82458-cats.jpg

Biden’ı beklerken: Bağdat’ı kana bulayan IŞİD Washington’a selam çaktı!..

Dış siyasette Biden’dan fazlasıyla beklentisi olanlar olduğu gibi, Trump’ın arkasından gözyaşı dökenler de var. Öncelikle Biden’ın ilk başkanlık gününde IŞİD’in Bağdat’tan “kanlı bir selam göndermesi” oldukça manidar bulundu. Biden çarşamba günü Beyaz Saray’a girdi, perşembe günü Bağdat’ın orta yerinde IŞİD, sivil halkın yoğun olduğu alanlarda çifte intihar saldırısı gerçekleştirdi.

22 Ocak 2021 Cuma
ABD'nin politikalarının kişilere değil kurumlara bağlı olduğunu ve ne Ortadoğu'daki müttefiklik ne de çıkar ilişkilerinden bir adım geride durulmayacağını akılda tutmakta fayda var.
 
Geçtiğimiz çarşamba günü Joe Biden'ın ABD'nin 46. başkanı olarak yemin etmesiyle birlikte Trump dönemi resmen kapandı ama hem ülkede hem dünyada -ve özellikle Ortadoğu'da- Trump rüzgarının etkileri devam ediyor.. Çünkü Biden “iç terörizmi” yenme sözü verirken, Trump da geri dönme sözü verdi… Yani ABD iç siyaseti açısından her şey daha yeni başlıyor denilebilir. Ancak dış siyasette de Biden'dan fazlasıyla beklentisi olanlar olduğu gibi, Trump'ın arkasından gözyaşı dökenler de var. Öncelikle Biden'ın ilk başkanlık gününde IŞİD'in Bağdat'tan “kanlı bir selam göndermesi” oldukça manidar bulundu.
 
Biden çarşamba günü Beyaz Saray'a girdi, perşembe günü Bağdat'ın orta yerinde IŞİD, sivil halkın yoğun olduğu alanlarda çifte intihar saldırısı gerçekleştirdi. Zamanın ve mekânın planlı olduğu oldukça belli, çünkü canlı çekim yapan ve intiharcının pimi çektiği anı kaydederek servis eden birileri bulunuyordu. Irak Sivil Savunma tarafından verilen ilk bilgiye göre 28 sivil insan katledildi, 73 kişi ise yaralı… Özellikle ikinci el giyim pazarının hedef alınması da ayrı bir mesaj niteliği taşıyor. Çünkü Irak, Obama dönemi boyunca IŞİD'in yüzlerce eylemine sahne oldu, fakat bu IŞİD eylemlerinin hiçbirinde Amerikalı hedefler yer almadı. Bunların tamamı Iraklı kurumlara ve bilhassa sivillere yönelik saldırılardı. Çoğunlukla da pazar yerleri hedef alınıyordu. Yani Irak'ın yoksul halkı birinci hedefti… Şimdi de o gelenek geri gelmiş gibi görünüyor.
 
Irak İnsan Hakları Komisyonu üyesi Ali El-Bayati, IŞİD'in güvenlik açısından zayıf bulduğu sivil alanları bombalamasının kesinlikle güvenlik kurumlarının zayıflığının bir göstergesi olduğunu söylüyor. Elbette ki ciddi bir güvenlik zafiyeti söz konusu, lakin ABD'nin bombalarla Irak'a getirdiği ‘iyilik'ten bu yana Iraklılar ne zaman kendilerini güvende hissedebildi ki? O zamandan bu yana kaos, kan ve göz yaşı, Irak halkının günlük yaşamının bir parçası olarak kaldı. Ne var ki, yenildiği ilan edildikten yıllar sonra IŞİD ilk kez bu denli kanlı ve eski geleneksel eylemleriyle tekrar kendini gösteriyor; tıpkı Obama dönemindeki gibi… Üstelik Obama ekibinin tekrar yönetime geldiği gün IŞİD'in yeniden intihar eylemleriyle zuhur etmesi bir tesadüf mü? Buna yönelik ilk tepkilere baktığımızda bu zamanlamanın kesinlikle tesadüf olmadığını görürüz. Örneğin RT-Arabic muhabiri Usama Nevaf el-Hamad'ın yorumu: “Irak'taki ölümler ve hain saldırılar Ortadoğu'da gelecekteki politikaların önemli bir göstergesidir. Bu IŞİD tarzı bir terör yöntemidir. IŞİD'in bu olaydaki parmak izleri hakkında şüpheye yer yok.”[1] Halep bağımsız Milletvekili Fares Şehabi: “IŞİD az önce Bağdat'ta kendisini yaratan düzenin dönüşünü memnuniyetle karşıladı!.. Radikal İslamcılar (isyancılar) Obama'nın yeni ekibinin gelişiyle kendilerini yeniden güçlenmiş hissederken, şimdi Suriye ve Irak'ta tekrar bir cihatçı terörizm dalgası yükseliyor!”[2] “Derin devlet hiç vakit kaybetmeden Biden ile çalışmaya başlamış gibi görünüyor.”[3] Demek ki IŞİD, Suriye'de Suriye Ordusu'na saldırarak Trump'ı uğurladı, Irak'ta da halk pazarını kana bulayarak Biden'ı karşılıyor…
 
Trump'ın arkasından gözyaşı döken de var, sevinen de…
 
“Tekrar geleceğim” dese de Trump'ın devri resmi olarak sona erdi. Arkasında da kiminin sevincini, kimnini de üzüntüsünü bıraktı. Üzülüp de kaygıya kapılan ülkeler aşikârdır. Bunların başında İsrail bulunuyor, ama içlerinde Trump'la oldukça uyumlu ilişkiler içerisinde olan ve şu anda kendilerini ortada bırakılmış gibi hisseden Suudi Arabistan ve BAE de var. Bunlara giderayak Trump'ın Batı Sahra bahşişi karşılığında İsrail ile normalleşen Fas'ı da ekleyebiliriz. Fakat Katar Dışişleri Bakanı'nın hüzünlü bir “Güle güle Trump” twiti atması ayrıca dikkat çekici geldi. Çünkü Trump'ın ilk başkanlık döneminde ablukaya aldırdığı ve üç yılı aşkın süre boyunca bütün komşuları tarafından tam bir izolasyon uygulattırdığı Katar'ın “Trump'ın arkasından gözyaşı dökmesi” ilginç karşılandı. Ayrıca Trump'ın yasını tutanlar arasında en ön sırada Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman yer alıyor. ABD kongresinden gelen tüm baskılara rağmen Trump'ın bin Selman'a dokunmaya kıyamadığı dosyaların başında Cemal Kaşıkçı cinayeti var ki; Biden yönetiminin bu dosyayı açmaya niyetli olduğu yönünde işaretler söz konusu. Yemen savaşı dosyası ve Trump'ın sümen altı ettirdiği 11 Eylül saldırısıyla ilgili dava dosyaları da tekrar masaya konulabilir. Bu yüzden Trump, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'a federal bir davaya karşı dokunulmazlık sağlamaya çalıştı. Gerçi sağlayamadı, ama bu dava, Suudi Arabistan eski istihbarat görevlisi Saad El-Cabri'ye suikast girişimiyle ilgiliydi ve bu dokunulmazlık zırhının Kaşıkçı cinayetine de emsal oluşturması bekleniyordu. Nitekim kimi kaynaklara göre Biden yönetimi, Suudili gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesiyle ilgili CIA istihbarat raporunun gizliliğini hemen kaldırıyor. Bu da ABD'nin suikasttan Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı sorumlu tuttuğu anlamına geldiği belirtiliyor. Yani MBS için kaygılı geceler daha yeni başlıyor denilebilir.
 
Biden yönetiminden endişe eden diğer partner de Birleşik Arap Emirlikleri'dir. Ne var ki Trump, bu ülkeyle ilgili de Biden'ın elini kolunu bağlayacak olan icraatlarına son saate kadar devam etti. Beyaz Saray'da görev devrinin olduğu Çarşamba günü Trump, BAE'nin ABD ile 50 F-35 savaş uçağı ve 18 silahlı drone satışıyla ilgili bir anlaşmayı imzaladı ve Joe Biden'ın göreve gelmesinden sadece bir saat önce bu anlaşmanın haberini verdi. Yani giderayak BAE için bir adım daha attı Trump, lakin bu adımların devam edip etmeyeceği ya da geriye çekilip çekilmeyeceği şimdilik belirsiz…
 
Biden İsrail'e iyi gelecek mi?
 
Bunun yanı sıra İsrail'in “Biden İsrail'e iyi gelecek mi?” şeklinde anketler düzenlemeye başlaması da ilginç. Oysaki İsrail'in endişe edecek fazla sebebi yok. Sadece başka nasıl bir “iyilik” beklediği önemli. Zira bütün göstergeler, Trump'ın İsrail lehine kat ettiği mesafeden Biden yönetiminin herhangi bir geri adım atmayacağı yönünde… Ne Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararından ne de Arapların İsrail'le normalleşmeleri konusunda herhangi bir geri adım bekleniyor. Bunun da ötesinde İsrail, geçmiş ABD yönetimlerinin tümü tarafından hep desteklenmiştir, “Amerika'nın şımarık çocuğu” olarak sürekli korunup kollanmıştır zaten. O yüzden İsrail için fazla bir şey değişmez. En fazla Biden'ın Filistinlileri de “ortalama bir barış” hattına çekme olasılığı söz konusudur. Nitekim Filistin yönetiminin de bu yönde bir beklentisi var.
 
Resmi Filistin Haber Ajansı WAFA tarafından yayınlanan bilgilere göre Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'tan Biden'a; "Bölgede ve dünyada barış ve istikrar için birlikte çalışmayı dört gözle bekliyoruz" şeklinde bir çağrısı var. Abbas, "Filistin halkının özgürlük ve bağımsızlık özlemlerini gerçekleştiren kapsamlı ve adil bir barış sürecine" hazır olduğunu bildirdi.[4] Bu durum şu açıdan önemli; Filistinliler, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasından dolayı Aralık 2017'den beri önceki ABD yönetimi ile temaslarını tamamen kestiklerini ilan etmişlerdi. Biden'ın Filistinlileri de içeren kapsamlı barış (ve iki devletli çözüm) niyetlerini dile getirmesine karşılık Filistin yönetiminden “biz hazırız” çağrısı gelmiş oldu. Filistin halkının ve direniş hattının buna ne tepki vereceği ileride gözlemlenecektir, ancak eş zamanlı olarak Netanyahu'dan da Biden'a bir çağrı geldi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Biden'a, "Amerikan-İsrail ittifakını güçlendirmeye" ve İsrail ile Arap ülkeleri arasında "barışın kapsamını genişletmeye devam etme" çağrısı yaptı.
 
Ve Suriye… “Biden Fırat'ın doğusunda savaş davullarını çalmaya başladı”
 
“Savaş davullarını çalma” deyimi Araplar tarafından sıkça kullanılır. Nerede bir çatışma ya da askeri operasyon öngörülüyorsa, oradaki hareketliliği anlatan bir deyimdir; özellikle savaşın ayak sesleri gelmeye başladığında… Fakat tokmağın kimin elinde olduğu da önemli. Çünkü zaten savaşın içinde olan bir yerse, davulları kimin çalmaya başladığı daha çok önem kazanıyor… Kürt Gelecek Hareketi üyesi yazar Ali Tammi'ye göre, “Fırat'ın doğusunda gelecekteki bir savaşın davulları şimdiden çalınmaya başladı ve davulları çalan da Beyaz Saray'daki taze başkan Joe Biden'dır.”[5] Çünkü Biden'ın başkanlığının ilk saatlerinde ABD, Irak'tan Kuzeydoğu Suriye'ye yoğun bir askeri sevkiyat gerçekleştirdi. Irak Kürt bölgesinden Fırat'ın doğusuna neredeyse her gün askeri ve lojistik sevkiyatı oluyor aslında, ama yazara göre Perşembe günü, Biden'ın başkanlığının ilk gününde 200 Amerikan askeri nakledildi. Bunlar Haseke'nin el-Şeddadi üssüne ve Deyrul Zor kırsallarındaki petrol sahalarına dağıtıldılar. Öte yandan Suriye yönetimi, Haseke ve Kamışlı'daki asayişle yaşanan kuşatma nedeniyle takviyeler gerçekleştiriyor. Gerçi kuşatmanın kaldırılması için Rusya öncülüğünde görüşmeler hala devam ediyor, ama yazara göre Şam'ın bu takviyesi, "büyük savaşa hazırlık" içindir. Çünkü Şam'ın yanı sıra Rusya da, Joe Biden liderliğindeki Beyaz Saray hamleleriyle yüzleşmek için Tel Tamr ve Ayn Isa'ya 300 askeri polis takviyesi yaptı..
 
Nasıl bir şey bekleniyor? Yazara göre yeni yılda yeni çatışma hatları şekillenecek. “Washington'un doğrudan desteği ve Ankara'nın yeşil ışık yakmasıyla önümüzdeki şekillenmede, Suriye Demokratik Güçleri ile şu anda Türkiye ile birlikte hareket eden ‘muhalif güçler' bir araya gelebilirler.” Yazar burada Suriye Demokratik Konseyi Eş Başkanı İlham Ahmed'in geçen hafta bu yöndeki çağrısına atıfta bulunuyor. İlham Ahmed geçtiğimiz pazar günü yaptığı açıklamada, “bu yıl tüm Suriyeli muhalif güçlerle birlikte ulusal bir konferans düzenlemeyi planladıklarını” söyledi.[6] Fakat bunun öncesinde Trump yönetiminin Suriye Demokratik Güçleri-SDG'nin önüne dört koşul koyduğunu hatırlayalım. Kürt Gelecek Hareketi üyesi Ali Tammi'nin yerel kaynaklara verdiği demeçte; Biden'ın resmi olarak koltuğa oturmasından dört gün önce Kürtlere şu koşullar sunuldu:[7] İlk şart: Trump'ın sıkça üzerinde durduğu Kürtler arası diyalogun sürdürülmesi ve Kürt Ulusal Konsey ile bir anlaşamaya varılması. İkinci şart: ilkinin gerçekleşmesinden sonra Suriye Ulusal Konseyi-SUK ile iletişime geçilmesi. Üçüncü olarak da Türkiye ile gerginliğin azaltılması... Tammi'ye göre dördüncü talep ise, SDG'nin Esad güçleri tarafından kontrol edilen bölgelere petrol arzını kesmesi ve İranlı milislerden uzak durulmasıdır. Yani Kürtlerin birliği sağlandıktan sonra Türkiye yanlısı muhaliflerle diyalog, dolayısıyla Türkiye'nin rızasını alma ve bütün bunların sonunda Şam yönetimine (ve İran'ın Suriye'deki etkisine) karşı bir ortaklaşma isteniyor. Trump giderayak bu şartları sundu, lakin bunlar yeni değil. Suriye krizinin başından itibaren hep arzulanan koşullar bunlar. Olamadı ve bu taleplerden vazgeçildi. Şimdi Trump Suriye'de Biden'a “Obama'nın ilk dönemlerine bir geri dönüş” mirası mı devretmek istedi? Gelişmeler bunu gösteriyor, lakin Suriye artık dokuz yıl önceki Suriye değil, ABD de artık o yıllarda sahip olduğu etkiye sahip değil… Tahran'la ilgili Biden'ın çantasında nükleer dosyası olacağı tahmin ediliyor. Ancak Suriye'de İran'ın etkisini daraltma talebi, ABD'nin vazgeçeceği bir politika değildir. Bu yüzden nasıl bir Suriye stratejisi izleneceğini önden kestirmek güç...
 
Sonuç olarak Biden'dan Trump'ın aksine bir Ortadoğu politikası beklentisi içinde olan çok fazla taraf bulunuyor. Lakin ABD'nin politikalarının kişilere değil kurumlara bağlı olduğunu ve ne Ortadoğu'daki müttefiklik ne de çıkar ilişkilerinden bir adım geride durulmayacağını akılda tutmakta fayda var. Ancak ABD'nin öncelikle Trump'ın düğmesine bastığı taze bir iç meselesi var: İç terör… İkinci olarak da Demokrat partili Bernie Sanders'ın dediği gibi;[8] “Joe Biden'ın, Trump'tan aldığı miras: Büyük Buhran'dan bu yana en kötü ekonomi, 100 yılın en kötü halk sağlığı krizi, devasa servet eşitsizliği, iklim değişikliğinin varoluşsal tehdidi, ırkçı bir göç sistemi. Benzeri görülmemiş bu krizler, benzeri görülmemiş bir eylemi gerektiriyor.”
 
Yani Biden'ın iç politikada işi başından aşkın.. Dış politikada da IŞİD'in kanlı mesajı da erken geldi, Ortadoğu Biden'ı beklerken…
 
Hamide Rencüzoğulları
ArtıGerçek
 
 
----------------------------------------------------------------------------------------
[1] https://twitter.com/OsamaAlhamad_RT
 
[2] https://twitter.com/ShehabiFares
 
[3] https://twitter.com/ShehabiFares
 
[4] https://www.alquds.co.uk
 
[5] https://stepagency-sy.net
 
[6] https://npasyria.com
 
[7] https://www.zaitunagency.net
 
[8] https://twitter.com/BernieSanders
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar