385b5e69-89de-4f3d-a6ef-78ce544b51d9.png
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Mehsa Emini'nin ölümü ve Batı'nın gerçeği kabul etmedeki inatçılığı

Mehsa Emini'nin ölümü ve Batı'nın gerçeği kabul etmedeki inatçılığı

Batı medyası hep birlikte "resmi anlatıya" pek az saygı duyuyor, çünkü bu, nefret ettikleri kişilerden geliyor. Siyasi açıdan sorun, Batılı güçlerin hegemonyasına tek başına meydan okuyan İran İslam Cumhuriyeti'nden söz etmemiz gerçeğiyle ilgili.

25 Eylül 2022 Pazar

İNTİZAR -  22 yaşındaki İranlı kadın Mehsa Emini'nin ölümü büyük bir trajediydi ve ülke çapında öfkeli protestolara yol açtı. İranlı yetkililer, ilk günden itibaren, ölen kadın ile polis memurları arasında fiziksel temas olmadığını ve gözaltına alınmasının ardından kalp krizi geçirdiğini iddia ederek kötü muamele yapıldığına dair haberleri reddetti.

İddiayı desteklemek için yetkililer, genç kadının bayılıp yere yığıldığını ve ardından hastaneye nakledildiğini açıkça gösteren Amini'nin bir polis karakolunun içindeki kamera görüntülerini yayınladı.

Öte yandan, doğrulanmamış ve kimliği belirsiz "tanıklar", Amini'nin bir polis minibüsü içinde memurlar tarafından "dövüldüğünü" ve bunun kalp durmasına neden olduğunu iddia etti.

Ancak Tahran'daki Adli Tıp Genel Müdürü, "kafatasında kırılma, kanama veya Amini'nin iç organlarında yırtılma belirtisi olmadığını" savundu.

Emini'nin doğal ölümüne işaret eden tüm kanıtlara rağmen, İran'daki yetkililer, gizemli koşullarda meydana gelen ölüm nedenini belirlemek için bir dizi soruşturma başlattı.

İçişleri bakanlığına olayı soruşturması talimatını veren ilk kişi Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi oldu. Amini'nin ailesiyle de görüşerek başsağlığı diledi. İran Yargı Ergi Başkanı Muhseni Ejei, yargı organlarından davayı "kapsamlı bir şekilde araştırmasını" istedi. Meclis Başkanı Muhammed Bagher Galibaf, yasama organının bağımsız soruşturmasını yürüteceğini duyurdu.

Yetkililerin ölümü gizlemek veya örtbas etmek için herhangi bir girişimde bulunmadığı çok açık. Ayrıca meselenin vahametini ve insanların gerçeği bilme hakkını anladıkları da ortada.

Siyasi açıdan sorun, Batılı güçlerin hegemonyasına tek başına meydan okuyan İran İslam Cumhuriyeti'nden söz etmemiz gerçeğiyle ilgili.

Batılı güçler, İslam Cumhuriyeti'ni yeryüzünde bir tür cehennem, insanların, özellikle de kadınların, hayatın içinde olmaktan ve özgürlüklerinden mahrum bırakıldıkları bir yer olarak yansıtıyorlar. Buradaki bakışa göre, kadın için hayatın içinde olma durumu ancak Batı dilinde ve laik bir aksanla ifade edilebilir.

Batı ideolojisinin ana “öteki”si olarak İslam Cumhuriyeti'ne güvenilemez. İslam Cumhuriyeti'ne güvenmenin "imkansızlığı", eleştirel düşünme ve rasyonaliteyi özel bir Batı alanı olarak gören bu fikrin bir parçasıdır. İslam Cumhuriyeti, bu Batı tahayyülü içinde, sözde "mollalar"ın belirlediği gerçeğin olduğu bir yer olarak duruyor.

Objektiflikten aciz sayılan bir siyasi organ, bu nedenle, liberal konsensüsün ortasında yabancı bir bedendir. Böyle bir yönetim biçimi sadece kontrol altına alınamaz, aynı fikir birliğini korumak için ortadan kaldırılması gerekir. Tabii ki, bu sadece ideolojik bir önyargı ama etkili.

İşte tam da bu yüzden Batı medyası hep birlikte, nefret ettikleri kişilerden geldiği için "resmi anlatı"yı pek dikkate almıyor. Sözde "resmi anlatı"ya inanmaya cesaret edenler, İranlıların büyüsüne kapılan aşağılık şahsiyetler olarak görülüyor.

Mevki sahibi insanlar, düzgün insanlar, İslam Cumhuriyeti'nin söylediklerine inanamazlar. Soruşturmanın sonuçlarını bilmeden bile tek olasılık, parmaklarını İslam Cumhuriyeti'ne doğrultmak ve Batı medyasının ve yerel uydularının aktardığına inanmaktır.

Müslümanların eleştirel düşünceye sahip olmadığını söyleyen saçma fikir, Batı medeniyetinin üzerine inşa edildiği mitlerden biridir. Aslında Kuran'da eleştiriyi -tenkid- güçlü bir İslami araç olarak bulabiliriz. Kuran, Müslümanları eleştirel düşünmeye teşvik eder.

Bu arada, "resmi olmayan anlatının" savunucuları, İran'daki yerel kaynaklardan gelen haberleri takip etmekten kendilerini men ediyor. Çünkü hala eleştirel düşüncenin ve gerçeğin ancak dışarıda, özellikle Batı'da bulunabileceğini düşünüyorlar.

Buradaki sorun, tam olarak araştırılması gereken Masha Amini'nin trajik ölümü değil, sizi diğer olasılıkları kabul etmekten alıkoyan yaygın bir sömürge zihniyetidir. Çünkü Batı ve onun destekçileri için hakikat, adalet ve kadının hayatın içinde olması durumu İslami bir dille ifade edilemez.

Batı fantazisinde Müslüman direnişi ve liberal değerlerin reddi, yenilmesi gereken bir patoloji olarak görülüyor. Müslümanlar liberalizme ya da en azından liberalizmin tahammül edilebilir bulduğu İslam biçimlerine gönüllü olarak dönmeyi reddederse, o zaman her türlü vasıtayı kullanarak zorlanmaları gerekir.

Buradaki fikir, az ya da çok, bir barbar, bir despot, irrasyonel bir psikopat, bir nevrotik, totaliter, hoşgörüsüz bir kaba, bir kadın düşmanı veya homofobik olmadıkça, İranlı yetkililer tarafından sunulan gerçeklere inanamayacağınızdır.

Görünüşe göre gerçeğe yalnızca rasyonalite, eleştirel düşünme ve modernite niteliklerine sahip laik bir varlık erişebilir. Bu doğal bir şey değil, oryantalist paradigmanın eseridir.

Oryantalizm, Avrupa merkezli epistemenin evrensel olduğunu ve Batılı olmayan fenomenleri anlamak için sorunsuz bir şekilde uygulanabileceğini iddia eder. Bu, insanların İslam Cumhuriyeti'nin anlatılarına neden inanamadıklarının açıklamasının bir parçası. Bu politik-epistemik bir önyargı.

Adalet (Kur'an'da adl) İslami terminolojide o kadar hayati bir öneme sahiptir ki, İslami algılanmak isteyen herhangi bir siyasetin adil olması gerekir (hiç bitmeyen bir süreç).

Bu nedenle Mehsa Emini'nin davasında adalet galip gelmeli ve galip gelecektir. Çünkü bu İslami bir görevdir. Çünkü hakikat, adalet ve eleştirel düşünme, İslamileşmiş bir siyasetin temel özellikleridir. Yani bu artık Batı ideolojisinin ayak izlerini takip etmeyen İslamileşmiş bir siyasi yapıdır.

Hegemonik olmayan anlatıya inanmaya cesaret edenleri karalama girişimlerine rağmen Batı artık normatif merkez değil.

Xavier Villar
Press TV
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar