488x-1.jpg

Erdoğan’ın Rus ruleti

Erdoğan Türkiye’ye karşı saldırı halinde olmayan bir Rus savaş uçağının vurulmasının emrini vererek, AKP’ye yeniden ihtiyaç doğuracak ve inisiyatif aralığı açacak bir NATO-Rusya gerilimi yaratmaya yönelik tehlikeli bir denemede bulundu

4 Aralık 2015 Cuma
Türkiye, 24 Kasım 2015 tarihinde, Suriye sınırında bir Rus SU-24 savaş uçağı düşürdü.
 
Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarı, “Türkiye'nin kara ve hava sınırlarının korunması” gerekçesiyle Türkiye'ye karşı saldırı halinde olmayan bir Rus savaş uçağının vurulmasının emrini vererek, AKP'ye yeniden ihtiyaç doğuracak ve inisiyatif aralığı açacak bir NATO-Rusya gerilimi yaratmaya yönelik tehlikeli bir denemede bulundu.
 
Suriye'de çeşitli noktalardaki cihatçı çetelere yönelik operasyonların ardından Lazkiye'deki üssüne dönerken vurulan Rus uçağında, havadaki başka bir savaş uçağına tehdit oluşturacak havadan havaya füzeler yoktu. Uçaktan paraşütle atlayan iki Rus pilot, AKP destekli cihatçı çeteler tarafından havadayken tarandı, bu olayın görüntüleri sosyal medyada paylaşıldı ve yetmezmiş gibi arama-kurtarma faaliyeti için alçaktan uçan Mi-8 tipi bir Rus helikopteri de cihatçı çeteler tarafından ABD yapımı TOW anti-tank füzesiyle vuruldu. Günün sonunda paraşütle atlayan Rus pilotlarından Oleg Peşkov ve arama-kurtarma çalışmalarında yer alan Rus deniz piyadesi Aleksandır Poziniç cihatçı çeteler tarafından öldürüldü.
 
24 Kasım'ın arka planı ve “Türkmen Dağı”
 
ABD'nin Rusya ve İran ile sahada anlaşması karşısında Suriye sahasından ekonomik, politik ve askeri anlamda bütünüyle tasfiye riskiyle karşı karşıya kalan AKP, dünyanın en büyük 2. askeri gücü olan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyesi Rusya'nın uçağını düşürdü. Bu 1949'da kurulan NATO tarihinde bir ilkti.
 
Bu sürecin arka planını on günlük bir periyotta özetlemek mümkün:
 
AKP iktidarı, Avusturya'nın başkenti Viyana'da 14 Kasım'da gerçekleşen Suriye görüşmelerinde “6 ayda geçiş hükümeti, 18 ayda seçim” şeklindeki takvim uzlaşmasının ardından pasif bir konuma itildi.
 
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 16 Kasım'da Antalya'da düzenlenen G20 Zirvesi'nde “IŞİD, 40 ülkeden finansal destek alıyor. Bunlar arasında G20 üyeleri de var” dedi. IŞİD'in petrol ticaretine dikkat çeken Putin örtük bir şekilde AKP'yi tehdit etti.
 
19 Kasım'da Rusya'nın hava desteğiyle Suriye ordusu Lazkiye'nin kuzey kırsalında askeri operasyonlar başlattı. Türkiye'de “Türkmen Dağı” şeklinde sunulan bu bölgeler, Hatay'a komşu ve AKP'nin silahtan mühimmata, topçu desteğinden sağlık hizmetine her türlü desteği açıktan sunduğu cihatçı çetelerin kontrolünde.
 
Suriye'de Cebel Aleviyyun (Alevi Dağları) ve Cebel Ekrad (Kürt Dağları) olarak bilinen bu bölgelerde aktif olan cihatçı çeteler şunlar: El Kaide'nin Suriye kolu Nusra Cephesi, El Kaide çizgisinde olan Ahrar'uş Şam, Uygur Türklerinin yer aldığı Türkistan İslam Partisi, Faslı cihatçılardan oluşan Şam El İslam Hareketi, Müslim Şişani'nin komutanlığındaki Cund'uş Şam ve Ebu Musa Şişani'nin komutanlığındaki Ensar'uş Şam adlı Çeçenlerin oluşturduğu gruplar ile içerisinde Türkiyeli ülkücü faşist çetelerin de yer aldığı 2. Sahil Tümeni ve Sultan Abdülhamid Han Tugayı. Bunların tamamı bölgedeki varlıklarını AKP desteğine borçlu.
 
Rusya'nın hava devriyesi ile Türkiye sınır hattı boyunca hızlı bir şekilde ilerleyen Suriye ordusu karşısında sıkışan cihatçı çeteler bir müddet AKP'den umdukları desteği bulamadı. Cihatçı çetelere ana akım medya ve sosyal medya üzerinden propaganda desteği (Topraklarını savunan Türkmen savaşçılar yalanı), yaralanan çetecilere sağlık hizmeti ve gıda desteği sunuldu. Ancak buna karşın cihatçılar çektikleri videolarla AKP'ye “sadece silahınıza ihtiyacımız var” mesajı gönderdi.
 
22 Kasım'a gelindiğinde ise Suriye ordusu bölgede stratejik öneme sahip Kızıldağ'ı kontrol altına aldı. Bu gelişme ana akım medyada “Türkmen Dağı” düştü şeklinde yer aldı. Aralarında Suriye'ye giden çetecilerin de yer aldığı gerici ve faşist gruplar Türkiye'deki Rusya Konsolosluğu önüne yürüdü.
 
Suriye'ye en önemli geçiş noktalarından birini yitirmek üzere olan AKP, El Kaideci alt-taşeronlarına can simidi atabilmek için “Türkmenlere yardım ediyoruz” demagojisi eşliğinde o tehlikeli denemeye hazırdı artık.
 
24 Kasım'da canlı yayın araçları sınırın sıfır noktasında hazır kıta bekliyordu. TSK'ya bağlı F-16'lar ise havadaydı. Ve Rus uçağının düşürülmesi televizyonlarda tekbir sesleriyle yayımlandı. Hatta uçağın düşürülmesinin ardından Türkiyeli “bir grup” gazeteci, Hatay Valiliği'nin koordinasyonunda Lazkiye kırsalına götürülerek burada cihatçı çetelerle görüştü. Türkiye ve dünya basınına “Türkmen komutan” diye açıklama yapan kişi Elazığlı ülkücü faşist Alpaslan Çelik'ti.
 
Ne umdu ne buldu?
 
24 Kasım'da Anadolu Ajansı'na (AA) sıcağı sıcağına açıklama yapan Cumhurbaşkanlığı kaynakları, Türkiye'nin hava sahasını ihlal ettiği ve uyarılara da aldırmadığı için angajman kuralları çerçevesinde SU-24 tipi bir Rus uçağının düşürüldüğünü ifade etti. Bu açıklama Saray'ın kimi ve neyi vurduğunu bildiğini açıkça gösteriyordu. Ancak daha sonra TSK tarafından yapılan açıklamada uçak için “milliyeti belli olmayan” ifadesi kullanıldı. Söz konusu AA haberi hemen kaldırılırken, olaya ilişkin açıklamalarında Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu tarafından da uçak için “aidiyeti belli olmayan” gibi benzer ifadeler kullanıldı.
 
Rusya tarafında ise ilk büyük tepki Putin'den geldi. Türkiye'nin tehlikeli denemesine sert tepki gösteren Putin, bunu NATO'yu karşısına almadan, IŞİD karşıtı ortak çıkarlar temelinde yanına çağırarak yapmaya dikkat etti. “Terör işbirlikçileri tarafından sırtımızdan bıçaklandık” diyen Putin, olayın “Türkiye ve Rusya ilişkileri açısından çok ciddi sonuçları olacağını” ifade etti. AKP'nin NATO kartına oynamasına fırsat vermek istemeyen Rus lider, “Türkiye, Rus uçağının düşürülmesinden sonra acilen Rusya ile iletişim kurmak yerine, sanki uçağı Rusya düşürmüş gibi NATO'ya başvurdu. Üstelik biz ABD ile bu tür olayların önlenmesi konusunda anlaşma imzalamıştık. Türkiye de ABD öncülüğündeki koalisyon dahilinde güya terörle mücadele eden ülkelerden biri” dedi. Ayrıca Putin, “NATO'yu IŞİD'in emrine mi sokmak istiyorlar?” diye sordu.
 
Rusya Genelkurmay Başkanlığı da Türkiye ile tüm askeri temaslarını askıya aldığını duyurdu.
 
NATO-ABD AKP için Rusya'yı karşısına almadı
 
ABD Başkan Barack Obama da, “Türkiye'nin hava sahasını koruma hakkı var” diyerek Türkiye'ye arka çıksa da bu desteği Suriye'ye ve Rusya'ya yönelik bir saldırganlığa desteklemeye vardırmayacağını gösterdi.
 
Obama, Rusya'nın da dile getirdiği IŞİD karşıtı işbirliği politikasına devam sinyali verdi: “Türkiye ve Rusya birbirleriyle konuşmalı ve bunun tekrarlanmaması için doğrudan iletişimde olmalı. Bu sorun, Rusya'nın operasyonlarıyla ilgili. Sadece Türkiye değil bir dizi ülkenin desteklediği muhalifleri hedef alıyor. Rusya bizim geniş koalisyonumuzun bir parçası, ‘Rusya'yı istemiyoruz' deme hakkımız yok. Türkiye ve Rusya tansiyonu düşürmeli. Rusya Esad'ı desteklemekten çok IŞİD'le mücadeleye odaklanmalı.”
 
AKP'nin denemesi ters tepti
 
Türkiye'nin, Rus savaş uçağını düşürmesi şu ana kadar birkaç belirgin sonuç doğurdu: NATO-Rusya gerilimi çıkmazken Rusya'nın hareket alanı, IŞİD karşıtı işbirliği içinde inisiyatif aralığı genişledi.
 
AKP 13 yıllık iktidarında Rusya ile kurduğu ekonomik ve ticari ilişkileri, 17 saniyelik ihlal ile ateşe attı. Türkiye'nin nükleerden doğalgaza/elektriğe ciddi bir enerji bağımlılığı içinde olduğu; turizm, inşaat ve gıda ihracatı alanında önemli ekonomik bağlar kurduğu Rusya ile ilişkileri dibe vurdu. Yurttaşlarına Türkiye'ye gitmeme çağrısı yapan Moskova yönetimi, ülkede Türkiyeli işçi çalıştırılmasını, Türkiye'ye turizm paketi satılmasını ve Türkiye'den gelen gıda ürünlerinin alınmasını yasakladı, uçuşları sınırlandırdı, vize serbestisini kaldırdı, kültürel ve akademik ilişkileri sınırlandırdı. Daha ileri yaptırımların da gelebileceği açıklandı. İlerleyen günlerde Gazprom Türk Akımı Projesinin durdurulduğunu açıkladı. Türkiye menşeli şirketlere baskın ve denetimler başladı.
 
Öte yandan Rusya asıl adımları askeri alanda attı. Rusya Savunma Bakanlığı, 25 Kasım'da, SU-24 uçağı olayına yanıt olarak acil önlemler aldı. Moskova kruvazörü Lazkiye kıyılarına konuşlandırıldı. Kruvazörün erken uyarı ve hava savunma sistemlerinin Suriye'deki Rus hava güçlerinin korunmasını sağlayacağı ve “Rusya'ya potansiyel tehlike oluşturan bütün hedefleri vurmaya hazır olacağı” belirtildi.
 
26 Kasım'da Lazkiye'deki Hmeymim (Ceble) Rus Hava Üssü'ne S-400 füze savunma sistemi yerleştirildi. Böylece AKP'nin Şam yönetimine karşı istediği “uçuşa yasak bölge” fiilen Türkiye'ye uygulanmış oldu.
 
Rusya'nın S-400 hamlesi; yalnız Türkiye için değil, diğer bölge ülkeleri ve Suriye hava sahasını kullanan ABD öncülüğündeki koalisyon ülkeleri için de tehdit oluşturuyor. Ancak Rus uçağının NATO üyesi Türkiye tarafından düşürülmesi Moskova'nın elini güçlendirdi ve bu durum ABD öncülüğündeki koalisyonun S-400'lere (şimdilik) ses çıkarmamasına neden oldu.
 
Rusya ittifakları genişletiyor
 
Moskova, AKP'nin oyun bozanlığı nedeniyle mevcut uluslararası ortaklıklarda oluşan belirsizliği de kendi lehine çevirdi. Bugüne kadar AKP'nin Suriye siyasetini en yakın desteği sunan ülkelerden ikisi, Ürdün ve Fransa Rusya'yla işbirliğine yöneldi.
 
Uçağın vurulduğu gün Rusya'nın Soçi kentinde Ürdün Kralı Abdullah ile bir araya gelen Putin, iki ülkenin “terörle mücadelede güçlerini birleştireceğini” açıkladı.
 
26 Kasım'da Putin ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Suriye'deki hedeflere ilişkin bilgi paylaşma ve “sadece teröristleri” vurma konusunda anlaştı. Putin, IŞİD'le mücadele eden ABD öncülüğündeki koalisyonla “işbirliğine hazır” olduklarını belirtti. Hemen akabinde Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius da ilk kez Suriye'de bir kara harekatını desteklediklerini ve bu harekatı yapacak güçler içinde Suriye ordusunun da bulunabileceğini açıkladı.
 
Rusya Suriye'de AKP'nin can damarlarını vuruyor
 
Moskova yönetimi, bir yandan uluslararası ortaklıklar zemininde Türkiye'yi yalıtmak için çalışırken bir yandan da AKP'nin sahadaki askeri ve ticari ortaklarına hava saldırıları düzenledi. Rusya bu şekilde, Türkiye'nin 10 km'lik angajman derinliğini defalarca hiçe saydı ve AKP destekli cihatçı çeteler doğrudan hedef aldı.
 
Rus savaş uçakları 25 Kasım'da, Kilis'in karşısında bulunan MİT'in güdümündeki çetelerin kontrolündeki Azez kasabasında “yardım” taşıyan TIR'ları vurdu. 26 Kasım'da, Hatay'a 10 kilometre uzaklıktaki Sarmada kasabasına hava saldırısı düzenledi. Bab El Hava Sınır Kapısı'nın çok yakınında bulunan bu kasaba Nusra çetelerinin kontrolünde ve Reyhanlı-Halep yolunun üzerinde bulunuyor. 27 Kasım'da ise Nusra çetelerinin İdlip'teki önemli üslerinden olan ve Halep-Şam karayolu (M5) üzerinde bulunan Maarat el Numan'a hava saldırısı düzenledi. 28 Kasım'da da Hatay'ın karşısında bulunan ve Nusra kontrolünde olan Dana kasabasındaki TIR'lar vuruldu. Rusya ayrıca 30 Eylül'den bu yana IŞİD'e ait 1000 petrol tankerini vurduklarını açıkladı.
 
2 Aralık'ta IŞİD'in finansal kaynaklarına dair bir toplantı düzenleyen Rusya Savunma Bakanlığı, “Suriye'den yasadışı şekilde satılan petrolün ana güzergâhı Türkiye” dedi. Rusya'nın ellerindeki verilere göre bu ticarete Erdoğan ve ailesinin de dahil olduğu iddia edildi. Buna karşılık Erdoğan'ın verdiği tepki “ispatlasınlar istifa ederim, ama ispatlamazsa Putin de edecek mi” sözünün ötesine geçemedi.
 
Moskova yönetimi bu çıkışıyla, Erdoğan ve AKP iktidarının doğrudan hedeflerinde olduğunu bir kez daha yinelemiş oldu. Rusya lideri Putin de 3 Aralık günü yaptığı konuşmada Türkiye halkını, pilotlarını öldüren ve IŞİD ile işbirliği yapan Türkiye yönetimiyle bir tutmadıklarını, AKP iktidarının ise pişman olacağını söyledi. Aynı gün, “Rusya ile diyalog yoluyla bu sorunu, hatta krizi çözeriz” diyerek Belgrad'a giden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve burada Rus mevkidaşı Lavrov ile görüştü, sorunu çözemedi.
 
Moskova yönetimi bugüne kadar yaptığı açıklamalarda Türkiye'ye karşı elindeki bütün kozları oynamadığı, bir pazarlık payı bıraktığı gibi AKP'nin bu yaptıklarının bedelini uzun vadede ödeyeceği mesajını da verdi. İlk günkü tartışmalı harita ve görüntülere ek olarak yeni belgeler açıklanabilir, yeni yaptırımlar gelebilir ancak en önemlisi Rusya Rojava'ya stratejik bir destek verebilir. AKP'nin uzun vadede yaşayacağı en büyük kayıp Suriye sınırının, Cerablus-Azez hattını da kapsayacak şekilde toprak sürekliliğini sağlamış bir Kürdistan sınırına dönüşecek olmasıdır. Afrin'e saldıran AKP destekli cihatçıları hedef alan Rus hava saldırıları bu yönde sembolik bir jesttir.
 
Sonuç olarak Rus savaş uçağının düşürüldüğü 24 Kasım'la başlayan ve son on gündür yaşanan baş döndürücü gelişmelere bakıldığında, AKP'nin uçak krizi yaratarak oynadığı Rus ruletinde Moskova'nın dostluğunu kaybedip düşmanlığını kazanmanın yanı sıra Suriye'ye ilişkin bütün kozlarını kaybettiği görülüyor.
 
 
 
Vecih Cuzdan
Sendika.org
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar