümüzdeki yıllarda İran ekonomisine adım atacak ve yardım etmek durumunda olacaktır.

Bu arada, Başkan Yardımcısı Harris bu ay Asya'ya yaptığı bir gezide ABD'nin “hala küresel bir lider olduğunu” iddia ediyor. Yok canım? ABD içindeki koşulların çeşitli yönlerine bakıldığında, pek çok alanda vatandaşlarının göreceli genel sağlığı açısından hiç de öncü bir durumda değil. Harris'in ABD'nin hala belirgin, tek başına diğerlerinden farklı bir küresel lider olduğunu söylemediğini, ancak belki birkaçından sadece biri olduğunu işaret ettiğini ve hatta şu anda sorgulanabilir olduğunu unutmayın. En iyi ihtimalle, ABD'yi bekleyen şey, son 30 yıldaki iç ve dış politikalarının yıllara sari kefaredidir. "En iyi ihtimalle" çünkü kefaret, yansıma ve değişimi reddetmek Afganistan'ın gösterdiğinden daha derin bir çukur kazacaktır.

Kayda değer bir şey var ki, 1975'te Vietnam'da ABD için biraz benzer bir fiyasko ve çıkıştan sonra, ABD'nin küresel hakimiyetinde neredeyse hiç bir göçük meydana gelmedi ve çeşitli yönetimler, sanki dört milyon Vietnamlıyı öldürmek önemli değilmiş gibi onlarca yıl boyunca darbelere, savaşlara ve yaptırımlara müsamaha göstermeye devam etti. Ama bu sefer farklı.

Askeri ve ekonomik “imparatorluğu” ile hegemonik bir güç olarak ABD, son demlerinde olabilir. Dünya, 1975'ten bu yana çarpıcı bir şekilde değişti. Asya'daki bazı gözlemciler, Batı gücünün, yayılmacılığın ve sömürgeciliğin ve emperyalizmin 500 yıllık yükselişinin hızla ölmekte olduğunu ve Çin'in önderliğindeki tüm Asya'daki gelişmelere ön açtığını söylüyorlar.

Martin Love*
Tehran Times
 
---------------------------------------------------------------------------------------------
*Amerikalı bir siyasi analist
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar