50440-cats.jpg

Amerika'nın değişmeyen planı: IŞİD üzerinden işgal ve orkestra şefi McCain

Amerikalı Seneatör McCain, Mayıs 2013'te de, Türkiye üzerinden, İdlib yakınlarından Suriye giriş yapmış ve o günlerde yeni kurulmuş olan IŞİD lideri El Bağdadi ile görüşmüş ve devamında kanlı bir süreç başlamıştı. Bu günlerde de gizli bir Suriye ziyareti gerçekleştiren McCain Batı için belirsizlik sürecindeki Batı Asya politikasında yeni kanlı bir işgal sürecini başlatma peşinde.

26 Şubat 2017 Pazar
İNTİZAR - Amerika'nın önderliğindeki Batı uzunca bir süredir Batı Asya'daki operasyonlarını tekfirci terör örgütleri üzerinden gerçekleştirmektedir. Bu süreci Sovyet Rusya'nın çevrelenmesi politikalarının bir aracı olarak söz konusu örgütlerin oluşturulup kullanılması zamanına kadar götürebiliriz. Özellikle Afaganistan'daki Sovyet Rusya müdahalesine karşı oluşturulan zemin bu örgütlerin ortaya çıktığı, geliştiği mümbit bir toprak oldu. 
 
Afganistan'da başlayan bu örgütlerin sahneye çıkma sürecini bu gün Libya, Irak ve Suriye'nin istikrarsızlaştırılması için kullanılan yeni bir aşama takip etti. Dışarıdan bakıltdığında Batı'nın bu örgütlere karşı olduğu gibi bir görüntü verilse de, Batı bu örgütler vasıtası ile uzunca bir zamandır gerçekleştirme peşinde olduğu Batı Asya'nın istikrarsızlaştırılmasını temin yolunda mesafe alma peşindedir. 
 
Irak'ın işgali ve devamında bu örgütler vasıtısıyla istikrarsızlaştırılması politikaları devam ederken, özellikle Suriye'nin de Irak ile aynı kaderi paylaşması yoluna gidildi. Buradan maksadın Suriye'nin Direniş Ekseni'nin altın halkası olması sebebiyle denklemden düşürülmesi olduğu ortadaydı. Belki de Suriye'nin denkemden düşürülmesi için bunun öncesinde Irak'ın istikrarsızlaştırılması sağlanmıştı. 
 
Fakat bütün bunların farkında olan Direniş Eksini'nin inkılapçı bilincinin aldığı tedbirler Suriye'de bir kaç ay içerisinde netice almayı planlayanları hayal kırıklığı ile başbaşa bıraktı. Amerika'nın bir önceki Obama liderliğindeki yönetimi ve onun bölgedeki ortakları bu durum karşısında bir belirsizlik dönemini yaşarken gerçekleşen seçim ile beklenmedik bir şekilde Donald Trump yeni başkan olarak iktidara geldi. Trump'ın ne yapacağı henüz pek  belli değilken yavaş yavaş Amerika'nın aslında yukarıda zikri geçen bu gelenksel politikasının değişmeyeceğinin sinyalleri gelmeye başladı. Baş düşman İslami İran'dı ve İslami İran'ın devre dışı bırakılmasının tek yolu da Irak ve Suriye'de yarım kalan işi bitirilmesiydi. 
 
Bu aşamada ne ilginçtir ki Amerikalı Senatör Jhon McCain yine devrede ve yine Türkiye'de bir takım görüşmeler yaptıktan sonra gizlice Suriye'ye girip bazı temaslar gerçekleştirmiş. Bu sahneyi 2011'li yıllardan sonra görmüş olmak üzerinden yeniden kanlı bir sürecin öncesinde olduğumuzu, yeniden farklı yöntemlerle Batı'nın ve bölgesel ortaklarının istikrarsızlaştırıcı işgaller planlarının sahneye konmak üzere olduğunu söyleyebiliriz. 
 
Amerika ve Batı yeniden başta Türkiye'nin uzunca bir süredir dillendirmekte olduğu güvenli bölge ugulaması ve hatta direk kara güçlerinin bölgeye sevki gibi bir takım planlar üzerinde çalışıyor. Oysaki Suriye'de güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge kurma ve askeri kara gücünü kullanmanın anlamı da, Suriye'nin işgal çağrısıdır. Her şey aslında çok açık... Bu aşamada İran ve Rusya'nın vereceği tepkiler üzerinden belki daha büyük bir savaşın eşiğinde olunduğu ongörüsü abartılı olmaz...
 
 
Bu çerçevede daha önce de iki yazısını yayınladığımız Cenk Ağcabay'ın sendika.org'da yayınlanan "IŞİD'in "ölüm sarmalı" Ortadoğu'ya ne getirecek?" başlıklı yazısını ilginize sunuyorz...
 
 
IŞİD'in “ölüm sarmalı” Ortadoğu'ya ne getirecek?
 
Trump'ın Suriye'de “güvenli bölgeler” oluşturma projesinin detayları henüz ortaya çıkmadı, ancak Trump bir konuşmasında, Suriye'de “güvenli bölgeler” oluşturacaklarını, bunun finansmanını Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin sağlayacağını dile getirdi.
 
Trump yönetiminin resmi açıklamasına göre, “Güvenli bölgelerin amacı Suriye'ye komşu ülkelerde bulunan Suriyelilere Suriye içinde yeni güvenli yaşam alanları oluşturmak.”
 
Basın toplantısında konuya ilişkin soruları yanıtlayan Beyaz Saray Sözcüsü Sean Spicer, güvenli bölge veya bölgeler konusundaki çalışmaların devam ettiğini, şu anda bir zaman çizelgesi öngörülmediğini, yakın zamanda ilgili kurumların hazırlıklarını tamamlamasıyla bu konuda gerekli açıklamayı yapacaklarını belirtti.
 
Spicer, Suriye'nin El-Bab kentinin IŞİD'in elinden alındığını hatırlatan bir gazetecinin, “Başkanın görmek istediği bu türden bir güvenli bölge midir?” sorusunu şöyle yanıtladı:
 
Şu anda güvenli bölgenin coğrafi lokasyonu konusunda betimleyici bir noktada değiliz. Şu anda başkan hem finansman hem de nasıl yapılacağı hususunda dünya liderlerinden taahhütler almak amacında. Genel anlamda bölge ülkelerinden kapsamlı bir taahhüde ihtiyacımız var.
 
Bölge ülkelerinden alınacak “kapsamlı taahhüt” konusu bir kez daha Suudilere ve Körfez ülkelerine işaret ediyor. Yeni CIA Başkanı Türkiye ziyaretinin ardından Suudi Arabistan'a gitmiş, onun ziyaretinden sonra bu kez ABD Genelkurmay Başkanı Türkiye'ye gelmişti.
 
Geçen hafta Süddeutsche Zeitung gazetesine açıklamalar yapan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil El Cubeyr, “Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri özel birlikleri ile ABD'nin yanında yer almaya hazır olduğunu beyan etmiştir, ayrıca İslam koalisyonundan bazı ülkeler de terörizm ve radikalizm ile mücadeleye birlik göndermeye hazırdır” dedi.
 
Cubeyr, öncelikli amacın IŞİD'in denetimindeki toprakları geri almak, ama aynı zamanda kurtarılan bölgelerin Hizbullah, İran ya da Şam yönetiminin kontrolüne geçmesini önlemek olması gerektiğini ifade etti.
 
Cubeyr'in bu sözleri Türkiye'nin Suriye'deki işgalci pozisyonuna bire bir denk düşmüyor mu?
 
Şimdi çok uzağa değil 17 Ağustos 2014'e gidelim ve daha sonra Demokrat Parti'nin başkan adayı olacak Hillary Clinton'ın Wikileaks tarafından yayınlanan e-mail'inde yakın arkadaşına ne yazdığına bir kez daha bakalım. Hillary Clinton arkadaşına şunları yazmıştı:
 
IŞİD'e ve bölgedeki öteki radikal Sünni gruplara yasadışı mali ve lojistik destek sağlayan Katar ve Suudi Arabistan'a basınç uygulamak için diplomatik varlıklarımızı ve daha geleneksel istihbarat varlıklarımızı kullanmamız gerekiyor.
 
“IŞİD'e ve bölgedeki öteki radikal Sünni gruplara yasadışı mali ve lojistik destek sağlayan”lar şimdi, “terörizm ve radikalizm ile mücadeleye birlik gönderme” örtüsü altında Suriye'yi dilim dilim işgal etmeye hazırlanıyorlar. Tıpkı AKP yönetimindeki Türkiye'nin yaptığı gibi…
 
Tayyip Erdoğan'ın kumanda ettiği operasyonda Türk Ordusu Suriye'de “terörizm ve radikalizm” ile aynen böyle savaşmıyor mu? Körfez Kralları ve Tayyip Erdoğan tüm bu taktik ve yolları ABD'nin Suriye'deki pratiklerinden öğrenmiyor mu?
 
Pentagon kaynaklı çeşitli açıklamalarda ABD'nin Suriye'ye yeni savaş birlikleri gönderme opsiyonunu tartıştığı geçtiğimiz günlerde açıklandı. Bu açıklamalar hakkında konuşan Pentagon resmi sözcüsü Jeff Davis, bu opsiyonun değerlendirildiğini, ancak bu konuda henüz bir kararın oluşmadığını bildirdi.
 
Pentagon'un Suriye'ye yeni savaş birlikleri göndermeyi düşündüğünün geniş ölçüde konuşulmaya başlanması üzerine National Interest'e yazan Daniel L. Davies, böyle bir karar alınırsa ve ABD savaş birlikleri Rakka'nın kurtarılmasında merkezi bir rol oynarsa bundan bir adım sonra neler olabileceğini ilişkin kaygıları yüksek sesle gündeme getiriyor (Why Would America Deploy Troops to Syria If ISIS Is Already in a Death Spiral? Feb 17).
 
Davies, öncelikle, eğer IŞİD gerçekten ABD kaynaklarında açıklandığı gibi bir “ölüm sarmalı” içine girdiyse, Pentagon'un Suriye'ye ABD savaş birlikleri gönderme opsiyonunu neden gündeme aldığını soruyor. Öyle ya, madem “ölüm sarmalında” o zaman yeni ABD savaş birliklerine ne gerek var?
 
Davies, Rakka'nın alınması sonrasında ABD'nin orada yeni bir yönetim kurup şehri yönetemeyeceğini, bu durumda şehrin yönetiminin kime teslim edileceğinin ciddi bir sorun olarak ortada durduğunu söylüyor.
 
Yeni Savunma Bakanı Mattis'in geçtiğimiz çarşamba günü Rusya ile ABD arasında herhangi bir askeri koordinasyonun olmayacağını gür bir sesle ifade ettiğini söyleyen Davies, bu durumda, Rusya uçaklarıyla desteklenen Suriye yönetimi kendi sınırları içinde bir şehir olan Rakka konusunda talepler öne sürüp, adımlar atmaya başladığında ne olacağını, Rakka için Suriye ve ittifaklarıyla gerçek ve çok ciddi bir savaşa mı girileceğini soruyor.
 
Davies, Rakka operasyonu başarılı olsa dahi, bu durumun ABD'nin kendi güvenliği açısından daha büyük risklere yol açacağını iddia ediyor. Belirli bir bölgede ABD operasyonlarıyla egemenliğini yitiren örgütün, militanlarını ABD hedeflerine yönelik eylemlere dünya çapında ve daha güçlü gerekçelerle yönlendirme olanağı bulacağını dile getiriyor.
 
Davies, Obama yönetiminin IŞİD karşıtı koalisyonu oluşturup, Irak ve Suriye'de askeri faaliyetlerini  başlatırken hukuki temel olarak 11 Eylül sonrası Kongre'den geçen özel bir yasayı kullandığını, ancak bu yasa incelendiğinde, IŞİD'le savaşın aslında bu yasaya uygun olmadığının görüleceğini belirtiyor. Davies, eğer IŞİD'le savaş gerçekten bu kadar önemliyse bunun için yeni bir yasa yapılması gerektiğini ve fakat bu konunun gündeme dahi getirilmediğini söylüyor.
 
Davies önemli sorular soruyor, ancak ABD yönetim aygıtının “IŞİD'le savaş”ının esas olarak Suriye'ye daha derinden daha incelikli yöntemlerle nüfuz etme hedefinin sadece bir örtüsü olduğunu bilenler açısından bu sorular son derece naif. ABD'nin yaklaşık 25 yıldır sürdürdüğü “İslamcı terörle savaş” politikası, aynı zamanda onun “IŞİD'le savaşının” niteliğini de aydınlatıyor.
 
Zamanımız son zamanlarda sıkça dile getirildiği gibi gerçekten de “öngörülemezlik ve belirsizliklerle” dolu, ama mesela Ortadoğu'da yeni çatışmaların tezgahlanmakta olduğunu, bir kısmını yukarıda sıraladığımız yoğun ziyaretçi trafiğinden dahi anlayabiliyoruz.
 
Hele bir ziyaret var ki…
 
Adam ABD'nin en namlı savaşçı politikacısı. Ailesi köklü bir militarist geleneğe sahip. Dedesi ve babası ABD Deniz Kuvvetleri'nde amirallik yapmış. Kendisi de kariyerine deniz kuvvetlerinde başlamış, sonra savaş pilotu olmuş. Vietnam'da savaşmış, bir bombardıman esnasında uçağı Vietnam savaşçıları tarafından düşürülmüş. Kendisi de Vietnamlı savaşçılara esir düşmüş ve beş sene ellerinde kalmış.
 
Serbest kaldıktan bir süre sonra ordudan ayrılıp Cumhuriyetçi Parti'den politikaya girmiş ve Arizona'dan ABD Kongre'sine seçilmiş. 2008'de Obama karşısında Cumhuriyetçi Parti'nin başkan adayıydı, John McCain…
 
 
2013 yılında Suriye'ye yaptığı bir gizli ziyarette çekilmiş cihatçı katillerle fotoğrafları basına yansıdığında, “Onlar özgürlük savaşçıları, bizim desteğimize ihtiyaçları var, bunun için oradaydım” demişti. Suriye'yi kana bulayan cihatçı katillere moral vermek için bu ziyareti gerçekleştirdiğini söylüyordu. 2013 Ağustos'un da Suriye'yi doğrudan vurmaktan vazgeçen Obama'ya çok kızgındı. “Özgürlük savaşçıları” da üzgündü ve hayal kırıklığına uğramışlardı.
 
Ukrayna'da “Maidan devrimi”nin vurucu gücü olan faşist grupların liderleriyle ABD'de, Ukrayna'da çekilmiş fotoğrafları basına yansıdığında bu “gerçek vatanseverler ile her zaman ilişkileri olduğunu” söylüyordu. O ilerlemiş yaşına rağmen halen coşkuyla çalışan gerçek bir faşist militan. “Maidan devrimi”nde meydandaydı ve ateşli konuşmalar yapıyor, etrafı sarmış Neo-Nazi milislere moral veriyordu.
 
ABD Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanlığı'nı yapıyor. Bu komitenin ABD'de özellikle silah satış anlaşmalarında etkili bir organ olduğu ifade ediliyor.
Geçtiğimiz ocak ayında bu kez Ukrayna'da Ukrayna Ordusu'nun cephe hattında ortaya çıkmıştı. Ukrayna Ordusu askerlerinin de morale ihtiyacı vardı. Orada yaptığı konuşmada, “Sizin kazanacağınıza inanıyorum. Sizin kazanmanız için ne sağlamak gerekiyorsa, bunu mutlaka sağlayacağız. Ama siz donanım nedeniyle değil, cesaretinizle kazanacaksınız. Tüm dünya sizi izliyor, Putin'i durduracaksınız, Putin'in durdurulması lazım” diyordu.
 
Bu ziyaretin üzerinden çok geçmeden Ukrayna Ordusu savaşı tırmandırmaya yönelik yeni girişimlerde bulunmaya başladı. Ukrayna'da çatışmalar yeniden şiddetlendi.
Bu adam birkaç gün önce Türkiye'deydi, Tayyip Erdoğan'la Suriye ve Irak meselelerini görüşmüş. Tayyip Erdoğan'la görüştükten sonra gizli bir Suriye ziyareti yapmış ve oradan da Suudi Arabistan'a geçmiş.
 
McCain'in ofisinden yapılan açıklamada gizli Suriye gezisinden söz ediliyor ve senatörün, Trump'ın IŞİD'le savaş için oluşturulmasını istediği yeni plana katkı sunmak amacıyla Irak ve Suriye'deki saha koşullarını doğrudan görmesini sağlayan bu geziyi gerçekleştirdiği belirtiliyor.
 
McCain'in bu yeni temaslarını Suriye'de oluşturulacak “güvenli bölgeler” çerçevesinde düşünmek gerekiyor. Bu, Suriye savaşında yeni bir sayfa açmaya hazırlanıldığı anlamına geliyor.
 
Trump, yeni bir konuşmasında, “Amerikan tarihindeki en büyük askeri inşa sürecini başlatmak için büyük bütçe taleplerinde bulunacağım” dedi. Trump hakkında her gün onlarca eleştiri yazısı yayınlayan liberal ABD basını, “yeni askeri inşa programı” ve “İran'a yönelik tehditler” söz konusu olduğunda derin bir sessizliğe gömülüyor.
 
ABD Başkanı'nın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı'na getirilen, ancak 2 hafta önce istifa etmek zorunda kalan eski general Flynn ve McCain'in durumunu karşılaştıran Brandon Turbeville ortadaki durumun tuhaflığına dikkat çekiyor.
 
Birisi başkanın en üst düzey yöneticiliği görevine gelmiş, bu görevden önce Irak ve Afganistan'da ABD ordusunun en önemli birimlerini yönetmiş, en hassas noktalardan olan Askeri İstihbarat'ın başkanlığını yapmış. Trump tarafından Ulusal Güvenlik Danışmanı ilan edildikten sonra Rus elçisiyle yaptığı telefon görüşmesi ABD istihbaratınca dinlenmiş. Elçiyle Rusya'ya uygulanan yaptırımlar hakkında da konuşmuşlar.
 
ABD istihbarat örgütlerinin ABD ana akım basını aracılığıyla gerçekleştirdiği psikolojik savaş sonunda  Flynn istifa etmek zorunda kaldı. Üst düzey bir hükümet üyesinin muhatabıyla yaptırımlar hakkında konuşması neredeyse bir tür “ajanlık faaliyeti” gibi sunuldu ve bir linç operasyonuna neden oldu. Öyle bir baskı uygulandı ki, Trump “Flynn'ı basın haksızca götürdü” derken, bu haksızlığı engellemek için hiçbir şey yapamıyordu.
 
Diğer taraftan, bir senatör, son yıllarda dünyanın en hassas çatışmalı bölgelerine gizli ziyaretler düzenleyip, buralardaki silahlı gruplara askeri ve politik destek sözleri verip, bunların videolarını, fotoğraflarını rahatlıkla paylaşıyor ve bırakın herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmayı, ziyaretleri adeta bir kahramanlık öyküsü olarak sunuluyor.
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar