alalam_636166378098412838_25f_4x3.jpg

Irak Halk Seferberlik Güçleri'ne (Haşdi Şaabi) kimler, neden düşman?

Irak halkının ülkesini Batı ve Batının bölgesel ortaklarının istikrarsızlaştırma politikaları çerçevesinde maruz kaldığı işgalden kurtarmak için örgütlenerek oluşturmuş olduğu 'Halk Seferberlik Güçleri'ne karşı kimler, neden düşmanlık gösteriyor? Niçin bu güçlere karşı büyük bir kara propaganda yapılıyor?

14 Şubat 2017 Salı
İNTİZAR - Batı Asya'nın parçalara bölünerek kendi siyasetlerinin geleceğini temin noktasında daha kolay kontrol edilebilir hale getirlmesi için Amerika'nın başını çektiği Batı'nın ilk müdahale ettiği yerlerden biri Irak oldu. Devamında doğrudan müdahale edip işgal ettiği Irak'tan farklı olarak Suriye'de de aynı planın bir diğer parçası devreye sokularak, vekiller vasıtasıyla istikrarsızlaştırma operasyonuna devam edildi. 
 
Irak'ta işgalden sonra tasfiye edilen ordunun olmadığı bir ortamda ciddi bir güvenlik zaafiyeti oluşmuşken, asla istikrarın oluşmasına fırsat verilmedi. Bu cümleden olarak IŞİD veya DAEŞ ismiyle maruf bir terör örgütü sahneye çıkarıldı ve Irak'ın başta Musul olmak üzere bir çok bölgesi iyice istikrarsızlaştırıldı.
 
Irak'ın istikrarsızlaştırılmasının zirve yaptığı, hatta başkent Bağdat'ın bile düşmesi tehlikesinin yaşandığı günlerde, vehametin boyutlarının büyüklüğü ile bağlı olarak ortaya çıkan 'Halk Seferberlik Güçleri' (Haşdi Şaabi) oldukça dikkat çekti. Önemli işlerin altına imza atan bu yapı yine ortaya koyduğu performansın büyüklüğü oranında da kara propagandaya maruz kaldı. Peki kim ve niçin, Batılı güçlerin emperyalist emellerinin oyuncağı olan bir takım terör örgütlerinin işgalinden ülkesni kurtarmaya çalışan bu halk güçlerinden rahatsız olur?
 
Aslında bu sorunun cevabını; bölgenin istikrarsızlaştırılmasında ta başından beri bu Batılı emperyalist güçler ve bunlar ile birlikte hareket eden bölgedeki ortakların, başta Suudi Arabistan olmak üzere körfez ülkeleri ve Türkiye'nin planlarını sekteye uğraması ile bağlı olarak bulmak mümkün. Bu planların sekteye uğramasında en önemli etkenlerden birinin bu Haşdi Şaabi olarak bilinen 'Halk Seferberlik Güçleri'nin olduğu artık inkar edilemez bir gerçek olarak ortada.
 
Bu hakikate işaret eden Parstoday'da yayınlanan bir değerlendirme yazısını ilginize sunuyoruz...
 
 
Halk seferberliği: Güvenli Irak'ın geleceğinin güvencesi
 
Irak halk güçleri bu ülkenin tekfirci terör örgütlerine karşı güçlü bir savunma temellerinden biri olarak iradesini Irak'ın güvenliğini ve istikrarını inşa etme temeline dayandırmış, böylece ve bu yolun devamında tüm tekfirci terör örgütlerinden arınmış bir Irak'ın geleceğinde de yapıcı rol üstlenmiştir.
 
 
Irak toprakları yaklaşık iki buçuk yıl önce tekfirci IŞİD terör örgütünün geniş çaplı saldırısına maruz kaldı ve böylece bu ülkenin önemli bir bölümü teröristlerin işgaline  uğradı.
 
Ancak son bir yılda Iraklı güçler sergiledikleri büyük fedakarlıklarla başta Ramadi, Hit, Felluce ve kuzeyde Salahaddin eyaletinin bazı bölgeleri olmak üzere ülkenin önemli bir alanını IŞİD teröristlerinden temizlemeyi başardı.
 
Hali hazırda da Irak'ta tekfirci IŞİD terör örgütü ile mücadelenin devamında en hassas durağına, yani Musul kentine uzanmış bulunuyor. son günlerde ise Musul'u kurtarma operasyonunun devamında Irak ordusu ve halk güçlerinin tekfirci terör örgütü IŞİD'e karşı zaferlerinde yine halk güçlerinin seçkin konumu ve önemi daha da belirgin hale geldi. Ancak bu durum Irak içinde ve dışında takdirle karşılaşmasının yanı sıra, bazı malum odakların halk güçlerine karşı geniş karalama kampanyalarını tetikledi. Bu arada tekfirci teröristlerin yandaş medyası ise Irak halk güçlerine karşı propagandalarını yoğunlaştırmaya başladı.
 
Tekfirci terör örgütlerinin yandaş medyasında gündeme gelen konulardan biri, 'Musul kurtarıldıktan sonra Irak halk güçlerinin ne gibi rol ifa edeceği' idi. Söz konusu medya organlarının iddia ettiğine göre Irak halk güçleri Irak'ın geleceğindeki rolünü kurumsallaştırmak istiyor ve bu da gelecekte bu ülkenin içişlerine müdahale zemini oluşturma anlamına geliyor.
 
 
Buna göre, Irak'ta Haşdi Şaabi adı ile anılan Irak halk güçlerinin nasıl doğduğunu, faaliyet alanları ve karşı karşıya bulunduğu sorunlarını gözden geçirmek istiyoruz.
 
Aslında Irak'ta tekfirci IŞİD terör örgütüne karşı yürütülen mücadele sürecinde Irak halk güçleri Haşdi Şaabi'nin rolüne ve uygulamalarına insaf gözüyle bakacak olursak, bölgede tekfirci terör örgütlerine destek veren bazı ülkelerin ve medya organlarının neden bu harekete karşı algı oluşturduğu ve sürekli saldırdığı daha iyi anlaşılır.
 
Bilindiği üzere Irak Amerikan ordusunun işgaline uğradıktan sonra Irak ordusu feshedildi. Öte yandan bu ordu yeniden yapılandırma sürecine girdiği ve henüz gücünü tam olarak yeniden kazanmadığı bir sırada Irak toprakları IŞİD adında şom bir örgütle karşı karşıya geldi. İşte bu noktada tekfirci IŞİD terör örgütünün işgalciliği ile mücadele için halk gücünün kapasitelerinden organize bir şekilde yararlanma zarureti doğdu. Zira Irak ordusu o günlerde IŞİD ile mücadele edebilmek için gerekli kapasitelere ve güce sahip değildi. Bu yüzden o hassas şartlarda halkın gücünden yararlanıldı ve böylece Irak milletinin içinden terörle mücadele yönünde topyekün bir kıyam şekillendi.
 
Irak halk güçleri Şii müslümanların büyük alimi ve taklit mercii Ayetullah Ali Sistani'nin 'kifai cihat' fetvasından ve tam da IŞİD Irak'ın önemli bir bölgesini işgal etmeye başladığı sıralarda doğdu.
 
Haşdi Şaabi hareketi yaklaşık 40 silahlı gruptan oluşuyor ve bünyesinde yaklaşık 118 bin savaşçı barındırıyor. Bu savaşçılardan hali hazırda 60 bin kadarı IŞİD ile savaşıyor.
 
Haşdi Şaabi hareketinin en önemli tugaylarından Bedir Hareketi, Hizbullah Tugayları ve Asaibul Hak hareketine işaret edebiliriz.
 
 
Öte yandan Irak halk güçlerine karşı aylarca süren karalama kampanyalarının ardından Bağdat yönetimi Haşdi Şaabi hareketine tam destek vermeye başladı. Şimdi Irak halk güçleri Başbakan Haydar İbadi'nin kararı ile başbakanlığa bağlı resmi bir güç olarak faaliyet yürütüyor. Irak Başbakanı Haydar İbadi'nin kararı ve Irak meclisinin onayına göre bundan böyle Haşdi Şaabi hareketi komutan, komutan yardımcısı, tugay ve idareden oluşan bir yapı çerçevesinde faaliyet yürütecek.
 
Bu arada son aylarda Irak'ın tekfirci IŞİD terör örgütüne karşı zaferlerinde büyük payı olan halk güçleri de terörle mücadele güçleri gibi silahlandırılacak ve eğitim verilecek.
 
Irak'ta güvenlik güçlerinin işgalci IŞİD teröristleri ile mücadelede Haşdi Şaabi hareketi önemli rol ifa etmiştir. Ancak bu hareketin en çok Felluce'yi kurtarma operasyonu ve şimdi de Musul'u IŞİD işgalinden kurtarma operasyonunda ifa ettiği rol dikkat çekiyor.
 
Camiler kenti olarak ün yapan ve Bağdat'ın 69 km batısında yer alan ve Anbar eyaletinin ikinci büyük kenti olan Felluce, Ocak 2014 tarihinde tekfirci IŞİD terör örgütünün işgalinden tamamen kurtarıldı. Kenti kurtarma operasyonunda ise Irak halk güçleri güvenlik güçleri ile omuz omuza çarpıştı ve IŞİD teröristlerini hezimete uğrattı ve sonuçta bu önemli kent kurtarıldı.
 
Bazı gözlemciler Felluce'nin kurtuluşunu yılanın başını ezme şeklinde değerlendirdi, zira Felluce'nin kurtuluşu, Musul'un kurtuluşunu kolaylaştırıyordu. Bu çerçevede Bağdat'tan sonra Irak'ın ikinci büyük kenti olan ve başkentten 400 km uzaklıkta yer alan ve yaklaşık iki buçuk yıl önce IŞİD'in işgaline uğrayan Musul'u kurtarma operasyonu Ekim ayında başladı. Operasyon başladığı günden beri, şimdiye kadar Musul'un doğusu IŞİD işgalinden kurtarıldı. Bu süreçte ise Haşdi Şaabi'nin tekfirci teröristlerle yürütülen savaşta etkisi büyüktü.
 
 
Ancak Irak polisi, ordusu ve halk güçlerinden oluşan Iraklı güçler tam bir koordinasyon içinde hareket ederek tekfirci IŞİD terör örgütünü Musul'daki mevzilerinden geri püskürtmeye başladığı ve er geç Irak bayrağını bu kentte dalgalandıracağı şu sıralarda, tekfirci akımı destekleyen Suud medyası gibi bazı malum medya organları Irak halk güçlerine karşı geniş çaplı saldırları başlattı. Bu saldırıların en son örneği Arabistan Dışişleri Bakanı Adil Cubeyr'in açıklamasıydı.
 
Arabistan Dışişleri Bakanı Cubeyr geçenlerde Ürdünlü mevkidaşı Nasır Cuda ile ortak basın toplantısında İran ve Irak halk güçlerine yönelik mesnetsiz iddialarını tekrarladı ve Haşdi Şaabi hareketini İran himayesi ile Irak'ta katliam yapan etnikçi bir örgüt olmakla suçladı. Cubeyr ayrıca üniter bir Irak yapısında Haşdi Şaabi hareketine yer olmadığını da ileri sürdü.
 
Aslında Suud elebaşıları ve doğal olarak tekfirci akımların yandaş medyası ilk kez Irak halk güçleri, yani Haşdi Şaabi hareketini karalamıyordu. Kuşkusuz bu tür açıklamaların amacı Irak'ta tekfirci terör örgütlerine karşı yürütülen mücadeleyi ve askeri operasyonları aksatmaktır. Tekfirci medya Haşdi Şaabi hareketini ehli sünnet Müslümanlardan oluşan Felluce ve Musul halkına karşı şiddet ve katliam uygulamakla suçluyor. Ve her zaman olduğu gibi bu tür mesnetsiz suçlamalardan İran da nasipsiz kalmıyor! Tekfirci medya, “İran taraftarı Haşdi Şaabi güçleri” gibi tabirleri kullanarak bu harekete karşı psikolojik savaş yürütmeye ve algı oluşturmaya çalışıyor. Ancak bu tür mesnetsiz iddialara karşı İranlı yetkililer, Irak'ta İranlı askeri müsteşarların varlığı tamamen Bağdat yönetiminin resmi talebi ve IŞİD ile mücadele çerçevesinde olduğunu belirtiyor.
 
 
Gerçi Irak halk güçlerinin ilk çekirdiğini  ve çok sayıda üyesini Iraklı gönüllü Şii müslümanlar oluşturuyor. Fakat bu hareket hiç bir zaman şii bir hareket olduğunu iddia etmiyor ve böylece başka gönüllü vatandaşların bu harekete katılmasına mani olmak istemiyor. Zaten bu yüzden bugün Iraklı çok sayıda Ehli Sünnet müslüman, Yezidiler, Asuriler ve Hristiyanlar da Şii Müslümanlarla omuz omuza ve Irak bayrağı altında birlikte tekfirci teröristlerle savaşıyor. Ancak buna karşın tekfirci medya ve teröristlerin hamileri Şii-Sünni meselesini ileri sürerek Iraklı güçlerin teröristlere karşı zaferlerini aksatmaya çalışıyor.
 
Gerçekte Irak halk güçlerinin olumlu uygulamaları asla inkar edilemeyecek bir gerçektir. Nitekim Amerika'nın başını çektiği sözde IŞİD karşıtı uluslararası ittifakın komutanı Stephan Townsand yaklaşık bir ay önce İngiliz Daily Beast gazetesine verdiği mülakatta, Haşdi Şaabi hareketine destek vererek bu güçlerin Bağdat yönetiminin onayı ile yasal bir şekilde Musul'da IŞİD'e karşı başlatılan operasyona katıldığını ve şimdiye kadar da önemli başarılar elde ettiğini itiraf etti.
 
İran'ın eski Irak büyükelçisi Hasan Kazımi Kumi de geçen ay yaptığı açıklamada, Haşdi Şaabi hareketi iman gücü ve cihat anlayışı ve ülkenin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü koruma üzerinde odaklanarak düşmanı hezimete uğratmayı başardığını belirtti. Kazımi Kumi, Irak'ta ister Kürt, ister Arap, ister Şii, ister Sünni ve ister Hristiyanı meclisteki tüm siyasi kanatların IŞİD'e karşı yürütülen savaş sırasında Haşdi Şaabi hareketini ülkenin savunma kurumu bünyesinde resmi bir güç olarak tanıdıklarını vurguladı.
 
İran'ın eski Irak büyükelçisi Hasan Kazımi Kumi şöyle devam ediyor:
 
"Buna göre Haşdi Şaabi hareketi sadece IŞİD ve diğer tüm tekfirci terör örgütleri yok oluncaya kadar Irak'ın diğer silahlı kuvvetleri ile omuz omuza çarpışacak ve daha sonra da silahlı kuvvetlerin bir gücü olarak ülkenin savunmasında yer almaya devam edecektir. Bu karar aslında Haşdi Şaabi hareketinin önemini açıkça ortaya koyuyor."
 
 
Kazımi Kumi ayrıca Irak milleti hükümetin yanında yer alarak ülkenin sorunlarının üstesinden gelebileceğini ve imar sürecinde de yapıcı rol ifa edebileceğini belirterek şöyle devam ediyor: "Düşman karşısında asla teslim olmayan Irak halk güçleri basiretli ve bilinçlidir. Bu hareket Irak'ın milli çıkarlarına vurgu yapıyor ve belirlenen kutsal hedeflerin doğrultusunda azim ve irade sergiliyor. Irak halk güçlerine karşı onca karalama kampanyasına karşın bu hareket Irak'ta terörle mücadelede daha da kararlı bir şekilde yoluna devam ediyor ve tekfirci teröristlerden temizlenmiş Irak'ın geleceğinde yapıcı rol üstlenmek istiyor."
 
Şimdi Musul'un doğusu kurtarıldıktan sonra kentin batısına yönelik operasyonun bu bölgede yaşayan nüfusun yoğunluğu yüzünden daha dikkatli bir şekilde yürütülmesi ve sivil kayıpların asgari seviyeye indirilmesi gerekiyor. Bu süreçte ise Haşdi Şaabi hareketine de büyük sorumluluklar düşüyor.
 
Musul konusunda bir başka önemli konu ise bu kent kurtulduktan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır, zira kent konusunda farklı şahsiyetler farklı düşünüyor ve ayrıca Bağdat ve Erbil arasında da bu konuda görüş ayrılığı hakim olduğu anlaşılıyor.
 
Her halükarda Musul'un doğusunun kurtarılması ile beraber IŞİD'e karşı yürütülen savaşın önemli bir merhalesi de başarılı bir şekilde geride bırakıldığı anlaşılıyor ve Irak güçleri tekfirci teröristlerde Dicle'nin karşı kıyısında savaşmaya ve bu bölgenin işgaline son vermeye hazırlanmaları gerekiyor.
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar