z velayeti.jpg
  • Anasayfa» 
  • Analiz»
  •  Velayeti: Azerbaycan'ın işgal altındaki toprakları boşaltılmalı, ancak çözüm askeri değildir

Velayeti: Azerbaycan'ın işgal altındaki toprakları boşaltılmalı, ancak çözüm askeri değildir

Ali Ekber Velayati şunları söyledi: "Azerbaycan'ın akıbeti konusunda oldukça endişeliyiz ve toprak bütünlüğünün korunması ve işgal altındaki topraklarının boşaltılması gerektiğine inanıyoruz. Biz de Ermenistan'ın komşusuyuz ve ortak uzun bir geçmişimiz var ve dolayısıyla ne Ermenilerin ne de Azerilerin zarar görmelerini istemiyoruz".

8 Ekim 2020 Perşembe
İNTİZAR - Ermenistan ile Azerbaycan Cumhuriyeti arasında Dağlık Karabağ konusunda Devrim Yüksek Lideri Danışmanı Ali Ekber Velayeti'nin, Kayhan Gazetesi'ne verdiği röportaj.
 
Görünürde Ermenistan ve Azerbaycan savaşının hikayesi, eski tarihlerde iki ülke arasındaki Karabağ topraklarına sahip olmak için çıkan ihtilaftan kaynaklanıyor. Ancak şimdiki savaşın haberlerine dikkat edersek, Türkiye ve Siyonistler gibi diğer güçlerin de bu olayı daha da karmaşık bir hale getirdiklerini görüyoruz. Peki, bu iki ülkenin olaylara müdahale etmelerindeki asıl hedefleri nedir?
 
Öncelikle belirtilmelidir ki, bir dizi makul ve mantıklı ilkelere inanmaktayız. O ilkelerden biri de tüm ülkelerin toprak bütünlüğünün korunmasına saygı duymalıyız. Bu Birleşmiş Milletler şartının ilkelerinden biridir. Biz de Birleşmiş Milletler üyesi olarak bu ilkede ısrarcıyız. Çünkü bu iki ülke bizim kuzey komşularımızdır. Bu bakımdan bir ülkenin toprakları diğer bir ülke tarafından işgal edilmektedir. Azerbaycan'ın güney tarafındaki yaklaşık 7 şehir Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. Bu durumda Birleşmiş Milletler tarafından Azerbaycan'ın bu kısımlarını işgal eden Ermenilerin uluslararası sınırlardan ayrılıp geri dönmelerini gerektiren 4 karar alınmıştır.
 
Hepimiz Birleşmiş Milletler üyesi olarak bu ilkelere uymalıyız. Bu sebeple Ermenistan'ın işgal ettiği toprakları Azerbaycan'a geri vermesini istiyoruz. Bir milyondan fazla Azeri vatandaşı işgalin ardından yurtlarından oldular. Bunun için bir an önce kendi topraklarına dönmelidirler. Aynı şekilde bizler Siyonist rejim tarafından Filistin topraklarının işgaline de karşıyız. Burada da aynı olaylar yaşanıyor. 
 
Bir sonraki mesele, bunun askeri bir çözüm olmaması hatta siyasi açıdan çözülmesi gerektiğidir. Yani bizler hangi taraftan olursa olsun yapılacak askeri eylemlere karşıyız. Çünkü bu savaşın kaybedenleri, özellikle son zamanlarda yerleşim alanları bombalanan halktır. Bu savaş iki ülke halkının çıkarlarına ve bölgenin güvenliğine aykırıdır. Türkiye ve Siyonist rejim gibi bazı yabancılar da savaşı kışkırtıyorlar. Türkiye neden savaşın devamı için ısrar ediyor? Mümkün olduğunca Azerbaycan Cumhuriyeti'nin işgal altındaki şehirlerinin kurtarılması şartıyla, savaşın sona ermesine yardımcı olmalıdır.
 
Siyonist rejim temelden nameşrudur ve kendisi işgal edilmiş bir başka toprakta yani Filistin'de kurulmuştur ve esas olarak bu konularda görüş belirtmeye hakkı yoktur. Bu rejimin bölgede fitneden başka bir işi yoktur ve bu mıntıkada bulunmamalıdır. Ama Türkiye'deki dostlarımıza tavsiye ediyorum ki, ateşe benzin dökmek yerine, biz, siz ve diğer bölge ülkelerinin mazlumları korumamızda ve Azerbaycan Cumhuriyeti'nin işgal edilmiş bölgelerinin kurtarılmasına yardım edin ve mümkün olduğunca işgal edilmiş bölgelerin kurtarılması halkın kanının dökülmesi pahasına olmasın.
 
Diğer bir nokta şu ki, biz her iki ülkeye (Azerbaycan ve Ermenistan) komşuyuz. Bu iki ülkenin birbirleriyle savaşmamaları bizim çıkarımızadır. Ermenistan komşumuzdur ve Azerbaycan Cumhuriyeti ile din, dil, tarih ve kültür açısından birçok ortak yönümüz vardır. İran İslam Cumhuriyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti gibi çok az ülke bu ortak noktalara sahiptir. Bu iki ülke birbirine çok yakındır.
 
Azerbaycan'ın kaderi konusunda tamamen endişeliyiz. Ve toprak bütünlüğünün korunması, işgal edilen toprakların boşaltılması gerektiğine inanıyoruz. Ermenilerle de komşuyuz ve uzun yıllardır da komşuluğumuz devam etmektedir. Ne Ermenilerin ne de Azerilerin zarar görmelerini istemiyoruz. Hem Müslümanlar hem Hıristiyanlar tamamen güvende olmalıdırlar. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ihlal edilen hakları güvence altına alınmalı, işgal edilen toprakları iade edilmeli ve akan kan sona ermelidir. İslam Cumhuriyeti, iki komşu ülke arasında arabuluculuk ve barış için herhangi bir yardım sağlamakta tereddüt etmeyecektir. 
 
Fransa Dünya'nın diğer tarafından müdahale ediyor ve bu konuda yorum yapıyor. Bu sorunların Fransa ile ne ilgisi var? Bundan bahsedecek olursak biz bu iki ülkenin komşusuyuz ve halkların kaderinden endişe duyuyoruz.
 
Güney Kafkasya'da bölgenin istikrarsızlaştırılmasına ve Dünya'nın diğer bölgelerinden ülkelerin gelip Kuzey İran'ın güvenliğini tehlikeye atmasına izin vermeyeceğiz, onların yarattığı istikrarsızlaştırma girişimlerine kesinlikle karşı koyacağız. İşgal altındaki toprakların tahliyesi de dahil olmak üzere her iki ülkenin çıkarları için barışın sağlanacağına yürekten inanıyoruz. 
 
Türkiye'nin Suriye ve Irak'ta kara bir sabıkası var ve çeşitli bahanelerle bir süredir Libya iç savaşına karışıyor. Şimdi Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki savaşa girdi. Erdoğan'ın tüm bu olaylardaki amacı nedir? 
 
İki komşu ülke olarak Türkiye ile iyi ilişkilerimiz var. Türkiye'nin sorunlarını çözmesini umuyoruz ve istiyoruz. Ama bir dost olarak, Türkiye'ye, tarafları savaşa teşvik etmek yerine, tarafların, özellikle de kayıplara uğrayan ve yerlerinden edilmiş, şehirleri işgal edilmiş ve kendilerine geri dönmesi gereken Azerilerin haklarını geri getirerek, tarafları barışa teşvik etmesini tavsiye ediyoruz.
 
Makul yol taraflardan birine askeri destek vermek ve diğerinin de (destek için) başkalarını getirmesi ve bölge dışındaki yabancıları bölgeye getirmek ve başka bölgelerle kıyaslanamayacak kadar hassas bir bölge olan Kafkasları, burayı buhran bölgesine dönüştürmek değildir. Kafkas bölgesinin güvenlik meselesi o kadar kolay bir mesele midir ki, böylesine korkusuz bir şekilde bu konuda karar alınsın. bu konuda akıllıca hareket edilmeli ve ateşe benzin dökmekten kaçınılmalıdır.
 
Son günlerde Afgan ve Suriye uyruklu tekfirci teröristlerin Azerbaycan Cumhuriyeti'ne özellikle de İran sınırına yakın bir yere nakledildiğine dair çok sayıda rapor geldi ki bu oldukça endişe vericidir. Tekfirci grupları kurmanın felsefesi "Şii Soykırımı"dır. Bu tekfirciler gerçekten Azerbaycan'a, Şii bir ülkeye yardım etmek için mi geldiler?! 
 
Tekfirci teröristlerin bu bölgeye geldikleri haberinin doğru olmadığını umuyoruz. Eğer öyleyse bu olayı başlatanların hepsi El-Kaide ve İŞİD aşırıcılıklarının bu hassas bölgeye girmelerine izin vermekten sorumludurlar.
 
İŞİD ve Vahabiler Amerika'nın kuklasıdırlar ve durdurulmalıdırlar. Şüphesiz Azerbaycan ve Ermenistan halkı, sicili kötü olan bu insanların yani Irak ve Suriye'de bu kadar çok suç işleyen aynı tekfircilerin hassas bölge olan bir bölgede karanlık bir sicile sahip olmasından hiç memnun değiller. Bunlar iyilik yapmak niyetinde değillerdir ve sizin de belirttiğiniz gibi tekfircilerin burada olmaları iki ülkenin de yararına değildir. Tekfircileri buraya getirenlerin amaçları, onların varlığıyla bu bölgeye sızarak burayı suistimal etmektir. 
 
Öyleyse haberleri yayınlanan tekfirci terör örgütlerinin transferi haberini doğruluyor musunuz?
 
Bu konuda net bir bilgim yok eğer doğruysa bu kesinlikle tehlikelidir ve mutlaka onlara engel olmalıyız.
 
Sayın Doktor Velayeti! Sizce tekfircilerin İran sınırları yakınlarında bulunmaları bizim için tolere edilebilir mi? Bu transferler devam ederse bizim tepkimiz ne olur?
 
Bakınız! Şüphesiz İran İslam Cumhuriyeti, güvenliğini ve sınırlarını güçlü bir şekilde savunacaktır. Bu konuda hiç kimsede şüphe bırakmadık. Hiçbir şekilde terörist grupların, Amerika ve İsrail'in kuklası olanların sınırlarımıza yaklaşmalarına izin vermeyeceğiz.
 
İran İslam Cumhuriyeti, onların karşılarında durabilecek gücü olduğunu göstermiştir. Irak ve Suriye tekfircileri buna bir örnektir. Allah rahmet etsin Şehit Kasım Süleymani de artık DAİŞ'in tekfircilerinin olmayacağını ve onları duyurulandan daha çabuk yok edeceklerini söylemişti. Şimdi bile bizim insanlarımız aynı insanlar ve ülkemiz de aynı ülkedir. Bizler Saddam'ın ve Amerika'nın İran'a saldırıları sırasında da çok güçlü davrandık. Bu konuda hiçbir tereddüdümüz yoktur. İran'ı teröristlere zarar vermek için kışkırtmayı düşünen olursa, buna müsamaha göstermeyeceğimizi söyleriz. İran İslam Cumhuriyeti'nin de hoşgörüsünün bir sınırı var. Bölgenin kötü niyetli unsurlarının yarattığı bu güvensizliklere karşı kararlı olacağız
 
Farsnews
Çeviri: Sema Atlan
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar