53e13cef3cbf9e3111380266.jpg

Biyoterörizm, Ebola ve Amerikan çıkarları

Biyoterör aslında egemen güçlerin egemenliklerinin inşası ve ikamesi noktasında kullandıkları insan sağlığını hedefleyen bir yöntemdir. Biyotirörü en etkin kullanan örnek de Amerika'dır.

28 Ekim 2015 Çarşamba
Afrika kıtasında hangi dönemde olursa olsun Ebola virüsü yayıldığı zaman, bu kıtayı ciddi sorunlarla karşı karşıya getiriyor. Ebola virüsü 2013 yılında yayılmaya başladı, fakat son aylarda kısmen azaldı ve hatta bazı raporlarda hastalığın tamamen kontrol altına alındığı belirtildi.
 
Ebola virüsü ilk kez 1976 yılında keşfedildi ve 26. Kez epidemik hale geldiğinde Aralık 2013'te Gine Bisao ülkesini hedef aldı ve hızla bölgenin Sieraleon ve Liberya gibi diğer ülkelerine yayıldı.
 
Ebola virüsü bu son dönemde söz konusu üç Afrika ülkesinde en az 25 bin kişiyi yakaladı ve bu insanların 11 bin kadarı 18 aylık bir süre içerisinde hayatını kaybetti.
 
Gerçi Batılı medya organlar son bir kaç ayda Afrika'da Ebola hastalığının son bulduğu konusunda sürekli yayın yaptı, fakat gözlemler bu hastalığın Afrika kıtasında yeniden yayılmaya başladığını ortaya koyuyor. Dünya sağlık örgütü WHO Ebola vakasının sayısı arttığını belirterek hastalığın kökü henüz kurutulamadığını ve bu yolda hala büyük engeller bulunduğunu açıkladı.
 
 
Ebola bir biyoterörizm yöntemi olarak Ameraka'nın genetik müdahaleleri sonucu çıkarlarını korumak için yayıldı
 
Bazı uzmanlar Ebolanın Afrika'da çevre şartları yüzünden yayılan bir virüs olduğunu ve Amerika ve diğer bazı Batılı ülkeler bu hastalıklar mücadele ettiğini ileri sürüyor. Ancak diğer bazı uzmanlar bu virüsün Amerika'nın Afrika kıtasına genetik müdahaleleri sonucu yayıldığını ve Washington bu hastalığın kara kıtada yayılmasından çeşitli çıkarları doğrultusunda yararlandığını belirtiyor.
 
Bu yüzden biz de savaşların yeni türü olan biyoterörizmi ve Ebola virüsünün yayılmasını ve Amerika'nın Afrika kıtasında bu virüsten nasıl nemalandığını masaya yatırmaya karar verdik.
 
Cambridge online sözlüğü biyoterörizmi şöyle tanımlıyor: Bakteri gibi her türlü canlıdan yararlanarak siyasi sebepler için insanları öldüren şiddet içerikli eylem.
 
Biyoterör saldırısı ise bazı virüsleri, bakterileri veya diğer mikrop çeşitlerini insanlarda, hayvanlarda veya bitkilerde hastalık veya ölüme yol açmak amacıyla kasıtlı olarak yaymaktır.
 
Bu etkenler esasen doğada bulunan etkenlerdir, fakat hastalıklara sebep olma yeteneklerini arttırmak amacıyla değişime uğratılabilir.
 
Biyoterörizm etkenleri yayılma, hastalığın şiddeti ve ölüme bağlı olarak üç gruba ayrılır. İlk grup, genel ve milli güvenliğe yönelik en çok tehlike arz eden organizmalar ve zehirli maddelerdir. İkinci grup yayılma hızı ve sebep oldukları hastalığın şiddeti orta ölçekte olan ve genelde ilk gruptan daha az tehlikeli olan etkenlerdir. Üçüncü grup ise gelişmekte olan patogenlerdir ve gelecekte topluca yayılmaya müsait haline getirilmektedir.
 
Biyoterörizmin bir başka tanımı, bazı virüsleri, bakterileri ve mikro organizmaları kasıtlı olarak yaymak ve insanlarda, hayvanlarda veya bitkilerde ölüme sebebiyet vermektir.
 
Biyoterörizm kimyasal veya nükleer saldırılardan farklıdır. Bu tür saldırılar genellikle yangın, patlama ve yıkıcı etkenlerle beraberdir, oysa biyoterörizmin bu tür belirtileri yoktur ve bu yüzden sağlık kurumlarının belli bir hastalığın belli bir bölgede yayılmakta olduğunu fark etmeleri zaman alır.
 
Aslında biyoterör saldırılarında kullanılan etkenler veya maddeler genellikle doğada bulunan etkenler veya maddelerdir, fakat bazen bu etkenleri hastalık yaratma yeteneklerinde bazı değişiklikler yapılarak güçlendirilir veya bazı bilinen ilaçlara veya tedavi yöntemlerine dirençleri arttırılır veya çevrede yayılma hızı güçlendirilir. Biyolojik etkenler hava, su ve besin maddeleri aracılığı ile çevreye yayılabilir.
 
Aslında biyoterörizmden verilecek bir başka tanım bu tür saldırı yönteminin boyutlarına daha iyi açıklık getirebilir. Geleneksel bir tanıma göre biyoterörizm toplumda çeşitli biyolojik etkenleri ve biyolojik silahları kullanarak korku ve panik yaratmaktır. Biyolojik silah ise hastalıklara yol açan organizmalara veya onların ürünlerini yemek, su, haşereler veya doğrudan yaymak sureti ile çevreye kasıtlı olarak bulaştıran araç ve gereçlerdir.
 
Gerçekte günümüzde biyoterörizm fenomeni artık terör ve askeri operasyonlar çerçevesi dışına çıktığı ve bir toplumda yaşayan insanların bireysel sağlığını veya o toplumun genel sağlığını doğrudan veya dolaylı bir şekilde ve kısa veya uzun vadeli olarak bedenlerini, besinlerini veya çevrelerini güvenlik açısından tehdit edecek her türlü planlı eyleme biyoterörizm denilebilir.
 
 
Biyoterör aslında egemen güçlerin egemenliklerinin inşası ve ikamesi noktasında kullandıkları insan sağlığını hedefleyen bir yöntemdir.
 
Biyoterörizme bu tarz bir bakışta artık sadece bakteriler veya virüsler biyoterör saldırıların etkeni veya tehdit unsuru telakki edilmez. Bir başka ifade ile hatta ucuz ama bulaştırılmış makyaj malzemelerinden uydu kanallarında reklamı yapılan ve üçüncü dünya ülkelerinde insanlara sunulan bilinmeyen ilaçlara kadar ve yine onaylanmamış ve tesiri üçüncü dünya ülkelerinin insanları üzerinde denenen GDO besin maddelerinden büyük ilaç firmalarının sırf etkilerini denemek için üçüncü dünya ülkelerine hibe edilen ilaçlara kadar ve yine elden düşme ürünlerin adı altında yoksul ülkelere ihraç edilen tehlikeli ürünlerden başka ülkelerin tarım ve besiciliğini yok etmeyi amaçlayan zehirli maddelere kadar hepsi biyoterörizmin büyük bir şebekesinin birer parçası sayılmaktadır.
 
 
Biyotirörü en etkin kullanan örnek Amerika'dır.
 
Günümüzde belki de yeni biyoterörizmin en belirgin örneği Amerika'dır. Amerika'da ilaç firmaları yoksul ülkelerin insanlarını adeta birer kobay olarak kullanıyor ve Amerika'da gıda ve ilaç kurumundan onay almak üzere ürettikleri yeni ilaçları üçüncü dünya ülkelerinin insanları üzerinde deneyerek etkilerini değerlendiriyor.
 
Amerika'da yasalara göre çocuklar için yeni ilaçları geliştirme sürecini hızlandırma doğrultusunda yürütme kurumlarına tahsis edilen bütçeler sonuçta bu ilaçların yoksul ülkelerde denenmesi yolunda sarf ediliyor. Oysa sağlık hizmetleri düşük olan söz konusu yoksul ülkelerde Amerikalı ilaç firmalarının bu hareketi insanseverlik olarak telakki ediliyor. Ama ne var ki bu ülkelerde sessizce ve sinsice bir biyoterörizm saldırı bu ülkelerin masum insanlarını hedef alıyor.
 
Gerçi biyolojik silahlar ilk bakışta 21. Yüzyılın tehditlerinden biri gibi gözüküyor, fakat gerçekte bu tür silahlar asırlardır bazı beşeri toplumlara karşı kullanılıyor. Örneğin eski çağlarda ordular kentlerin su kaynaklarını zehirli maddeler veya bitkilerle bulaştırır ve böylece hedef kentin insanlarını hasta ederdi. Tartar ordusunun 13. Yüzyılda kontrolden çıkan biyolojik bir saldırı sonucu taun hastalığı bir anda tüm Avrupa'ya yayıldı ve bir çok insan bu yüzden hayatını kaybetti.
 
Fransız Napoleon Bonapart da bir savaşta İtalya'da bir kentin insanlarını malaria hastalığına bulaştırmak istedi. Britanya ordusu Fransa ve Hindistan ile savaşlarında gizlice biyolojik bir saldırı gerçekleştirerek karşı tarafta çiçek hastalığını bulaştırdı.
 
İkinci dünya savaşında Japonya ordusu Çin'in onlarca kentinde taun virüsüne bulaşan haşereleri yaydı. Yine ikinci dünya savaşında Alman casuslar Washington'da bir yeraltı fabrikasında şarbon hastalığı virüsünü çoğaltarak İskoçya'nın Kuzeybatı kıyılarında bir adada denedi, öyle ki bu ada tam 50 yıl boyunca ıssız bir ada olarak kaldı.
 
Uzmanlar, günümüzde onlarca ülkenin biyolojik silahların üzerinde çalıştığını ve bu tür silahları gizlice ürettiğini belirtiyor.
 
21. yüzyılda da bazı tehlikeli virüslerin yayılması sonucunda bir çok insan hayatını kaybetti. Uzmanlar bu vakaların bazılarını biyoterörizm çerçevesinde değerlendiriyor. Bu virüslere ise domuz gribini örnek vermek mümkün. H1N1 adlı ölümcül ve çok tehlikeli olan bu virüs 2009 yılında Hindistan, Çin, Pakistan ve Tibet'te göründü ve 2014 yılında şiddetlenmesi sonucu binlerce kişi bu ülkelerde hayatını kaybetti.
 
 
Biyoterör bir ekonomilere zarar verme noktasında da bir silah olarak kullanıldı
 
Kuş gribi de üçüncü milenyumun başlarında başta Asya kıtası olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde yayılan ve insani kayıpların yanı sıra bir çok ülkede iktisadi zarara sebebiyet veren bir başka tehlikeli hastalıktır. Bu hastalık Güney Kore'de ekonomik büyüme endeksini %1.6 ve Avustralya'da %0.4 düşürdü. Yine bu hastalığın ikinci kez yayılması en çok uçakla yapılan seyahatleri ve havayolları firmalarının hisse senetlerini olumsuz etkiledi.
 
 
Sultacı güçler egemenliklerinin devamı için yüzlerce sivilin ölümü üzerinde hesap yapabiliyor 
 
Sars hastalığı da solunum sistemini hedef alan ve 2002 yılından sonra görünmeye başlayan bir başka tehlikeli virüstür. Bu virüs ilkin Çin'de yayılmaya başladı ve hızla Doğu Asya bölgesinde yer alan Hong Kong, Vietnam ve Singapur'u ve ardından Kanada ve Amerika gibi Kuzey Amerika ülkelerini vurdu. Sars hastalığı Doğu Asya bölgesinde yüzlerce insanın ölümüne yol açtı ve Çin gibi ülkelerin ekonomisini olumsuz etkiledi. Çünkü Çin yabancı yatırımcılar için en cazip ülkeydi ve tahminlere göre Sars hastalığı bu ülkenin ekonomisine 300 milyar yuan zarar verdi.
 
Mers hastalığı da bu tür hastalıkların bir başka örneğidir. Mers virüsü ilk kez 2012 yılında Arabistan'da ortaya çıktı. Bu virüse yakalanan insanlar genellikle kronik solunum hastalığına yakalanıyor. Hastalığın belirtileri ise ateşin yükselmesi, öksürük ve nefesin daralmasıdır. Bu hastalık ilkin Arabistan ve ardından da Arabistan'ın komşuları BAE, Katar, Umman, Yemen ve Kuveyt'te göründü ve daha sonra da bu ülkelerden başka ülkelere yapılan seyahatler yüzünden İngiltere, Güney Kore, Tayland, Fransa, Tunus, İtalya, Malezya ve Amerika'da bu hastalığa rastlandığı rapor edildi. Şimdiye kadar bu virüs için aşı bulunamadı.
 
....
 
Ebola hastalığı genellikle şiddetli ve çoğunlukla ölümcül bir hastalıktır. Bu hastalık ilk kez 1976 yılında demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde ortaya çıktı. Ebola hayvanlardan başlıyor ve insanlara, bu virüse bulaşmış hayvanların leşi, vücudundan akan sıvı veya kanla temas yoluyla bulaşıyor. Ebola hastalığı havadan bulaşmıyor.
 
Dünya sağlık örgütü, hastalığın uçak yoluyla intikal etme riski çok düşük olduğunu açıklamasına rağmen genellikle hastalığın kritik durumlarında bir çok havayolları firması hastalıktan etkilenen ülkelere uçak seferlerini askıya alıyor.
 
Mart 2014'te Ebola virüsünün Afrika'nın batısında Gine'de göründüğü rapor edilmişti. Bu hastalık ilk kez Afrika'nın batısında yayıldı ve bu bölgede bir çok insanın ölümüne neden oldu.
 
Hali hazırda Ebola epidemisi vurduğu Gine, Sieraleon ve Liberya'da hızla yayılıyor. Bu virüs Nijerya ve Senegal'de kontrol altına alınırken, Mali'de de ortaya çıktığı belirtiliyor.
 
22 Ekim 2014'ten beri 10 bin kişi Ebola hastalığına yakalandı ve bu insanların yarısından fazlası hayatını kaybetti.
 
Ekim 2014'e kadar Ebolanın Afrika dışında göründüğüne dair hiç bir rapor yayınlanmadı, fakat o tarihte İspanya ve ABD'de bazı sağlık görevlilerinde bu hastalık ortaya çıktı. Söz konusu sağlık görevlileri Ebola hastalığına yakalanan insanların bakımı ile ilgilenmişti.
 
Ebola hastalığının yayılmasında dikkat çeken önemli bir özellik, hastalığın Afrika'nın batısında eşzamanlı olarak bir kaç ülkede ortaya çıkması, kentsel alanlara sıçraması, hızlı ve görülmemiş bir oranda intikal etmesidir.
 
1976 yılında Ebola hastalığı ilk kez ortaya çıktığı günden 2012 yılına kadar 2387 vaka rapor edildi ki bunlardan 1590 kişi hayatını kaybetti ve kurbanların tümü Afrika'nın merkezi ve batısındandı. Yine son dönemde Ebola hastalığının yayılma hızı daha önceki dönemlere oranla dört kat olduğu ve bu sayı her ay ikiye katlandığı belirtiliyor.
 
Amerika'nın epidemik hastalıkları önleme ve kontrol etme merkezi ve dünya sağlık örgütü Ebolaya yakalananların sayısında artan bir süreç söz konusu olduğunu belirtiyor.
 
Amerika'nın epidemik hastalıkları önleme ve kontrol etme merkezi daha fazla müdahale olmaksızın veya toplumun davranışında herhangi bir değişiklik yaşanmadığı durumunda ocak 2015'e kadar Liberya ve Sieraleon'da 1.4 milyon kişi Ebola hastalığına yakalanacağını tahmin etmişti. Gerçi hastalığın hızı bu rakama ulaşamadı, çünkü hastalığa yönelik tepkiler ve mücadeleler artmaya başladı. Örneğin Liberya'da ölüleri defnetme yöntemlerinin iyileştirilmesi cesetlerin %85 kadarının 24 saat içinde toplanmasına yardımcı oldu.
 
Ağustos 2014'te dünya sağlık örgütü hastalığın yayılmasını kontrol altına almak için Ocak 2015'e kadar yaklaşık 500 milyon dolar bütçeye ihtiyaç duyulduğunu açıkladı. Eylül 2014'te ise uluslararası düzeyde tepkiler ivme kazandı. BM, Ebola hastalığına acil tepki vermek üzere temsilci heyet kurdu ve böylece BM'nin tüm ilgili kurumlarının imkanlarından Ebolanın yayılmasını önlemek için yararlanmaya zemin hazırladı. BM'nin önerdiği tepkinin maliyeti ise yaklaşık bir milyar dolardı ki bunun yarısı sağlık faaliyetlerinin tesirlerini değerlendirmekle ilgiliydi.
 
Öte yandan dünya sağlık örgütünün bazı uzmanları Amerika ve uluslararası camianın Ebola hastalığına tepkilerini ve yapılan yardımların azlığını ve yavaş bir şekilde gerçekleşmesini eleştiriyor ve bu tür bir yaklaşımın kısıtlı etkisine işaretle dünya sağlık örgütü, uluslararası camianın yoksul ülkelerde epidemik hastalıklara tepki ve hazırlık kapasitesinin takviye edilmesine yükümlülüğü gibi önemli konuları gündeme getiriyor. Nitekim dünya sağlık örgütünün Afrika'nın batısında görünen Ebola hastalığı gibi hastalıklara acil tepki vermek üzere sağlık uzmanlarından oluşan acil tepki ekiplerinin kurulması hakkında tartışmalar da hala devam ediyor.
 
BM'de bir sağlık uzmanı, Ebola virüsü ilk yayılmaya başladığında, muhtemelen yetersiz bilgi yüzünden bu konuya yönelik yukarıdan ve kısmen kibirli bir bakış söz konusu olduğunu, ama şimdi bu alanda gerekli dersi almış olmaları gerektiğini vurguluyor.
 
Öte yandan Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü Ebolanın yaygınlaşmasına karşı uluslararası düzeyde gerekli girişimlerin gerçekleşmemesi çok vahim sonuçlara yol açtığını belirtiyor. Söz konusu örgüt 2014 yılında yaşanan gelişmelere değinerek devletler ve dünya sağlık örgütü onların yardım taleplerine itina etmediğini kaydediyor.
 
Eboladan en çok ölüm vakası ise Gine, Sieraleon ve Liberya'da rapor edildi. Ebolanın ilk kurbanı Aralık 2013'te Gine'nin çok uzak bir yöresinde hayatını kaybeden bir çocuk olduğu belirtiliyor. Bu olaydan üç ay sonra Mart 2014'te dünya sağlık örgütü resmen Ebola virüsünün yayılmaya başladığını açıkladı ve ardından Ağustos 2014'te dünya genelinde acil durum ilan edildi. Fakat o tarihe kadar bin kişi Ebolaya yakalanma yüzünden hayatını kaybetmişti ve bu rakam Ekim 2014'te beş bini aştı. Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü, bazı ülkelerde Ebola vakasının azaldığını, fakat Ocak 2015'ten beri fazla azalmadığını belirtiyor.
 
Gerçi dünya sağlık örgütü Mayıs 2015'te Ebolanın Liberya'da sona erdiğini resmen açıkladı, ancak Gine'de bu virüse yakalananların sayısı 2015'in başlarında geçici olarak azalmasının ardından yeniden artmaya başladı. Sieraleon'da bazı hastalar Ebola hastalığına yakalananların listesinde kayda alınmadığı belirtiliyor, ki bu da bu hastalığın ne kadar yayıldığının bilinmediğini ortaya koyuyor.
 
Bilim adamları Ebola hastalığının en ölümcül versiyonuna karşı fareleri koruyan bir aşı geliştirdiklerini belirtiyor. Uzmanlar bu çalışmanın Ebola virüsüne karşı uzun süre koruma sağlayacak bir çalışma olduğunu kaydediyor. Yeni aşıyı uzun süre depolamak da mümkün.
 
Bundan önce üretilen aşılar ise uzun süre saklama özelliğinden yoksun olmak ile birlikte, uzun sürede aşı etkisini kaybediyordu. Ancak Arizona Üniversitesi uzmanları yeni aşıyı üretmeyi ve uzun süre saklamayı başardı.
 
 
Ebola virüsünü Amerika üretti; kendisi ve müttefiklerinin sultasınının devamı için 
 
Ebola hastalığı konusunda başka tezler de gündeme eliyor. Horovitz Amerika'da en çok satan kitapların arasında yer alan "Hassas Bölge" adlı kitabında şöyle diyor: gerçekte Ebola virüsünü Amerika üretti ki sözde kendisinin ve İsrail rejiminin ve ayrıca Afrika kıtasında Güney Afrika gibi müttefiklerinin milli güvenliğini korumakta kullansın.
 
Eğer bu tezi göz önünde bulunduracak olursak, Ebolayı Afrika'da incelemek için virüsün kendisinden başka, Amerika'nın bu virüsü Afrika'da yaymakla izlediği hedeflerini de irdelemek gerekir.
 
 
Ameraka biyoterörizm savaşlarına girmek üzere bazı programlar geliştiriyor
 
Aslında Amerika'nın virüsleri bir silah olarak kullanması sadece Ebola virüsü ile sınırlı kalmıyor ve bu ülkenin Şarbon virüsünü de bazı ülkelere bulaştırdığı belirtiliyor. Bu konu Amerika'nın ciddi bir şekilde biyoterörizm savaşlarına girmek üzere bazı programlar geliştirdiğini ortaya koyuyor.
 
 
Ebola Amerika'nın askeri sanayinde biyolojik bir silah olarak üretildi
 
Mikrobik ve iltihap hastalıkları uzmanlarının belirttiğine göre Ebola virüsü, Amerika'nın askeri sanayinde biyolojik bir silah olarak Güney Afrika'nın apartayd rejiminin üst düzey yetkililerinin işbirliği ile genetiği değiştirilerek üretilen bir mikro organizmadır. Horovitz Amerika'da en çok satan kitapların arasında yer alan "Hassas bölge" adlı kitabında şöyle diyor: "gerçekte Ebola virüsünü Amerika üretti ki sözde kendisinin ve İsrail rejiminin ve ayrıca Afrika kıtasında Güney Afrika gibi müttefiklerinin milli güvenliğini korumakta kullansın."
 
 
Ameraka'nın Ebola virüsünü yaygınlaştırma operasyonunun adı "sözleşme 2000"
 
Batı Afrika'nın en önemli gazetesi olan Liberya'nın Daily Observer gazetesi bazı bilimsel belgeleri yayınlayarak Amerika'yı Ebola virüsünü üreten devlet olarak ilan etti ve şöyle yazdı: Amerika Afrika'da "sözleşme 2000" şifreli bir dizi gizli operasyonları çerçevesinde ölümcül Ebola virüsünü yaygınlaştırmayı gündemine aldı.
 
Gazete Prof. Sirl Brodrik tarafından kaleme alına bir makalede şu ifşaatta bulundu: "ölümcül ebola virüsü, Amerika'nın askeri sanayiinde biyolojik bir silah olarak Güney Afrika'nın apartayd rejiminin üst düzey yetkililerinin işbirliği ile genetiği değiştirilerek üretilen bir mikro organizmadır."
 
 
Ebola virüsü aşısı stratejik bir silah olarak kullanılıyor
 
Güney Afrikalı mikrobik ve iltihap hastalıkları uzmanı Dr. Mişel Midin de şöyle diyor: "Amerika Ebola virüsünden ideal bir biyolojik silah olarak yararlanıyor, çünkü bu virüs hızla yayılıyor ve hastaları öldürüyor ve kim aşısına sahipse, kendi şartlarını başkalarına dayatabiliyor."
 
 
Medya yoluyla önce derin kaygı oluşturuluyor sonra da tedavi için gerekli yöntem sunuluyor
 
Sieraleon'da Ebola hastalığı ile mücadele için kurulan bir kampta görev yapan Dr. John Perisle de Amerika'nın Zimp firmasının Ebola aşısının gayri resmi olan örneğini ürettiğini belirterek, Amerikan medyası geniş propagandaları ile ilkin Ebola virüsü hakkında derin kaygı yaratıyor ve ardından tedavisi için gerekli yöntemi sunuyor. Bu durum kuş gribinde de yaşandı. Bu, Amerikalıların insanlık dışı ve ahlaki olmayan yöntemidir ve uluslararası camia da bu konuda susmuştur.
 
Amerikalı uzman Dr. Boil de bir demecinde Ebolanın uzmanların belirttiği üzere Afrika'da bir sağlık krizinin sonucu olup olmadığı sorusuna verdiği cevapta şöyle diyor: "Bu kesinlikle doğru değildir. Bu sadece bir propagandadır. Bizim araştırmalarımıza göre bu, bir biyolojik savaşın sonucudur ve Amerika'nın Batı Afrika kıyılarındaki laboratuvarlarında başlatılmıştır. Bence bu laboratuvarlar Ebolanın çıkış noktasıdır."
 
 
İRİB
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar