trump-erdogan.jpg

Karmaşık Trump stratejisi Erdoğan’a yeniden U dönüşü yaptırdı

Erdoğan’ın, Suriye’deki radikal unsurları desteklemeyi bırakarak, Suriye ve müttefikleri olan Rusya ve İran’a karşı çok daha yumuşak bir tavır takınması öngörülebilir bir hamleydi. .. Fakat Trump yönetiminin işbaşına gelmesi sonrasında Türkiye’nin pozisyonu tekrar değişmiştir.

2 Mart 2017 Perşembe
Suriye cephesinde iki yeni gelişme var. İslami Devlet (IŞİD) aniden taktik değiştirirken Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da yeniden bir U-Dönüşü yaparak politikasını değiştirdi.
 
Son 24 saatte yapılan haber duyurularında, İslami Devlet'e (IŞİD) karşı zafer açıklamaları birbiri ardına gelmiştir: 
 
ABD adına doğu Suriye'de vekâlet savaşını sürdüren Kürt kuvvetleri (SDF – Syrian Democratic Forces), Rakka ve Deyrizor arasındaki bölgede, Fırat nehrinin doğu kıyısına ulaştıkları açıklamasını yapmıştır. Bu olay iki kent arasındaki ISIS bağlantı yollarını kesmektedir.
 
Türk kuvvetleri ve destekledikleri Suriyeli isyancı paralı askerler, yaklaşık olarak dört aydır Halep kentinin doğusunda yer alan El Bab kasabasına saldırmaktaydılar. Bugüne kadar çok az ilerleme kaydeden ve çok ağır kayıplar veren bu unsurlar, dün geç saatlerde kasabaya girdikleri ve bugün de kontrolü ele geçirdikleri açıklamasını yapmışlardır. Çeşitli kaynaklar, Türkiye ile IŞİD arasında, terör örgütü üyelerinin kasabayı zarar görmeden ve şahsi silahları ile birlikte boşaltmaları için bir anlaşma yapıldığını iddia etmektedirler. Türkiye'nin bu anlaşma karşılığında ne ödediği henüz bilinmemektedir.
 
El Bab kasabasının güneyinde, Suriye Ordusu doğuya, Fırat nehrine doğru ilerlemeye devam etmektedir ve IŞİD kontrolünde olan birkaç köyü de ele geçirmiştir. Suriye Ordusunun harekâtı büyük oranda, El Bab kasabası çevresindeki Türk kuvvetleri ile Rakka kentinde bulunan İslami Devlet (IŞİD) kuvvetleri arasındaki yolları kesmek maksadıyla tasarlanmıştır. (Bu şimdi bir yarışa dönüşebilir).
 
Daha da güneyde, diğer bir Suriye Ordu grubu da doğuya, Palmyra'ya doğru ileri harekâtına devam etmektedir.
 
Deyrizor kentinin doğusunda, Suriye ordusuna ait bir garnizon, halen İslami Devlet (IŞİD) kuvvetlerinin kuşatması altındadır. Birkaç hafta önce oradaki durum oldukça ümitsiz görünmekte iken, şimdi, helikopterler ile gelen takviyeler ve ağır Rus hava saldırıları sayesinde, garnizonu çevreleyen mevziler, Suriye ordu birlikleri tarafından oldukça iyi savunulmaktadır. Geçtiğimiz günlerde garnizonu savunan Suriye ordusu birlikleri, geri çekilmekte olan İslami Devlet (IŞİD) savaşçılarından birkaç tepeyi geri almayı da başarmışlardır.
 
Irak ordusu, emniyet güçleri ve çeşitli hükümet yanlısı milisler, Musul kenti güneyine doğru ilerlemesini sürdürmektedirler. Kentin güneyinde yer alan havaalanı, çok kısa süren çatışmalar sonrasında ele geçirilmiştir. Diğer yerlerde olduğu gibi, IŞİD direnmeyi bırakmış ve geri çekilmiştir. Sadece geride kalan bazı artçılar hafif bir direnişle karşılık vermişlerdir.
 
 
Her yerde baskı altında olan İslami Devlet (IŞİD) savaşçılarının, bütün cephelerdeki ani geri çekilişinde bir eşzamanlılık göze çarpmaktadır. Bu ani geri çekiliş, bütün IŞİD unsurlarına, Suriye'deki Rakka ve Irak'taki Musul kentlerinin takviye bölgelerine çekilmeleri yönünde bir merkezi emir verildiğinin göstergesi olabilir.
 
Fakat artık İslami devlet (IŞİD) savaşçılarının gidebileceği bir yer kalmamıştır. Musul tamamen kuşatılmış ve Rakka ile irtibat kesilmiştir. Her yerde yaptıkları katliamlar nedeniyle, vahşi ve gaddar IŞİD savaşçılarının merhamet beklemeleri söz konusu değildir. Her yerde kendilerine düşman edinmiş durumdadırlar ve birkaç Suudi köktendinci imam hariç, onlara yardım edecek hiç bir dost da kalmamıştır. Bu nedenle, son geri çekilmeler yenilgi ve teslim olma anlamına gelmemektedir. IŞİD savaşçıları tamamen yok olana kadar savaşmaya devam edeceklerdir. Fakat IŞİD liderleri bu aşamada, elde mevcut kuvvetlerini koruma ve muhafaza etmeye karar vermişlerdir. İnsan onların son görkemli gösterilerinin ne olacağını merak etmekten kendisini alamıyor. Belki de halen işgal ettikleri kentlerdeki sivil halka karşı kitlesel bir vahşet planlıyor olabilirler.
 
2016 yılının sonlarına doru desteklediği Suriyeli isyancıların, Halep kentinin doğusunda yenilmesi sonrasında, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Suriye'deki radikal unsurları desteklemeyi bırakarak, Suriye ve müttefikleri olan Rusya ve İran'a karşı çok daha yumuşak bir tavır takınması öngörülebilir bir hamleydi. Erdoğan'ın daha fazla ABD desteği alma yönündeki birkaç girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması sonrasında bu hamle, Rusya'nın zaman zaman teşvikleriyle ay boyunca sürmüştür. Aralık ayı sonlarında ise Suriye, Rusya, Türkiye ve İran arasında, ABD ve Avrupa Birliğinin dışlandığı barış görüşmeleri başlamıştır.
 
Fakat Trump yönetiminin işbaşına gelmesi sonrasında Türkiye'nin pozisyonu tekrar değişmiştir. Erdoğan şimdi yine, Suriye'de Türk kontrolü altında İslami bir devlet kurmayı yönündeki orijinal planlarını destekleyecek olan, ABD'nin Suriye'ye daha güçlü müdahalesi üzerine oynamaktadır:
 
Ankara günümüzde Trump'ın İran'a karşı agresif olduğunu ve İran'a karşı Suudi Arabistan'ın yanında yer aldığını anlamış durumdadır. Bu nedenle, Erdoğan yeni bir pozisyon almaktadır: Suudi Arabistan'ın arkasına saklanarak, ABD'nin İran'a olan düşmanlığını taklit etmekte ve sonuç olarak kendisinin bir kez daha Suriye Devlet Başkanı Bashar Assad'a karşı olduğunu ilan etmektedir.
 
Türkiye'nin yeni pozisyonu, Senatör John McCain'in Kobani'ye gerçekleştirdiği Kürt YPG ve ABD Özel Kuvvetleri ziyareti esnasında da doğrulanmıştır. McCain, Kobani'ye Türkiye üzerinden gelmiştir. ABD özel temsilcisi Brett Mcgurk'un, daha önce YPK Kürt Savaşçıları Tugayına yaptığı ziyaret Ankara tarafından kınanmıştır. McCain'in Türkiye üzerinden Kobani'ye gitmesi daha büyük bir anlaşmanın olduğunun kanıtıdır.
 
ABD, Suriye'de, Türkiye'deki, Türk hükümetinin onlarca yıldır savaştığı PKK Kürt terör örgütünün kan kardeşi olan YPK Kürt Savaşçıları Tugayı ile ittifak yapmıştır. YPG savaşçıları iyi ve güvenilir piyade savaşçılarıdır. ABD özel kuvvetleriyle birlikte çalışmaktadırlar ve onlara iyi gözle bakılmaktadır.
 
Türkiye, Suudi Arabistan kuvvetleriyle birlikte kendi kara birliklerini, Rakka kentini İslami Devletin (IŞİD) elinden kurtarmak için göndermek istemektedir. Suudi Arabistan ordusunun Yemen'deki uzmanlığının, Türk ordusunun Suriye'deki Fırat Kalkanı operasyonundaki kahramanlığı ile birleşmesi, ABD ordusu tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanacaktır. Fakat tehlikede olan çok daha büyük stratejik meseleler bulunmaktadır:
 
Türkiye'nin pozisyonundaki ani dönüşüm, ABD Başkanı Donald Trump ile yapılan uzun görüşme ve CIA Başkanı Mike Pompeo'nun Türkiye ziyareti sonrasında meydana gelmiştir. Bölgede kartların yeniden dağıtılması, Ankara'nın Suriye politikasında yeni bir dönüşüme gitmesine neden olmuştur.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile eski müttefiki ABD arasında atılan köprüleri tekrar birleştiren, ABD – Türkiye arasındaki mutabakatlar; İran'a karşı düşmanlığın artması ve Türkiye cumhurbaşkanı tarafından liderlik edilen bir ‘‘Sünni ekseninin'' kurulması esaslarına dayanmakta ve bir tampon bölge kurulması ile Suriye'nin parçalanmasını kapsamaktadır.
 
Bu durum aslında, Obama yönetiminin 2011 ve 2012 yıllarındaki pozisyonundan geri adım atmak anlamına gelmektedir. Öğrenilen derslerin yeniden öğrenilmesi gerekecektir. ABD ordusundan gelen sinyaller, destekledikleri ‘‘vekâlet savaşçılarını'' takviye etmek maksadıyla, bölgeye ilave kara unsurlarının gönderilmesini ve Suriye'nin doğusunda, ABD tarafından korunacak bir güvenli bölge oluşturulmasını önermektedir. Bölgede ABD tarafından kullanılabilecek tek güvenilir vekâlet savaşçısı unsur YPK'dir ve YPK'nin Rakka harekâtı için daha ağır silahlara ihtiyacı bulunmaktadır. Fakat ABD kara birliklerinin Orta Doğuya müdahalesi,  bölgeye hiçbir zaman çözüm getirmemiştir. ABD kara birliklerinin bölgeye gönderilmesinin savaşın uzamasına neden olacağı ve sonunda başarısızlığı getireceği muhakkaktır.
 
Stratejik görüş çelişkilerle doludur. ABD,  Suudi Arabistan tarafından büyütülüp şımartılan Sünni köktendinci kuvvetlerle savaşmak istemektedir. IŞİD yavaş yavaş yok olmaya başlamış olsa da, Irak'ta IŞİD benzeri radikal kuvvetler şimdiden gelişmeye başlamışlardır. Suudiler ile köktendinciliğe karşı işbirliği ve birlikte hareket etmeye dayanan herhangi bir stratejinin başarısızlığa uğraması kaçınılmazdır.
 
McCain'in ziyareti hiçbir anlam ifade etmemektedir ve Türkiye ile YPK/PKK unsurlarını aynı saflarda savaştırmak imkânsızdır. ABD, Rakka'nın İslami Devlet (IŞİD) terör örgütünün elinden geri alınması için yapılacak savaşta bunu Erdoğan'a dayatması durumunda ise, Suriye'deki tek güvenilir ‘‘vekâlet savaşçısını'' kaybedebilir. Kürtlere karşı, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye ve ABD kontrolünde oluşturulacak bir ‘‘güvenli bölge'' ise bölgedeki bütün tarafların tepkilerine neden olacaktır. Suriye'deki herhangi bir ABD üssü, çeşitli düzenli ve düzensiz kuvvet ve grupların hedefi haline gelecektir. Uzun vadede yeni planlar başarısızlığa mahkûmdur ve Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son U-Dönüşünün ödüllendirilmesi de olasılık dâhilinde değildir.
 
Fakat o gün gelene kadar, Eliah Magnier'in ifade ettiği gibi; Suriye'de çok daha şiddetli çatışmaların olacağı ve kan döküleceğini bekleyebiliriz:
 
ABD'nin güçlü müttefiklerinin olmadığı bir Suriye politikası çılgınca ve abartılı görülmektedir ve sadece Kürt vekâlet savaşçılarının kullanılması ile kentlerin İslami Devlet (IŞİD) terör örgütünden geri alınması mümkün değildir. Ve Washington ve Riyad arasındaki balayı, Suriye'deki savaş üzerinde kesinlikle önemli oranda olumsuz etkilere neden olacaktır. ABD ile Suudi Arabistan arasındaki balayı, Rusya ile İran'ın birbirine yakınlıklarını artıracak, fakat ABD ile Rusya arasındaki gerilimin de artması kaçınılmaz olacaktır. Bir tarafta ABD Suriye'nin parçalanmasını isterken diğer tarafta ise Rusya, El-Kaide ve IŞİD terör örgütünün olmadığı, Suriye'nin kuzeyini işgal eden Türkiyesiz ve Biladi Şam'da Suudi Arabistan'ı görmek istemediği birleşmiş bir Suriye istemektedir. Bu safhada, birbirleriyle bağdaşmayan hedef uyuşmazlıklarının, Suriye'deki olası sonuçları hakkında tahminde bulunmak oldukça zordur.
 
 
Moon of Alabama
Çev: Ercan Caner
sunsavunma.net
 
----------------------------------------------------------------------------------
Not: Yazının orijinalinin yayın tarihi 23.02.2017'dir
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar