musul-haritasi.jpg

‘Dicle Kalkanı’ Bağdat’tan döner!

Suriye’de Fırat Kalkanı’ndan aldığı cesaretle Musul için ‘Dicle Kalkanı’ düşleyen Türkiye'nin yanlış hesapları Bağdat’tan döndü. Türkmenler de Türkiye’ye kızgın.

8 Ekim 2016 Cumartesi
Suriye cephesinde ‘Fırat Kalkanı' ile oyuna giren Türkiye'nin Irak sahnesinde de ‘Dicle Kalkanı' ile Musul'a dalacağına dair spekülasyonlar sökün edince Ankara ile Bağdat arasındaki diplomatik kanallardan barut kokusu yükselmeye başladı.
 
Musul'un kurtarılmasından çok Musul'un geleceğine odaklanan Türkiye'nin geçen yıl Musul'a 25 kilometre kuzeyde Başika'da üs kurup Sünnilerden müteşekkil Haşd El Vatani gücünü eğiterek duruma vaziyet etmesi Bağdat'ın keyfini kaçırmıştı. Türkiye, Irak ve Suriye'ye sınır ötesi askeri operasyonlara izin veren tezkereyi 1 Ekim'de meclisten geçirirken Irak Meclisi de 4 Ekim'de Ankara'da pek dostane karşılanmayan bir ihtar çekti. Çoğunluk oyuyla alınan karar,“Türkiye'nin Bağdat Büyükelçisi'nin çağrılıp nota verilmesini, Türk güçlerinin 'işgalci güçler' olarak sayılması ve Irak topraklarından çıkarılması için gerekenlerin yapılmasını, Türk güçlerinin Irak'a girmesini talep edenler hakkında yargıya başvurulmasını, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarının kınanmasını, Türkiye ile ticari ve ekonomik ilişkilerin gözden geçirilmesini, Türk güçlerinin ülkeden çıkarılması için hükümetin BM Güvenlik Konseyi ve BM'ye acilen başvurmasını, hükümetin ayrıca ülkenin egemenliğinin korunması için siyasi ve diplomatik yollara başvurmasını” öngörüyor.
 
Türkiye, Irak'ın Ankara Büyükelçisi Hişam Ali Ekber İbrahim El Allavi'den izahat isterken Dışişleri Bakanlığı da aynı sertlikte yanıt verdi: “Irak Meclisi'nin aldığı kararı kınıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik çirkin ithamlar içeren bölümünü şiddetle protesto ediyoruz.
 
Gerilim Irak Başbakanı Haydar El İbadi'nin Türkiye'nin Irak'ta asker bulundurmasının bölgesel bir savaşa yol açabileceği uyarısıyla sürdü.
 
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise İslam Devleti'ni (IŞ)(İD) kast ederek “Musul DEAŞ tarafından bir günde işgal edildiğinde Irak hükümeti neredeydi?” diyerek tartışmaya fantastik bir boyut kattı.
 
Peki, Irak Meclisi'nin aldığı kararın arkasında ne var? Irak meclisinde karar tartışılırken kulislerde bulunan siyasi bir danışman Al-Monitor'a şunları aktardı:
 
“Erdoğan'ın Rotana TV'ye verdiği röportaj burada çok tartışıldı. Şii partiler ve azınlık temsilcileri tepki gösterdi. Hatta elçinin gönderilmesini isteyenler oldu. Erdoğan'ın Musul'un Sünnilere bırakılması yönündeki sözleri Türkmenleri de rahatsız etti. Türkiye'nin Suriye'ye müdahale ettikten sonra bu kez Irak'a da girebileceğine dair bir endişe var. Durum biraz ciddi gözüküyor. Türkiye daha kararlı gibi. En azından Bağdat'tan öyle görülüyor. Böyle sert bir kararın alınması Türkiye'nin müdahalesini bekleyen bazı Sünni kesimleri de memnun etti. Ben bunun bir tuzak olduğunu düşünüyorum”.
 
Tabii Türkiye kamuoyu Erdoğan'ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında Dubai merkezli Rotana TV'ye yaptığı açıklamayı sansürlü şekilde okudu. Anadolu Ajansı, Erdoğan'ın “Musul Musulluların, Telafer Tel Aferlilerindir. Hiç kimsenin buralara gelip girmeye hakkı yok. Musul'un DAEŞ'ten (DAİŞ/İslam Devleti/İD) kurtarılmasından sonra da burada sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalıdır" ifadesini aktardı.
 
Hâlbuki Türkçesini duyamadığımız röportajın İngilizce ve Arapça çevirisine göre Cemal Kaşıkçı'nın (Jamal Khashoggi) “Son olarak Türkiye ve Suudi Arabistan'ın müdahalesi olmadan Musul'un kurtarılabileceğini düşünüyor musunuz” sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:
 
“Burada şunu açıklığa kavuşturmak istiyorum: Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve Batılı koalisyon mezhebi bir hakimiyete izin vermeyecek. Hedef Musul'un DAİŞ'ten kurtarılmasıysa bunu başarmak için iş birliği yapmalıyız. Fakat sorun şu: Ondan sonra şehirde kim kalacak? Elbette, Sünni Araplar, Sünni Türkmenler ve Sünni Kürtler. Haşd El Şaabi'nin Musul'a girmesine izin verilmemeli. Özellikle Türkiye ve Suudi Arabistan onların girmesini önlemek için iş birliği yapmalı. Biz Başika'da kamp kurduğumuzda ve bizim güçlerimiz peşmergeyi eğitirken Bağdat'taki merkezi hükümet Türkiye'den rahatsız değildi. Ve desteğimizi talep eden kardeşlerimizi yüzüstü bırakmayacağız. DAİŞ'ten sonra Musul'un bir diğer terörist grubun eline düşmesine izin vermeyeceğiz. Öyle sanıyorum ki Musul konusunda İran da ihtiyatlı olacaktır çünkü Musul, Musul halkınındır ve Tel Afer, Tel Afer halkınındır. Haliyle başka kimse bu bölgelere girmemelidir”.
 
Evet, bu, Musul'da yaşayan Şii Türkmen, Şii Arap, Şebek, Kakai, Ezidi ve Hristiyanları rahatsız edecek bir açıklama. Hatta Haşd El Şaabi içinde yer alan Sünnileri de kızdıran bir açıklama. Ve bu açıklamayı bütün Irak kanalları verdi.
 
Erdoğan'ın Musul'a dair geliştirdiği argümanlar hem Türkiye'yi garantör ülke olarak gören Türkmenleri umutsuzluğa itti hem de onları Irak'ın diğer hakları karşısında zor durumda bıraktı.
 
Siyasi konumundan dolayı isminin saklı tutulmasını isteyen bir Türkmen temsilci, rahatsızlığını Al-Monitor'a şöyle dile getirdi:
 
“Türkiye yanlış yapınca fatura Türkmenlere çıkıyor. Konuşmalar başımıza bela oluyor. Çünkü burada Türkmenleri Türkiye ile özdeşleştiren bir bakış açısı var. Erdoğan ya ‘Yapacağım' dediği şeyi yapmalı ya da iki de bir çıkışmamalı! Bakın bugünlerde bakanlık dağılımında kabinede Türkmenler için ayrılacak bir bakanlık tartışılıyor. Türkiye ile gerilim yüzünden muhtemelen o koltuk da Türkmenlerle gerçekte alakası olmayan birine gidecek. Türkiye bir süredir Türkmenlere Kürtlerle ile birlikte hareket etmelerini söylüyor. Bu yeni politika yüzünden Kürdistan yönetimi Kerkük'e 600 bin Kürt yerleştirip nüfus yapısını değiştirirken Türkiye sessiz kaldı. DAİŞ, Musul ve Tel Afer'den Şii Türkmenleri sürerken Türkiye yine hiçbir şey yapmadı. Türkiye, Türkmenleri bu şekilde kaybediyor. Elbette Türkmenler Türkiye'yi hala seviyor ama AK Parti yönetiminin yaptıkları da ortada”.
 
Türkiye, 2015'te Başika üssüne 20 tank eşliğinde 1000 asker gönderdiğinde bunun Irak hükümetinin bilgisi dahilinde olduğunu öne sürmüştü. Bağdat bunun, bir birliği eğitmenin ötesine geçen büyüklükte askeri bir varlık olduğunu belirtip askerlerin çekilmesini isteyince Ankara bu kez eski Musul Valisi Esil Nuceyfi'nin davetiyle orada oldukları savına sarıldı. Ardından Türk ordusunun Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin davetiyle Musul operasyonuna katılacağı belirtildi.
 
Al-Monitor, Türkiye'nin olası dahliyle ilgili Milliyetçi Türkmen Halk Partisi Başkanı Turhan Mütfi'nin görüşlerini aldı. Türkiye'nin Musul'a müdahale etmesini istemediklerini belirten Müfti şunları söyledi:
 
“Asıl olan Irak'ın kendi problemini kendisinin çözmesidir. Bu, eski Musul Valisi ya da Barzani'nin davetiyle olacak bir iş değil. Irak hükümetinin davetiyle olur. Öyle isteyen istediği yerde yabancı bir gücü ülkeye davet edebilir mi? Bunu hangi ülke kabul eder? Mevcut koşullarda Irak hükümeti, Türkiye'nin Musul operasyonuna katılmasına sıcak bakmıyor. Hoşumuza gitsin ya da gitmesin karar bu yönde. ‘ABD varsa Türkiye neden olmasın' deniliyor. Bu sözün bir değeri yok. Irak'ta hangi ülkenin asker bulunduracağına karar verecek olan Irak hükümetidir. Bu hükümetin tercihi ve tasarrufudur. Biz komşularla iyi ilişki içinde olmak istiyoruz. Gerilimin bize bir faydası yok”.
 
Müfti, Erdoğan'ın “Haşd El Şaabi Musul'a girmesin” uyarısını da eleştirdi:
 
“Haşd El Şaabi sadece Şiilerden oluşmuyor ki! Operasyona Musul'un Haşd El Şaabi'si katılacak. Bunlar Musul ve Tel Afer'den kaçmış insanlar. Yani zaten Musullular. Ayrıca Irak bir bütün olarak kabul edilmeli. Basralı Musul'da neden savaşmasın? Bu ülke bütün Iraklıların. Burada IŞİD'e karşı topyekûn bir savaş veriyoruz. Bunu neden anlamıyorsunuz? Kimse şu olsun ya da olmasın diye şart ileri süremez”.
 
Müfti de Türkiye'nin (IŞ)İD'i desteklediği ve Musul'un düşüşünden sorumlu olduğu yönündeki yaygın kanaatin meclisin kararında etkili olduğunu düşünüyor.
 
Ankara, “İran'ın etkisindeler” diyerek Şii Arapların tepkilerinin değerini düşürebilir. Ama “Türkiye aşığı” Türkmenlerin tepkilerini geçiştirmek zor.
 
AK Parti'nin ilk dönemlerinde Türkiye-Irak arasındaki ilişkilerin artması yönünde gayri resmi diplomasinin bir parçası olmuş bir Musullu Türkmen, şimdi bozguna uğramış vaziyette Al-Monitor'un sorularına sorularla yanıt verdi:
 
Türkiye neden DAİŞ karşısında eli kolu bağlı iki yıl bekledi? Şimdi diyor ki Haşd El Şaabi Musul'a girmesin. Peki, eğittim dediğin Haşd El Vatani'yi şimdiye kadar neden savaştırmadın? Neyi bekledin? Diğerleri ta Bağdat'ın dibinden savaşa savaşa, bedel ödeye ödeye Musul'a kadar geldi. Şimdi onlara diyorsun ki ‘durun'. Bunu kim dinler? Musul'da sadece Sünni Araplar, Sünni Türkmenler ve Sünni Türkmenler kalacak diyorsun. Neden sürekli sadece Sünnilerden bahsediyorsun? Irak ordusu, polisi ve Haşd içinde en az 12 bin Şii Türkmen var. Bunlar IŞİD'e karşı savaşıyor. Şimdiye kadar neden bu Türkmenlere yardım etmedin? İran'dan şikayet ediyorsun ama İran daha ilk günden devreye girdi, sen neden girmedin? Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşad Salihi bile açıkça ‘Türkiye bizim için gelmiyor' dedi. Türkmenlerin hissiyatı bu”.
 
Iraklı kaynaklara göre Türkiye'nin Musul'a müdahalesi ülkenin parçalanması senaryosunun bir uzantısı olarak görülüyor. Erdoğan her demecinde Irak'ın toprak bütünlüğünden yana olduklarını vurgulasa da Iraklılarda gözlemlenen algı bu. Meclis, Türkiye ile ilgili çıkışından iki gün önce bazı Sünni partilerin isteği doğrultusunda yeni federal bölgeler oluşturulması talebini reddedip “Musul'un idari sınırlarının değişmeyeceği” yönünde karar verdi. Haliyle Türkiye'nin olası müdahalesini biraz da Musul kurtulduktan sonra nasıl bir statüde olacağına dair kavgalarla birlikte okumak gerekiyor.
 
 
Fehim Taştekin
Al-Monitor
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar