enerji-finans.jpg

Uyurgezer adımlarla büyük bir savaşa doğru

Büyük güçler savaşa hazırlanıyor ve bunun savaşa karşı savunmada en iyi yol olduğunu düşünüyorlar. Bu karşılıklı yırtıcılık silahlı çatışmaya gidecek mi?

10 Eylül 2016 Cumartesi
Askeri avantajını kaybeden Batı korku içinde
 
ABD başkanlık yarışı zirve noktasına yaklaşır ve Avrupalı yetkililer İngiltere'nin AB'den çıkış oylamasının etkileri üzerine kafa yorarken, kamuoyunda güvenlikle ilgili tartışmalar büyük oranda uluslararası terörle mücadele stratejilerine daralmış durumda. Hem Hillary Clinton hem de Donald Trump, seçmenleri, bu mücadelede kendisinin daha üstün vasıflara sahip olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Avrupalı liderlerse ülke savunmalarını içerde yetişmiş aşırılıkçılara karşı güçlendirme telaşındalar. Ancak haberleri ve siyasal alanı terör gündemi doldursa da, bu konu generallerin, amirallerin ve savunma bakanlarının sohbetlerinde ikinci sırada. İlgilerini çeken şey düşük seviyeli çatışma değil, ‘büyük savaşlar' – Rusya ve Çin gibi rakip büyük güçlerle geniş çaplı, üst düzey çatışma. Uzun zamandır ihtimal dışı tutulan bu tür büyük çaplı çatışmalar, önlemek ve gerekirse bu gibi angajmanlarda üstün gelmek için acil adımların gerektiğini iddia eden batılı askeri stratejistler tarafından artık ‘olası' görülüyor.
 
Medyanın göz ardı ettiği bu gelişmenin, ikisi de bir çarpışma beklentisi ile diğerine bakan Rusya ve Batı arasında yükselen gerilim başta olmak üzere, ciddi sonuçları var. Daha da endişe verici olanı, birçok politikacının, sadece savaşın ihtimal dahilinde olduğuna değil her an patlak verebileceğine de inanması – tarihsel olarak, diplomatik çözümler mümkün olabilecekken askeri yanıtlara zemin hazırlamış bir bakış açısı.
 
Bu düşüncenin kökenleri üst düzey askeri yetkililerin raporlarında ve yorumlarında görülebilir (genellikle meslek içi toplantılarda ve konferanslarda). ABD Ulusal Savunma Üniversitesi'nin bir kolu olan Ulusal Strateji Çalışmaları Enstitüsü (INSS) tarafından 2015'te düzenlenen bir atölyedeki görüşleri özetleyen bir raporda, ‘Rusya yıllardır Brüksel ve Washington'da savunma planlamasının odağını oluşturmuyordu' ama ‘öngörülebilir gelecek açısından bu artık değişmiş durumda,' deniliyor. Rapor, Rusya'nın Kırım ve doğu Ukrayna'daki saldırganlığının sonucu olarak, birçok savunma uzmanının ‘artık bir savaş olasılığının akla yatkın hale geldiğini düşündüğünü' ve bunun, ‘savunma planlayıcılarının Moskova ile karşı karşıya gelme ve çatışma olasılığına yeniden odaklanmak gerektiğini kabul etmesine' neden olduğunu söylüyor (1).
 
 
‘Büyük güçler rekabetine geri dönüş'
 
Böylesi bir çatışmanın – büyük ihtimalle yüksek teknolojili konvansiyonel silahlarla – yaşanması en muhtemel yer NATO'nun Polonya ve Baltık devletlerini kapsayan doğu cephesi. Ama bu planlayıcılar bu çatışmanın aynı zamanda İskandinavya ve Karadeniz bölgesini de kapsayabileceğini ve nükleer alanına da sıçrayabileceğini varsayıyor. Bu nedenle ABD ve Avrupalı stratejistler Batı'nın tüm bu bölgelerdeki askeri kapasitesinin artırılması ve NATO'nun taktik nükleer seçeneklerinin kredibilitesinin yükseltilmesine dönük hamleler yapılması çağrısında bulunuyor (2). NATO Review dergisindeki son makalelerden biri, doğu cephesinde bir Rus atılımına karşı (ve böyle bir muhtemel saldırıyı caydırmak adına) NATO komutanlarının hangi noktada nükleer saldırı emri verebileceği konusunda Rusların aklını karıştırmak için, gelecekteki NATO askeri tatbikatlarına nükleer özellikli savaş uçaklarının daha fazla dahil edilmesini öneriyor (3).
 
Bu düşünce şekli, yakın zamana dek askeri akademiler ve düşünce tankları ile sınırlı olmasına rağmen, artık hükümet politikasını ciddi ve alarm verici derecede şekillendirmeye başladı. Bunu yeni ABD savunma bütçesinde, Temmuz'daki NATO zirvesinde alınan kararlarda ve İngiltere'nin Temmuz ayında aldığı Trident Nükleer Silah Programını yenileme kararında görebiliriz.
 
ABD savunma bakanı Ash Carter, yeni bütçenin ‘Savunma Bakanlığı için önemli bir dönüm noktası olduğunu' söyledi. Carter'a göre bakanlık, son yıllarda ‘büyük çaplı ayaklanma karşıtı operasyonlara' odaklanmış olsa da, artık muhtemelen Rusya veya Çin gibi bir ‘üst düzey düşmanla' toptan savaşı içeren ‘büyük güçler rekabetine geri dönüşe' hazırlanmak zorunda. Carter, bazı ABD avantajlarını etkisiz hale getirebilecek gelişmiş silahlara sahip bu ülkelerin ‘en baskın rakipler' olduğunu söylüyor. Bu meydan okumanın üstesinden gelmek için ‘gelişmiş bir saldırgan güce, onu provokatif eylemlere girişmekten caydıracak veya bunu yaparsa derin şekilde pişmanlık duymasını sağlayacak kadar yüksek bedeller ödetme kabiliyetine sahip olmalıyız ve olduğumuzu da göstermeliyiz' diyor (4).
 
Kısa vadede bu, ABD'nin doğu Avrupa'daki NATO pozisyonlarına muhtemel bir Rus saldırısına karşı kapasitesini güçlendirmek için acil eylem gerektiriyor. Avrupa Güvence İnisiyatifi kapsamında Pentagon, Avrupa'ya ekstra zırhlı muharebe tugayı konuşlandırmak ve başka bir tugay için de silah ve ekipmanları yeniden konumlandırmak için 2017 mali yılında 3,4 milyar dolar harcayacak. ABD'nin gücünü uzun vadede artırmak için, üst seviyedeki bir düşmanı yenmek için gereken gelişmiş savaş uçağı, gemiler ve denizaltılar gibi yüksek teknolojili konvansiyonel silahlara daha yüksek bir ABD harcaması olacak. Carter, bunların yanı sıra ‘bütçenin nükleer caydırıcılıklarını modernize etmeye de yatırım yaptığını' not ediyor (5). Soğuk Savaş'ın yankısını duymamak zor.
 
NATO devlet ve hükümet başkanları tarafından 9 Temmuz'da Varşova'da kabul edilen bildiri de bu dönemi hatırlatıyor (6). Brexit referandumunun birkaç gün sonrasına denk gelen NATO zirvesi, Avrupa'da bir düzensizliğe dair kaygıları Rus karşıtı yüksek bir vurguyla bastırdı. ‘Rusya'nın son faaliyetleri ve politikaları istikrar ve güvenliği azalttı, belirsizliği artırdı ve güvenlik ortamını değiştirdi,' diyor bildiri. Sonuç olarak, NATO'nun ‘siyasi diyaloga' açık olmayı sürdürdüğü ama Rusya ile ‘tüm pratik sivil ve askeri işbirliğini' askıya almakla kapmayıp ‘caydırıcılık ve savunma pozisyonunu' da geliştirecek adımlar atması gerektiği belirtiliyor (7).
 
Bu kararlılığı hayata geçirme konusunda zirvede atılan adımlardan en önemlisi, Polonya'da ve üç Baltık cumhuriyetinde, ABD, İngiltere, Kanada ve Almanya arasında her birinin bir birliğin liderliğini alacağı şekilde dönüşümlü olarak çok uluslu muharebe taburları konuşlandırmak. Bu konuşlanmalar dikkat çekici çünkü NATO güçlerinin eski Sovyetler Birliği topraklarındaki ilk yarı-daimi garnizonunu temsil ediyorlar ve Baltık bölgesinde Rus güçleri ile herhangi bir karşılaşmanın tam ölçekli (muhtemelen nükleer) bir savaşı tetikleyebileceğini ima ediyorlar.
 
Nükleer tırmanışın batılı liderlerin zihninde halen çok geçerli bir değerlendirme olduğu, NATO zirvesinin kısa bir süre sonrasında, İngiltere'nin yeni başbakanı Theresa May'in göreve gelmesi ardından 18 Temmuz tarihli ilk önemli parlamento oturumunda Trident Nükleer Silah Programını muhafaza etmek ve geliştirmek için yapılan oylamayı kazanması ile netleşti. ‘Nükleer tehdit ortadan kalkmadı, aksine arttı' dedi parlamentoya (8). Bu temelde, Britanya yasama üyelerinden, Birleşik Krallık'ın füze taşıma kapasiteli denizaltı filosunu muhafaza ve modernize etmek için çok yıllık 41 milyar pound (53 milyar dolar) değerindeki bir planı onaylamalarını istedi.
 
 
Başkalarının hamlelerini analiz etme
 
Üst düzey bir düşmana karşı büyük bir savaşa hazırlanma ihtiyacını açıklarken, ABD ve Avrupalı analistler genellikle Rusya'nın Ukrayna'daki saldırganlığını ve Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki maceracılığını işaret ediyorlar (9). Batının askeri hamlelerinin, başkalarının provokasyonlarına arzu edilmeyen ancak gerekli bir reaksiyon olduğunu iddia ediyorlar. Ama üst düzey liderlerin bu düşüncesinin altını kazıdığınızda farklı bir resim ortaya çıkıyor. Bu tartışmaya hakim olan, dünyanın ciddi şekilde değiştiğine ve bir zamanlar Batı'nın sahip olduğu stratejik avantajların, diğer güçlerin artan şekilde askeri ve jeopolitik üstünlük kazanmaları ile birlikte ellerinden kayıp gittiğine dair bulaşıcı bir endişe. Bu yeni dönemde – Carter'a göre ‘yenilenmiş bir büyük güçler rekabeti dönemi' – rakip güçlerin askeri kapasitesi giderek daha yetkinleşirken, ABD ordusu artık bir zamanlar olduğu kadar zorlu görünmüyor olabilir.
 
Rusya'nın Kırım ve doğu Ukrayna'daki hamlelerinden söz ederken batılı analistler Rus müdahalesinin yasadışılığına vurgu yapıyorlar. Ama gerçek kaygıları Rusların son on yıllarda gelişmiş askeri kapasiteye yaptığı yatırımın meyve veriyor olması. Batılı gözlemciler Rus güçlerinin Çeçenistan ve Güney Osetya'daki savaşlarda vasat altı olduğunu değerlendirirken, Kırım ve Suriye'ye konuşlandırılan Rus güçlerinin ise iyi donanımlı ve yüksek kalitede olduğuna inanıyor. ‘Rusya efektif güç kullanımı kapasitesini geliştirmede kayda değer aşama kaydetti,' diyor INSS raporu.
 
Batılı gözlemciler ayrıca, Çin ordusunun artan gücünden ve etkililiğinden de bahsediyorlar. Çin'in Güney Çin Denizi'nde deniz seviyesindeki resifleri ve mercan kayalıklarını ciddi askeri tesisatlar barındırabilecek adalara dönüştürme becerisi, bölgeyi uzun süredir bir Amerikan gölü olarak gören ABD askeri makamlarını şaşırttı ve alarma geçirdi. ABD bölgede halen hava ve deniz üstünlüğünü sürdürse de, bu cesur hamleler Çin'in ciddi bir askeri rakip ve artan bir gelecek tehlikesi olduğunu gösteriyor.
 
Bu şartlar altında stratejistler ABD'nin olası tüm rakipleri üzerinde onlarca yıl sürdüğü ciddi askeri avantajı geri kazanmasını sağlayacak ve bu rakiplerin uluslararası sisteme kendi isteklerini dayatmasını ve hayati önemdeki ABD çıkarlarının altını oymasını engelleyecek bir kapasite edinmesinden başka seçenek görmüyorlar. Ve bu, üst düzey düşmanı yenilgiye uğratmak için gerekli süper sofistike silahlara müsrif harcamaları meşrulaştıran büyük savaş tehditlerinin vurgulanması anlamına geliyor.
 
Carter'ın Şubat ayındaki 583 milyar dolarlık ABD savunma bütçesinin 71,4 milyar doları yeni ve gelişmiş silahları araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ayrılacak – bu rakam, birkaçı dışında bırakıldığında dünyadaki tüm savunma bütçelerinin toplamından büyük. ‘Diğer ulusların, hassas güdümlü mühimmatlar, hayalet uçaklar, siber ve uzay gibi alanlarda on yıllardır sahip olduğumuz avantajları yakalamayıp geçmeye çalıştığı değişen bir dünyada, gelecek tehditlerin bir adım önünde kalmak için bunu yapmak zorundayız,' diyor Carter (10).
 
 
Gelişmiş silahlara yapılan harcamalar
 
Bu araştırma faaliyetlerinin yanında, Rus ve Çin savunma sistemlerini aşmak ve Baltık ve batı Pasifik gibi olası çatışma alanlarında ABD askeri kapasitesini güçlendirmek için amaçlanan gelişmiş silahların edinimine muazzam paralar harcanacak. Termonükleer silah taşıma kapasitesine sahip bir hayalet uçak olan ve Rusya'nın üst düzey savunmalı hava sahasına sızmak için tasarlanan B-21 Uzun Menzilli Taarruz Uçaklarının geliştirilmesine ilk aşamada önümüzdeki beş yıl boyunca yaklaşık 12 milyar dolar harcanacak (11). Çin'in Pasifik'teki kazanımlarına karşı ise, Pentagon ilave Virginia-sınıfı denizaltılar ve Burke-sınıfı güdümlü füze destroyerleri alacak ve Yüksek İrtifa Terminal Alan Savunması (THAAD) sisteminin – Kuzey Kore'den gelecek saldırılara karşı savunma amaçlı ama Çin füzelerini de indirebilecek bir füze savar sistem – Güney Kore'ye konuşlandırılmasına başlayacak.
 
Başkan Clinton veya Trump, askeri politikaya kendi damgasını basacaktır. Ama seçimi hangisi kazanırsa kazansın, Rusya ve/veya Çin ile büyük bir çatışma için planlamaya dönük mevcut vurgunun ortadan kalkması muhtemel görünmüyor. Clinton kendisini Trump'tan daha güvenilir ve Obama'dan daha şahin gören birçok neo-conun desteğini halihazırda almış durumda. Trump birçok kez ABD'nin ‘bitik' askeri kapasitesini yeniden ayağa kaldırma kararlılığını belirtti ve kilit noktadaki dış politika danışmanlıklarına eski generalleri seçti. Büyük oranda IŞİD ile mücadeleye odaklandı ve ‘ülkemiz Rusya ile geçinirse bu harika olur' dedi. Öte yandan, Çin'in ‘Güney Çin Denizi'ndeki askeri yığınağına' dair endişelerini de belirtti ve yeni silah sistemlerine Obama'nın veya yönetimdeyken Clinton'ın yaptığından daha fazla yatırım yapılması ihtiyacını vurguladı (12).
 
Doğu Avrupa ve Güney Çin Denizi gibi çekişmenin yüksek olduğu alanlarda askeri güç gösterilerinin, kazara, yanlış hesaplamaya dayalı veya istenmeyen tırmanışlar açısından bir risk yaratacak şekilde, “yeni normal” haline geleceğini beklemeli miyiz? Hem ABD hem de Rusya ve Çin bu alanlara daha fazla güç konuşlandıracaklarının, buralarda daha sık ve ayrıntılı askeri tatbikatlar yürüteceklerinin işaretini verdiler. Bu tatbikatlardan biri, büyük güçler arasında tam ölçekli bir savaşa giden kontrolsüz bir olaylar zincirine zemin hazırlayacak şekilde, kazara bir çatışmaya sebep olabilir mi?
 
Uluslararası ilişkilerin giderek artan şekilde militarizasyonunun eşit derecede tehlikeli bir başka sonucu, büyük güçlerin çekişmeleri müzakere masasından ziyade askeri eylem tehdidi ile çözmeye daha eğilimli hale gelmesi. Bunun örneği yok değil: Christopher Clark'ın The Sleepwalkers ve birinci dünya savaşı öncesine dair diğer anlatımları, Avrupalı liderlerin, askeri yetkililerce, kitlesel kıyımların başlangıcını hızlandıracak şekilde, hakaret algılarına diplomatik yanıtlar yerine silahı tercih etmeye nasıl teşvik edildiğinin örneklerini veriyor.
 
Batıdaki askeri düşünürler büyük savaş yaklaşımını dikkat çekici bir coşkuyla benimsiyor ama bu olasılığın Rusya ve Çin'de de güçlü savunucuları var – her iki taraftaki eylemler askeri düşünürler tarafından öne sürülen argümanları güçlendirme eğiliminde. Sorunun Doğu veya Batı olmadığı açık, daha ziyade büyük güçler arasında tam ölçekli bir savaşın tamamen mümkün olduğuna ve acil askeri hazırlık gerektirdiğine dair ortak varsayım. İstenmeyen tırmanışlar yaşanması riskini ortadan kaldırmak, ancak bu varsayımı reddederek – bu gibi hazırlıkların, çatışmaları caydırmaktan ziyade patlak vermesine zemin hazırladığını göstererek – ve diğer acil tehlikeleri aşmada başarı şansını artırarak mümkün olabilir.
 
 
Michael T. Klare
mondediplo.com
Çev: Serap
Dünyadan Çeviri
 
--------------------------------------------------------
(1) Paul Bernstein, ‘Putin's Russia and US Defence Strategy' [Putin'in Rusya'sı ve ABD Savunma Stratejisi] (PDF), Workshop Report [Atölye Raporu], Institute for National Strategic Studies (INSS), National Defence University (NDU), 19-20 Ağustos 2015.
 
(2) Bkz. Alexander Mattelaer, ‘The NATO Warsaw Summit: How to Strengthen Alliance Cohesion [NATO Varşova Zirvesi: İttifakın Uyumu Nasıl Güçlendirilir] (PDF)', Strategic Forum, INSS/NDU, Haziran 2016.
 
(3) Camille Grand, ‘Nuclear deterrence and the Alliance in the 21st' [Nükleer caydırıcılık ve 21. yüzyılda NATO], NATO Review, 2016.
 
(4) ABD Savunma Bakanlığı, ‘Remarks by Secretary Carter on the Budget at the Economic Club of Washington, DC' [Bakan Carter'ın Bütçe Konuşması], 2 Şubat 2016.
 
(5) Savunma Bakanı Ash Carter, ‘Submitted Statement — Senate Appropriations Committee — Defence (FY 2017 Budget Request)' [Senato Ödenek Komitesine Gönderilen Beyan, 2017 Mali Bütçe Talebi], 27 Nisan 2016.
 
(6) Bkz. Serge Halimi, ‘Provoking Russia' [Rusya'yı Provoke Etmek], Le Monde diplomatique, İngilizce sürüm, Ağustos 2016.
 
(7) NATO, ‘Warsaw Summit Communiqué' [Varşova Zirvesi Bildirisi], Varşova, 9 Temmuz 2016.
 
(8) Alıntı Stephen Castle tarafından, ‘Britain's New Leader Wins Votes to Renew Nuclear Program' [Britanya'nın Yeni Lideri Nükleer Programı Yenileme Oylamasında Kazandı], The New York Times, 19 Temmuz 2016.
 
(9) Bkz. Didier Cormorand, ‘For a fistful of rocks', Le Monde diplomatique, Temmuz 2016.
 
(10) ABD Savunma Bakanlığı, [Bakan Carter'ın Bütçe Konuşması], 2 Şubat 2016.
 
(11) Savunma Bakanı Ash Carter, [Senato Ödenek Komitesine Gönderilen Beyan, 2017 Mali Bütçe Talebi], 27 Nisan 2016.
 
(12) Maggie Haberman ve David E Sanger, ‘Donald Trump expounds on his foreign policy views' [Donald Trump dış politikaya dair görüşlerini açıklıyor], The New York Times, 26 Mart 2016.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar