Çin kültüründe birine beddua etmek istendiğinde “Tanrı seni geçiş döneminde yaratsın” denirmiş. Doğululuktan Batılılığa, gelenekten çağdaşlaşmaya, çağdaşlıktan modern muhafazakârlığa doğru akan geçiş döneminin çocuklarıyız.
Muasır medeniyetler seviyesini yakaladık mı bilinmez ama kendi medeniyet iddiamızdan çoktan vazgeçtik. Yenilgi Psikolojisi denilebilecek bir ruh hali ile Batı'da ne varsa alıp uyguladık. Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın, belediyelerin proje ve uygulamalarının birçoğu ya motomot Batılı projeler ya da benzerleri.
Kadın hakları söylemi, kadının erkekten ve ailesinden ayrışma sürecini doğurdu. Ardından çocuk hakları söylemi de çocukları ailelerinden kopardı. Sonuçta Batılı toplumların şikâyet ettiği sorunları kucağımızda bulduk. Bugün aileler çocuklarıyla ilgili sorunlarla başa çıkamıyor ve çaresiz.
Yaşadığımız sarsıcı çözülmeyi nasıl durduracağımız üzerine uzun süre düşünüldükten sonra özellikle çocuk ve gençlerdeki devasa sorunların sebebi küresel oyuncular tarafından “anne-baba” olarak tespit edildi. Çocukların davranış bozukluklarının, psikolojik sorunlarının, anne babaya karşı olumsuz davranışlarının temel nedeni ebeveynlerin onlara karşı olan yanlış tutumlarıdır?!.
O halde bu yanlış düzeltilmelidir. Toplum mühendisleri bir yandan çocuk ve anneyi babaya karşı kışkırtırken, diğer yandan da ailenin tüm çevresini ve içini bu anlayışa göre kuşatmaya başladılar.TV programları başta olmak üzere tüm medya adeta aile yapısını parçalamak için ant içmişlerdi. Medya aracılığıyla anne babalara çocuklarınızı özgür bırakın mesajı veriliyordu.
Batı'da aile ile ilgili filmlerin % 90'ında çocukların hatalarının nedeni, başta baba olmak üzere anne baba olarak işlendi. Bu arada biz de çocuklarımızı aile filmlerini izlemeye götürmekle meşguldük !..
Ancak çocuklarımıza yönelik televizyonun, internetin, moda, gıda, reklam, tekstil, kozmetik dünyasının eylem ve planları onların özgürlüklerini ihmal etmek olarak algılanmıyordu. Aksine küresel oyuncular tarafından inanılmaz bir destek görüyordu. Psikologlar ve yazarlar çocukları adeta anne ve babaların dünyasından soyutluyordu.
Organize işler çevriliyordu yani…
Bu organizasyonun beyni ise tabii ki eğitim sisteminin merkezi olan okullardı. Modern eğitim sistemi ile ailelerin çocukları üzerindeki eğitici ve şekillendirici rolü tamamen okullara bırakıldı. Okullar sadece çocukları değil anne babaları da eğitmeliydi.
Anne baba eğitimlerinin tarihi işte böyle başladı. ABD ve Avrupa'da başlayan eğitim paketleri ve projeleri bir sel gibi tüm dünyaya yayıldı. Bu eğitimler 1990'lardan sonra ülkemizi de işgal etmeye başladı ve bu işgal artarak devam ediyor.
Ana Destek, Baba Destek, AÇEV, Ev Okulu, 7-19 Yaş Aile Eğitimi, 0-18 Yaş Aile Eğitimi, Çocuk ve Aile, Ergenlikte Aile gibi bugün MEB'nın da tüm ülkede yürüttüğü eğitim faaliyetlerinin tümü Batı dünyasından kopyala yapıştır tekniği ile ülkemize getirildi.
Yukarıdaki tüm eğitimlerin 2 ortak noktası vardı:
1- Çocukların hatalarının baş sorumlusu anne babalardır.
2- Sorunları azaltmanın yolu onların kişisel gelişimlerinin ve özgürlüklerinin önünün açmaktır.
İşte bu iki nokta çocuklarımızı ve gençlerimizi kuzuları bekleyen kurtların sofrasına itmiştir. Oysa bu eğitimlerin iki ortak noktasının iki temel sıkıntısı vardır:
1- Çocuklarımızı çevreleyen haz, eğlence ve tüketim simsarlarının plan ve uygulamaları göz ardı edilmektedir.
2- Anne babaların olumsuz davranışlarının da nedeni çocuk ve gençlerin hataları olabilir.
Tabii ki ebeveynlerin yanlış davranışlarının çocuklarda olumsuzluklara neden olması mümkündür. Ancak siz tüm sorun olarak anne babaları gördüğünüzde küresel nedenleri, kültürel ve siyasal planları ihmal etmiş ve gereken önlemleri al(a)mamış oluyorsunuz…
Çocuklarımızın ve gençlerimizin ebeveynleriyle aralarının bozulmasına ve daha birçok olumsuzluğa neden olan müstehcenlik, şiddet, argo içerikli ve niteliksiz yayınlara dönük, tüketim çılgınlıklarına, kumara, şans oyunlarına, marka bağımlılığına dönük neden küresel uygulamalar, dersler, projeler yapılmıyor?
Bugün görsel medyadaki dizilerin %90'ı gayri ahlaki ve gayri insani unsurlarla dolu. Milyonlarca uygunsuz ve niteliksiz sitenin ve yapının çocuklarımızı zehirlemesinin önüne neden geçil(e)miyor?...
Ayrıca şu gerçeği de unutmamak gerek. Tabii ki anne babaları eğitelim. Ama onları eğitirken ne söyleyeceğimiz önemli değil midir? Günümüzde bu tür eğitimlerde ;
a. Çocuğa ahlak dersi vermeyin,
b. Nasihat etmeyin,
c. Başkalarıyla kıyaslamayın,
d. Eleştirmeyin,
e. Sürekli övün ve özgüveni destekleyen şeyler söyleyin…
Gibi tavsiyeler verilmektedir. Tek tek gidelim:
a. Çocuklarımız neden eskiye ahlaki açıdan daha kötü durumda?
b. Din nasihattir, emri ne güne duruyor? Peygamber (a.s.) çocuk ve gençlere nasihat ederken hata mı yapıyordu? Lokman'ın oğluna, Edebali'nin Osman Gazi'ye söyledikleri nasihat değil midir? Üstelik nasihat etmeyin de bir nasihatdeğil midir?
c. Balık sahibi Yunus gibi olma ayeti kıyaslama yapmıyor mu? Hz. Muhammed'in farklı durum ve zamanlarda yaptığı “sizden öncekilerin helak olma sebebi ….. davranışıydı, onlar gibi olmayın, Nuh'un, Salih'in kavmi gibi olmayın tavsiyeleri bir kıyas içermiyor mu?
d. Uhud Savaşı ve Huneyn günündeki hataların Allah-u Teâla tarafından defalarca hatırlatılarak pak sahabelerin eleştirilmesini nasıl yorumlayacağız?
e. Her şeyiyle ailesine bağımlı bir çocuğu ya da genci sürekli övmek bencillik, narsizm, mükemmeliyetçilik, yalnızlık gibi sorunlara neden olmaz mı? Olmazsa bu sorunlar neden gittikçe artıyor?
Sorulara daha onlarcasını eklemek mümkün. Toplumdan "Değer ve Güven"i kaldırırsanız sonuç herkes için felaket olur.
Kuran-ı Kerim'de çok çarpıcı bir ayet var: “Aklınızı kullanmazsanız pislik içerisinde kalırsınız.”
Bu ayet içine düştüğümüz pisliğin nedenini yeterince açıklamıyor mu? Atasoy Müftüoğlu Ağabey'in düşünmüyoruz, düşündürtülüyoruz sözü halimizi trajik bir şekilde orta koyuyor.
O halde salih ve selim bir akılla tekrar düşünmeye başlarsak iki temel sonuca varıyoruz.
Birincisi anne babalara söyleyeceklerimizi komplekse girmeden ve hatta övünçle kendi inanç ve medeniyet değerlerimizden almalıyız. Ve 1500 yıllık tarihimizin müstesna örnekleriyle bu eğitimi süslemeliyiz
İkincisi çocuklarımızı ve gençlerimizi ailenin önemi ve anne baba–çocuk ilişkileri hakkında eğitmeliyiz. Binlerce derneğimiz, sendikalarımız, vakıflarımız, platformlarımızla el ele gönül gönüle verip bu konuda projeler ve eğitimler geliştirmeliyiz. Çocuk Destek, Erdemli Gençlik, Değerlerimiz ve Biz, İyiliğe Evet Kötülüğe Hayır gibi eğitim projeleri üretmeliyiz. Devlet yetkililerine bu projeleri sunmalıyız.
Çocuklarımıza kul hakkını, Allah'tan korkmayı, kuldan utanmayı, utanmanın ayıp değil erdem olduğunu, annenin cennetin giriş kapısı, babanın cennet yolunun rehberi olduğunu ayetlerle hadislerle, Veysel Karani gibi örneklerle öğretmeliyiz. Ve tabii ki bilimsel çalışmalarla tüm bunları geliştirmeli ve desteklemeliyiz.
Olumsuzlukları kontrol etmenin en iyi biçimi baskıcı militarizm ve toplumsal değerleri azaltacak ve etkisizleştirecek eğitimler değildir. Bunun yolu nesli evrensel ahlaki erdemler doğrultusunda yetiştirmek ve bu değerleri ihlal edenleri uyaracak sosyal denetim mekanizmalarını işlevsel hale getirmektir.
On binlerce yıldır böyle yapılıyordu çünkü…
Selam, hikmet ve basiretle kalın…
Kaynak: islamianaliz.com