96fd7019-9b44-4887-99de-b7f53cc57219.jpeg

Alternatif bir dünya düzeni için Çin-İran ittifakı

Rusya'nın Ukrayna'da ABD ve NATO güçleriyle ve Çin'in Hint-Pasifik'te ABD ile karşı karşıya gelmesiyle, İran'ın ABD'ye karşı aktif direnişi üçgeni tamamlıyor. Bugün hem Rusya'nın hem de Çin'in kendilerini İran'ın birkaç yıldır durduğu zeminde bulunuyor. Bu sebeple, hem Rusya'nın hem de Çin'in İran'la ilişkilerini oyunun kurallarını kendi lehlerine çevirecek şekilde şekillendirmeleri mantıklı.

24 Şubat 2023 Cuma

İNTİZAR - İran Cumhurbaşkanı İbrahim Raisi'nin Çin'e yaptığı son ziyaret birçok nedenden dolayı önemli. Ancak en önemli neden, Çin'in bu ilişkinin, Çin'in (ve Rusya'nın) önderlik ettiği alternatif bir küresel düzen için ortaya çıkan bir ittifak için yaptığı baskı açısından gidişatı açısından nasıl ilerlediğini görmesidir. Bir düzeyde, Çin'in İran'la derinleşen bağları, Çin'in genel olarak Ortadoğu ile artan ilişkisini yansıtıyor. Çin, 2020'den bu yana Arap dünyasının en büyük ticaret ortağıdır ve 2021'de ikili ticarette 330 milyar ABD dolarını aşmıştır. 2021'de Çin, İran'la kapsamlı bir stratejik ortaklık imzaladı, ancak o zamandan beri Pekin, Orta Doğu / Kuzey Afrika bölgesindeki on iki ülkeyle benzer anlaşmalar imzaladı.

Bu bağlamda Çin'in İran'la olan bağları, Çin'in İran'ın bölgedeki komşularıyla olan genel bağlarından daha önemli görülmemelidir. Ancak mevcut haliyle, alternatif bir dünya düzeni için ittifakın merkezinde yer aldığı için Çin'in İran'la bağları gerçekten sıra dışı. Başka bir deyişle, Çin-İran ilişkileri ikili ilişkilerden daha fazlasıdır. Nitekim Pekin bu bağları böyle görüyor.

Reisi'nin ziyareti hakkında yorum yapan Çin Komünist Partisi'nin sözcüsü Global Times, İran'ın "Doğu'ya Bak politikası"nın, İran'ın Batı'dan "Rusya ve Çin gibi İran'a benzer siyasi yapılara sahip Batılı olmayan dünya güçleriyle ittifaklar kurmaya" kararlı bir şekilde yönelmesinin bir yansıması olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Bu yorum, özellikle Soğuk Savaş'ın sona ermesinden bu yana Batı'nın küresel siyaset üzerindeki hakimiyetine karşı Batılı olmayan siyasi sistemlerin bir araya gelmesine işaret etmesi açısından çok önemlidir.

Bu yakınlaşma sadece Çin ve İran ile sınırlı değil. Aslında, İran'ın Rusya ile olan ilişkisi şimdiden yeni, alternatif dünya düzeni siyaseti alanına geçiş yaptı. Ocak 2023'te Moskova ve Tahran, bankacılık/finansal sistemlerini birbirine bağladı; bu, her iki ülkeyi de Belçika merkezli SWIFT finansal mesajlaşma hizmetinden çıkmaya zorlayan İran ve Rusya'ya yönelik ABD yaptırımlarına meydan okuyan bir hareketti.

Bu iş birliği sadece bankacılık sektörü ile sınırlı değil. Askeri açıdan büyüyen bu ittifakın dışında, İran'dan gelen resmi veriler de Rusya'nın İran'daki en büyük yabancı yatırımcılardan biri olduğunu gösteriyor. Çin gibi, Rusya'nın da İran'la angajmanı, İran'ın dünyada Batılı olmayan bir bloğu sağlamlaştırmada oynayacağı hayati bir role sahip olduğu anlayışından kaynaklanıyor. Xi, Reisi'nin ziyareti vesilesiyle yaptığı açıklamada Rusya ile tam bir mutabakat içinde görünüyordu. Xi, Çin'in yaklaşımını tanımlarken şu ifadeleri kullandı:

“Çin, İran'ın egemenliğini, bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve ulusal haysiyetini korumasının yanı sıra tek taraflılığa ve hegemonyaya direnmesine destek veriyor ve dış güçlerin İran'ın içişlerine müdahale etme ve güvenlik ve istikrarını baltalama girişimlerine karşı çıkıyor.”

Bu ifadeyi açarsak, birkaç şey netleşir. Örneğin, bu ifade "dış güçler"in "hegemonya" ve "tek taraflılık" uygulayan güçler olduğunu tanımlar - ki bu kavramlar Soğuk Savaş sonrası ABD jeopolitiğini tanımlayan iki klasik ifadedir. İkinci olarak, açıklamada “hegemonya” ve “tek taraflılığa” karşı direniş İran jeopolitiğinin alamet-i farikası olarak yer alıyor.

Bir bakıma, İran'ın onlarca yıldır ABD'ye direniyor olması hem Moskova hem de Pekin için çok anlamlı. Rusya'nın Ukrayna'da ABD ve NATO güçleriyle ve Çin'in Hint-Pasifik'te ABD ile karşı karşıya gelmesiyle, İran'ın ABD'ye karşı aktif direnişi üçgeni tamamlıyor. Bugün hem Rusya'nın hem de Çin'in kendilerini İran'ın birkaç yıldır durduğu zeminde bulduklarını söylemek yanlış olmaz. Bu sebeple, hem Rusya'nın hem de Çin'in İran'la ilişkilerini oyunun kurallarını kendi lehlerine çevirecek şekilde şekillendirmeleri mantıklı.

Bu nedenle hem Çin hem de İran, yeni, alternatif bir dünya düzeni için bir ittifakı pekiştirmeyi göz önünde bulundurarak, bağlarını ihtilaf noktalarından kaçınacak şekilde yönlendirmeye hevesli. Kilit noktalardan biri Çin'in İran'ın bölgesel rakipleri olan Körfez ülkeleriyle olan bağlarıdır.

Hem Xi hem de Global Times'taki yorum, Körfez'e herhangi bir atıfta bulunmaktan kaçınarak, hem İran'ın hem de Çin'in, bölgenin kendisinin çok ötesinde etkileri olan bağlarının hayati önemini fark ederek, karmaşık dünyada gezinmeyi nasıl öğrendiklerini gösterdi. Buna göre vurgu, bağlarının bölgesel değil, küresel tarafında kalmaktadır. Global Times'taki ayrı bir başyazının dediği gibi,

“Hem Çin hem de İran bağımsız dış politikayı destekliyor, uluslararası durumlarda içişlerine karışmama ilkesini kararlı bir şekilde savunuyor ve gelişmekte olan ülkelerin ortak çıkarlarını koruyor. Bu, dünyanın çok kutuplu ve çeşitlendirilmiş gelişimini desteklemek için elverişlidir ve zamanın genel eğilimine uygundur.”

Görüldüğü gibi Çin, kendisini İran'ın karşı karşıya olduğu tehditle ve aynı türden zorluklarla karşı karşıya görüyor. Bu nedenle, her iki ülkenin de herhangi bir çekişme ve anlaşmazlık noktasından ziyade asgari ortak zemine odaklanması için çok sebep var. Her ikisi de Rusya'ya hem ayrı ayrı hem de toplu olarak bağlı olan ittifaklarının, söz konusu başyazının doğru bir şekilde işaret ettiği gibi “Washington'un hamleleri altında” bölünme ve yeniden yapılanma yaşayan bir dünyada hayatta kalmaları için hayati önem taşıdığını anlıyor.

Salman Rafi Şeyh
New Eastren Outlook
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar