netanyahu-dan-turkiye-ile-olan-ilisikilere-11526057_9372_osd.jpg

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Erdoğan “Siyonist rejimin Filistin politikası bizim kırmızı çizgimizdir ve Filistin'deki politikasını kabul etmemiz imkansız” dedikten sonra ayrıca “ilişkilerimizin iyi bir noktaya gelmesini diliyoruz” diye vurguda bulundu. Atalarımız ne güzel demiş, "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!"

26 Aralık 2020 Cumartesi

İNTİZAR - Bir süredir, çeşitli yerel ve uluslararası medya kaynakları Türk yetkililerin Siyonist rejimle ilişkilerini normalleştirme çabaları, Ufuk Ulutaş'ın Tel Aviv'e yeni büyükelçi olarak atanması ve Joe Biden'in Ankara'nın bu hamlesine onay vermesi hakkında haberler yapıyorlardı. Hükümet yetkililerinin sessizliği de spekülasyonları güçlendiriyordu. Bütçenin gözden geçirilmesi için yapılan parlamento oturumları esnasında muhalefet partileri dışişleri bakanına bu soruyu da yönelttiler. Mevlüt Çavuşoğlu bu toplantıda kısa bir açıklama yaparak Tel Aviv'e büyükelçi atanmasını reddetti ve böyle bir durumda bunun medyada yayımlayacağını vurguladı.

Bununla birlikte soruya tepkisi ve cevabının biçimi ortada “ileriye doğru kaçış” olduğunu ve Ankara'nın, Siyonist rejimle siyasi ilişkilerinin normalleşmesi için zemin hazırladığını ve idari süreçlerin gerçekleşmesini beklediğini gösteriyor. Siyonist kaynakların Bakü'nün Ankara ile Tel Aviv arasında arabuluculuk yapmaya çalıştığı iddiası haber sayfalarından henüz kaldırılmamıştı ki Türkiye Cumhurbaşkanının danışmanı Yasin Aktay yaptığı açıklamada, Türkiye'nin İsrail ile ilişkileri yeniden kurma planına atıfta bulunarak, "İlişkilerimizi Mart ayına kadar normalleştirmek ve Tel Aviv'den silah satın almak istiyoruz" dedi. Öte yandan İstanbul'da Cuma namazının ardından gazetecilere konuşan Erdoğan, “Türkiye'nin rejimle istihbarat ilişkilerinin sürdüğüne” değinerek: "Bizim dileğimiz, iki taraf arasındaki ilişkilerin mevcut durumdan daha iyi bir noktaya gelmesidir” ifadelerini kullandı. Erdoğan “Siyonist rejimin Filistin politikası bizim kırmızı çizgimizdir ve Filistin'deki politikasını kabul etmemiz imkansız” dedikten sonra ayrıca “ilişkilerimizin iyi bir noktaya gelmesini diliyoruz” diye vurguda bulundu. Atalarımız ne güzel demiş, "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!"

Birbirleriyle ilişki kurmak, uluslararası sistemde ülkelerin en temel haklarından biridir ve Türkiye de bu kuralın istisnası değildir. Bununla birlikte Türkiye'nin bugünkü davranışını ve tepkisini, Siyonist rejimle ilişkilerini normalleştirmeye çalışan bölgedeki bazı bağımlı Arap ülkelerinin davranışları ile karşılaştırdığımızda arada hiçbir fark görmüyoruz ve hatta tüm bu girişimlerin tek bir pazıl içerisinde yer aldığını söyleyebiliriz. Türkiye bir yandan çeşitli Arap ülkelerini, Siyonist rejimle siyasi ilişkiler kurarak konumunu güçlendirmekle suçlarken, diğer yandan aynı yolu izliyor ve iki yıl sonra rejime bir büyükelçi atıyor. Şimdi soru şu, Türklerin bakış açısına göre, eylemlerinin Sudan, BAE vb.lerinin yaptıklarıyla farkı nedir? Filistin meselesi Türkiye'nin kırmızı çizgilerinin dışına mı atıldı? Siyonistler büyükelçiliklerini Kudüs'e taşıdıklarına pişman mı oldular, yoksa Filistinli kadın ve çocuklar Türk yetkililerin Siyonistler aleyhindeki çığlıklarını unuttular mı ki tekrar eskide olduğu gibi ilişkilerini sürdürmek istiyorlar? Türkiye'nin bugünkü eylemi, bir zamanlar Siyonistlere zalimler diye feveran ederken şimdilerde ilişkileri geliştirmek istemek suretiyle iç kamuoyuyla alay etmek anlamına gelmiyor mu? Türkiye'nin bugünkü çabası, son Dağlık Karabağ savaşında Siyonistlerle işbirliğinin bir ürünü müydü ve Ankara'nın Karabağ savaşındaki farklı varlığı üçüncü bir ülke üzerinden Tel Aviv'e yaklaşmayı mı amaçlıyordu? Sakın Türkiye, Suudi Arabistan da dâhil olmak üzere bazı Arap ülkeleri gibi, Joe Biden'ın ABD başkanı seçilmesinden korktuğu için, Tel Aviv ile ilişkilerini normalleştirmek karşılığında yeni dönemde ABD ile ilişkilerini iyileştirmeye yardımcı olması için Siyonist lobiyi kullanmaya çalışıyor olmasın? İki taraf arasında siyasi bir ilişki kurduktan sonra Siyonistler Filistin'e yeni saldırılar düzenler ise, Türk liderler ezilen Filistin halkını savunmak için hangi argümanı kullanacaklar? Türk İslamcılarının liderlerinin dürüstlüğünü sorgulama hakkı var mı? Ve düzinelerce başka soru…

Türkiye'nin Siyonist rejimle ilişkilerini -hangi gerekçe ve mazeretle olursa olsun- normalleştirme girişimi, İslam dünyasının zihninde, Türk siyasi yetkililerin Filistin davasına ve Kudüs'ün kurtuluşuna gerçekte inanıp inanmadıkları ve Filistin unsurunu ve ideolojisini hedeflerini ilerletmek için kullanıp kullanmadıkları sorusunu doğuruyor. Türk kamuoyunda, Filistin halkını desteklemek için yapılan binlerce kişilik mitinglerin ve ateşli konuşmaların Filistin sevgisinden değil de kamuoyunu iç sorunlardan uzaklaştırmayı, iç durumunu manipüle etmeyi amaçladığı şaibesi oluşmayacak mı? Tarih gösteriyor ki bir ülke kendi inanç ve ilkelerine dayanırsa, sadece kendi gücünü artıran başarılı bir ülke olmakla kalmamış, diğer ülkeleri de harekete geçirmiştir. Günübirlik ve kısa vadeli politikalar izleyen ülkeler ise başarısızlığa mahkum olmuşlardır. Üstelik tarihin zorba güçlerinin yayılmacılığına imkân sağladıkları için gelecek nesiller tarafından da mahkum edileceklerdir.

Bugün İslam dünyasında önemli ve etkili bir ülke olan Türkiye'nin liderlerinin de Filistin'e yönelik Siyonist politikayı kırmızı çizgi olarak tanımaya devam etmeleri beklenir. Filistin ve Kudüs ideali kısa vadeli çıkarlar için feda edilmemeli ve Siyonistlerle ittifakın Batı problemlerin ve dahili-bölgesel sorunların çözümü olmadığının farkında olunmalıdır. Zira Batı, diğer ülkelerle ilişkilerinde, iddialarının aksine, ideoloji merkezlidir ve bu çerçeve içinde çalışır. İslam ülkeleri arasındaki birlikçi hareket, bu ülkelerin sorunlarının hallindeki tek çaredir ve büyük güçlerin Şeytani eylemlerinden korunmak ve kendi hedeflerine ulaşmak için Siyonist ve Batılı lobilere bağlılık, hiçkimseyi masun kılmamakla kalmaz, aynı zamanda İslam liderlerinin kamuoyundaki değerini ve konumunu da lekeler.

Mehmet Mert

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar