putin-ve-erdogan-bulusmasijpgKv1JiDYC.jpg

Türk-Rus balayında kırmızı hattan ötesi

Türkiye ile Rusya arasında askerden askere kırmızı hat artık aktif. Ama jeopolitik kırılma noktaları ve Suriye’deki derin farklılıklar ihtiyatlı iyimserliği gerektiriyor.

20 Eylül 2016 Salı
Çok değil bir yıl önce Rus uçağının düşürülmesinin ardından iki tarafın medyası “Rusya ile Türkiye arasında en son savaş ne zaman olmuştu ve tekrar savaş çıkarsa ne olur” diye tefrikalara dalmıştı. Her şey çok hızlı gelişiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'e gönderdiği özür mektubuyla başlayan diyalogun askeri ayağı da tamamlandı. Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov 15 Eylül'de Ankara'yı ziyaret ederek Türk mevkidaşı Orgeneral Hulusi Akar ile görüştü.
 
11 yıl sonra ilk kez bir Rus Genelkurmay Başkanı'nın Türkiye'ye gelmesi başlı başına mühim bir gelişme. Suriye savaşına Türkiye'nin müdahale ettiği ve Karadeniz'in kontrolü üzerinde restleşmelerin yaşandığı bir dönemde böyle bir ziyaret daha da kritik hale geldi. Her iki tarafın resmi açıklamaları baldan daha tatlı.
 
Rusya Savunma Bakanlığı'nın açıklaması olumlu: “Görüşme, tarafların Suriye'deki mevcut duruma ve ateşkes rejimini desteklemek için gereken tedbirlere ilişkin değerlendirmeleri yakınlaştırma fırsatını sağladı."
 
Türk tarafı da görünüşte ziyadesiyle memnun. Ziyaretten çıkan sonuca dair Türk askeri kaynaklarının verdiği bilgiler şöyle: “Rusya Federasyonu Genelkurmay Başkanı'nın Türk Genelkurmay Başkanlığı'na 11 yıl sonra gerçekleştirdiği bu ziyaret oldukça olumlu ve verimli geçmiştir… Türkiye'nin Rusya Federasyonu ile askeri kanattaki anlayış birliği bu ziyaretle daha da pekişmiş ve önümüzdeki dönemde daha da olumlu yöndeki gelişmelere kapı açmıştır. Bu olumlu gelişmenin, her iki ülke arasında Orta Doğu'daki diğer sorunlu alanlara da ortak bir bakış açısı getirecek olması bakımından önemli olduğu değerlendirilmektedir. 11 yıl sonra gerçekleşen bu ziyaret, Rusya Federasyonu'nun Türkiye'nin bölgede büyük bir güç oluşuna ve sahip olduğu yeteneklerine verdiği önemin bir işaretidir ve yakın bir gelecekte bunun olumlu yansımalarının olabileceği değerlendirilmektedir. Bu ziyaretin diğer bir önemi de, bölgesel sorunların ancak bölge ülkelerinin kendi aralarında gerçekleştireceği ortak bir inisiyatifle çözüme ulaşabileceği noktasında anlaşmalarıyla sağlanabileceği düşüncesinin yapılan görüşmede hakim olmasıdır.”
 
Geçmişte “Rusya'nın Suriye'de ne işi var?” diye çıkışan Ankara'nın “bölgesel sorunların bölgesel ülkelerin ortak inisiyatifiyle çözülmesi” noktasına gelmesi kayda değer bir kırılma.
 
Türkiye, beş yıldır Suriye yönetimine karşı vekâlet savaşının kurgusunu ABD ile birlikte yapıyor olsa da Rusya'nın onayı olmadan Cerablus ve El Rai'den Suriye'ye giremezdi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın Rusya-Türkiye ilişkilerinde yaşanan olumlu gelişmelerin Suriye'ye de yansıdığını vurgulayıp "İyi ki bu adımı atmışız yoksa bugün Suriye'deki operasyonları yürütmemiz ve oraya yardım göndermemiz mümkün olmayabilirdi" demesi boşuna değil.
 
Ne var ki, iyimserlik havasına rağmen mesele o kadar basit değil. Ruslar, Türkiye'nin Moskova'dan aldığı yeşil ışıkla Suriye'ye girdikten sonra operasyonun kapsamının daha önce üzerinde konuşulan çerçeveyi taştığını düşünüyor. Suriye meselesi iki ülkeyi her an yeniden karşı karşıya getirebilecek boyutlar içeriyor. Nitekim İnterfaks, askeri-diplomatik bir kaynağa dayanarak, Gerasimov'un, Akar'a Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'deki eylemlerinin uluslararası hukuk açısından yasa dışı olduğunu söylediğini aktardı. Habere göre Gerasimov, operasyonun genişletilmesi durumunda bunun siyasi ve askeri riskler doğurabileceği uyarısında bulundu. Bu uyarının, ABD Başkanı Barack Obama'nın Erdoğan'a Rakka'ya yönelik ortak operasyon önermesinin ardından gelmesi önemli.
 
Türk kaynaklara göre ise Gerasimov Türkiye'nin operasyonu ne zaman sonlandıracağı ve harekâtın sınırlarının ne olduğu konusunda nabız yokladı; Akar da Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olduklarını ve Fırat Kalkanı'nın Türkiye'nin sınır güvenliğini sağlamak amacını taşıdığını vurguladı. Türk medyası üç saat süren toplantıdan çıkan sonucu “Fırat Kalkanı harekâtının haklılığı ve meşruiyeti teyit edildi” diye verdi.
 
İşte burası çok şüphe kaldırır. Çünkü Rusya, Suriye yönetiminin izni ve bilgisi olmadan üçüncü ülkelerin yürüttüğü tüm operasyonları uluslararası hukuk açısından gayrı meşru görüyor. Bu konudaki bakış açısı, Türk-Rus ilişkilerinin hatırı için de olsa değişmiş gözükmüyor. Moskova'nın özellikle Türkiye'nin (IŞ)İD ile mücadele adı altında Halep'te mevziler kazanan Rus destekli Suriye ordusuna karşı silahlı gruplara nefes aldırmasına seyirci kalmaya niyeti yok.
 
İlişkiler normalleşirken 24 Kasım 2015'te yaşanan uçak düşürme gibi bir olayın tekrarlanmaması için kırmızı hat kurulması kararlaştırılmıştı. Ankara'daki buluşmadan sonra genelkurmay başkanları arasında doğrudan görüşme olanağı sağlayan kırmızı hat tamamen aktif hale geldi.
 
Suriye'de Türk-Rus yakınlaşmasının asıl anlamlandıracak adım ise kırmızı hattan ziyade Ankara'nın muhalif örgütlere yönelik tutumunu değiştirmesiyle olur, ki buna dair de somut hiçbir gelişme yok.
 
Erdoğan'ın sürekli kayırdığı Nusra Cephesi'ne (yeni adıyla Şam'ın Fethi Cephesi) (IŞ)İD'e yapılan muamelenin aynısının yapılması konusunda ABD ile Rusya arasında zımni bir mutabakat var. Bu yakınlaşmanın sahada bir değer ifade etmesi yine Türkiye ve Körfez ülkelerinin tavrına bağlı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Türkiye'nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın kaderiyle ilgili ültimatom vermekten vazgeçmeye başladığını söylese de Ankara'nın Suriye'deki niyetlerinin henüz billurlaştığı söylenemez.
 
 
Karadeniz'deki kılçık
 
Suriye dışında bir diğer kritik mesele Karadeniz'de NATO varlığının artmasına karşı Rusya'nın gösterdiği hassasiyet. Ankara, özellikle Türk-Rus geriliminin tırmandığı bir dönemde, NATO'nun Karadeniz'deki askeri varlığının artması yönünde bir duruş sergileyerek Moskova'yı ifrit etti. Ruslar, Soğuk Savaş dönemi dahil Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin imzalandığı günden beri Türkiye'nin izlediği politikayı gayet dostane buluyordu. Bunun değişmesine Rusya'nın sessiz kalmayacağını, Gerasimov'un Ankara'ya henüz gelmeden Kafkasya 2016 askeri tatbikatı sırasında verdiği şu demeçte görmüş olduk:
 
"Bugün Karadeniz Filosu iyi bir izlenim veriyor. Bundan birkaç yıl önce filonun askeri kapasitesi Türk donanmasıyla ağır şekilde kontrast halindeydi. O zamanlar Türkiye'nin neredeyse Karadeniz'in efendisi olduğu söyleniyordu. Artık her şey değişti."
 
Rus General, Kalibr tipi güdümlü füzeleri taşıyabilen denizaltıların Karadeniz Filosu'na katıldığını belirterek “Şimdi onlardan üç tane var, bir tane daha ulaşmak üzere, gelecek yıl iki tane daha gidecek. Böylece denizaltı sayısı altıyı bulacak” dedi.
 
Al-Monitor'a konuşan bir Türk kaynak ise NATO'ya daha fazla davetiye çıkaran duruşun Türk-Rus ilişkilerinin normalleşmesine paralel olarak gerilediğini kaydetti. Ama bu duruş, Karadeniz'de Türk donanma varlığını artırmaya yönelik istekte bir gerileme olduğu anlamına da gelmiyor. Türkiye'nin, Romanya ve Bulgaristan üzerinden Rusya'yı Karadeniz'de çevrelemeyi hedefleyen ABD ile bir anlaşmazlık içinde olduğu söylenemez.
 
Erdoğan temmuzda Varşova'da gerçekleşen NATO zirvesinin hazırlıkları sürerken NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'e “Karadeniz'de görünmemeniz, Karadeniz'i adeta Rus gölü olarak gösteriyor. Karadeniz'i tekrar istikrar havzası kılmalıyız” dediğini aktarmıştı.
 
Hem askeri kapasitelerini artıran hem de bölgesel konulara daha fazla müdahil olan Rusya ile Türkiye birçok alanda artan oranda çakışıyor. Bu çakışmaları, çatışmaya dönüştürmemek için eskisinden daha fazla kırmızı hatlara ve diyalog kanallarına ihtiyaç var.
 
Her iki ülke de ekonomik ilişkilere derinlik katmaktan söz ediyor. Rusya ise Türkiye'ye kıyasla stratejik ilişkilere daha fazla ağırlık veriyor. Al-Monitor'un edindiği bilgiye göre Kremlin'in düşünce kuruluşu Rusya Stratejik Çalışmalar Enstitüsü (RISS) Başkanı Leonid Reşetnikov, 2 Haziran'da Ankara Politikalar Merkezi'nin temsilcileriyle yaptığı görüşmede şöyle konuştu: “Türkiye ile ilişkileri çok hızlı düzeltmek istiyoruz. Biz dünyaya jeopolitik gözlükle bakıyoruz, her ne kadar Türkiye meseleye ekonomik yönleriyle baksa da...”
 
RISS, sivil kanatta bu ilişkilere derinlik katmak için 31 Ekim'de Türkiye'ye bir heyet gönderecek.
 
Tabi ilişkilerin derinliği jeopolitik düzleme ulaştığında iki ülkenin de emperyal alışkanlıkları nüksedebiliyor. Yine de küresel değerini artırmayı siyasi programlarına almış iki ülkenin kafa kafaya gelmemesi için farklı alanlarda birden fazla kırmızı hatta ihtiyacı olduğu muhakkak.
 
 
Fehim Taştekin
Al-Monitor
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar