astanai 1.jpg

Suriye: Astana’dan Cenevre’ye uzanan süreç

Astana’da düzenlenen ve Suriye krizinin ele alındığı müzakereler sona erdi. Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen ve İran, Rusya ve Türkiye heyetleri, Şam yönetimi ve Suriyeli muhaliflerin katıldığı müzakereler iki saat sürdü.

27 Ocak 2017 Cuma
Bu müzakerelerde taraflar yüz yüze görüşmedi ve Suriye heyeti ile muhaliflerin heyeti ayrı ayrı odalara yerleşerek görüşleri arabuluculuk yapan Türkiye ve Rusya temsilcilerince karşı tarafa aktarıldı.
 
Iran heyeti Başkanı Hüseyin Cabiri Ensari, Astana'daki müzakerelerin açılış oturumunda İran'ın Suriye krizine yönelik tutumunu açıkladı.
İran, Rusya ve Türkiye, Astana müzakerelerinin sonunda ortak bir bildiri yayımlayarak Suriye krizinin askeri çözümü olmadığını vurguladı.
 
Kazakistan Dışişleri Bakanı Abdurrahmanov tarafından okunan bildiride, Suriye krizinin çözümü için hiç bir askeri çözüm yolu olmadığı ve tüm tarafların 2244 sayılı kararnamenin uygulanması için siyasi bir sürece ulaşmak için çaba harcamaları gerektiği vurgulandı.
 
Bildiride ayrıca tüm Suriyeli muhalif gruplarda gelecek ay Cenevre'de düzenlenecek müzakerelere katılmaları ve hepsi IŞİD ve El Nusra gibi terör örgütleri ile mücadele etmeleri istendi.
 
İran, Rusya ve Türkiye temsilcileri Kazakistan'ın başkenti Suriye krizini görüşmek üzere düzenlenen oturumda bu ülkede geniş kapsamlı ateşkesin çerçevesi ve her türlü ihlali ile mücadele edilmesi üzerine anlaşmaya vardı.
 
Her halükarda Astana müzakerelerinin sonunda bu üç ülkenin uzlaşması ve sonuç bildirisinde de tekfirci terör örgütleri ve özellikle IŞİD ve El Nusra ile mücadeleye vurgu yapılması Suriye krizinin nihai çözüme doğru yaklaştığı bakımından olumlu bir adım olarak değerlendirildi.
 
 
Şimdi ise uzmanlar Suriye krizinin çözüm treninin Astana durağından yola çıktığını ve Cenevre durağına doğru hareket etmeye başladığını belirtiyor. Gerçi bu süreç Rusya Suriye'de elde ettiği askeri ve siyasi kazanımları ile en çok da Avrupa ülkelerinin ilgisini kendi üzerine çekmeye çalıştı.
 
Aslında Astana sürecinde Rusya'nın siyasi açıdan üzerinde iyi bir hesap yaptığı noktalardan biri de; Amerika'nın Suriye'de ifa ettiği rolde yaşanan boşluğu özellikle Amerika'da başkanlık koltuğunun el değiştirdiği ve Obama'dan Trump'a geçtiği bir sırada çok akılcı bir şekilde kullanmasıdır. Nitekim Türkiye'de 15 Temmuz başarısız askeri darbe girişimi Ankara'nın Suriye'ye yönelik izlediği politikaların hezimete uğraması ve bu ülkede terör eylemleri her geçen gün daha fazla can almaya başlamasından sonra Moskova yine akılcı bir şekilde Türkiye'yi Suriye'de savaş saflarından ve Beşar Esad yönetimine muhalif konumdan arabulucu konumuna ve silahlı muhalif örgütlerle teamül içinde bir ülke haline getirmeyi başardı.
 
Ancak yeni oluşan duruma ilk ciddi tepki, Suudi Arabistan'dan geldi. Suriye'de oyunu iyice kaybeden Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi Adil bin Sırac Mirdad beklenmedik bir çıkış yaparak Türkiye devletini ihanet etmekle suçladı.
 
Erdoğan'ın eski dostu Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi, Türkiye'nin Suriye'ye karşı tutumundan çark etmesini Osmanlı döneminde Arap emirliklerine ihanet ve sahtekârlığa benzetti ve şimdi de Türkiye'nin çıkarları çerçevesinde tekrarlandığını kaydetti.
 
 
Gerçi Arabistan'ın Ankara Büyükelçiliği bu haberi tekzip etti, ancak Büyükelçi'nin BBC'ye verdiği demeçte, Erdoğan'ın sürekli “Beşar Esad gitmeli” sloganını Suriye krizinin çözümünün olmazsa olmazı nitelediğini, fakat son günlerde bu kırmızı çizgilerini aştıkları anlaşıldığını belirttiği şeklinde ifade ettiği kaydedildi.
 
Buna karşın ve şimdi Türkiye arabulucu gibi gözükmesine rağmen Suriye krizinde ifa ettiği rol hakkında hala tarafların arasında şaibe ve kuşku bulunuyor. Bazıları Türkiye'nin tutum değiştirmesini taktiksel olabileceğini ve esas amacı Suriye krizini askeri yollardan çözümlemek olabileceğini belirtiyor. Bu yüzden Ankara'nın rolünden cayması ve başka bir türlü rol ifa etmesi de gözden uzak tutulmuyor. Belki bu yüzdendir ki Suriye heyetinin Başkanı Beşar Caferi, Türkiye Suriye'nin milli egemenliğini ihlal ettiğini ve Suriye'de terör örgütlerine destek verdiğini ve Suriye krizinin barışçıl çözümünü engellediğin, bu yüzden Suriye ve Türkiye heyetleri arasında asla ikili bir görüşme gerçekleşmeyeceğini vurguladı.
 
Bu arada Suriye'de askeri sahadaki duruma bakıldığında IŞİD hala Rakka ve Deyrezzor eyaletlerinde ve Suriye'nin kuzeyinde yer alan El Bab kentinde denetimi kendi elinde tuttuğu gözleniyor. Adını Fethul Şam olarak değiştiren El Nusra cephesi adlı terör örgütü de IŞİD gibi benzer konumdadır ve Suriye'nin kuzeyinde Humus ve İdlib eyaletlerini kendi denetimi altında tuttuğu gözlenmektedir. Bu yüzden Suriye'de silahlı muhalif gruplarla ateşkes anlaşması Suriye'de savaşın ve çalışmaların sona erdiği anlamına gelmiyor. Öte yandan Amerika, İsrail, Katar ve Suudi Arabistan gibi terör örgütlerinin büyük hamilerinin Suriye gelişmelerinin arenasına dönüş yapmalarından da gafil olmamak gerekir.
 
Özellikle Astana müzakerelerinde Suud rejiminin hiç bir temsilcisinin olmaması; son beş yılda Suriye dostları ve hamileri gibi yafatalarla sürekli bölgesel ve uluslararası boyutta düzenlenen konferanslara ve zirvelere katılan Arabistan'ın acaba Suriye yönetimine karşı bunca silahlı muhalifleri destekledikten sonra Astana sürecinden dışlanmasının ardından boş oturup Suriye barış sürecinde hiç bir payı olmadan yerinde durmayı kabul edip etmeyeceği sorusunu akıllara getiriyor
 
 
Kuşkusuz Suud rejimi şimdiye kadar da Amerika'nın Ortadoğu ve özellikle Suriye'ye yönelik politikalarının çerçevesinde hareket eden kukla bir rejimdir. Bu yüzden şimdi de Riyad'ın belki de Trump'ın Suriye'ye yönelik yeni dış politikasının ne olacağını bekleyecektir.
 
Gerçekte Suud rejimi son dönemde Yemen topraklarında yaptığı askeri saldırının ardından Yemen bataklığına saplanıp kalmıştır ve bu yüzden Amerika'nın Suriye oyun sahasına geri dönmesini ve böylece biraz bu sıkıntıdan kurtulup Yemen'de kriz yaratmayı daha rahat bir şekilde sürdürmeyi arzu ediyor. Bu sebeple şimdi tüm gözler Trump ve Suriye için belirleyeceği dış politikasına odaklandığı anlaşılıyor
 
Öte yandan Amerika'nın Trump döneminde Rusya'ya karşı nasıl bir tavır sergileyeceği de önemli, çünkü Trump seçim kampanyalarında Rusya ile daha fazla işbirliği ve yakınlaşma ve Suriye krizinde birilikte hareket etmekten söz etmişti.
 
Şimdi Suriye krizinin bir sonraki zirvesi Cenevre'de düzenleniyor ve belki şimdiden bazı sorulara da cevap vermek mümkün. Ancak her halükarda Astana müzakereleri ve anlaşması Suriye krizinde rol ifa eden tüm aktörler için yeni bir fırsat sunmuştur. Bu yüzden Astana müzakerelerine hangi açıdan bakarsak bakalım, Suriye krizinin siyasi çözümüne doğru önemli bir adım atıldığı anlaşılmaktadır.
 
Suriye'de barış yolu çok zorlu ve ağır bir yoldur ve en çok da Suriye milleti bu yükün bedelini ödediği açıkça ortadadır.
 
Parstoday
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar