mass_killings_by_israhell_by_latuff2.jpg

İsrail-Lübnan savaşının göstergeleri

10 seneyi aşkın süredir devam eden durgunluğun ardından, işgal altındaki Filistin'in Kuzey cephesinde savaş sesleri yükseliyor. Hizbullah'ın vurduğu yıkıcı darbelerin acısı henüz geçmemişken, İsrail'in iç cephenin savaşa hazırlığıyla ilgili korkularının ortasında savaş sesleri tüm seslerin üzerine çıkıyor.

9 Şubat 2018 Cuma

İNTİZAR - İsraillilerin Lübnan'a karşı savaş söylemleri artık sadece kapalı ofislerde konuşulmuyor. İsrail medyası, Lübnan'a karşı daha önce görülmemiş tehditler ve ikazlarla birlikte, Kuzey cephesinde olası bir savaşa karşı uyarılarda bulunan haberler yayınlıyor.

10 seneyi aşkın süredir devam eden durgunluğun ardından, işgal altındaki Filistin'in Kuzey cephesinde savaş sesleri yükseliyor. Hizbullah'ın vurduğu yıkıcı darbelerin acısı henüz geçmemişken, İsrail'in iç cephenin savaşa hazırlığıyla ilgili korkularının ortasında savaş sesleri tüm seslerin üzerine çıkıyor.

Siyonist “Haaretz” gazetesi Çarşamba günü yayınladığı bir makalede İsrail yönetiminden, eğer yakında Lübnan'da bir savaşa girmeyi planlıyorsa, vatandaşlara açıklama yapmasını istedi. Yine Siyonist “Maariv” gazetesi de, her zamankinden daha yakın görünen savaş için iç cephenin hazırlık derecesini sorgulayan bir haber yayınladı.

İsrail'deki güvenlik yetkilileri, beklenmedik gelişmeler olmadığı sürece Güney ve Kuzey cephelerindeki durumun kontrol altında olduğuna dair değerlendirmelerinde bulunuyor. Bu kural hala geçerlidir, fakat İsrail kabinesindeki üç bakanın yanı sıra Başbakan Benyamin Netanyahu ve üst düzey askeri yetkililer tarafından gönderilen tehditlerin doğru olması durumunda, bu beklenmedik gelişmeler çok yakında yaşanacak gibi görünüyor.

 

Tüm tehditler

Geçtiğimiz 11 senede Lübnan cephesinde önceki yıllara nispeten bir durgunluk hali ön plana çıksa da, İsrail varlığı ve Hizbullah arasındaki karşılıklı tehditler hiç kesilmedi. Ancak bugün süreç, özellikle de Trump'ın ABD Başkanlığına yükselmesinin ardından, gözle görülür şekilde hızlandı. Geçtiğimiz hafta boyunca gönderilen tehditlere değinmemiz, bu konuda yeterince aydınlatıcı olacaktır.

Savaş Bakanı: İsrail Savaş Bakanı Avigdor Lieberman, “İsrail, gelecek savaşta Lübnan'ın tamamını vurmak konusunda tereddüt etmeyecektir. Bu darbe, gerçekten çok güçlü olacaktır” diyerek, Lübnan'ı tehdit etti. İsrailli Savaş Bakanı tehdidine şöyle devam etti: “2006 Lübnan savaşındaki gibi, Beyrut'ta vatandaşlar deniz kenarında dolaşırken, Tel Aviv vatandaşlarının ise sığınaklarda olduğu görüntülerini tekrar görmeyeceğiz. Gelecek sefer, hem Tel Aviv, hem de Beyrut'un vatandaşları sığınaklarda olacaktır.”

Eğitim Bakanı: İsrail Eğitim Bakanı Neftali Bennet, Tel Aviv'deki Ulusal Güvenlik Araştırma Enstitüsünün yıllık kongresinde yaptığı konuşmada, İsrail'den -kendi tanımına göre- “Ahtapotun başına vurmasını” ve Hizbullah'a vurmakla yetinmemesini istedi. Bennet, kabine üyelerini, Kuzey sınırındaki gelecek savaşta sadece Hizbullah'ı değil İran'ı da vurmaya çağırdı.

İç Güvenlik Bakanı: İsrail Güvenlik Bakanı Gilad Erdan, savaş meselesini farklı bir açıdan ele alarak şu sözleri kullandı: “Biz bugün Donald Trump döneminde artık yeni oyun kurallarına sahibiz.” İsrail'in savaş kararının Amerika'nın yeşil ışığını gerektirdiğini herkes biliyor. Dolayısıyla İsrail liderliği, Trump'ın Beyaz Saray'da oluşunu, savaşa girmek ve bunu meşrulaştırmak için izin almak üzere faydalanılması gereken bir “fırsat” olarak görüyor. Nitekim bu fırsatın, Başkan Obama döneminde elde edilmesi oldukça zordu.

Genel Kurmay Başkanı: General Gadi Eizenkot da, son zamanlarda Hizbullah'ı savaşla tehdit eden İsrailli liderler kafilesine katıldı. Hizbullah'ı, askeri gücünü üzerine inşa ettiği hassas füzeleri eilnde bulundurmanın yansımaları konusunda uyaran İsrail Genel Kurmay Başkanı şöyle söyledi: “İsrail'in güvenliği ve sükûneti üzere Kuzey sınırını korumak için her şeyi yapacağız.”

Ordu Sözcüsü: İsrail Ordusu Savunma Kuvvetleri (IDF) sözcüsü Tuğgeneral Ronen Manelis, geçtiğimiz yıl İsrail Ordusunun Kuzey cephe savaşı için hazırlıklarını arttırdığını doğruladı. Manelis, savaş ve barış kararının tamamıyla İsrail'in elinde olduğuna işaret etti.

 

Varsayılan senaryolar

İsrail yönetiminin ve ordusunun güvenlik ve istikrarı bozmaya çalışan farklı senaryolar üzerinden savaşa girmek için “Trump fırsatını” ganimet bildiği açıkça görünüyor. Sayda'daki Hamas yetkililerinden biri olan Mahmud Hamdan'a düzenlenen başarısız suikast girişimi, ya da İsrail tarafından Güney Lübnan'da askeri üs kurmakla suçlanan ve Beyrut yönetiminden istenen bir numaralı isim Salih Aruri girişimi gibi başarısız suikastların, söz konusu istikrarı bozma eylemlerinin birer parçası olduğu biliniyor. İsrail, aynı şekilde Hamas'ın İstanbul'da da bir ordu kurduğunu öne sürmüş, Hamas yetkilileri de iddiayı tamamıyla yalanlamıştı.

Savaşa dair diğer senaryo ise, mevcut petrol ihtilafı üzerinden okunmaktadır. İsrail Savaş Bakanı Lieberman tarafından Lübnan'a yönlendirilen İsrail tehdidine karşı, Hizbullah da Lübnan'ın karasularında petrol ve gaz arama hakları ile ilgili uyarıda bulundu. Lieberman, Lübnan'ın denizden gaz arama ihalesini “İsrail'in ekonomik suları dâhilinde” tehlikeli bir provokasyon olarak değerlendirerek buna sağlam bir cevap verileceği tehdidinde bulundu.

Bir diğer olası senaryo da, kırmızıçizgileri aşması ve İsrail'in ulusal güvenliğini tehdit etmesi bahanesi altında İsrail'in, Hizbullah'a ait mevkileri vurması olasılığıdır. Bu hususta Başbakan Benyamin Netanyahu, son görüşmesinde Putin'e ‘İsrail'in Lübnan'daki hassas vuruşlu füzeler karşısında sessiz kalmayacağını söyledi. ABD'nin eski Ortadoğu danışmanı olan kıdemli diplomat Dennis Ross, konu hakkında, “İsrailliler Hizbullah'ın Suriye ve Lübnan'da hassas vuruşlu füzeler bulundurmasını ve geliştirmesini önlemek için kırmızıçizgiler çiziyor” dedi. Ross açıklamasının devamında “Hizbullah bunu hatalı bir şekilde okur ve Suriye'de değil ancak Lübnan'da daha hassas füzeler geliştirme çalışmaları başlatırsa ne olur?” sorusunu yönelttikten sonra cevabı şöyle verdi: “İsrail bunu kabul edilemez bir tehdit olarak kabul edecek ve Hizbullah'a bundan uzaklaştığı bir zamanda cevap verecektir.”

Öyle görünüyor ki İsrail, bedeli Hizbullah ile kapsamlı bir askeri çatışmaya girmek olsa bile, dünya kamuoyunun gözü önünde Lübnan'a saldırmak için medya üzerinden zemin hazırlıyor. Ayrıca İsrail'in olası bir saldırı için uluslararası meşruiyet kazanma endişelerinin ortaya çıkması ile eşzamanlı olarak, savaşa girmek için ülke içinde bir uzlaşı yaratma eğilimi vardır.

İsrail yönetimi, öngörülerinde fazlaca hataya düşüyor. Hizbullah'ı yok etmek için fırsat olarak gördükleri Suriye savaşının sonucunda, güç dengelerinin değişmesiyle birlikte en büyük zararı gören taraf İsrail oldu. Bugün İsrail tehditleri ve bu tehditlere karşı gelen savaşa hazırlık açıklamaları gölgesinde yaşananlar aynı olabilir. Tüm senaryolara kapı açıktır. Peki, İsrailli liderler, El-Celil, Tel Aviv, Ammonia ve Dimona denklemlerini unutmuş olabilir mi?

Kaynak: El-Meyadin
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar