31384-150520191015056602065_2-42.jpg

İran Uranyum zenginleştirmek konusundaki ciddiyetini gösterdi  

İran'ın zenginleştirmek konusundaki ilerlemesi, bu konudaki pozisyonunun ciddiyetini ve sonuna kadar gitmeye hazır olduğunu gösteriyor. Yani gerekirse savaşır. Amerika, İsrail ve müttefiklerine karşı gönderdiği açık mesaj, İran'ın ablukaya karşı her yolla direneceği ve ne kadar güçlü olursa olsun Amerika'nın tehditlerine beyaz bayrak çekmeyeceğini söylüyor.

9 Temmuz 2019 Salı

İNTİZAR - İranlı yetkililer, verilen sözleri yerine getirdi ve Pazar gününden itibaren 2015 yılında büyük güçlerle imzaladığı nükleer anlaşmada kararlaştırılandan daha yüksek oranda uranyum zenginleştirmeye yeniden başladı. Yarı resmi raporlar, zenginleştirme denklemlerinin önümüzdeki günlerde yüzde 20'ye ulaşabileceğini gösteriyor.  

Bu vaat ya da tehdit İran yönetimi tarafından, Amerika'nın çekilmesine rağmen anlaşmaya bağlı kalınmasını isteyen Avrupa ülkelerine verilen 60 gün mühletin bitmesi ile uygulanmaya başlandı. İran bu şekilde ülkeye dayatılan yaptırımlar hafifletilene ve petrol piyasasına geri dönene kadar, anlaşmanın maddelerinden birbiri ardına feragat etmeye kararlı olduğunu gösterdi.

Seyyid Abbas Arakci geçtiğimiz Pazartesi günü Avrupa ülkelerine yaptırımları hafifletmeleri için 60 günlük yeni bir süre verdi. Aksi taktirde İran anlaşmanın üçüncü aşamasını uygulamaya geçecek ki bu durum, bazı uzmanlara göre on binden fazla santrifüj cihazının eklenmesi ve yüzde 90'a ulaşabilecek bir oranda uranyum zenginleştirilmesi anlamına geliyor. Bu oran eğer dilenirse nükleer başlık üretmek için yeterli bir rakamdır.  

***

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İran liderliğine gerginliği hafifletme mesajını iletmesi için başdanışmanını Tahran'a göndereceğini açıkladı. Ancak Avrupa, ablukanın kaldırılması için ciddi bir adım atmadığı ya da müttefiki Amerika'nın yaptırımlarına bağlı kalmayacağını açıklamadığı sürece, bu mesajın herhangi bir etkisinin olması beklenmiyor.  

İngiltere'nin, 300 bin ton İran petrolü taşıyan petrol tankerine Akdeniz'de el koyması, İran'ın sabrını taşıran son damla oldu. Bu eylem İran liderliğini hiç tereddüt etmeden, anlaşmaya varılanın üzerinde uranyum zenginleştirme çalışmalarına başlamaya itti. Bu alıkoyma, BM ve Uluslararası Güvenlik Konseyi tarafından yayınlanan karar göre yasadışıdır.  

İngiltere nükleer anlaşmayı imzalayan üç Avrupa ülkesinden biridir. ABD Başkanı Donald Trump'ın isteği üzerine İran'ın petrol tankerine el koyması, İran karşısında Amerika'nın çukurunda yer alacağı anlamına geliyor. Diğer iki Avrupa ülkesi olan Fransa ve Almanya'nın da resmen açıklamasa da aynı pozisyonda yer almaları  uzak bir ihtimal değildir.  

İran yönetimi İngiltere'nin bu adımını "korsanlık" eylemi olarak tanımladı ve cevap vereceğine söz verdi. Ancak bu cevabın içeriğinden bahsetmedi. Benzer bir yolla cevap vermesi, yani Hürmüz Boğazı'nda İngiltere'nin tankerine el koyması ya da İran'ın müttefikleri tarafından Kızıldeniz ve Akdeniz'de başka bir geminin hedeflenmesi bizi şaşırtmayacaktır. Gemiye karşı gemi, boğaza karşı boğaz...   

"Tırmandırma" son günlerdeki gelişmeler için kullanılabilecek en iyi tanımdır. İran'ın zenginleştirmek konusundaki ilerlemesi, bu konudaki pozisyonunun ciddiyetini ve sonuna kadar gitmeye hazır olduğunu gösteriyor. Yani gerekirse savaşır. Amerika, İsrail ve müttefiklerine karşı gönderdiği açık mesaj, İran'ın ablukaya karşı her yolla direneceği ve ne kadar güçlü olursa olsun Amerika'nın tehditlerine beyaz bayrak çekmeyeceğini söylüyor.  

İşin ilginç yanı, başta Trump olmak üzere Amerikalı yetkililerin İran'a nükleer anlaşmayı ihlal ettiği suçlamalarında bulunan taraflar, Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan geri çekildiğini tamamıyla unutmuş gibiler. İran bir yıldan fazla bu anlaşmaya bağlı kalmayı sürdürdü. İki yüzlü dünyanın Trump yönetimini tek bir kelime ile eleştirmesi ve yaptırımları kınamasını bekledi.   

İran, Amerikalı ve Avrupalı güçler karşısındaki katı pozisyonuyla bu kibre bir sınır koymak ve özellikle üçüncü dünya ülkeleri ile kararlaştırılan anlaşmalara saygı göstermek zorunda bırakmak istiyor. İran İsrail ile 26 yıl önce Oslo anlaşmasını imzalayan Filistinliler, nükleer silah hakkında yalan iddialar ile ülkeleri işgal edilen Iraklılar, NATO ve uçakları tarafından ülkeleri bombalanan Libyalılar ve Amerika ile Arap müttefiklerinin ülkelerini parçalamak ve haritadan silmek istediği Suriyeliler adına konuşuyor.  

Küresel finans sistemi üzerindeki hakimiyeti ve diktesini reddeden küçük ya da büyük tüm ülkelere yaptırım dayatma hakkını Amerika'ya, kim veriyor? 40 milyondan fazla Suriyeli ve Iraklı ile 70 milyon İranlının yiyecek ve yakıta ulaşmasını engelleme hakkını Avrupa'ya kim veriyor?   

Amerika ile İsrail'in öncülük ettiği Batı dünyası ne sözlerine sadık kalıyor ne de imzaladığı anlaşmalara. Bundan dolayı, müstekbirlerin bu çarpık pozisyonunu düzeltmek isteyen İran'ın yanında durmak gerekiyor. İster İran ile anlaşalım ister anlaşmayalım, kışkırtıcı söylemlere son vermeliyiz.   

Abdulbari Atvan

Kaynak: Rai Al-Youm

Çeviri: Merve Soydaş

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar