yemen2-620x330.jpg
  • Anasayfa» 
  • Röportaj»
  •  Hüccetülislam Abbasi: Yemen saldırısı Vahhabilerin alnında kara bir leke olarak kalacaktır

Hüccetülislam Abbasi: Yemen saldırısı Vahhabilerin alnında kara bir leke olarak kalacaktır

Eğer Yemen’deki mevcut durum devam eder ve Ensarullah Halk Hareketi işbaşına geçerse, sonuç itibariyle Arabistan gibi diğer ülke halklarının da ayaklanmaya yönelik istekleri giderek artacaktır.

12 Mayıs 2015 Salı

İNTİZAR - Velayet Kanalı Yetkilisi İmam Humeyni'nin Hacıların saygınlığının korunmasına yönelik yapmış olduğu konuşmasına değinerek; “Suudi polisi Allah'ın evini ziyaretle müşerref olan ziyaretçilerin Allah'ın ve Resulünün misafiri olduklarını ve onlara karşı yapılan herhangi bir saygısızlık ve küstahlığın ev sahiplerine yapılmış gibi sayıldığını dikkate almalıdırlar.” ifadelerini kullandı.

Fars News: İmam Humeyni Vahhabiliği İslam'ın içindeki sapkın bir akım, yabancılar için etkin bir faktör ve Müslümanların da zilleti olarak görüyordu. İmam Humeyni'nin Vahhabilikle ilgili kesin görüşünü anlamamıza yardım eden bir diğer noktaysa, “Suudi Hanedanlığı” terimini kullanmasıdır. İmam Vahhabilikle ilgili yaptığı birçok konuşmasında ve açıklamalarında, bu terimi kullanmıştır ve aslında bu durum bu mezhebin yönetimsel olduğuna işaret etmektedir. Başka bir tabirle yani bu mezhep için “Suudi Hanedanlığı” terimini kasıtlı olarak kullandığı anlaşılıyor. Zira bu mezhebin yeterli halk desteğine sahip olmaması ve hatta Ehl-i Sünnet tarafından bile kabul edilmemeleri onların ısmarlama faaliyetler doğrultusunda hareket ettiklerini göstermektedir. Suudi Hanedanlığı'nın Yemen'e saldırısı ve Cidde havaalanında iki İranlı gence yaptığı saygısızlık ve bunların neticesinde meydana gelen protesto dalgalarını, Müslümanların Vahhabilik'ten ve özelliklede Suudi Hanedanlığı'ndan nefret etmelerinin nedenlerini ve İnkılab'ın büyük kurucusunun bu mezheple ilgili görüşlerini Velayet Kanalı müdürlerinden Hüccetilislam Habib Abbasi'yle konuştuk.

Suudi Arabistan'ın Yemen'de Halk Hükümetinin Kurulmasından Dolayı Duyduğu Endişe

Haremeyn el-Şerifeyn'in sözde Hadimi Suudi Hanedanlığı Müslüman bir ülke olan Yemen'e neden saldırdı?

Suudi Hanedanlığı'nın bu kritik durumda Yemen'e neden saldırdığıyla ilgili şunları söyleyebiliriz: Her hâlükârda yönetimde hiçbir rolü olmayan halkların olduğu bir ülkede, hükümetler iktidarlarının tehlikeye düşmesinden sürekli endişe duyarlar.  Dolayısıyla Vahhabiler de Yemen halkının bir halk hareketine karşı gösterdiği ilgiyi ve egemenlik hakkının onlar için ne denli önemli olduğunu görünce, öncelikle birbirlerine yakın olan köylerin bu yolla çatışmaya girmelerini önlemek istiyorlardı, öte yandan Suudi Arabistan sınırında onların emri altında olmayan bir halk hükümeti kurulmasını istemiyordu.

Diğer taraftan ise Yemen'de halk ayaklanması ve halk egemenliğini bastırarak Arabistan ve Körfez ülkelerindeki olası bir halk ayaklanmasının da önüne geçmek istiyorlardı. Çünkü eğer Yemen'deki mevcut durum devam eder ve Ensarullah Halk Hareketi işbaşına geçerse, sonuç itibariyle Arabistan gibi diğer ülke halklarının da ayaklanmaya yönelik istekleri giderek artacaktır.

Yemen Saldırısının Yenilgi İşaretleri Vahhabiliğin Alnına Kazınacaktır

Arabistan halkının tümünün ülkelerinin Yemen'e saldırması hususunda hemfikir olmadıklarını mı söylemek istiyorsunuz?

Kesinlikle Arabistan halkının aynı fikirde olmamasının da ötesinde, hatta Suudi prensleri arasında dahi bu meseleye karşı farklı görüşlere sahip olanlar vardır. Bu şartlar altında Arabistan kralının daha yeni iş başına geçmiş olması ve Ensarullah Hareketi'nin Yemen'de var olan gücünü ve ayrıca Yemen halkının vatansever, çalışkan ve savaşçı ruha sahip olduklarını da dikkate alacak olursak, bu ülkenin egemenliğine saldırı girişiminin iyi bir etki bırakmayacağını söyleyebiliriz.

Bu savaş etkili olmayacak, hatta Arabistan'ın zararına olacaktır. Zira Arabistan'ın kendisi dahi bir ay olarak ilan ettiği zamanının üçte ikisinin geçmesine rağmen net bir hedefe ulaşamamıştır, aksine Abd Rabbuh Mansur el-Hadi taraftarlarının ve halk hükümeti karşıtları ve el-Kaide'nin elinde bulunan çoğu kaynaklar, artık halkın eline geçmiştir. Suudi Arabistan ise Koalisyon ülkelerindeki destekçilerini neredeyse günden güne kaybederek, uluslararası toplumda ise karşıtlarının çoğalmasına neden olmuştur.

Vahhabiler Hidayet Edilemezler

İmam Humeyni'nin Suud Hanedanlığı'yla ilgili öngörüsü neydi?

İmam Humeyni bir beyanında Vahhabilerin hidayet edilemez olduklarına ve bir diğer açıklamasında ise onların Allah'ın evini ziyarete gelen hacılara hizmet etmelerini İranlı Müslümanların istikbar güçleri ve sömürgeciliğe karşı olan mücadelesiyle kıyaslanamaz olduğuna dikkat çekiyor. Ve Tevbe Suresi'nin 22. ayetine işaret ederek, Vahhabilerin hidayet edilemez olduklarının altını çizerek şöyle buyuruyor: “Şimdi fırsattan istifade ederek, Kur'an-ı Kerim'de buyurulan bir ayete dikkatinizi çekmek istiyorum.

أَجَعلْتُمْ سِقایَة الحاجِّ وَ عِمارَةَ المَسْجِدِ الحَرامِ کَمَنْ امَنَ بِاللَّهِ وَ الْیَوْمِ الآخِرِ وَ جاهَدَ فى‏ سَبیلِ اللَّهِ لا یَسْتَوُونَ عِنْدَ اللَّهِ وَ اللَّهُ لا یَهْدِى القَوْمَ الظّالِمینَ

Bu yüce ayet adeta bu döneme ilişkin ve neredeyse Suudi Hanedanlığı ve tarih boyunca onun emsalleriyle ilgili olarak ve mücahit İran halkı için nazil olmuştur. Bu ayet Allah'ın evini ziyarete giden içinde bulunduğumuz dönemdeki ve bütün asırlardaki hacılar için nazil olmuştur adeta. Allah-u Teâlâ yüce kitabında şöyle buyuruyor: “Siz hacca gelenlere su dağıtma ve Mescid-i Haram'ı mamur etme işini, Allah'a ve ahiret gününe iman edip Allah yolunda cihat eden müminin işi ile bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah indinde eşit olmazlar. Allah o zalimler gürûhunu hidayet etmez, umduklarına eriştirmez.”

Suudiler ve emsalleri tarih boyunca, hac mevsiminde hacılar için su temin etmek ve Mescid-i Haram'ın tamir işleriyle uğraşmak gibi işlerini, İslamî değerleri ve Allah'ın haremini İslam düşmanlarından def etmek ve canlarını Allah yolunda feda etmek için kıyam eden yiğit gençlerle mukayese edebilir mi hiç? Günümüz Suudileri, hadlerini aşmıyor ve Müslümanlarla iftihar etmiyorlar mı? Ve Allah yolunda cihat edenlere sömürgeci Amerika ve dostlarının yaptıklarının aynısını yapmıyorlar mı?

Kâbe Ziyaretçilerine Karşı Yapılan Saygısızlığın Benzerleri Daha Önceleri de Yaşanmıştı

Cidde havaalanında yaşanan olay daha önceden planlanmış bir hadise midir? Yaşanan bu olay kendilerini Kâbe'nin hizmetçileri olma iddiasında bulunan Suudi Hanedanlığı'nda nasıl bir etki bırakır?

Cidde havaalanında geçekleşen hadise, Allah'ın evini ziyaret için giden ziyaretçilerin haklarına riayet edilmemesine bir örnektir. Kimileri Suudi Arabistan'ın geçtiğimiz yıllar boyunca Hac amellerinin doğru şekilde yapılabilmesi için çabaladığını zannediyor, fakat gerçeği söylemek gerekirse, Arabistan hacıların en temel haklarını dahi ayaklar altına almıştır. Onlardan bazıları ise farklı dönemlerde ziyaretçilere karşı yapılan birçok küstah ve saygısızca davranışlardır.

Örneğin; hacılar Baki Mezarlığı'nı ziyaret ettiklerinde veyahut orada dua ettikleri zaman saygısız bir muameleye maruz kalıyorlar. Baki mezarlığının bir bölümünü zincirlerle kapatılmıştır, Şiiler ve Ehl-i Sünnet'in de saygıyla andığı Baki İmamlarının mezarlarının ziyaret edilmesine izin vermiyorlar. Öte yandan, havaalanında meydana gelen olaylar, yıllardır aramalarda yaşanan gecikmeler ve hatta bu olaydan önce geçen mart ayında görevli sayısının az olması nedeniyle vize verilmesi esnasında yaşanan gecikmeler ve birçok İran uçağının uçuş yapamaması gibi durumlar yaşanmakta.

Ayrıca Hacılar Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mükerreme'de bulunan çoğu kutsal mekâna gittiklerinde kapalı kapılar ve döküntü ve harabe yerlerle karşılaşıyorlar. Hazret-i Hamza'nın Uhut'ta bulunan mezarı gibi, insanlar orayı ziyarete gittiklerinde kapalı kapılar ve harabe bir binayla karşılaşıyorlardı.

Hatta Peygamber Efendimiz (saa)'in ibadet yeri ve Kur'an-ı Kerim'in nüzul yeri olan Hira mağarasında bulunan maymunların dahi kontrolünü sağlayamıyorlar. Hacılar Hira mağarasında bulunan maymunların saldırısına maruz kalıyorlar. Maymunlar arasında hacıların çantasını çalan bile oluyor ve bu maymunlar ne yazık ki bu şekilde yetiştirilmişler. Burada asıl ilginç olan şey Arabistan hükümetinin hacıların güvenliğini sağlamak ve buna benzer olaylar karşısında aciz kalmasıdır.

Bundan yaklaşık 4-5 yıl önce hacıların yaralanmasıyla sonuçlanan bir olaya değinmek istiyorum. Medine'de eli kılıçlı bir kişi hacıların arasına girerek onlara saldırıp birkaç kişiyi yaralıyor, ardından hacılar kendi çabalarıyla bu saldırganın elinden kılıcını alarak başkalarına da zarar vermesini önlediler, ancak Arabistan polisi bu olaydan epey bir müddet sonra olay mahalline gelerek adamı tutukladı ve saldırganın deli olduğu gerekçesiyle konuyu orada kapattı!

İmam Humeyni'nin de tepki gösterdiği bir diğer meseleye de dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu mesele 1987 yılında İranlı hacıların öldürülmesiyle sonuçlanan olayla ilgilidir. İmam bu konuyla ilgili şu mesajı vermişti: “Benim üzüntümün sebebi İranlı hacıların şehit olmasından dolayı değildir, bu hacılar şayet Mekke'de şehit olmasalardı, zaten Saddam'a karşı savaşta İran'da şehit olacaklardı. Benim üzüntümün asıl sebebi, Allah'ın evinin saygınlığının çiğnenmiş olması ve bu haremin güvenilirliğinin şüpheye düşürülmüş olmasıdır.”

Mekke ve Medine'nin birinci ve ikinci dönemde Vahhabiler ve Suudi Hanedanlığı tarafından nasıl kuşatıldığına dikkat edecek olursak eğer, onların ne bir halk hükümeti ve ne de bir darbe hükümeti olarak bu bölgelere hâkim olamadıklarını görüyoruz. Aksine onlar tam olarak IŞİD gibi bir bölgeye saldırarak, insanları katledip, mallarını yağmalayarak Mekke ve Medine'yi ele geçiriyorlardı. Suudi Hanedanlığı Peygamber şehri olan Medine'yi ele geçirmek için Medine halkını bir buçuk yıl abluka altına aldı, öyle ki Medine halkı kedi gibi yenmesi haram sayılan hayvanların etini bile yemeye mecbur bırakıldı. Ve ancak bir yıl sonra bulaşıcı hastalıklar yüzünden kapılar mecburen açıldığında, Peygamberin haremini tahrip ettiler şehri yağmalayıp, insanları katlettiler. Dolayısıyla buna benzer olaylar geçmişte de yaşanmıştır.

Allah'ın Emin Evinde 400 kişinin şehit olması ve 5000 Bin Kişinin Yaralanması

İranlı hacıların Mekke'de şehit edilmesi konusuna değindiniz, bu konuyu biraz daha açabilir misiniz?

Vahhabilik bu kirli tarihi boyunca birçok cinayete karışmıştır. Zulüm ve baskıya dayalı o uğursuz çehresini Müslümanlara musallat etmiş ve kendi hedeflerine ulaşmak için hiçbir zulüm ve cinayetten kaçınmamıştır. İmam Humeyni'yi çok üzen ve onun aşırı tepkisine neden olan olaylardan birisi ise Suudi polisinin hacılara yaptığı vahşi saldırısıdır. 1407 Hicri kameri yılının Zilhicce ayının altısı Cuma gününde Mekke sokaklarında 150 binden fazla hacının müşriklerden beraat merasiminde bulunduğu sırada, daha önceden hazırlanan Suudi devletinin gizli ve aleni memurları, bir anda kalabalığın ana güzergâhını kapatıp, ellerindeki çeşitli silahlarla kalabalığa saldırmaya başladılar.

Bu trajik olayda İranlı, Lübnanlı, Filistinli, Pakistanlı, Iraklı ve diğer ülke vatandaşlarından olan 400'e yakın hacı şehit oldu ve 5000'e yakın insan ise yaralandı ve kimisi de suçsuz yere tutuklandı. Bu şehit ve yaralıların çoğunu bu faciadan hızlı bir şekilde kaçmayı başaramayan kadınlar ve yaşlılar oluşturuyordu. Bu masum insanlar müşriklerden beraat ettiklerini ilan ettikleri için, savunmasız ve mazlum bir şekilde kana boyandılar ve daha da önemlisi, Allah'ın emin evi olan Kâbe'nin Cuma günü, mübarek hac mevsiminde ve hatta haram aylardan birinde saygınlığının çiğnenmesidir. İmam Humeyni bu saldırganlık cesaretinden ötürü çok öfkeliydi, ancak İslam dünyasının o günkü şartları ve Müslüman ümmetinin çıkarları bu saldırı karşısında herhangi bir girişimde bulunulmasına engel oluyordu. Nitekim İmam Humeyni'nin bundan dolayı duyduğu derin üzüntüsü son günlerine kadar yaptığı konuşmalarında ve mesajlarında aşikârdı. İmam 29 Temmuz 1989 yılında vermiş olduğu bir mesajında şöyle buyurmuşlardı:

بسم اللَّه الرحمن الرحیم‏

لَقَد صَدَقَ اللَّهُ رَسولَهُ الرُّءْیا بِالحَقِّ لَتَدْخُلُنَّ المَسجِدَ الحَرامَ إِنْ شاءَ اللَّهُ آمِنِینَ

Ant olsun ki Allah, Resulüne rüyasını Hak olarak doğruladı. Sizler güven içinde Mescid-i Haram'a kesinlikle gireceksiniz!” (Fetih Suresi: 27. Ayet)

“Savunmasız mümin hacıların Amerikan kuklaları ve kan dökücü Suudi Hanedanı tarafından acımasız bir şekilde katledilmelerinden 1 yıl geçmesine rağmen, Allah'ın evi ve Allah'ın kulları büyük şaşkınlık ve hayretler içerisinde. Allah'ın misafirlerini öldüren Suudi hanedanı, en seçkin hakikat kullarını kana bulayarak, yalnızca Allah'ın haremini şehitlerin kanına bulamakla kalmayarak, Müslümanları ve tüm özgür insanları da yasa boğdu.”

Hacıların katledilmesi hadisesi her ne kadar Suudi Hanedanlığının ve Vahhabi hükümetin alnında kara bir leke olarak kalsa da, ancak böyle bir olay İmam Humeyni açısından yöneticilerin çirkin yüzünü ortaya çıkarıyor ve İslam Devrimi'nin hakkaniyetini de tüm dünyaya açıkça gösteriyordu:

“Her ne kadar bizler İbrahim'in Hanif takipçileri, Muhammed ümmetine yapılan bu benzeri görülmemiş katliamdan dolayı yasa ve mateme bürünmüş olsak da bizlere ve İslamî siyasetimize karşı olan düşmanlarımızın kıt anlayışlı ve akılsız kişiler olduklarından dolayı yine de Allah'a şükrediyoruz. Zira körü körüne yaptıkları hareketlerin kendilerinin dahi idrak edemeyeceği bir biçimde İnkılabımızın tanıtılmasına ve milletimizin masumiyetinin kanıtlanmasına neden olmuştur. Her hâlükârda mektebimizin ve ülkemizin her aşamada yükselmesini sağlamıştır. Öyle ki, eğer gerçek İslam ile Amerikan İslam'ı arasındaki sınır farkını ve adil hükümet ile sözde İslam'ı destekleyen hükümet kuklaları arasındaki farkı belirlemek için yüzlerce propaganda aracını kullansaydık ve dünyanın dört bir yanına binlerce propagandist ve âlim gönderseydik bile bundan daha iyisini yapamazdık.  Nitekim Muhammed Rıza Han ile Amerikancı Saddam ve Arabistan hükümetinin gerici liderlerinin İslam'dan uzaklaşmaları ve Kurana karşı olmaları hususunda aralarında hiçbir fark yoktur. Aslında hepsinin camileri ve türbeleri yıkmakla ve hak talep eden halkların çığlıklarını susturmakla görevli olan Amerikan uşakları olduklarını ispatlayarak, Amerikan kuklalarının o çirkin çehresindeki perdeyi kaldırmak isteseydik eğer yine de bundan daha güzel başaramazdık.”

Beytullah-il Haram'ın Ziyaretçisi Allah'ın Misafiridir ve Ona Saygı Gösterilmesi Zorunludur

İmam Humeyni 1987 yılındaki İranlı Hacıların şehadeti olayıyla ilgili olarak Allah'ın evinin ziyaretçilerinin saygınlığının korunması ve hakları hususunda hangi konulara değinmiştir?

İnkılab'ın büyük mimarı İmam Humeyni bir başka açıklamasında Suudi Hanedanı'n tüm yanlışlarının Vahhabi uşağı din âlimlerinden kaynaklandığını söylüyordu. Onların müşriklerden beraat etme merasimiyle ilgili fetvalarını, Kuran Ayetlerine ve Resulullah Efendimizin sünnetine aykırı buluyorlardı ve konuyla ilgili şöyle buyurmuşlardır:

“. . . Ve İranlı ziyaretçiler Allah'ın evini ve Peygamberin ve İmamların haremini ziyaret ettiklerinde Suudi Arabistan polisi ve hac ve ziyaret işlerinden sorumlu yetkililer ve Suudi hükümeti onların Allah'ın ve Resulünün misafirleri olduğunu ve zira onlara karşı yapılan herhangi bir saygısızlık ve küstahlığın ev sahiplerine yapılmış gibi sayıldığına dikkat etmelidirler.

Bu misafirler özellikle hac farizalarını yerine getirmek için gelmişlerdir. İbrahim Halilullah'ın ve Resulullah Efendimizin çağrısına Lebbeyk demek için gelmişlerdir, zira onlara Lebbeyk demek Yüce Allah'a Lebbeyk demektir. Uzak yollardan Allah'a ve Resulüne doğru gelenlere karşı şefkatli, sevgi dolu, vefalı ve İslam kardeşi gibi davranın ve Allah'ın ve Resulünün misafirlerine eziyet etmeyin. Zira onlar Allah'ın ve Peygamberin beraat ettiği müşriklerden ve kâfirlerden beraat ilan etmek ve hac farizalarını yerine getirmek için,  gelmişlerdir.

Bu ahdeden misafirleri iyi ağırlayın ve iktidardaki İslamî bir rejimden güç alarak, işgalci İsrail'i ve onun efendilerini ve İslam'ın ve İslam ülkelerinin baş düşmanı olan Amerika'yı yıkmak için faydalanın. Mekke-i Mükerreme'yi de dünyanın dört bir yanından gelen hacılarla eşgüdümlü bir biçimde zalimlere karşı feryat edilen bir yere dönüştürün, zira bu haccın esrarlarından biridir ve Allah lebbeyklerden ve beşeri ibadetlerden ganidir.”

Cidde Havaalanında Yaşanan Olay İran İle Doğrudan Karşı Karşıya Gelmek İçindir

Konuya geri dönelim, Cidde havaalanında yaşanan olay Arap-Acem fitnesini ateşlemek için değil miydi?

Öyle görünüyor ki Cidde havaalanında yaşanan hadise bir bakıma İran ve Şiilerle doğrudan karşı karşıya gelmek için yapılan bir girişimdir ve kuşkusuz bu koşullar altında bunu gerçekleştirdiler. Böylelikle Arap-Acem ihtilaf dalgasını oluşturarak Arap ülkeleri arasından kendilerine destekçi bulacaklardı ve bölgedeki Ehl-i Sünnet ülkelerini kendilerine daha çok çekebilmek için de, Yemen macerasını Arap-Acem ve Şii-Sünni meselesiymiş gibi göstereceklerdi.  

İranlıların İtirazı Suudi Hanedanlığı Hâkimiyetindeki Bozgunculuğa Karşıdır

İran halkının bu olay karşısında aniden gelişen protestosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran halkının yaptığı bu protesto, aslında bu bozguncu Suudi Hanedanlığı'na karşı yaptığı bir eylemdir ve bugün bizlerin bu iki askerde açıkça gördüğümüz bu sapkınlık ve bozgunculuk, Suudi Hanedanlığı egemenliği altında gelişmiştir. Nitekim bölgeye terörist pompalayan Suudi ileri gelenleri, Suriye gibi ülkelerde şekillenen cihat nikâhı gibi meseleleri destekleyerek, Müslümanların namuslarını saldırı altında bırakıyorlar ve dolayısıyla bu olayların yaşanmasına Suudi hükümeti zemin hazırlıyor.

Öte yandan İran halkının bu saygısızlığa karşı gerçekleştirdiği protestolar sadece bu işi yapan o iki kişiye yönelik değildi, aksine İslam dünyasını aşağılayan ve İslam adına ve Kâbe hizmetçileri adına cinayet ve bozgunculuk yapan bir akıma karşıdır. İran halkı Arabistan vatandaşlarının Suudi Hanedanlığı'ndan tamamen farklı olduğunu çok iyi biliyorlar, zira Arabistan vatandaşları arasında Şii mezhebine bağlı kişilerde mevcuttur. Nitekim Maliki ve Hanbeli mezhebi gibi Ehl-i Sünnet'in diğer mezheplerine bağlı Vahhabi olmayan kişiler de vardır ve aramızdaki görüş farklılıklarına rağmen onlar bizler için saygıdeğer insanlardır. Öte yandan halkımız Arabistan vatandaşlarını bu suçları işleyen Suudi Hanedanlığı'ndan kesinlikle ayrı tutuyor, çünkü bu hükümetin iktidara gelmesi için bu ülkenin insanları oy kullanmamışlardır ve onların fikirleri ülkenin idaresi ve diğer işlerde göz önüne alınmamıştır tıpkı Yemen savaşında olduğu gibi. Nitekim saldırıların ilk gününden itibaren Arabistan içerisinde Yemen saldırısına karşı sürekli protesto gösterileri düzenlenmiştir. 

Vahhabi Müftülerin Fetvaları Bu Tür Girişimleri Cesaretlendirdi

Bu şartlar altında Müslüman halkların yapabileceği en iyi girişim, nedir?

Barışçıl protestolar gibi ve İmam Humeyni'nin de buyurduğu gibi Allah'ın Emin Evi'nin hainleri olan Suudi Hanedanlığı'na ve bu bozguncu akıma karşı mücadele edilmesine dair sanal ortamda bilgilendirici ve tanıtıcı faaliyetlerde bulunabilirler.

Bu ciddi mücadele yollarından biri de halkın gerçekten bu zayıf akım olan Vahhabiliği tanıması ve ona karşı mücadele etmesidir. Dolayısıyla bu akımın İslami bir akım olmadığını ve gerçekte bu akımın İslam âlemine zarar vermek için kurulan IŞİD ve benzerleri gibi bir kukla akım olduğunu tüm dünyaya duyurmaları gerekmektedir.

Bunun yanı sıra, insanlar Umreyi boykot edebilirler, yani umreye gitme haklarından vazgeçerek Arabistan'la mücadele edebilirler. Son zamanlarda Buşehr, İsfahan ve Keşan gibi şehirlerde umre grubu içinde bir grup iptaller olduğuna şahit olduk… Nitekim bunlar önemli etkiye sahiptir ve insanlar umre yerine başka hayır işleri de yapabilirler, çünkü yetkililerin de buyurduğu gibi umre müstehap bir ameldir ve bunun Müslümanların itibarına darbe vuracak bir amele dönüşmemesi gerekir.

Bugün Cidde havaalanında bu suçu işleyenler, dün Suriye'de bu işin koşullarını başlatan ve Irak'ta binlerce insanı şehit eden ve Iraklı Ezidi ve Hristiyan kadınları köle pazarında satan akımdır.

 

Çev. Gülden Koşaca

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar