10991675071500648965.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Filistinliler Trump ve Netanyahu’nun planlarını başarısız kılabilecek mi?

Filistinliler Trump ve Netanyahu’nun planlarını başarısız kılabilecek mi?

Genel olarak, “Yüzyılın anlaşması” ve tüm benzer planlarla savaşarak Filistin'i özgürleştirme süreci, her şeyden önce bir halk direnişi ile ciddi bir çalışmayı gerektiriyor. Bunun için, Filistin özerk yönetimine bağlı güvenlik organı ile Siyonist ordu arasında “COGAT” adıyla bilinen "Güvenlik koordinasyonu" işbirliğinin ortadan kaldırılması gerekiyor.

21 Şubat 2020 Cuma

İNTİZAR - "Yüzyılın anlaşması" ile yüzleşmenin en öne çıkan, pratik çözümleri... Filistinliler "Trump" ve "Netanyahu"nun tüm planlarını engelleyebilecekler mi?

ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde “Yüzyılın Anlaşması”nın ayrıntılarının üzerindeki perdeyi kaldırdı. Buna karşın Filistinli Direniş grupları ise, bu hain anlaşma ile savaşmak için çok sayıda plan geliştirerek, tüm maddeleri Beyaz Saray'ın koridorlarında yazılmış olan bu planla savaşmak için bir dizi strateji önerdiler. Bu bağlamda makalemizde, mazlum Filistin halkının “Yüzyılın Anlaşması” karşısındaki savaşına yardım eden bu stratejilerine ve çözüm yollarına ışık tutacağız. Siyonist varlık ile Güvenlik koordinasyonunu sonlanmasını gerektiren bu stratejiden önce ilk olarak bu “güvenlik işbirliği”ni iyi anlamamız gerekiyor.

“Güvenlik koordinasyonu” nedir?

"Güvenlik koordinasyonu", Filistin özerk yönetimine bağlı güvenlik organı ile Siyonist ordu arasında “COGAT” adıyla bilinen bir işbirliğidir. Bu noktada Siyonist orduya bağlı bu birim, 1982 yılında kuruluşundan bu yana Batı Şeria ve Gazze'de kentsel ve idari işlerin yönetiminden sorumludur. Filistin yönetimine bağlı güvenlik birimi, özellikle “önleyici güvenlik” faaliyetleri gösteriyor. Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde güvenlik ve istikrarı sağlamaktan sorumlu olan bu birim ayrıca bahsi geçen bölgelerde silahlı direnişi engellemekten de sorumludur. Filistinli bu güvenlik organının bölgede herhangi bir adım atmadan önce Siyonist güçlerle koordinasyon sağlaması gerekiyor. Filistin özerk yönetimi ve Siyonist varlık arasında 1995 yılında imzalanan bu “güvenlik işbirliği”ne “Oslo-2” anlaşması adı verildi.

İkinci intifadanın ardından güvenlik biriminin yeniden yapılandırılması

“Oslo 2” barış anlaşması uyarınca, 1995 yılında imzalanmasından bu yana Filistin yönetimine bağlı olan güvenlik organı 3 kısımdan oluşuyor. Bunlardan her biri, ayrı yönetimler altında bağımsız bir şekilde çalışıyor. Güvenlik meselelerinin çoğunluğu, Filistin yönetimine bağlı önleyici güvenlik organının gözetimi altındadır. 2000-2005 yılları arasında ikinci intifadanın patlak vermesi ve bu dönemde çok fazla olaylar yaşanmasının ardından, Siyonistler ve Amerikanlar Filistin yönetimine bağlı olan güvenlik sistemini tamamıyla değiştirebilmek için çok çaba harcadılar. Bunun arkasındaki ana neden ise, Filistin yönetimine bağlı olan güvenlik güçlerinin büyük kısmının ikinci intifadaya katılmasıdır. Hatta bu güçler bu intifada sırasında polis ve güvenliğe ait silahları Siyonistlere karşı kullandılar.

Bundan dolayı, Amerikalılar Filistin yönetimine bağlı güvenlik birimini yeniden yapılandırdılar. Zaten Amerikan yönetimi 2005 yılında bu güvenlik organını diğer güvenlik sistemleri ile harmanlayarak, tüm Filistinli güvenlik güçlerini birlikte çalışmak zorunda bıraktı. O zamandan bu yana, polis, yardım kuruluşları ve itfaiye gibi, Filistin güvenlik organının şemsiyesi altında çalışan tüm kurumlar, bu “Güvenlik İşbirliği”ne katıldı. Bunun ardından son yıllarda Filistin yönetimine bağlı güvenlik sistemi, Filistin toprakları içerisinde yaşayan Siyonist nüfusa da güvence sağlamaktan çekinmiyor.

Amerikan yönetiminin 2005 yılından beri bu güvenlik sisteminin üyelerini Ürdün'de yaşayan Filistinliler arasından seçtiğini söylemek gerekiyor. İsrail'in stratejik müttefiki olan ABD, Ürdün içerisindeki birçok kampta bu Filistinli güçleri eğittikten sonra Batı Şeria'ya aktarıldılar. Oslo 2 Barış Anlaşmasının güvenlik maddelerine göre, Batı Şeria ve Gazze'deki Siyonist rejime bağlı tüm casuslar ve paralı askerler, Filistin yönetimine bağlı bu güvenlik organının üyesi oldular.

2005 yılından bu yana, Filistin özerk yönetimine bağlı güvenlik kurumu Siyonist rejime bağlı güvenlik kurumuyla koordinasyon içerisinde işbirliği yapıyor. Daha sonra bu işbirliği Filistinli savaşçıların tutuklanması, ya da yakalanmaları için Siyonist rejime bu savaşçılar hakkında bilgi verilmesi gibi eylemlerle genişletildi. Bu bağlamda, çok sayıda haber kaynağı Filistin yönetimine bağlı güvenliğin geçtiğimiz yıllar boyunca ve özellikle ikinci intifada sonrasında Filistinli direniş kahramanlarının çoğunu köşeye sıkıştırarak çemberi daralttığına dikkat çekiyor. Dahası, bu sözde güvenlik organı, çok sayıda Filistinliyi tutuklayarak Siyonist rejim güçlerine teslime etti. Bahsi geçen raporlar, Gazze Şeridi'nin bu güvenlik kurumunun yönetemediği tek bölge olduğuna, çünkü İslami Direniş hareketi Hamas'ın Gazze'de tek söz sahibi güç olduğunu belirtiyor.

Filistinli güvenlik organı ve özgürlük

Filistin yönetimine bağlı güvenlik organı, geçtiğimiz yıllar boyunca gasıp Siyonist rejimin çıkarları için çalıştı. Bu bağlamda yazılan raporlar, bu güvenlik organının bir yandan işgal edilmiş topraklarda Filistinli silahlı ve direniş kahramanları karşısında engel ve zorluklar yarattığı, diğer yandan Siyonist yerleşimcilerin yaşadığı bölgelerde güvenlik ve istikrarı artırmaya katkı sağladığına işaret ediyor. Yine aynı raporlar, bu güvenlik organının Filistin'in kurtuluşu için direnişin önünde koca bir taş gibi engel oluşturan en öneli unsur olduğunu vurguluyor.

Genel olarak, “Yüzyılın Anlaşması” ve tüm benzer planlarla savaşarak Filistin'i özgürleştirme süreci, her şeyden önce bir halk direnişi ile ciddi bir çalışmayı gerektiriyor. Bunun yanı sıra, Filistin yönetimine bağlı güvenlik organının tüm bu hedeflerin önündeki en büyük engel olduğunu ve tüm Filistinli grupların, bu güvenlik kurumunu, Siyonistlerin Filistin direnişiyle savaşmak için kurduğunu bilmesi gerekiyor. Bu sebeple, bu güvenlik işbirliğinin kesilmesinin, Siyonistlere ve Yüzyılın Anlaşması'na karşı hareketin önündeki en büyük engeli kaldıracağını söyleyebiliriz. Zira bu kesinti, başkenti Kudüs olan özgür Filistin devletinin kurulması için uygun ortamı yaratacaktır.

Kaynak: Al-Waght
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar