576.jpg

İran'ın Aliyev rejimine tepkisi

İlham Aliyev, İran'da Kafkasya konusundaki politika zihniyetinin değiştiği gerçeğini açıkça yanlış yorumluyor. İslami İran'ın, politikasını gözden geçirmesi ve yeniden ayarlamasının bölge için ne anlama geldiği pratik açıdan henüz yansımamış olsa da, büyük olasılıkla önceki siyasi yaklaşımıyla beklenmedik ve sert bir kırılma olacaktır.

2 Kasım 2021 Salı

İNTİZAR - Crescent International, Tahran'ın Kafkasya politikasını analiz ederken, Haziran 2021'de “kısa ve orta vadede İran, NATO rejimleri Kafkasya bölgesini siyasi ve askeri bir platforma dönüştürmeyi başarıp İran'ı istikrarsızlaştırmak için kullanmadığı sürece diplomasiye önem vermeye devam edecektir” notunu düşmüştü.

Azerbaycan'daki seçilmemiş Aliyev rejimi ile İslami İran arasında son dönemde yaşanan siyasi gerilimler, Kafkasya'da herhangi bir yeni NATO hamlesi ile doğrudan ilişkili olmasa da, İran'ın yeni yaklaşımının bir göstergesidir. Bu yaklaşım, NATO'nun stratejik müttefiki ve İran'ın yeminli düşmanı İsrail'in Azerbaycan'daki varlığını dikkate alıyor.

İsrailli araştırmacı Dr. Alexander Murinson'a göre, "1990'larda İsrailliler Azerbaycan-İran sınırı boyunca elektronik istihbarat istasyonları (ELINT) inşa ettiler."

Geçtiğimiz haftalarda Tahran, bu herkesçe bilinen açık sırrı, yani İsrail'in Azerbaycan'daki kışkırtıcı varlığını artık tolere etmeyeceğini açıkça belirtti. Son olayların kökleri İran'ın politika değişikliğine dayanıyor. Artık bahsi edilen basit bir bürokratik anlaşmazlık değil.

İran'ın politika değişikliği

Batılı şirket medyası İslami İran ile Aliyev rejimi arasındaki sansasyonel yüzleşme kurgusunu satarken, durum buna işaret etmiyor. Ancak, son gelişmeler Tahran'da uzun vadeli bir stratejik politika değişikliğine işaret ediyor. İslami İran'ın Kafkasya bölgesinde artık pasif olmayacağına işaret ediyor.

Aliyev rejimi son yirmi yılda İsrail'in Azerbaycan topraklarını kullanarak İran'a karşı sert adımlar atmamasını sağlamaya çalıştı. Bu, Tahran'ın herhangi bir ciddi tepkisinden kaçınmayı amaçlıyordu. Bu düzen, ilgili tüm taraflar için işe yaradı, ancak Batı merkezli bir küresel düzen tarafından ve bu düzen için tasarlandı. Bu artık geçerli değil. Bugün dünya çok kutuplu.

Bazı ana akım analistler, İran'ın politika değişikliğini yalnızca geçen yıl Azerbaycan topraklarının bazı bölgelerinde Ermeni işgalinin sona ermesinden kaynaklanan değişen jeopolitik koşullar açısından açıklıyor. Ancak Tahran'ın jeopolitik hesapları çok daha geniş.

Geçen yılki savaş, jeopolitik yapbozun sadece bir parçası. İran'ın hesabında birkaç önemli husus daha var.

ABD Afganistan'dan yeni çıktı. Böylece Afgan cephesi artık İran'ın jeopolitik bölgesel vizyonu lehinde yerleşmiştir. Bu, Batı Asya'da NATO varlığının olmadığı veya asgari düzeyde olduğu anlamına gelir.

ABD, Irak'ta ciddi sonuçlarla karşılaşmadan onu İran'ı sabote etmek için bir fırlatma rampası olarak kullanamaz. Suriye'de NATO projesi başarısız oldu ve şimdi Suriye hükümetinin zaferi kabul edilen bir gerçek.

Suudiler ve Emirlikler, Tahran'a düşmanlıkları yumuşatması ve Yemen'i durumu kurtaracak bir formülle terk etmelerine yardım etmesi için yalvarıyor. Ve Lübnan'da, Hizbullah her alanda tek gerçek oyuncudur.

Bu nedenle, İran'ın Azerbaycan'daki yıkıcı İsrail varlığıyla uğraşmak artık kendisine yeni bir cephe açmak olarak değil, sınırlarına yakın önemli bir tehdidi ortadan kaldırmak olarak görülüyor.

Rusya

Moskova, eski Sovyetler Birliği ülkelerini stratejik ve ayrıcalıklı etki alanı olarak görmektedir. Eski Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev, 31 Ağustos 2008'de bu tutumu açıkça ilan etti. Bu nedenle, Rus muhalefetine rağmen geçen yılki Karabağ savaşında Türkiye'nin (NATO) katılımı gibi görünen şey, durumu yanlış okumaktır.

Pek çok analistin kafası karışmış gibi görünen konu, Rusya'nın neden NATO üyesi Türkiye'nin Kafkasya'daki doğrudan varlığını kabul etmesi gerektiğidir. Rusya'nın bu kararının basit bir açıklaması yok. Ancak, Rusya'nın Azerbaycan'daki Türk varlığını militarize etme anlaşmasını açıklayan pragmatik bir çerçeve var.

Rusya, beğense de beğenmese de Türkiye'nin kültürel, dini ve tarihi bağları paylaştığı bölgede bir şekilde müdahil olacağını biliyor. Bu nedenle, Rus şartlarında ve Moskova çerçevesinde yer almak daha iyidir. Bu Rusya'nın jeopolitik baş ağrısını kurtarıyor.

Aliyev rejimi, Moskova ile önceden bir anlaşma yapmadan Türkiye'yi Karabağ sorununa davet ederek güç kaybetme riskini göze alamazdı. Rusya Savunma Bakanı Sergei Shaigo'nun savaşın başlamasından birkaç hafta önce Bakü'ye yaptığı ziyaret, Moskova'nın Türkiye'nin 2020'de Karabağ ihtilafına katılmasına yeşil ışık yaktığını gösteriyor.

Gürcistan Cumhuriyeti, NATO'yu 2008'de Güney Osetya'daki çatışmaya dolaylı olarak “davet etti” ve ağır bir bedel ödedi. Mikheil Saakashvili hükümetini çökmekten kurtaran şey, hükümetinin seçilmiş olması ve önemli bir halk desteğine sahip olmasıydı. Azerbaycan'da durum böyle değil. Böylece Aliyev rejimi, kendi inisiyatifiyle Rusya'ya karşı Türkiye'ye oynamak gibi riskli bir maceraya atılmayacaktır.

Ancak Moskova, Türkiye'nin NATO'nun stratejik varlığı olmayı sürdürürken uzun vadeli Azerbaycan'a yerleşmesinin hafife alınamayacak bir şey olduğunun farkındadır. Rusya, Türkiye ile gerilimi mutlaka tırmandırmayacak, ancak Türkiye'nin Kafkasya'daki varlığının kontrol altında tutulduğu bir durumu kolaylaştıracak. Bu büyük olasılıkla İran ile birlikte ve Aliyev rejimine bir bedeli olacak şekilde yapılacak.

Şimdi ne olacak?

Aliyev ailesi Azerbaycan'da iktidarı gasp ettiğinden, rejimlerinin dış ilişkilerini genellikle 'dengeleme' olarak adlandırdıkları bir formül üzerine kurdular. Bu, NATO, İsrail, Rusya, Türkiye veya İran gibi dış aktörleri, rejimi taraflardan birinin ciddi baskısına maruz bırakacak düzeyde üzmekten kaçınmaya çalıştıkları anlamına geliyor. Genel olarak, bu Aliyevler için iyi çalıştı, ancak yeniden yapılandırılmış çok kutuplu küresel düzen bölgeye kendi gerçeklerini empoze edecek. Bu gerçekler neler olacak?

Azerbaycan'ın İran ile önemli kültürel, tarihi ve dini bağları olduğu düşünüldüğünde, bir noktada İran'ın Azerbaycan'daki rolünün artacağı jeopolitik bir aksiyomdur. Evet, İran'ın Azerbaycan ile çok daha güçlü tarihi ve kültürel bağları olmasına rağmen, Tahran'ın Azerbaycan'daki mevcut etkisi Lübnan veya Irak'taki etkisi kadar görünür değildir. Bu genellikle İran'ın Kafkasya'daki zayıflığı olarak yorumlanır. Şimdiye kadar bölge İran için bir öncelik değildi. Lübnan, Suriye, Afganistan ve Irak'taki mücadele sahası Tahran için daha acildi. Bu artık geçerli değil.

İslami İran'ın 1997'de Tacikistan iç savaşının sona ermesinde etkili olduğu ve 1992 ile 1997 yılları arasında burada önemli bir rol oynadığı unutulmamalıdır. İran'ın SSCB'nin bir parçası olduğu 70 yıl boyunca Tacikistan'dan oldukça kopuk olduğunu akılda tutarak, Birkaç yıl içinde Tahran, eski Sovyetler Birliği'nin bölgelerinden birinde etkili bir oyuncu olarak ortaya çıktı. İran'ın Azerbaycan'daki etkisinin analistler tarafından görülmemesinin Tahran'ın nüfuz eksikliği olarak değerlendirilmesi gerektiğini varsaymak için hiçbir sebep yok.

Aliyev rejimi şimdilik Moskova ile Rus yetkililerle kişisel ilişkilere dayalı sıcak ilişkilerinin kendisini İran, Batı veya Türk memnuniyetsizliğine karşı bağışık kıldığını varsayıyor. Hesaplama, Rusya'nın Bakü'nün yönetici seçkinlerini koruyacağı yönünde. Bu anlatının kör noktası, mevcut Rus liderliğinin strateji odaklı olmasıdır; ilişkileri yalnızca kişisel temele dayandırmaz.

Moskova'nın bakış açısına göre, Bakü'de NATO üyesi Türkiye ile yarı askeri ittifaka sahip bir rejim, potansiyel bir jeopolitik kırmızı bayraktır. Kafkasya'nın, tarihinin, etnik yapısının ve jeopolitik öneminin derinlemesine anlaşılması, Rusya için birkaç kırmızı bayrak doğuruyor. Bunun İran'ın politikası üzerinde doğrudan bir etkisi olmasa da, Tahran daha iddialı olmaya karar verirse Rusya'nın itiraz etmeyeceği anlamına geliyor.

Uzun vadede, özellikle İran, Şangay İşbirliği Örgütü'nün tam üyesi olduktan sonra, Rusya için İran'ın Kafkasya'da olması, NATO odaklı bir gündemi olan pan-Türk zihniyetli bir Türkiye'den daha iyidir.

Geçtiğimiz haftalarda İran'ın attığı adımlar, öncelikli vurgusunun Bakü rejimi üzerindeki baskıyı artırmak olacağını gösteriyor.

İran'ın, Avrupa'da İran'a tam bir sempatiye sahip olmayan sürgündeki Azeri muhalif aktivistlere devlet medyası aracılığı ile yayın imkanı sağlama kararı, Tahran'ın Aliyev rejimiyle uğraşmadaki ciddi niyetlerini gösteriyor.

Bakü rejimi Azerbaycan'daki muhalif sesleri bastırırken sürekli olarak “İran ajanları” etiketini kullanmasına rağmen İran 2003'ten bu yana Aliyevlere karşı iç baskı unsurlarını kullanmadı. Son durum da farklı değil. İran'la birkaç hafta süren siyasi mücadelenin ardından, önde gelen İslam alimleri ve aktivistler, Aliyev rejimi tarafından “devlet ihaneti” suçlamasıyla gözaltına alındı. Bunların arasında geçen yıl hapisten çıkan Şeyh Sardar Babayev de var.

Aliyev rejimi, İran'a karşı suçlayıcı söylemler ve İslami yapılara içeride baskı yaparak, Tahran'a karşı bir kendine güven ve kararlılık mesajı gönderdiğini varsayıyor. İran büyük olasılıkla Aliyev'in kılıç sallamasını İsrail'in yönlendirdiği bir politika ve Bakü'deki rejimin İran'a karşı tırmanma kozu olarak kullanılmasında stratejik bir seçim yaptığına dair bir işaret olarak okuyor.

İlham Aliyev, İran'da Kafkasya konusundaki politika zihniyetinin değiştiği gerçeğini açıkça yanlış yorumluyor. İslami İran'ın, politikasını gözden geçirmesi ve yeniden ayarlamasının bölge için ne anlama geldiği pratik açıdan henüz yansımamış olsa da, büyük olasılıkla önceki siyasi yaklaşımıyla beklenmedik ve sert bir kırılma olacaktır.

Ahmet Mahmudov
Crescent International
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar