1019879565.jpg

Türkiye ve İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırıları

Türkiye'nin Suriye politikası ile ilgili, yaşadığı darbe girişimi ile birlikte değişime gideceği şeklinde oluşan beklenti gerçekçi mi? Galiba bu beklentinin çok da gerçekçi olmadığı artık daha netleşiyor. Böylece Türkiye'nin yaşadığı darbe sırasında ortaya koyduğu 'Batı karşıtı duruşun' gerçekliği de test edilmiş olacak.

14 Eylül 2016 Çarşamba
İNTİZAR - Türkiye'nin Cerablus operasyonu konuyu takip edenlerin kafasında bir takım cevapsız veya cevabı kolayca verilemeyen soruların oluşmasına sebebiyet vermişti. Zira Türkiye Suriye krizindeki denklemde; 15 Temmuz darbe girişimine kadar; Katar, Suudi Arabistan, İsrail gibi bölgesel aktörler ve onların arkasındaki Ameraka liderliğindeki Batı bloğu ile birlikte yer alıyordu. Darbe girişiminin ardında yine Türkiye'nin aynı takımda yer aldığı ülkelerin olması, denklemde ciddi bir değişimin gerçekleşeceği beklentisini oluşturmuştu. Bu beklenti ile birlikte Türkiye'nin Cerablus operasyonunu bütün çevreler ihtiyatla karşılamak gibi bir pozisyonu tercih ettiler. Fakat görünen o ki; özellikle Türkiye'nin Suriye krizindeki denklemde kendini yeniden konumlandıracağına dair beklentilerin boşa çıkacağı yönünde bir kanaat netleşmeye başladı. Zaten bütün yönleri ile bu mesele değerlendirildiğinde Türkiye'nin Suriye krizinde esastan değişen bir yeni konumlamaya gitmesinin mümkün olamayacağını görmek çok da zor değil.
 
Türkiye'nin Cerablus operasyonuna ilk başta özellikle Direniş Cephesi'nin verdiği resmi tepkinin ihtiyatlılığının yanında bu cephe yayın organlarında bu ihtiyatlılığın önüne geçen, itiraz ve mahküm edici haber ve yazılar yer almıştı. Şimdi ise bu tip haber ve yazıların tonlarının daha da netleşmekte olduğunu görüyoruz. Parstoday'ın bu günkü Türkçe sayfasında iki haber-yorumda da hemen hemen aynı çerçevede yayınlanan yazılar bahsi geçen duruma örneklik teşkil ediyor. Her iki yazı da da İsrail'in Suriye'ye gerçekleştirdiği saldırılar ile Türkiye'nin Cerablus operasyonları arasında direk bir bağ kuruluyor ve bu net bir şekilde ifade ediliyor. Suriye krizinin bir an önce neticelenmesi ve Suriyeliler ile birlikte bölgede yaşayan bütün insanların sükünete ulaşması bekletisi acaba umud edildiği kadar yakın bir zamanda gerçekleşmeyecek mi yoksa? Bu durum; Amerika'da yıl sonunda gerçekleşecek başkanlık seçimi ile birlikte -kim seçilirse seçilsin- dünyada şiddete dönük politikaların artacağı yönündeki beklentiler ile birlikte düşnüldüğünde, bölgenin güvenliğe ve sükünete ulaşacağı beklentisi aslında çok daha uzun bir dönem sonraya mı kalacak sorusunun cevaplarını ürkütücü kılmaya yetiyor.
 
Parstoday'da yayınlanan bu yazılardan imzasız yayınlanan "İsrail'in Suriye'ye yönelik hava saldırıları" başlıklı yazıyı bu çerçevede dikkatinize sunuyoruz...
 
 
İsrail'in Suriye'ye yönelik hava saldırıları
 
İşgal rejimi medyası, İsrail ordusunun, Golan Tepeleri'nde Suriye rejimine ait bazı askeri hedefleri vurduğunu bildirdiler.
 
İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee de yaptığı yazılı açıklamada, Golan Tepeleri'ne Suriye tarafından roket atıldığını iddia ederek tepki olarak, Golan Tepeleri'nin orta kesimlerinde Suriye rejim güçlerine ait askeri alanların vurulduğunu belirtti.
 
Golan Tepeleri'nde daha önce de Suriye'de devam eden iç savaş nedeniyle benzer durumlar yaşanmış, İsrail de çeşitli şekillerde karşılık vermişti. 
 
İşgal rejimi İsrail tarafından işgal edilen Golan tepeleri zengin su kaynakları ile biliniyor. Bölge, 1967'de Suriye, Ürdün ve Mısır'dan oluşan Arap İttifakı ile İsrail arasında yaşanan "Altı Gün Savaşı" sonucunda İsrail tarafından işgal edilmişti. Golan Tepeleri, 1981'de Tel Aviv yönetimi tarafından tek yanlı olarak ilhak edildi.
 
İşgalci Siyonist İsrail savaş uçakları Kunaytra'da Kaide Örgütünün Suriye kolu Nusra Cephesi ve çatısı altındaki terör örgütlere açık ve aleni bir şekilde destek vermektedir.*
 
Siyonist rejim ayrıca kendi nükleer tesislerinin bir bölümünü işgal altında bulundurduğu Golan'da kurmuş ve ve bu bölgede 30'u aşkın Yahudi yerleşim bölgesi oluşturmuştur. BM Güvenlik konseyi şimdiye kadar 242 ve 338 sayılı iki kararname yayınlayarak Golan tepesinin Suriye'nin toprağının bir parçası olup, işgal altında bulunduğu vurgulanmıştır. BM ayrıca iki kararla İsrail'den kayıtsız şartsız olarak kendi askerlerini işgal ettiği Golan'dan çıkarmasını istemiştir.
 
Bu saldırı ardından Suriye dışişleri bakanlığı, BM ve Güvenlik konseyi başkanlarına yazdığı iki ayrı mektupta Siyonist İsrail rejiminin, Suriye topraklarındaki teröristlerin morallerini arttırmak amacıyla Suriye'nin iki bölgesine saldırdığını bildirmiş ve itirazda bulunmuştur.
 
Suriye Dışişleri Bakanlığı'nın söz konusu mektubunda, siyonist İsrail rejimi savaş uçaklarının salı sabahı teröristlere destek vermek amacıyla Suriye ordusunun mevzilerini hedef aldığı ve Suriye uçaksavar birliklerinin de  karşılık verdiği ve İsrail'e ait bir savaş uçağının Kunaytra'da düşürüldüğü ve  bir helikopterin de Şam'ın güneybatısında yer alan Sasa kasabasında vurulduğuna dikkat çekildi.
 
Şimdi ise İsrail'in yayılmacı ve saldırgan tutumunu artırarak sürdürmesi bu rejimin Şam yönetimi aleyhindeki düşmanlığını ortaya koymakta ve son 5 yıl içinde yaşanan Suriye krizinin arkasındaki asıl elin bizzat Amerika ve İsrail olduğunu ortaya koymaktadır.
 
İsrail'in Suriye üzerindeki sultacı ve işgalci hedefleri her zaman ön planda olmuş ve bu rejim bölgede muhtelif krizler yaratmak suretiyle, kendi yayılmacılığı önünde ciddi bir engel olarak gördüğü direnişin ilk hattını her zaman yolu üzerinden kaldırmayı hedeflemiştir. Suriye'de baş gösteren kriz ise bu amaç doğrultusunda İsrail'i altın tepside bir fırsat sunmuş ve kendi baş belası bildiği Suriye yönetimini yok ederek, ABD ve Batı bağımlısı ve kendisiyle işbirliği yapacak bir yönetimin Suriye'de iş başına gelmesi yönünde geniş komplo ve düzenekler içinde olmuştur. Bunun için de İsrail'in sürekli el altından Suriye'deki el kanlı terör örgütlerini desteklemesi ve teröristlerin zorda kaldıkları anlarda ise muhtelif bahanelerle hava saldırıları düzenleyerek Suriye güçlerinin mevziilerini zayıflatıp teröristlere moral kazandırmak istemiştir.
 
Hatta uzmanlar Türkiye'nin Cerablus saldırısını da bu çerçevede değerlendirmekte ve Türkiye'nin de İsrail ile eş zamanlı olarak batı ve kuzey'den Suriye ordusuna baskı yapıp, zor durumdaki terör örgütlerine destek vermek istediklerini belirtmekteler. Bu uzmanlar Türkiye saldırısı ile ilgili Halep'in Suriye ordusu tarafından ablukaya alınması ve Türkiye'nin de desteklediği teröristlerin tamamen dağıtılmanın eşiğine geldiği bir dönemde bu saldırının gerçekleşmesine dikkat çekmekteler. Nitekim Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya ve Amerika liderleri ile yaptığı görüşmelerde Halep'te acil ateşkes ilan edilmesi çağrısını sürekli dile getirmesi de Halep'in Suriye ordusunca kurtarılmasının eşiğinde olması dikkatlerden kaçmamıştır.
 
Şimdi ise İsrail, Suriye sınırlarında kendi saldırgan tutumuna hız vererek Golan'da Suriye güçlerinin mevzilerin bombalaması aslında Suriye ordusunun dikkatini teröristler üzerinden başka yönlere dağıtmaya yöneliktir.
 
Ancak şimdiye kadar Suriye halkı ve ordusunun iradesi karşısında bu gibi komploların hiç biri başarı elde edememiş ve bundan böyle de başarılı olamayacağı bilinmelidir.
 
 
*Türkiye de Nusra Cephesi'ne İsrail gibi çok açık bir şekilde destek veriyor. (İntizar)
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
      
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar