44771-suriye.jpg

Suriye'de Türkiye'yi bekleyen topyekun savaş tehlikesi

TSK destekli bu grupların Tadif’te Suriye ordusu ile çatışmaya girdikleri gibi tekrar Türkiye’yi istemediği bir yere çekmeyeceklerinin hiçbir garantisi yok. Bu örgütlerden gelen açıklamalar alarm vermek için yeterli. Tadif'te iki ülke ordusunun karşı karşıya gelmesini önleyen Ruslardı. Rus garantörlüğü, süreç, Putin’in istediği yönde gittiği sürece geçerli. Bu yol sisli. Tabii görebilene!

3 Mart 2017 Cuma
İNTİZAR - Türkiye'nin en başından beri doğru yönetilemeyen Suriye politikasında bu gün geldiği noktada ciddi bir savaş tehlikesi ile karşı karşıya olduğu tespitleri yapılıyor. Şimdilik Suriye ordusu ile söz konusu olan bu savaş ihtimalinin daha büyük çatışmaları da tetiklemesi olası.
 
Bu olası durum tam da Amerika ve İsrail'in dışarıdan destekleyeceği söylenen "Arap NATO'su kuruluyor" haberlerinin servis edildiği günlerde daha da kendini önemli kılıyor. 
 
Bir tarafta ardında Amerika ile birlikte Batı'nın ve bölgedeki ortakları olan Suudi Arabistan Katar gibi ülkelerin oluşturduğu Körfez ülkeleri ve Siyonist İsrail'in olduğu bu savaş ihtimali denkleminde, diğer tarafta ortak düşman olarak, Suriye'yi her halükarda destekleyen İslami İran var. Belki Rusya da bu cümleden zikredilebilir. Eğer en üst düzeyde bir sorumluluk gösterilerek hareket edilmezse mevzubahis deklemin birinci kısımdaki ülkelerin Türkiye'yi sürükleyebilecekleri cehennemi öngörmek pek de güç olmasa gerek...
 
Bu çerçevede Gazete Duvar'da yayınlanan Fehim Taştekin'in konu ile ilgili yazısını ilginize sunuyoruz...  
 
 
 
 
Bab'tan sonra Menbic tuzağı
 
Erdoğan Türkiye'sine düşman olmak da zor müttefik olmak da! Saati saatini tutmayan stratejiler!
 
– El Bab'tan sonra inşallah önce Menbic, ardından Rakka'ya gideceğiz.
 
– El Bab'tan sonra doğrudan Rakka'ya gideceğiz.
 
– Sıra Menbic'te.
 
– ABD ve Rusya ile anlaşırsak Rakka'ya gideceğiz.
 
Kelime oyunu gibi görünen bu zikzaklar kuşkusuz koşullara göre şekilleniyor. Gel gitleri hemen tutarlı bir stratejinin yokluğuna bağlamak mümkün. Ancak özünde istikrarlı bir hedef var: Kürtlerin kurduğu fiili özerkliği çökertmek. O yüzden devletin de, derin devletin de, devletçi muhalefetin de TSK'nin içine atıldığı macerayı onaylıyor.
 
Sadece Kürtler değil, aynı anda Suriye, Rusya, ABD ve İran'la çatışma riski taşıyan bu macera sorgulanmadığı gibi TSK'nin sahadaki silah arkadaşlarının kim olduğu da sorulmuyor. Toplama Türkmenler ile birkaç dolara silah tutanlar bir kenara, savaşçı unsur olarak kayda değer olanlar eski El Kaide militanları. Bu durum yeterince çarpıcı gelmiyor galiba!
 
Buradaki kritik soru; Türkiye'nin El Bab sonrası seçenekleri nelerdir? Bu bölge bu gruplara bırakıldığı takdirde yeni bir ‘Talibanistan' doğacaktır. İdlib cebinde El Kaideciler, Azez-El Bab cebinde sulandırılmış Kaideciler; yani Taliban!
 
İkincisi, TSK bu bölgede kaldığı sürece Türkiye'nin başı beladan kurtulmayacak.
 
Üçüncüsü, Türkiye bu bölgeleri Rusya'nın istediği gibi Suriye ordusuna bıraktığı takdirde Şam yönetiminin yeminli düşmanı cihatçılarla ne yapacak?
 
Bütün bu sevimsiz soruları hükümet “Hem masada hem sahadayız” böbürlenmesiyle bertaraf edebilir. 71 can, bilmediğimiz sayıda yaralı, sağda solda imha edilmiş tanklar, DAİŞ, SDG ve Suriye ordusunun eline geçmiş zırhlılar… Bunlar sahada olmanın bedeli! Yine de ulusal parola her derde deva: “Bedel ödenecekse ödenir, hesap sormak vatana ihanettir!”
 
***
 
“Olsun, gün ola harman ola, Osmanlı'da oyun bitmez” rahatlığı içinde her gün önümüze yeni bir hedef konuluyor. Olsun olmasına da Ruslarda da satranç hamlesi bitmez. Fars'ın oyunu ise adamı deli eder. ‘Muhaberat devleti' Suriye'yi hafife alanlar da ‘Ortadoğu Oyunu'nun derinliğini idrak etmiş olmalılar!
 
Bütün bu fetih coşkusunu, doludizgin hamaseti, ‘gazavat' şarkısını berbat eden Ruslarla üç kelimelik bir anlaşmadır esasen: “Halep'e karşılık El Bab.”
 
Daha önce birkaç yazımda Rakka yolunun her bir dönemecinin Türkiye'yi bataklığa çekecek tuzaklarla dolu olduğunu vurgulamıştım. Güneyden El Bab'a ilerleyen Suriye ordusu Tadif'e kadar gelip durmuştu. TSK'nin yedeğindeki muhalifler, “Suriye ordusu Tadif'i alıp Rakka'dan gelen lojistik hatları kesmezse El Bab'a giremeyiz” diye yakınıyorlardı. Üç ay El Bab kapısında saplanıp kalan bu güçler, pazarlık sonrası IŞİD'in çekilmesiyle bir günde El Bab, Bza'a ve Kabasin'e girdi. Hemen ardından El Bab düşünceye kadar Tadif civarında bekleyen Suriye ordusu hamlesini yapıp bölgeyi Menbic'e kadar kontrolü altına aldı.
 
Bu hamleyle Türkiye'ye Rakka yolu kapandı. TSK'nin bulunduğu bölgede IŞİD kalmadığı için de uluslararası ortakları nezdinde Türkiye'nin Suriye'deki varlık gerekçesi ortadan kalktı. Üstelik “Kürt koridorunu önledik” diye satılan hikâye de boşluğa düştü. Konuştuğum YPG'li yetkili, El Bab'ın güneyinin Suriye ordusunun kontrolüne geçmesini “Koridorun yüzde 50 oranında açılması” olarak değerlendirdiklerini söyledi. Her biri Suriye vatandaşı olan Kobani ve Afrinlilerin Suriye ordusunun kontrolündeki bölgelerde seyahat etmelerinin önünde engel yok! Elbette ulaşım yolunun açılması hedefin tamamına karşılık gelmiyor. Gelmeyen kısım yüzdenin kalan 50'siyle ilgili. Malum, Kürtler geçen yıl hedef büyüterek Rojava'daki modeli Afrin ile Kobani arasındaki bölgeye taşıyıp ‘Kuzey Suriye Federal Bölgesi'ni tamamlamak niyetindeydi. Fırat Kalkanı'nın şimdilik sonuç aldığı yer burası.
 
El Bab'ta oyunu bozan hamle üzerine Ankara istikameti yeniden Menbic olarak belirledi. Türkiye'nin yedeğindeki grupları Menbic'e yönlendireceğini gören ABD, hemen öncesinde bölgede SDG için eğitim üssü kurup 60 kadar askeri eğitmeni Menbic'e gönderdi. Bununla Türkiye'ye mesaj verilmiş oldu. Bu ilk mesaj değil. Geçen yaz Cerablus'u alan TSK ve müttefikleri, Menbic'e yöneldiklerinde SDG ile çatışma çıkmış, birkaç tank imha olmuş, ABD'nin araya girmesiyle Sacur Nehri fiili ateşkes hattına dönüşmüştü. O hatta birkaç gün Amerikan bayrağı dalgalanmıştı. Benzer bir mesaj Tel Ebyad'da da verilmişti. TSK'nin sınırdan top ya da havan atışları üzerine YPG mevzilerine ABD bayrağı çekilmişti.
 
Karşı hamleye gelince: TSK destekli güçlerin Menbic'in köylerine yönelik saldırılarına paralel olarak iktidar medyası İncirlik Üssü'nün Amerikan operasyonlarına kapatılabileceği uyarısını sayfalarına taşıdı. Elbette bu tür baskılar ABD'yi Ankara'ya verdiği “YPG, Fırat'ın batısına çekilecek” sözünü yerine getirmek durumunda bırakabilir. Bu, Menbic'le ilgili Amerikan garantisinin kalkması anlamına geliyor. Amerikalıların işaret ettiği gibi bu durum Rakka operasyonunu etkiler. Yani Kürtler, Menbic ve Kobani'yi savunmak için Rakka cephesindeki güçlerini kuzeye kaydırmak durumunda kalır. Tabii eğer ABD ile başka bir formül üzerinden anlaşma sağlanmazsa. Akla gelen ilk formül Kürtlerle Rakka'daki ortaklığın devamına karşılık, Fırat'ın doğusunun Türkiye'nin önünde kırmızı çizgiye dönüştürülmesi olabilir.
 
YPG'li yetkiliye, “Türkiye, Menbic'e saldırırsa YPG, Suriye ordusu ile işbirliğine gider mi” diye sorduğumda “Şu anda Amerikalılarla birlikte hareket ediyoruz. Bu durum devam ederken Suriye ordusu ile ortaklık olmaz” demişti. Yine de savunulması zorlaşan yerlerin Suriye ordusuna bırakılması açıkça dillendirilmeyen bir seçenekti. Öyle de oldu. TSK destekli grupların Menbic'in 27 km batısındaki üç köye saldırmasının ardından dün Menbic Askeri Meclisi kritik bir açıklama yaptı:
 
“Sivilleri savunmak, Menbic'in güvenliğini sağlamak ve Türk ordusunun işgal planlarını boşa çıkartmak Suriye topraklarında yaşayan bütün halklar için önümüze koyduğumuz hedeflerimizdir. Hedeflerimizi gerçekleştirmek adına Menbic'in batısındaki güçlerimiz ile Türk ordusuna bağlı çeteler arasında bulunan köylerin yer aldığı hattın savunmasını, Rus yetkililerle yaptığımız ittifak gereği Suriye devlet güçlerine devretmiş bulunmaktayız.”
 
El Bab'tan sonra Türkiye'nin önünü kesmeye yönelik ikinci kritik hamle bu.
 
Suriye ordusunun Menbic'te nasıl bir ilerleme sağlayacağı meçhul. Bu biraz Türkiye'nin operasyonu sürdürme ısrarına bağlı. Ama bildiğimiz bir şey var ki, ABD de Rusya da Türkiye'nin IŞİD'le savaş konsepti dışına çıkmasını istemiyor. Kaldı ki Menbic, Kürtlerin azınlıkta olduğu bir yer. IŞİD'den sonra bölgenin savunmasını deruhte eden Menbic Askeri Meclisi de yerel güçlerden oluşuyor. İçinde Arap da var, Çerkes de. Orada insanlar açıkça “Çete” olarak andıkları TSK destekli milis güçlerini kentte görmek istemiyor. Bu yapılara ideolojik yakınlığı olan yerel unsurlar şanslarını zaten bir kere IŞİD'le denediler.
 
Ayrıca Menbic'in el değiştirmesi büyük bir yıkımdan başka bir şey getirmeyecek. Menbic'i IŞİD'den temizleyen operasyonun kentte bıraktığı yıkım El Bab ile kıyaslanamayacak kadar az. Bu tür nedenler yüzünden YPG'den olmasa da Menbic'te yerelden direniş gelebilir.
 
Ortada ‘karambolde savaş' diyebileceğimiz bir oyun dönüyor. ABD Başkanı Donald Trump, yeni Suriye stratejisini belirleyip Ruslarla bir orta yol buluncaya kadar inişli çıkışlı, belli belirsiz, dümenli dümensiz hamleler sürecektir. 9 Mart'ta Erdoğan'ı Moskova'da ağırlayacak olan Rus lider Vladimir Putin de bu görüşmede Fırat Kalkanı'nın geleceğini masaya yatıracaktır. Erdoğan'a “Halep'e karşılık El Bab tamam, hadi şu İdlib'i de aradan çıkartalım” demesi kuvvetle muhtemeldir.
 
TSK destekli bu grupların Tadif'te Suriye ordusu ile çatışmaya girdikleri gibi tekrar Türkiye'yi istemediği bir yere çekmeyeceklerinin hiçbir garantisi yok. Bu örgütlerden gelen açıklamalar alarm vermek için yeterli. Tadif'te iki ülke ordusunun karşı karşıya gelmesini önleyen Ruslardı. Rus koordinatörlüğü ve garantörlüğü, süreç, Putin'in istediği yönde gittiği sürece geçerli. Bu yol sisli. Tabii görebilene!
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar