İNTİZAR - Baasçılar 1963 yılında Suriye'de iktidara geldi. Yedi yıl sonra (1970), hava kuvvetleri generali ve Beşar'ın babası Hafız El Esad bir darbe gerçekleştirerek iktidarı ele geçirdi.
Hem Hafız hem de Beşar yönetimindeki Suriye'de otoriter bir yönetim vardı ve Sünniler, Aleviler, Hıristiyanlar, Dürziler ya da Kürtler gibi hiçbir kesimden siyasi muhalefete müsamaha gösterilmiyordu.
Her iki yönetici döneminde de Baas rejimini destekleyen Sünniler hoş karşılandı ve yardım gördü.
Buna karşı çıkan Aleviler ise ezildi.
Ne baba ne de oğul mezhepçi değildi.
Aksine, rejimlerinin Arap milliyetçisi temeller üzerine kurulmasını sağlayan Pan-Arabist kişilerdi.
Bu, açıklığa kavuşturulması gereken önemli bir konudur çünkü medya, çoğunluk Sünni nüfusun azınlık Alevi yönetiminden bıktığı söylemini sürdürmektedir.
Baas rejiminin temel direği, hem baba hem de oğulun kendilerine ve Baas devletine sadık olmasını sağladıkları ordudur.
Bu nedenle askeri emirler sadece Savunma Bakanlığı ya da Genelkurmay Başkanlığı'ndan değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı'ndan da geliyordu.
Hafız iktidara geldiğinde, çoğu darbeye katılan sadık arkadaşları olan Sünni çoğunluktan insanlar da dahil olmak üzere Suriye toplumunun farklı kesimlerinden insanların katkıda bulunmasını sağladı.
Suriye Baas ordusunda bakan ve general olarak yer alan Sünniler vardı.
Örneğin Suriye Savunma Bakanı Mustafa Talas onun yakın müttefikiydi. Beşar'ın eşi Sünni.
Esad rejimi altında Sünniler Savunma Bakanı, Faruk El Şara eski Başkan Yardımcısı, Ali Memlük eski Suriye Ulusal İstihbarat Başkanı gibi pozisyonlarda yer aldı.
Aslında Faruk El Şara, Suriye'nin işlerini yönetme konusunda geniş bir diplomatik deneyime sahipti ve Hafız'ın Amerikalılar ve İsraillilerle müzakere ettiği dönemde Dışişleri Bakanıydı.
Rejimini inşa etmek için Hafız'ın halk desteğine ihtiyacı vardı ve bunun için sosyalist ekonomi politikaları uyguladı.
Baba Hafız ile oğul Beşar arasında önemli bir fark vardı.
Hafız, alt ve orta sınıfları, özellikle de kendi yönetiminden önce yoksulluğun pençesinde kıvranan kırsal kesimleri ekonomik olarak kalkındırdı.
Hafız'ın çiftçilere toprağı yeniden dağıtma politikalarından sonra kırsal bölgeler elektriğe, okullara, üniversitelere, sağlık hizmetlerine ve tarımsal faaliyetlere kavuşmaya başladı.
Hükümet tüm taze ürünleri satın alarak gıda üreticilerinin gelirini garanti altına aldı ve yerel pazarlarda dağıttı.
Bu ekonomik politikalar aynı zamanda kırsal kesimde Hafız'a olan sadakati de sağlamış, bunun sonucunda 1979-1982 yılları arasındaki ilk rejim değişikliği çabaları kırsal kesimde halk desteği bulamamıştır.
Rejim değişikliği çabalarının odağı daha çok Hama ve Halep şehirlerinde kaldı.
Halkın desteğinden yoksun olması, Beşşar'ı, üyeleri temsili bir İslami sistem isteyen İslami ayaklanmayı acımasızca bastırma konusunda cesaretlendirdi.
Buna karşılık Beşar daha çok şehirlere odaklanmış ve kendisine karşı ayaklanmanın başladığı kırsal bölgeleri ekonomik olarak ihmal etmiştir.
Hafız siyasi olarak Beşar'dan daha zekiydi. Abdul Halim Haddam ve Şihabi aşireti gibi ılımlı unsurları rejimine dahil etti.
Bunların Suudi Arabistan, Mısır ve ABD ile bağları vardı.
Hafız, rejimine karşı düşmanca tutumlarına rağmen bu ülkelerle iletişimi asgari düzeyde tutmak için onları kullandı.
Suriye'nin askeri ve ekonomik sisteminin temel dayanağı olan Sovyetler Birliği'nin çöküşüyle birlikte Hafız, ABD ile kanallar açtı.
İkinci Körfez Savaşı sırasında ABD ile işbirliği yaptı ve hatta Irak'ta Baasçı Saddam Hüseyin'e karşı yürütülen savaşa asker gönderdi.
Kuveyt'teki Araplarla dayanışmanın Baasçı Arap milliyetçiliği ideolojisine daha uygun olduğunu düşünüyordu.
Saddam'ın Kuveyt'i işgali bu kuralın ihlali olarak görüldü.
Hafız, Lübnan iç savaşı sırasında Arap Birliği tarafından desteklendiğinde, askeri müdahalede bulundu ve Lübnan'daki ABD ve İsrail varlığına karşı çıktı.
1990'larda Hizbullah'ı da gizlice destekledi ve bölgesel ve küresel güçleri kızdırmadan İran'la iyi ilişkilerini sürdürdü.
Beşar bildiğimiz anlamda bir politikacı değildi.
Londra'da göz doktorluğu mesleğini icra ediyordu.
O sırada ağabeyi Basel, babasından görevi devralmak üzere orduda yetiştiriliyordu.
Beşar'ın 1994 yılında bir trafik kazasında hayatını kaybetmesi, Beşar'ın Suriye'ye dönmesini gerektirdi.
O zamanlar Beşar 34 yaşında deneyimsiz bir gençti ve 2000 yılında iktidarı devraldığında 40 yaşındaydı.
Beşar bölgesel ve küresel güç dinamiklerini anlamıyordu ve bu nedenle babasından daha az esnek ve daha az diplomatikti.
Beşşar rejimindeki ılımlı unsurların esnekliğini azalttı, Siyonist İsrail ve destekçisi ABD'ye karşı direnişi açıkça destekledi ve bölgesel sorunlarla başa çıkmada Mısır ve Suudi Arabistan'dan çok Türkleri, Katarlıları ve İranlıları devreye soktu.
Beşar, bir başka Sünni olan Abdullah Dardari'yi ekonomik işlerden sorumlu bakan yardımcısı olarak atadı. Dünya Ekonomik Forumu tarafından yetiştirilen Dardari'nin ekonomik liberalleşme ve özelleştirme politikaları Suriye'nin o zamana kadar izlediği sosyalist politikalardan farklıydı. Bu dönemde Türkiye ile sınırlar açıldı ve gümrük vergileri kaldırılarak Ankara'nın Suriye'ye sadece sıfır gümrüklü mallar değil aynı zamanda Suriye ekonomisi henüz ihracat için gelişmemişken tekfiri teröristler de ihraç etmesine olanak sağlandı.
Bu ekonomik politikalar, özellikle rejim değişikliği için istismar edildikleri kırsal bölgelerde kızgınlığı körüklemeye başladı.
2011 yılında Arap Baharı kırsal bölgelerde, özellikle de Baas Partisi'nin kalesi olan Dera'da başladı.
2018'de askeri operasyonlar azaldı.
İran ve Beşar'ın diğer müttefikleri ondan muhalefetle ilişki kurmasını, onları hükümete dahil etmesini, Kürtlerle uzlaşmasını vs. beklediler ve teşvik ettiler.
Beşar esneklik göstermedi ve bu da altı yıl sonra onun felaketi oldu.
Muhammed Osman