12061-rt.jpg

İşgal rejiminin Seyyid Nasrallah’a karşı tehditlerinin arka yüzü

İşgal rejimi ve ABD, Direnişi çökertmek için ne yaparsa yapsın sonuç hep sıfır oldu. İşgalci varlığın tüm bu kopardığı gürültüler ve başarısızlığı göz önüne alındığında, ellerinde Direnişin sembollerini tehdit etmek ve her an hedefleyebilecekleri söylemlerinden başka bir şey kalmıyor. Peki, işgalci varlık bunu yapmaya cesaret edebilir mi?

6 Haziran 2020 Cumartesi

İNTİZAR - İşgalci İsrail rejimi, son yıllar boyunca Suriye, Lübnan ve Filistin'de Direnişin pozisyonunu düşürmek ve parçalamak üzere kalkıştığı tüm girişimlerine rağmen, hesap ettiği hiçbir zaferi kazanamadı. Amerika'nın Direniş fikrini akıllarından çekip çıkarmak için bu ülkelere ve halklarına dayattığı baskılara rağmen, Direnişin tüm savaşlardan daha güçlü, şiddetli, sert ve popüler bir şekilde çıkması ise düşmanı şaşkına çevirdi. İşgal rejimi ve ABD, Direnişi çökertmek için ne yaparsa yapsın sonuç hep sıfır oldu. İşgalci varlığın tüm bu kopardığı gürültüler ve başarısızlığı göz önüne alındığında, ellerinde Direnişin sembollerini tehdit etmek ve her an hedefleyebilecekleri söylemlerinden başka bir şey kalmıyor. Peki, işgalci varlık bunu yapmaya cesaret edebilir mi?

İsrail, tehditlerini gerçekleştirecek cesarete ya da yeteneğe sahip olsa bile, Hizbullah liderlerine suikast operasyonunun, işe yaramadığını çok iyi biliyor. Çünkü bu operasyonlar Direnişin ve halkının dayanıklılığını artırmak ve davalarına daha fazla sarılarak savunmaya itmekten başka bir şeye yaramıyor.

En önemlisi de bu tarz suikast operasyonları karşısında Siyonist düşmana karşı nefretler artıyor ve her denediklerinde, sonucunda kendileri daha fazla üzülüyor. 1992 yılında Lübnan Hizbullahı eski Genel Sekreteri Seyyid Abbas Musavi'ye düzenledikleri suikast sonucunda, liderliğe Seyyid Hasan Nasrallah geçti ve Siyonist düşmanı yenilgiye uğratan zaferler zinciri elde etti. Siyonistleri Lübnan'dan çıkardı ve Lübnan topraklarını kendilerine mübah görmelerine engel olan yeni angajman kurallarını dayattıktan sonra Lübnan'ın egemenliğine saldırmalarını engelledi.

Hizbullah liderlerinin hiçbir zaman boşuna konuşmaması ve her ne söylerse onu muhakkak yapmaları, Siyonistleri en çok korkutan şeylerden biridir. Bundan dolayı Siyonistler bu günlerde Hasan Nasrallah'ı hedefleyebilecekleri ve istedikleri an istedikleri yerde suikast düzenleyebileceklerini ima etmekten başka bir şey yapamıyor. Siyonist düşmanın Hizbullah'ı ve halkını boyun eğdirmek için girdiği psikolojik savaş çerçevesinde, Direniş hareketini felce uğratmak ve parçalamaya yönelik son girişimlerinde, Hizbullah ile çatışmanın sözlü bir şekilde olsa bile devam ettiği mesajı üstü kapalı bir şekilde İsrail'e gönderildi.

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'a karşı suikast söylemleri, Siyonistlere ait Yediot Ahronot gazetesinin Ortadoğu muhabiri olan oryantalist Smadar Perry tarafından ortaya atıldı. Peryy gazetede İşgal ordusundan bir generalin, “Nasrallah Yahudi devletinin en büyük düşmanıdır” sözlerini aktardı. Routers haber sitesine göre, aynı zamanda işgal devletinin gelecek askeri çatışmada Seyyid Hasan Nasrallah'a suikast düzenleyebileceği vurgulandı. Haberde bu suikastın, İsrail'in son üç yıllık stratejik tahminlerine göre Siyonistler için en büyük düşman olan Hizbullah'ın yanı sıra İran İslam Cumhuriyeti ve Filistin Direnişi ile savaşı çözeceği vurgulandı.

İsrail toplumuna umut vermek ve Seyyid Hasan Nasrallah'ı Direniş halkından uzaklaştırmak amacıyla yazan oryantalist Perry, Nasrallah'ın Lübnan'daki popülaritesinin en alt seviyeye indiği ve Arap dünyasında da neredeyse hiç yer almadığını öne sürdü. Tel Avivli kaynaklardan aktarılan yazının devamında, Nasrallah'ı, açıklamalarını ve hareketlerini önemseyen tek ülkenin sadece İsrail olduğu ve Korona virüsü salgınını kontrol altına almak çabaları sırasında Lübnan'da ekonomik durumun da kötüleşmesinin Hizbullah ve Hasan Nasrallah'ın popülaritesini de etkilediğini iddia etti.

Kuşkusuz bu sözler akla ve gerçeklere uygun değildir. Çünkü Seyyid Hasan Nasrallah keskin bir zekayla İsrail'in Lübnan içerisinde iç savaşın fitilini ateşleme girişimlerini başarısız bırakmıştır. Lübnan'ın ekonomik durumunun kötüleşmesine rağmen ne İsrail ne de başkası Hizbullah'ı delip geçememiş ve iç savaş çıkaramamıştır.

Caydırıcı güç

Seyyid Hasan Nasrallah, Lübnanlı “En-Nur” radyosuna verdiği son röportajında, Siyonist düşmana karşı sert sözler kullandı: “İsraillilere, bize saldırdıkları anda onlar için tüm sınırların güvenlik dairesinin dışında kalacağını söylüyorum.” İsraillilerin parmak izi bırakmadan çalışmanın yollarını aradığına dikkat çeken Hasan Nasrallah şu sözlerle devam etti: “Bugün Lübnan'ın korunmasını sağlayan şey, caydırıcılıktır. Bu durum, düşmanın hareketlerinde açıkça görülmektedir.” İsrail'in Lübnan'a karşı herhangi bir bombalama eyleminin cevapsız kalmayacağını çok iyi bildiğini ifade ederek şu sözleri ekledi: “İsrail işgalinden kurtarıldıktan sonra Lübnan'ın başarısı bunu korumak ve caydırıcılıktır. Bu İsrailliler tarafından itiraf edilmiştir.”

Hizbullah Genel Sekreteri, Direnişin nitelikli ve nicelikli bir şekilde geliştiği, düşmanın bugün Direnişten her zamankinden daha fazla korktuğunu vurgulayarak devam etti: “Siyonist varlığın tüm hassas merkezleri bizim menzilimiz dâhilindedir.”

İsrail Haber Şirketi ve Washington'daki Yakın Doğu Araştırma Enstitüsü'nde Ortadoğu uzmanı olan ve Tel Aviv güvenlik sistemiyle yakın bağları olduğu bilinen İsrailli oryantalist Ehud Yaari de, son zamnalarda Hizbullah'ın gücüne dikkat çekmeye başladı. Hizbullah Genel Sekreterinin “angajman kuralları” isimli yeni kırmızı çizgiler çektiğini belirten oryantalist, bu kapsamda Suriye topraklarında Hizbullah ve aynı şekilde İran Devrim Muhafızları unsurlarının hedeflenmesi durumunda, askeri cevap verileceğine yönelik tehdit altında olduklarını ifade etti. İsrailli analist, Nasrallah'ın tehditlerinin çok tehlikeli ve önemli olduğuna vurgu yaptı.

Yaari analizinde, Nasrallah'ın konuşmalarında Hizbullah tarafından verilecek cevabın, mutlaka İsrail'e karşı kapsamlı bir savaş olacağı değil sınırlı bir çatışmaya da girilebileceğinin vurgulandığını belirterek şöyle devam etti: “Nasrallah, İsrail'in stratejik ve hayati tesislerini hassas bir şekilde vurabilecek yeteneğe sahip olduklarını açıkladığı konuşmalarındaki tehditleri konusunda güvenilirlik vermeyi amaçlıyor.” Yaari Nasrallah ile ilgili analizine şu sözlerle sürdürdü: “Nasrallah bir soruya verdiği cevapta, İsrail ordusunu Lübnan sınırında inşa ettiği bariyerin İsrail'e bir faydası olmayacağını ve Direnişin bunu aşacak yolları olduğunu belirtti.” İsrailli oryantalist, Nasrallah'ın işgal ordusu tarafından bilinmeyen tünellerin varlığını doğruladığına ve bu durumun Hizbullah'ın hala tünelleri olduğu konusunda şüphe uyandırdığına dikkat çekti.

Özetle, Seyyid Nasrallah'a yönelik suikast tehditlerinin, hiçbir kıymeti, değeri ve manası olmayan kuru tehditler olduğunu söyleyebiliriz. Bu tehditler Siyonistlerin başarısız psikolojik savaşlarının bir parçası bile olamaz. Düşman, böyle tehlikeli bir adım atarsa çok büyük bedel ödeyeceğini ve cehennemin kapılarını kendisi için açacağını iyi biliyor. Özellikle de böyle bir hamle yapmak, Hizbullah'ın büyüyen gücü ve yeteneklerinin, İsrail'in iç cephesinin kırılganlığı ve yaşadığı siyasi dağılmanın gölgesinde, sonuçları tahmin bile edilemeyecek bir deliliktir.

Kaynak: Al-Waght

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar