diyadi.png

Diyadin'de gerçekte ne oldu

Gazeteci-yazar Mehmet Efe, 12 Ağustos günü Ağrı’nın Diyadin ilçesinde çıkan çatışmada ‘terörist’ oldukları gerekçesiyle öldürülen 3 kişiden 2’sinin çalıştıkları fırının deposunda saklanan 2 çocuk olmasını gündeme taşıdığı yazısında, yaşanan yargısız infaza vurgu yaptı.

15 Ağustos 2015 Cumartesi

Gazeteci-yazar Mehmet Efe, 12 Ağustos günü Ağrı'nın Diyadin ilçesinde çıkan çatışmada ‘terörist' oldukları gerekçesiyle öldürülen 3 kişiden 2'sinin çalıştıkları fırının deposunda saklanan 2 çocuk olmasını gündeme taşıdığı yazısında, yaşanan yargısız infaza vurgu yaptı.

 

 

Mehmet Efe'nin facebook hesabı üzerinden yayımladığı yazısı şöyle:

 

Muhammed Aydemir, 15 yaşında, Ağrı'nın Diyadin ilçesinde İmam-Hatip lisesi, 3. sınıf öğrencisi. Orhan Aslan, 16 yaşında, işçi. Her ikisi de Umut Unlu Mamülleri adlı ekmek fırınında çalışıyorlardı. Irkçıların sadece "Kürt", devletin de öldürdükten sonra "terörist" dediği bu iki çocuk, 12 Ağustos günü "ölü olarak ele geçirildi".

 

Diyadin, 11 Nisan 2015 günü, ateşkesi bitiren ilk çatışma girişiminde, PKK'ya terkedilen yaralı askerleri, halkın önce kalkan olup sonra sırtlayarak hastaneye taşıdıkları yer.

 

12 Ağustos akşamı, Diyadin İlçe Jandarma Karakolu'na PKK tarafından düzenlenen saldırıyı takiben, Muhammed'in çalıştığı fırının sokağına dalan bir özel harekât timinin sağa sola ateş etmesi sırasında, Muhammed ve Orhan, fırının odunluğuna sığındılar.

 

Muhammed'in babası Hanifi Aydemir, o akşam, Dersim'de askerliği biten büyük oğlunu almaya gitmişti. Bir oğulları daha var, o da asker, izinde. Annesi Sevgül Aydemir, saat 9 gibi Muhammed'in cep telefonunu aradı, “Oğlum nerdesin, sokaklarda dolaşma çatışma sesleri var” diye. Odunluğa sığındıklarını öğrenince rahatladı. Bir süre sonra tekrar aradı. Cevap yoktu. Sabaha kadar defalarca aradı. Cevap yoktu. Baba eve geldiğinde annenin, 'odunlukta uyuya kalmışlardır' temennisiyle rahatlamaya çalıştılar. Sabahleyin, odunlukta sadece kan vardı.

 

Ağrı Valiliği'nin resmi açıklamasından öğrendiler, “silahlarıyla birlikte ölü ele geçirilen 3 PKK'lı” arasında çocuklarını da listelediklerini. Valiliğin açıklaması, gözlerinin nuru çocuklarını cansız, soğuk, resmi bir açıklamada, ölü ele geçirilen bir şeye indirgemişti:

 

"12 Ağustos 2015 günü saat 21.00 sıralarında bölücü terör örgütü PKK mensupları tarafından Diyadin İlçe Jandarma Komutanlığı'na roketatarlı ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlenmiştir. Güvenlik güçlerimizin karşılık vermesi ile kaçan teröristlerin yakalanması için yapılan operasyonda 3 terörist silahlarıyla birlikte ölü olarak ele geçirilmiştir."

 

Muhammed ve Orhan'ın çalıştığı fırın dâhil, tüm ülkeden alınan vergilerle yürütülen Anadolu Ajansı ve abonesi egemen medya, olayı derhal, sadece bir komando fotoğrafı eşliğinde; 16, 19 ve 25 yaşında üç terörist'in ölü ele geçirildiği şeklinde duyurdu: "Çatışma sonrası öldürülen teröristlerin üzerinde bir kalaşnikof marka uzun namlulu silah, bu silaha ait 5 şarjör ve çok sayıda fişek, bir tabanca, bu tabancaya ait bir şarjör ve 15 fişek ile bir el bombası bulundu."

 

Sevgül Aydemir Evrensel gazetesi ve BBC Türkçe'ye olayı şöyle anlattı: "Benim oğlum dün akşam fırından geldi. Ekmek ve parayı bırakıp tekrar fırına gitti. Geri geleceğini söyledi, patronu çağırmış. Fırına giderken patronu ona 'Git odunluktan odunları getir ve eve git' demiş. Ondan sonra oğlum odunluğa odun getirmeye giderken silah sesleri gelmiş. O an oğlumu aradım. 'Anne silah sesleri geliyor, bitsin gelirim' dedi. Ve ondan sonra sabaha doğru tekrar kaç defa aradım ama telefonunu açmadı. Ben de dedim uyuyordur fırında. Sonra sabah fırında çalışan biri daha geldi. 'Fırının iki elamanını öldürmüşler' dedi. Olay yerine gittim. Ama polisler cenazeleri götürmüşlerdi. Savcıya gittim oradan da polisler 'Hadi git. Çık buradan' dediler bana".

 

Fevzi Kahraman, odun deposunun üst katında kalıyordu. Özel harekât timlerinin çocukları odunlukta infaz ettiğine ve sonra de üstlerine gerilla kıyafetleri giydirilerek fotoğraflarının çekildiğine tanık olmuş. Fevzi Kahraman, polislere "Bunlar çocuk. Fırında çalışıyorlardı" diyerek tepki gösterince, polisler Fevzi Kahraman'ı ve gözaltına alınmasına engel olmaya çalışan 3 aile üyesini de "feci biçimde döverek" gözaltına almış. Filiz Kahraman bir diğer tanık. O da özel harekât timlerinin önce çocukları öldürdüğünü, daha sonra gerilla kıyafetleri giydirmeye çalıştığını iddia etti. "Akşam gözaltına alınan akrabalarımıza da gerilla kıyafetleri giydirmeye çalıştılar. Kayınım Feyzi elbiseleri giymemek için çok direndi. Onlar da kayınımı çok dövdüler. O iki gence de aynısını yaptılar. Önce öldürdüler sonra gerilla kıyafeti giydirdiler" diye iddia etti.

 

Kesin olan şu: Cenazeler, gerilla kamuflaj pantolonu giydirilip bir silahla fotoğraflanmış ve apar-topar Erzurum'a gönderilmişti. Tıpkı, 20 yıl önce, devletin kurşunladıktan sonra, küçücük bedeni yanına bir kalaşnikof yerleştirip fotoğrafladığı, 11 yaşındaki “pembe eşofmanlı terörist” Fatma gibi. Bu devlet ne zaman bir Kürt öldürse, yaşı, işi, cinsiyeti farketmedi zaten; ölür ölmez "terörist"e dönüştüler.

 

Olayı haber alır almaz fırınına koşan fırın sahibi Recep Birgül: "Bu öldürülen iki kişi de benim elemanımdı. İkisi de gariban insanlardı. Onların önündeki ekmeği alsan bile ses çıkartmayan kişilerdi. Orhan 7 aydır yanımda çalışıyor. Muhammed ise öğrencidir. Yaz aylarında benim yanımda çalışmaya başladı" dedi, yerel basına.

 

Baba Hanifi Aydemir, kendisini dinleyen DİHA muhabirine: “Benim bir oğlum dün askerden geldi. Biri de şu an izinde. Devlet resmen diğer oğlumu katletti. Peki, bu çocuklarım kimin askerliğini yapıyorlardı. İzne gelen oğlumu bir daha askere göndermeyeceğim. Vicdani retçi olsun. Bu sabah durumu öğrenince savcının yanına gittim. Onun da durumdan haberi yoktu. Ağrı Valisi ise yalan açıklama yapıyor. Gidip benim oğlumu PKK'li gösteriyor. Öyle bir şey yok. Benim oğlum öğrenciydi. Burada bir sürü şahit var.” dedi.

 

Muhammed'in okul müdürü, cesaret edip kendisini dinleyen gazetecilere öğrencisinin öğrenci kimliğini verdi ve valiliği yalanladı. Muhammed ve Orhan'ın hiç bir HDP etkinliğine bile katılmamış, günde 10TL'ye fırında çalışan iki masum ve sivil olduğunu Ağrı valiliği dışında iddia etmeyen kalmadı. 2 gündür gözaltındaki 5 görgü tanığı, yargısız infaz bugün ayyuka çıktıktan sonra nihayet serbest bırakılmışlar ve belediye başkanı işkenceye uğradıklarını iddia ediyor.

 

Suruç'ta paramparça edilen 30 genç, Ceylanpınar'da uykusunda katledilen polisler, kaza diye çağrılıp PKK tarafından öldürülen trafik polisi, özel harekâtın kelepçeleyip yüzükoyun yere yatırarak “Hepinize Türkün gücünü göstereceğiz! (devletin de demiyor, Türkün diyor. -M.E.) Lan bu devlet size ne yaptı? Bakma lan bana!” diye terörize ettiği 52 işçi, Silopi'de devletin hastane önünde infaz ettiği 17 yaşındaki masum genç, PKK'nın kimlik kontrolünü görüp kaçınca kurşunlanan vatandaş… Seçimlerden beri hemen hemen her gün bir kaç kamu görevlisi, sivil ya da PKK'lı "feda ediliyor", yollar köprüler havaya uçuyor; araçlar, ormanlar ve evler yanıyor.

 

Artık Kürtler'in selametiyle bir ilgisi kalıp kalmadığı iyice kuşkulu hale gelen PKK ve ülkeyi seçim sonuçlarını sindiremeyen iktidar hırsıyla rehin tutan Ak Parti; her ikisi de şartları değiştirme güçlerini adeta işbirliği içinde ülkeyi belirsizliğe sürüklemek yönünde kullanıyor. Her ikisi de katil ve sorumludur.

 

İslami Analiz

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar