buyuk_94.jpg

Suudi Arabistan yenildikten sonra ne olacak?

Suudi Arabistan Krallığı ilk kez böylesine bir tarihi kriz yaşıyor. Suudi Arabistan Yemen'de etkili hiçbir başarı elde edemedi aksine kaybetti. BAE gibi müttefikleri ile Suudiler arasında da askeri çatışmalar patlak verdi. Bu durum, Suudi bütçesinin yüzde 50'den fazlasında görülen dev düşüş ve bütçe açığının sonucu olarak büyük bir patlamaya doğru gidiyor.

8 Mayıs 2020 Cuma
İNTİZAR - Birinci Dünya Savaşının başlangıcında Arap yarımadasının İngiliz sömürgecileri, Vahhabiler ve Suud ailesi arasında işbirliğiyle kurulduğu günden bu yana Suudi Arabistan Krallığı ilk kez böylesine bir tarihi kriz yaşıyor.
 
Bu krizin derinliği ve devamlılığını dünya çapında en yüksek konuma sahip üç Batılı uluslararası kurum tarafından yayılan raporlar doğruluyor. Söz konusu raporlarda Suudi Arabistan'ın ekonomik konumunu kaybettiği ve sıradan ülkeler sınıfına düştüğüne karar verildi.
 
Ayrıca Suudi Arabistan'ın petrol üretimini düşürmesi ve korona krizinin sonuçlarından kaynaklanan kaybının yüzde elliyi aşabileceği de bu raporlarda belirtildi.
 
Bu kuruluşlardan ilki olan Uluslararası Para Fonu (IMF) son raporunda Suudi ekonomisinin tarihinde ilk defa yapısal kayıplara doğru gittiğini ve bu durumun Suudileri ciddi anlamda kemer sıkmak ve borç almak zorunda bıraktığını vurguladı.
 
Öte yandan Amerikalı uluslararası yönetim danışmanlık firması McKinsey yayımladığı raporunda Suudi Arabistan ekonomisinde yaşanan derin düşüşün istikrarsızlığa yol açtığını kaydetti. 
 
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's ise, Suudi Arabistan'ın ekonomik durumunu 1960'lardan bu yana ilk defa eksiye düşürdü.
 
Bundan dolayı ekonomi uzmanları, Hac mevsimi, Umre ziyaretleri ve din turizminden elde edilen gelirler Suudi bütçesinin yüzde 25'inde büyüme sağlama seviyesini korusa bile, Suudi Arabistan'ın ekonomik kayıplarının mevcut bütçesinin yüzde 50'sini aşabileceğine işaret ediyor. 
 
Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed El-Cedan son açıklamasında Suudi vatandaşlarını kemer sıkmaya davet ederek devletin sert ve acı verici kararları uygulamaya hazır olduğunu söyledi. Bakan bu aşamada korona felaketi ve varili 66 dolardan 26 dolara düşen petrol fiyatlarıyla mücadele etmek zorunda olduklarının altını çizerek, devletin en önemli ihtiyaçları karşılamak ve istikrarı etkileyen her şeyi iptal etmek zorunda olduğunu bildirdi. 
 
Bu sebeple dünya şu andan itibaren yeni Suudi Arabistan ile karşı karşıyadır. Maliye Bakanı ülkenin harcamalarını yıllık 60 milyar doları aşabilecek bir borç sistemiyle karşılamaya gittiklerini ve bununla birlikte ABD hazinesi ile bazı Avrupa bankalarında bulunan Suudi finans rezervlerinin bir kısmını geri çekeceklerini açıkladı.  
 
Bu noktada, Suudilerin petrol ve dini gelirlerden kaynaklı büyük ekonomisi, Arap - İslam dünyasında, Afrika çevrelerinde, uluslararası konferanslarda, BM politikalarında ve uluslararası kuruluşlarda Suudi Arabistan'a küresel bir rol vermektedir. Bu bağlamda Suudi Arabistan'ın ise küresel politika çizgisinde kendisini Amerika'nın hedeflerine hizmet etmeye adadığına dikkat çekmeliyiz.
 
Suudi Ailesinin küresel rolünü nasıl bir sonuç bekleniyor? 
 
Suudi Arabistan'ın İçişleri açısından, bu kriz petrol gelirlerinden pay almaya alışmış olan bir kısım prens cenahını etkileyecektir. Nitekim ülkede saltanat süren on binlerce prens yatlar, saraylar, yabancı futbol kulüpleri, kumar ve şan şerefleri için dünyanın en büyük harcamalarını yapmaktadır.
 
Uluslararası verilere göre kraliyet ailesi ve prensler bütçenin yaklaşık yüzde 15'ini hiç hesap bile yapmadan boşa harcayarak israf ediyorlar. Buna göre Kral Selman hiçbir hesap vermeden ve sorguya tutulmadan bütçeden istedikleri parayı yabancı ülkelerin politikacılarına dağıtmalarına izin veriyor.
 
Suudi Arabistan'ın iç harcamalarına gelirsek, kamu işletmelerinin harcamaları, çoğunluğu çalışmayan görevlilerinin ve kamu çalışanlarının maaşları, kabile liderlerinin bonkör harcamaları, kamuoyunun masrafları, rüşvetler, hiçbir etkisi olmayan dev bir ordunun giderleri, iç baskı uzmanı ulusal muhafızlar, istihbarat organları, silah masrafları, Asya ve Arap ülkelerinden paralı askerler, yabancı eğitmenler ve dev medya imparatorluğuna harcanan para bu giderlerin bir kısmını oluşturmaktadır. 
 
Bu saydıklarımız, Suud ailesinin harcamalarının sadece bir kısmıdır. Dış harcamalar bundan dok daha tehlikelidir. Çünkü Suudilerin parası Amerika'nın jeopolitik dünya işgaline çanak tutmak için harcanıyor. Suudi Arabistan, ihtiyacı olmayan silahları gerçek değerinden çok daha yüksek fiyatlara satın alarak, İslam ve Avrupa ülkelerinin hükümetlerini satın alması için Beyaz Saray prenslerine ve istihbaratına para dağıtıyor. Bunun yanı sıra, Suudi Arabistan başlıca iki hedeften dolayı küresel medyayı finanse ediyor: Bunlarda ilki Amerika'nın politikalarını doğrulamak, ikincisi de Suud ailesinin vahşi suikast politikalarını ört bas etmektir.
 
Bu satılmış medya, ortaçağ kurallarına göre yaşamakta ısrar eden Suudi Arabistan'da insan haklarının hiçbir şekilde olmadığını görmezden geliyor. Zira bu ülke içerisinde sendikalar, dernekler, kuruluşlar ve partiler bile yoktur. Suudi Arabistan'daki görsel ve işitsel medya organları Suud ailesinin ülke içindeki ve dışındaki “başarıları”ndan başka bir şey pek göstermez. 
 
Suudi Arabistan'ın en tehlikeli harcamaları ise, tehlikeli olan ise Yemen savaşına sağladığı finansman ve terör örgütlerini finanse etmek için yaptığı harcamalardır. Eski Katar Başbakanı Hammad bin Casim, Amerikalıların Suriyeli ve Iraklı örgütleri finanse etmek üzere Katar ve Suudi Arabistan'ı görevlendirdiğini ve bu teröristlerin El-Kaide'ye bağlı olup olmadığını bilmediklerini itiraf etmişti.
 
Bunun yanı sıra söz konusu iki ülke, şimdiye kadar Libya, Sudan ve Cezayir'de teröre büyük destekler sağlarken, Şam diyarı ile Irak'ta IŞİD'i desteklemeye devam etti.    
 
Konuyu biraz daha aydınlatacak olursak, Yemen savaşını hem doğrudan ordu güçleriyle hem de eski lider Mansur El-Hadi'nin ordusuna ve Mısırlı, Sudanlı, Amerikalı ve İngiliz ortaklarını destekleyerek 5 yıldan fazla finanse etti. Bu rol, Suudi ailesinin bütçesini ciddi oranda yıprattı. Dahası Suudi Arabistan Yemen'de etkili hiçbir başarı elde edemedi aksine kaybetti. BAE gibi müttefikleri ile Suudiler arasında da askeri çatışmalar patlak verdi. 
 
Bu durum, Suudi bütçesinin yüzde 50'den fazlasında görülen dev düşüş ve bütçe açığının sonucu olarak büyük bir patlamaya doğru gidiyor. Bundan dolayı Suudi Arabistan içerisinde Suud ailesi prensleri ile kemer sıkmaya hiç alışık olmayan vatandaşlar arasındaki ilişki düzeyinde istikrar sağlayamayacaktır. 
 
Ayrıca bu düşüş Suudi Arabistan'ın Körfez ülkelerinin yanı sıra Mısır, Ürdün, Lübnan ve Sudan gibi yardım almaya alışmış olan Arap ülkelerine liderlik rolünde kopma sınırına kadar gerilemiş ve Asya ile Afrika İslam ülkelerindeki rolü de çok zayıflamıştır. Bahsi geçen gerileme, Suudi Arabistan'ın geniş tarihsel rolüne de büyük ölçüde zarar vermiştir.. 
 
Suudi Arabistan mütevazı bir Körfez ülkesine dönüşür mü?
 
Suudi Arabistan etki araçlarını önemli ölçüde kaybetmiş olsa da, Krallığın mütevazı bir devlet olarak kalacağını düşünmeyenler vardır. Çünkü prensler arasındaki çatışmalar gerçekten çok tehlikelidir. Buna ek olarak Krallık vatandaşlarının koruma ve hizmetlerden yoksun kalması yoksulluğu genelleştirir ve umut verici ayaklanmalara yol açar. 
 
Tüm bunlara ilaveten Avrupa ve Amerikan'dan müteşekkil Batı'nın Suudi Krallığı için tam bir siyasi koruma sağlaması, artık finansal karşılıkların olmaması nedeniyle zorunlu olmaktan çıkmıştır.
 
Bu, Suudi Arabistan'ın büyük bir ülke olarak geleceğinin geri dönülmez bir şekilde sona erdiğini ve siyasi varlığını koruma konusunun, bu yüzyılın bir parçası haline gelen İslam birliğini kurmaya katılma derecesine bağlı olduğunu göstermektedir. 
 
Vefik İbrahim
Kaynak: Raialyoum
Çeviri: Merve Soydaş
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar