ABD ve İsrail, Trump görevden ayrılmadan önce İran'a saldırmak için hala bahane arıyor mu?
Pazar günü, ABD'nin İran'ın efsanevi Generali Kasım Süleymani, Irak'ın Haşdi Şaabi lideri Ebu Mehdi el Muhandis ve dokuz arkadaşıyla öldürülmesinin yıldönümüydü. Bu aynı zamanda Noel ve yeni yıl tatil döneminin sonuna da işaret ediyor. Zamanlama, İran'ın cinayetler için misilleme tehditleri üzerinde hareket etmesi ya da ABD ve İsrail'in Trump yönetiminin görevdeki kalan iki haftası boyunca ona karşı bir savaş başlatması için ayarlanmış gibi görünüyor – eğer gerçekten de planladıkları şey buysa.
Çoğu gözlemci, bir savaş söz konusu olursa, onu başlatanın İran olmayacağı konusunda hemfikir. Üst düzey İranlı figürler - Devrim Muhafızları komutanı General Hüseyin Selami ve Süleymani'nin halefi, Kudüs Gücü Komutanı General İsmail Kaani - misilleme tehdidini asla bırakmadı. Ancak önümüzdeki birkaç gün içinde olabileceklere ilişkin daha doğru bir gösterge, Cumartesi günü Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif'in Trump'ı ülkesine saldırmak için bahane uydurmaya çalışmakla suçlamasıyla geldi.
Bu arada, ABD'nin Süleymani'nin Suriye'den geldikten sonra Bağdat havaalanı yakınında konvoyuna drone saldırısı yaptığı sırada Irak'da başbakan olan Adel Abdul-Mehdi, olayla ilgili lanet olası bir sırrı açıklamayı seçti. Cumartesi günü el-Mayadeen kanalına verdiği demeçte, cinayetten üç gün önce Trump onu arayıp İran'la anlaşmazlıkları çözme ve gerilimleri azaltma konusunda arabuluculuk yapmasını istediğini söyledi. Bu nedenle Abdül-Mehdi, Amerika'nın mesajını iletmek ve bir cevap almak üzere Süleymani'ye Bağdat'a gelmesi için resmi bir davet gönderdi. Bu koşullar altında Amerikalıların misafirine karşı herhangi bir eylemde bulunmayacağını varsaydı.
Abdel-Mehdi, Trump'ı her zamanki gibi yalan söylemekle ve onu aldatmakla suçladı ve arabuluculuk talebini Süleymani'yi yerel Iraklı ortaklarının yardımıyla dikkatli bir şekilde ortaya çıkan bir tuzağa çekmek için yem olarak kullandı. Amaç, İran'ın ikinci en önemli liderini öldürmekti, böylece ülkeye yıkıcı bir saldırı başlatabilecek pervasız bir tepkiyi kışkırtmaktı.
Bu bizi Zarif'in bir 'bahane' ifadesine geri götürür. ABD ve İsrail gerçekten bir saldırı başlatma niyetindeyse, her şeyi bahane olarak kullanabilirler - İran'ın UAEA'ya uranyum zenginleştirmesini artırmayı planladığını bildirmesi gibi. Ya da George W. Bush'un Irak'ın ülke işgali ve işgal etmeyi haklı çıkarmak için kitle imha silahları ürettiğine dair sahte raporlarıyla yaptığı gibi, sadece bir tane uydurabilirler.
Bölgede savaşın yakın olabileceğine dair bir alarm havası var ve insanları koronavirüs salgınından daha fazla endişelendiriyor. İran ve kuvvetleri, Körfez ve Orta Doğu'daki ABD askeri üsleri gibi, bu üslerin en büyüğü ve en önemlisi olan İsrail de dahil olmak üzere maksimum alarmda. Lübnan'daki kaynaklara göre Hizbullah çifte alarmda: Genel Sekreteri Hassan Nasrallah'a suikast düzenlenmesi olasılığına karşı ve İran'a yönelik herhangi bir ABD-İsrail saldırısına yanıt olarak İsrail işgali altındaki topraklara füze yağmuru fırlatmak üzere.
Bazı raporlar, USS Nimitz uçak gemisinin ve savaş grubunun Körfez dışına çıkma emrinin bir gerilimi azaltma hareketi olmadığını öne sürüyor. Aksine, İran füzelerinin, insansız hava araçlarının ve savaş gemilerinin, kıyılarının dışında kalırsa filoyu batırabileceğinden korkuldu. Ben askeri bir uzman değilim, ancak yayınlanan Batılı raporların tümü, İran'a yapılacak herhangi bir saldırının, giderek daha karmaşık hale gelen ve isabetli füze cephaneliğinden büyük bir misillemeyi tetikleyeceğini gösteriyor. Ve bir saldırının İran'ın çoğunlukla yeraltında gizli olan nükleer tesislerini yok etmede başarılı olacağı şüphelidir.
Ancak bu, Trump ve Netanyahu'nun kendi siyasi amaçlarına hizmet etmeyi denemeyeceklerinin garantisi değil. Bu, 2020'yi etkileyen koronavirüsün devam eden yıkıcı etkilerine ek olarak, 2021'i savaşların harap ettiği bir yıla dönüştürecektir.
Abdulbari Atvan
Raialyoum