İNTİZAR - İran'ın BRICS'e resmen üye olması, uygulanan yaptırımların ekonomi üzerindeki etkisini daha da azaltmaya yardımcı olacak, ülkenin siyasi ve yumuşak gücünü eskisinden daha da güçlendirecek, yeni dünya düzeninin üç ana mimarı olan Pekin, Moskova ve Tahran arasındaki mevcut ilişkileri derinleştirecek ve İran'ın ikili ilişkilerini dünyanın diğer bölgelerine şimdi olduğundan daha kolay bir şekilde genişletmesine yardımcı olacaktır. İran'ın bu blokta yer alması, Batı'nın Tahran'a karşı yürüttüğü ekonomik savaştaki başarısızlığının ve mevcut tek taraflı dünya düzeninin liderleri olarak küresel düzeyde giderek artan yenilgilerinin bir kanıtıdır.
İran Cumhurbaşkanı Ayetullah İbrahim Reisi 2021'de göreve geldiğinden bu yana ülkenin komşularının yanı sıra Asya güçleriyle de ilişkilerini geliştirmeye öncelik verdi. Göreve geldiği ilk günden bu yana BRICS üyeliği, yönetiminin şapkasındaki siyasi tüylerden biriydi. ABD ve Batılı müttefiklerinin başını çektiği ve giderek kötüleşen tek taraflı dünya düzenine karşı çok kutuplu bir dünya düzenini esas alan bu yükselen ittifaka İran'ın üyeliği, İran'ın Asya ve bölgeyle bağlarını genişleterek nükleer diplomasiye odaklanmadan da başarılı olabileceği argümanını öne çıkardı. BRICS bloğuna katılım daveti, Amerika ve Avrupa'nın Tahran'ı ilerlemekte olan nükleer programı konusunda yeniden angajmana girene kadar izole etme çabasıyla aynı zamana denk geldi.
Aslında üyelik daveti, Batı'nın İran'ı izole etme çabalarının erozyona uğradığının altını çiziyor ki bu da muhtemelen nükleer diplomaside gelecekteki çabaları daha da zorlaştıracak.
Cumhurbaşkanı Reisi yönetimindeki Tahran, Donald Trump'ın 2018'de JCPOA'dan çekilmesinin ardından yeniden uygulamaya konulan ABD ekonomik yaptırımlarının İran ekonomisi üzerindeki etkisini dengelemek için Venezuela'dan Endonezya'ya yeni ekonomik ortaklar arayışına girdi. İran'ın BRICS'e katılma daveti, Temmuz 2023'te Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) kabul edilmesinin ardından geldi.
İran'ın BRICS üyeliği neden önemli?
Yukarıdaki soruya cevap verebilmek için konuyu farklı açılardan incelememiz gerekiyor:
Birincisi, yerel ve içsel açıdan; İran dünyada en fazla yaptırım uygulanan ikinci ülke - Ukrayna savaşından ve Rusya'ya karşı büyük yaptırımların uygulanmasından önce İran dünyada en fazla yaptırım uygulanan ülkeydi - ve Batılı hükümetlerin telkin etmeye çalıştığının aksine, yaptırımlar İranlıların geçim kaynaklarını hedef aldı, yaptırımlar İranlıların ilaç ve diğer temel yaşam malzemelerine erişimini çok daha zor hale getirdi.
Yaptırımlar her zaman Batı'nın tek taraflı dünya düzeninde bir rol oynamıştır ve kolektif Batı her zaman tek taraflı eylemlerini dünyadaki özgür ülkelere karşı kendi iradesini dayatmaya çalışmak için kullanmıştır. Ancak İran'ın BRICS ve ŞİÖ'ye tam üyeliği ve ülkenin komşuları ve dünyanın özgür ülkeleriyle giderek genişleyen ilişkileri sayesinde yaptırımlar etkisini yavaş yavaş kaybedecek ve Batı artık bu ülkeye zorbalık yapmaya imkan bulamayacak ve eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır ki bu da mevcut tek taraflı dünya düzeninin yıkılması ve dünyanın bu değişim talebi doğrultusunda çok kutuplu ve adil yeni bir dünya düzeninin kurulması anlamına gelmektedir.
Ayrıca İran'ın ŞİÖ'ye katılımı ve BRICS üyesi olması Tahran için siyasi bir kazanımdır. Batılı hükümetlerin ülkeyi izole etmekte başarısız olduklarının somut bir kanıtıdır.
Şimdi konuyu uluslararası bir perspektiften ele alalım; İran'ın BRICS'e tam üyeliğinin açıklandığı dönemde -22-24 Ağustos 2023 tarihlerinde Güney Afrika'da düzenlenen Johannesburg zirvesinde- Çin Devlet Başkanı Xi Jinping BRICS genişlemesini "tarihi" olarak selamladı ve "dünya barışı ve kalkınması için gücü daha da arttırma" sözü verdi. Söz konusu zirveye şahsen katılmayan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise "BRICS'in dünyadaki etkisini genişletmeye" devam etme sözü verdi. BRICS hem uluslararası diplomaside hem de ekonomide giderek daha görünür hale geliyor. Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz ithalatçı ve ihracatçılarını bir araya getiriyor.
Amerika Birleşik Devletleri BRICS'in genişlemesinin etkilerini küçümsedi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan 22 Ağustos 2023'te gazetecilere verdiği demeçte, Biden yönetiminin BRICS'i "ABD'ye veya başka birine karşı bir tür jeopolitik rakibe dönüşmek olarak görmediğini" söyledi.
Johannesburg'daki 2023 zirvesinden önce yaklaşık iki düzine ülke BRICS üyeliği için başvuruda bulunmuştu. Tahran Haziran 2022'de başvuruda bulunmuştu. İran ve diğer 4 ülke Suudi Arabistan, Etiyopya, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin 1 Ocak 2024'te üye olmak durumunda. (O dönemde Arjantin de BRICS'e katılmak üzere seçilmişti ancak Arjantin'in seçilmiş Başkanı Milei bu daveti reddetti).
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin 2009'da grubun ilk olarak oluşumunu gerçekleştirmiş (BRIC) ve 2010'da Güney Afrika da eklenmiştir. Bu beş ülke birlikte dünya ekonomisinin yaklaşık dörtte birini ve dört kıtadaki dünya nüfusunun yüzde 40'ından fazlasını temsil ediyordu. Şimdi ise yeni üyelerle birlikte blok 30 trilyon doların üzerinde bir GSYH'yi ya da dünya GSYH'sinin yaklaşık %29'unu temsil edecek. Yeni üyeleriyle bile BRICS, G7'nin küresel GSYH'deki %43'lük payının gerisinde kalmaktadır. Ancak Hindistan gibi büyük BRICS ülkeleri ortalamanın üzerinde büyümeye devam ettikçe ve grup gelecekte daha da fazla üyeye kucak açtıkça aradaki farkın azalması muhtemeldir.
Suudi Arabistan, BAE ve İran'ın katılımıyla BRICS, üyelerinin küresel petrol üretimindeki payını iki kattan fazla arttırarak %43'e çıkarmıştır. Gazze'deki şiddetli savaş ve dünyanın Batı Asya'da bölgesel bir çatışma korkusu nedeniyle petrol fiyatları yükselmeye devam edecek ve İran, Suudi Arabistan, BAE ve Rusya'ya petrol, gaz ve enerjinin ana üreticileri ve ihracatçıları olarak bir bütün olarak daha fazla güç verecektir.
Ayrıca, dünyanın yeni bir dünya düzeni talebinin giderek yükselen sesi, Washington'un Siyonist rejimin Gazze'deki soykırımını kararlı bir şekilde desteklemesi nedeniyle ABD liderliğindeki dünya düzenine karşı varoluşsal bir tehlike haline gelmiştir. Bu arada BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) liderleri İsrail rejimine ve Gazze'deki soykırım savaşına karşı öfke ve tiksintilerini dile getirdiler. Dolayısıyla, siyasi ve insani değerlerde bile BRICS ve üye ülkeleri dünya kamuoyuyla daha uyumludur ve batılı ülkeler gerçek gücün halk tarafından desteklenen bir güç olduğunu unutmuşlardır.
Yukarıdaki açıklamalarla, İran'ın BRICS'e resmi üyeliğinin, uygulanan yaptırımların ekonomisi üzerindeki etkisini daha da azaltmaya yardımcı olacağı, ülkenin siyasi ve yumuşak gücünü eskisinden daha da güçlendireceği, yeni dünya düzeninin üç ana mimarı olan Pekin, Moskova ve Tahran arasındaki mevcut ilişkileri derinleştireceği ve İran'ın ikili ilişkilerini dünyanın diğer bölgelerine şimdi olduğundan daha kolay genişletmesine yardımcı olacağı sonucuna varabiliriz. İran'ın bu blokta yer alması, Batı'nın Tahran'a karşı yürüttüğü ekonomik savaştaki başarısızlığının ve mevcut tek taraflı dünya düzeninin liderleri olarak küresel düzeyde giderek artan yenilgilerinin bir kanıtıdır.
Homayoun Barkhor
NOURNEWS