56484-cats.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  İsrail'e göre İran kimsenin karşısında duramayacağı büyük bir küresel güce dönüştü

İsrail'e göre İran kimsenin karşısında duramayacağı büyük bir küresel güce dönüştü

İran, geçtiğimiz yirmi yıl içerisinde Afganistan, Irak, Suriye, Yemen ve bölgedeki diğer ülkeler üzerinde olumlu ve belirleyici bir rol oynamıştır. Bu sebeple İran, en önemli bölgesel güç haline geldi. Ardından İran'ın nükleer anlaşma imzalaması ve Suriye krizinin çözümü için Rusya ile stratejik bir ittifak oluşturması, ülkeyi küresel arenada en önemli oyunculardan biri haline getirdi.

25 Nisan 2018 Çarşamba

İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü: İran, kimsenin karşısında duramayacağı büyük bir küresel güçtür

İNTİZAR - İran, geçtiğimiz yirmi yıl içerisinde Afganistan, Irak, Suriye, Yemen ve bölgedeki diğer ülkeler üzerinde olumlu ve belirleyici bir rol oynamıştır. Bundan dolayı bu ülke, Ortadoğu bölgesindeki en önemli bölgesel güç haline geldi. Ardından İran'ın Amerika ile nükleer anlaşma imzalaması ve Suriye krizinin çözümü için Rusya ile stratejik bir ittifak oluşturması, ülkeyi uluslararası ve küresel arenada etki sahibi en önemli oyunculardan biri haline getirdi.

Geçtiğimiz yıllarda pek çok araştırma merkezi ve Batı ile Ortadoğu'nun karar alıcı çevreleri, Ortadoğu'daki İslam Cumhuriyeti için ilgi çekici program ve planlama çalışmalarını ve (Batılı uzmanların düşüncelerine göre) son yaşanan bölgesel gelişmeler üzerindeki rolünü incelemeyi azimle sürdürdüler. Ancak çalışmaların sonunda, İran aleyhinde öne sürdükleri hiçbir şeyi kanıtlayamadılar. Bu sebeple, Bu ülkeye yönelik düşmanca pozisyonlarından vazgeçerek, bölgedeki mevcut gelişmelerin kaderini belirlemek için Tahran ile işbirliği kurmanın gerekliliğini anladılar.

İran'ın füzeleri Siyonist varlığın uykularını kaçırıyor

İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan raporda, Siyonist varlığın perspektifinden, nükleer anlaşmada var olan zayıf noktalara ve ABD Başkanı Trump'ın, Washington'u nükleer anlaşmadan çekerek başlattığı tehditlere işaret edildi. Raporda, Amerika ve başta İsrail'in yer aldığı müttefikleri için, İran'ın tehdidinin sadece nükleer alan ile sınırlı kalmadığı, aynı zamanda Tahran'ın sahip olduğu gelişmiş füze programlarını da kapsadığına dikkat çekildi.

Bu bağlamda enstitünün hazırladığı rapor, özellikle de menzili 2bin ila 3bin arasında değişen “Sumar” Cruise füzeleri olmak üzere, uluslararası toplumun İran'ın füze programına karşı çekince sahibi olduğunu öne sürdü.

İlk olarak, İran'ın Cruise füzeleri meselesi, (Tahran'ın sahip olmaktan gurur duyduğu belirtilmiş) nükleer anlaşma veya Güvenlik Konseyi'nin kararında ortaya atılmadı, tartışılmadı ya da dile getirilmedi. İkincisi, İran'ın bu füzelerinin İran sınırları dışında kalan başka bir mevkiden fırlatılması ihtimali (örneğin Suriye'den) göz ardı ediliyor. Enstitünün raporu, araştırmanın sonunda İran'ın ağır savaş başlıkları taşıyan hassas füze yeteneklerinden duyduğu endişesini ortaya koydu.

Nükleer anlaşma ve Tahran ile Washington arasındaki güç dengelerinin değişmesi

İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü, İran'ın nükleer anlaşmasını alışıldığı üzere şiddetle eleştirdi. Enstitü tarafından hazırlanan raporda, Tahran'ın askeri yeteneklerini geliştirmesinin bir numaralı sebebi olarak, eski ABD Başkanı Barak Obama'nın bu nükleer anlaşmayı imzalaması gösterilerek şu sözler kullanıldı:

“Amerika'nın İran karşısındaki pozisyonu, 2015 yılı Temmuz ayında Obama yönetiminin nükleer anlaşmayı imzalamasının ardından oldukça zayıflatıldı. Bu süre zarfında İran yönetimi füze alanında ve bölgesel arenada pek çok test yaptı ve faaliyette bulundu. İran, Amerika yönetiminin tüm kırmızıçizgilerini aştı.”

İran-Rusya-Suriye; kolay kırılmayacak ittifak

İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü, raporun diğer kısmında, İran-Rusya-Suriye ittifakı konusuna işaret edilerek, kolay kolay parçalanamayacak birlik olarak nitelendirdi. Yazar raporda, Ortadoğu'daki en uzun süreli ittifaklardan biri olan Tahran ve Şam ittifakının İran İslam Devrimi başarısının ardından geldiği açıklamasında bulunarak, Suriye'nin Batılı düşman karşısında ön cephede olması itibariyle İran'a verdiği önemin, bu ittifakın yapılmasının sebepleri olduğu belirtildi. Anı şekilde, bölgede en önemli Şii örgütü olarak kabul edilen Lübnan Hizbullah'ının askeri yeteneklerini geliştirmek, Siyonist düşmanın tehdidi karşısında İran'ın Lübnan'daki etkisini güçlendirmek ve ona karşı koyma hedefleri de bu ittifakın sebepleri arasında zikredildi.

Bu çerçevede Siyonist rapor, İran- Rus ittifakına değinerek Rusya'nın 1989 yılından bu yana İran'a silah tedarik eden en önemli kaynaklardan biri haline geldiğine ve 1990 yılına gelindiğinde, Rusya'nın İran'a nükleer program konusunda çok önemli yardımlarda bulunduğuna işaret etti. Rapor, iki ülke arasında üst düzey toplantıların düzenlendiği 2012 yılından bu yana, Rusya'nın İran ile ikili ilişkilerde yeni bir döneme başladığına dikkat çekti. Buna göre bu ittifak, Rusya'nın uluslararası platformlarda İran'a ciddi siyasi destek sunması, iki ülke arasındaki ekonomik alanlarda işbirliğinin artması, Rusya'nın İran'a nükleer programında destek vermesi ve iki ülke arasındaki diplomatik ilişkinin güçlenmesi ile sonuçlandı.

İran'ın Irak'taki stratejik etkisi

İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan rapor, özel bir bölüm ayırarak “İran'ın bölgesel konumunu güçlendirmesi” meselesine yoğunlaştı. Enstitünün raporu, İran'ın Irak'taki stratejik etkisinin genişlemesi konusuna ışık tutan yazısında şu sözleri kullandı:

“İslam Devriminin başladığı günden bu güne kadar, Irak, birkaç sebepten dolayı İran'ın dış politikasının odak noktası olmuştur. İran, Irak'a İslam devrimini ihraç etmeyi ilk temel hedefi olarak gördü. Çünkü Irak, ülkenin yönetimine sahip olan Sünni bir yönetim tarafından 1920 yılından beri çok şiddetli etnik ayrımcılık, dışlanma ve zulme maruz kalmış bir Şii çoğunluğa sahip bir ülkedir.”

Rapor aynı bağlamda, Tahran'ın 2003 yılında ABD'nin askeri darbesinin başlamasından beri, Irak'ta etkisini arttırmak için mücadele ettiğini ve bunun için üç düzeyli bir çalışma programı uyguladığını aktardı.

İki hükümet arasındaki ilişki düzeyi: İran, Iraklı yetkilileri Tahran ile ekonomik ve güvenlik alanlarında uzun bir listeye sahip işbirliği anlaşmasını imzalamaya ikna etti. Ayrıca İran İslam Cumhuriyeti, Irak'ın çeşitli kentlerinde yeniden yapılanma projeleri için büyük bir finansman sağladı ve ülkede enerji santralleri ile okulların inşa edilmesine yardımcı oldu. Buna karşın Irak yönetimi, İran'a siyasi destek sağladı ve Tahran'ın yaptırımları aşmasına yardımcı oldu

Siyasi patiler ve hareketler düzeyi: İran, Saddam Hüseyin döneminde Irak'taki muhalif kuruluşlara büyük miktarda yardımda bulundu. 2003 yılından sonra ise, İran Irak'taki faaliyetlerini genişletti ve aralarında birtakım ihtilaflar olmasına rağmen birleşik bir Şii bloku oluşturmak için Şii partileri destekledi. Bunun yanı sıra İran'ın Irak'taki desteği sadece Şiiler ile sınırlı kalmadı, Sünni ve Kürt partiler ve hareketler ile de işbirliğinde bulundu.

Askeri ve stratejik düzey: 2003 yılından beri Bağdat'ta, İran Devrim Muhafızlarından kıdemli subay olan üç İranlı büyükelçi bulunuyor. Bu, Irak'ın stratejik askeri varlığının İran için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunun göstergelerinden biridir.

İran ve Türkiye arasındaki ikili ilişkilerde ortak noktalar ve farklılıklar

İran ve Türkiye arasındaki ikili ilişkiler hakkında hazırlanan diğer bir raporda, İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü, iki ülke arasındaki ilişkilerin devamlı olarak dalgalandığını ifade etti. Rapora göre, iki ülkenin arasındaki ilişki bazen iyileşiyor bazen ise zayıflıyor. Aralarındaki şiddetli rekabete rağmen, bu iki ülke arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kriz noktasına ulaşmıyor.

Bu bağlamda yazar, Ankara'nın yakın gelecekte kendisini Tahran'a çok yakın olarak gördüğüne dikkat çekti. Siyonist makale, geçtiğimiz yıllarda Ankara ve Tahran'ın Kürt çözümü üzerine işbirliği yaptığına ve ortak hedefin, bağımsız Kürt hareketini engellemek için aynı tarafta durmak olduğunu yazdı.

Diğer yandan, Siyonist makale, Irak'ın geleceği meselesinin, Ankara ve Tahran'ın çeliştiği önemli konulardan biri olduğu görüşünü bildirerek şu sözlere yer verdi: “2011 yılına Amerikan güçlerinin Irak'tan çekilmesinden bu yana, Ankara'nın endişesinin büyük miktarda arttı.”

İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan makale aynı zamanda İran'ın nükleer programı konusunun, İran ve Türkiye arasındaki işbirliğinin bazı yönlerini gösteren en önemli konulardan biri olduğunu belirterek, Türkiye ve Brezilya'nın 2010 yılından bu yana, İran bankaları üzerindeki yaptırımların arttırılmasını önlemek için İran ile işbirliği yaptığını ifade etti.

Suriye'deki iç savaşa da değinen makale, bu meselenin, İran ve Türkiye arasındaki ilişkilerin seyrini değiştirmekte büyük rol oynadığını kaydetti.

Siyonist makaleye göre aynı zamanda Katar ve diğer Körfez ülkelerinin, İran-Türkiye ilişkilerini iyileşmeye götüren nedenlerden biridir. Körfez bölgesinde 2017 yılının ortalarında meydana gelen kriz ve BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır ve Katar arasındaki ilişkilerde meydana gelen gerginlik, İran ve Türkiye'nin yakınlaşmasında katkı sahibi oldu. İran ile Türkiye'nin, Katar'a dayatılan yaptırımları aşmak için yardım eden tek ülkeler olduğuna işaret etti.

Yazarın görüşüne göre, İsrail ve Gazze meselesi, İran ve Türkiye arasındaki ikili ilişkileri iyileştirmeye sebep olan en önemli konudur. Özellikle de 2008 yılında Erdoğan'ın İsrail'in Gazze karşıtı düşmanca politikalarının karşısında yer almasının ardından Siyonist varlık ile Türkiye arasındaki ilişkilerde gerginlik tırmandı. Bu da İran ile Türkiye'nin ilişkilerini iyileşmeye götüren etkenlerden biri arasına girdi.

Makalenin sonunda yazar, enerji ile ilgili ticari ilişkilerin, Türkiye ile İran arasındaki ilişkileri iyileşmeye götüren son etken olduğu görüşünü bildirdi. İki ülke arasındaki ticaret borsasının, hâlihazırda 10 milyar dolara ulaştığını bildiren yazar, gelecekte bu rakamın 30 milyar dolara çıkacağının ifade etti.

Kaynak: el-Alem
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar