suriye-nukleer-saldiri-bahane.jpg

Suriye’de kimyasal ölüm provokasyonları

Suriye'de daha önce de gerçekleşen provokasyonlardan bir yenisi yeniden gerçekleştiriliyor. Daha önce yaşanan kimyasal saldırılarda aslında bir algı operasyonunun parçası olarak Batı ve Batılı güçlerin bölgesel ortaklarının ve Suriye'deki vekil güçlerin yani terör gruplarının eli olduğuna işaret eden bulgular bağımsız çevrelerce ortaya konmuştu.

5 Nisan 2017 Çarşamba
İNTİZAR - Suriye'de İdlib'in güneyinde Han Şeyhun'da gerçekleşen kimyasal saldırı ile ilgili olarak kamuoyunda ciddi bir kafa karışıklığı söz konusu. Bu olay üzerinden Suriye meselesinde taraf olanların hemen sonrasında ortaya koydukları yaklaşımların ne olduğu olayın anlaşılmasında yardımcı olacaktır. Ayrıca Suriye'de daha önce de yaşanan benzer olaylarda verilen tepkiler ile bu olay karşısında ortaya konan yaklaşımların karşılaştırılması da mevzubahis olan kafa karışıklığının ortadan kaldırılmasında yardımcı olacaktır. 
 
Evvela bu olayda da İngiliz istihbaratının örgütlediği ve hatta en son Oscar törenlerinde ödül alan Han Şeyhun'daki kimyasal saldırıdan yalnızca birkaç saat sonra, El-Kaide bağlantılı Beyaz Miğferlerin  müdahil olarak olayın içerisinde yer alması dikkat çekici. 
 
Olaydan kısa bir süre sonra Siyonist İsrail'den gelen açıklama da dikkat çekiciydi. Siyonist İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun Suriye'ye müdahale çağrısı yapması da olayın aslında ardında nelerin olabileceğinin anlaşılmasında yardımcı olabileceğı açıktır. 
 
Olayla iligili olarak Fransa'dan gelen açıklama ise oldukça karakteristik bir özelliği sahip ve bu yönü ile Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun yaptığı açıklama ile de örtüşüyor. Fransa Dışişleri Bakanı Jean Marc-Ayrault "Bu bir sınav. Bu yüzden Fransa, özellikle ABD'ye tavrını açıklığa kavuşturması için yaptığı çağrıları artırıyor. " şeklindeki açıklama ile ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson'un en son Türkiye ziyaretindeki temasları sırasında ortaya koyduğu 'Esad'ın geleceğine Suriyeliler karar verecektir' yaklaşımının bu olayla test edileceğine vurgu yapılması önemlidir. Aynı şekilde Çavuşoğlu'da; "Suriye'de de Esad ile ilgili kararı Suriye halkı versin diyenler görecekler ki böyle giderse Esad ile ilgili halk kalmayacak." şeklindeki açıklama ile Fransa ile aynı noktaya vurgu yaparak bu yaşanan olay üzerinden hesap edilen siyasi neticeyi ortaya koyuyor. Suriye meselesinde Türkiye ile Fransa'nın en başından beri aynı takımın oyuncuları, olduklarını da unutmamak gerek.
 
Amerika'nın Suriye meselesinde tavrını netleştirmeye başladığı bu aşamada, söz konusu hadisenin gerçekleşmesi olayın bir komplo olması ihtimalini güçlendiriyor. Amerika'da yeni başkan seçilen Donald Trump ile 'müesses nizam' arasında bu tip konular ile ilgili olarak bir farklılaşmanın olduğu, hatta bir çatışmadan bile bahsedildiği biliniyor. İngiltere'nin bu aşamada devreye girip Suriye ile birlikte bölge için Batı tarafından daha önceden planlananın sahaya aktarılmasında inisiyatif alması de konuyu takip edenler için olanların anlaşılmasında önemli bir unsur. 
 
En nihayetinde Suriye'de daha önce gerçekleşen bu tip kimyasal saldırıların arkasında hep Batı odaklı komploların çıkması, bu olayda da okları Batı ve Batı'nın bölgesel ortaklarına ve onların Suriye'deki vekil güçlerine çeviriyor. 
 
Suriye'da yaşananın aslında başını Amerika'nın çektiği Batı'nın büyük komplosunun bir parçası olduğu apaçık ortada iken, başında Beşşar Esad'ın bulunduğu Suriye yönetiminin büyük bir direniş örneği ortaya koyarak şekillendirdiği iradenin bu denli ağır bir suça meyletmeyeceği aklın gereğidir. Ama  basit bir stratejik hesap üzerinden sormak gerekirse; her şeyin mevcut iktidarın lehine geliştiği ve hatta artık Suriye meselesinde son sayfanın kapatılmasının konuşulduğu bir noktada niçin böyle ahmakça bir saldırı gerçekleştirilsin ki?
 
Söz konusu olayın aslının daha iyi anlaşılmasında yardımcı olabilecek önemli tespit ve bilgileri içeren Hamide Yiğit'in sendika.org'da yayınlanan yazısını bu çerçevede ilginize sunuyoruz... 
 
 
 
Suriye'de kimyasal ölüm provokasyonları
 
 
İdlib'in güneyindeki Han Şeyhun'da yaşanan kimyasal saldırı için kim ne dedi? Saldırı nasıl bir dönemde gerçekleşti?
 
19 Mart 2013'te Halep'in Han el-Asel bölgesinde sarin gazı içeren roketlerle saldırı düzenlendi. Bölgede Suriye askerleri vardı. Olaydan 10 saat sonra Suriye hükümeti sarini kimin kullandığının araştırılmasını istedi.
 
Birleşmiş Milletler (BM) Nisan 2013'te bu talebe olumlu yanıt verdi.
 
Saldırıdan bir buçuk ay sonra, 6 Mayıs 2013'te BM Uluslararası Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu'nda üye olan Carla del Ponte, Suriye'deki çatışma kurbanlarının ifadelerine göre, muhaliflerin sinir gazı sarin kullandığını söyledi. Del Ponte, hükümet güçlerinin kimyasal silah kullandığına dair bir kanıta rastlamadıklarını belirtti.
 
Konuya ilişkin NTV'nin 6 Mayıs 2013 tarihli haberi şöyleydi:
 
 
BM'nin 13 kişilik heyeti 24 Temmuz 2013'te Şam'a geldi. BM heyetinin, Han el-Asel'deki kimyasal saldırıyı araştırmak için Halep'e gitmek üzere yola çıktığı sırada, 21 Ağustos 2013'te Doğu Guta'da bir kimyasal saldırı daha gerçekleşti.
 
Dönemin BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Halep'e yola çıkan heyeti durdurdu ve yeni saldırı iddialarına öncelik verilmesini, heyetin Doğu Guta'ya odaklanmasını istedi. Doğu Guta'daki kimyasal saldırıyı araştırmak için bölgeye giden heyete ise İslam Ordusu militanları ateş açtı.
 
Bunun üzerine Suriye'nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Beşar el-Caferi'den, “Hem teröristler hem de BM, Han el-Asel'de ne olduğunu kimsenin bilmesini istemediler. Doğu Guta saldırısı, heyetin Han el-Asel'i araştırmasını engellemek içindi. Doğu Guta'nın da araştırılmasını engellemek istediler”[1] açıklaması geldi.
 
ABD'li gazeteci Seymour Hersh ise Aralık 2013'te, dönemin ABD Başkanı Obama'nın, Doğu Guta'daki kimyasal saldırı üzerinden Suriye'yi vurma hazırlığı yaparken hem elinde Esad'ı suçlayacak kanıt olmadığını hem de Nusra'nın sarin üretebildiğini bildiğini yazmış, Nisan 2014'te de saldırının Tayyip Erdoğan'ın bilgisi, MİT ve jandarmanın katkısı ile Nusra tarafından düzenlendiğini öne sürmüştü.
 
 
Han el-Asel'den 4 yıl sonra Han Şeyhun
 
Bu saldırıdan yaklaşık 4 yıl sonra, 4 Nisan 2017'de İdlib'in güneyindeki Han Şeyhun bölgesinde bir kimyasal saldırı gerçekleşti.
 
Saldırıdan bir gün önce, 3 Nisan 2017'de cihatçılara yakınlığıyla bilinen Orient TV muhabiri Fares Karam, hem Facebook hem de Twitter hesabından, “Yarın rejimin Hama kırsalında klor gazı kullandığı yönünde medya kampanyası başlatıyoruz” duyurusunu yaptı.
 
 
Ertesi gün “muhalif” kaynaklar da vakit kaybetmeden Han Şeyhun'a Suriye uçaklarının klor gazlı saldırı gerçekleştirdiğine dair kampanya başlattılar ve BM'yi göreve çağırdılar.
 
Bu “muhalif” isimlerin başında gelen ve hastane hekimi olduğunu söyleyen Shajul Islam, Twitter'daki “@DrShajulIslam” adlı hesabından Suriye ordusunun hem klor gazı hem de sarin gazı kullandığını iddia etti.
 
Ardından Fransa BM'yi acil toplantıya çağırdı, İsrail Suriye'ye müdahale edebileceğini açıkladı, Erdoğan Astana barışının zora gireceğini söyledi.
 
 
Suriye ve Rusya iddiaları yalanladı
 
Olaya dair ilk açıklama Suriye ordusu kaynaklarından geldi:
 
Bu sabah saat 7:00 civarında İdlib kırsalı Han Şeyhun'daki cihatçı teröristlerin silah üretimi yaptıkları depolar Suriye savaş uçakları tarafından bombalandı. Silah üretiminde çalışan çok sayıda terörist öldürüldü. Bombalamada kimyasal silah ürettikleri depodan sızıntı oldu…
 
Ordu kaynakları, teröristlerin elindeki bu depolarda “Türkiye'den gelen malzemeden kimyasal silah ürettiklerini” açıkladılar.
 
 
İlerleyen saatlerde Suriye askeri kaynakları, kimyasal saldırı iddialarını bir kez daha kesin bir dille yalanlayarak “Suriye ordusu hiçbir zaman kimyasal silah kullanmadı ve kullanmayacak”[2] şeklinde konuştu.
 
Rusya Savunma Bakanlığı da Han Şeyhun bölgesini bombalamadıklarını açıkladı.
 
 
“Saldırının gerçek olup olmadığına dair iyi bir kanıt göremedim”
 
Öncelikle bütün görüntülerde sivillere yardım eden sözde acil yardım ekiplerinin (Beyaz Miğferler) normal kıyafetleriyle olay yerinde bulundukları görülüyor. Saldırıya ilişkin kimyasal silahlar uzmanı Erhan Doğudan'ın yorumu şöyle:
 
İdlib'in güneyindeki Han Şeyhun bölgesindeki kimyasal saldırı hakkında ön analiz:
 
Birçok videoyu ve haber sitelerinde yayınlanan videoları izlediğimde böyle bir olay olup olmadığı konusunda şüphelerim oluştu.
 
Öncelikle bazı tv kanalları bile kimyasalın atılma anı diye klasik konvansiyel bombadan çıkan patlama ve mantar bulutlarını vermesi düşündürücü idi.
 
Her zaman olduğu gibi yaralıların hastane ortamında üzerinde elbiselerle, kazakları ile yatırılması oldukça düşündürücü.
 
Klor gazı diyen de var, sarin gazı diyen de var. Ama gerçekten sarin ise o ortamdaki herkes etkilenir, sakatlanır veya ölür.
 
Daha önceki 2-3bin kişinin öldüğü iddia edilen çakma saldırı gibi bir olay da olabilir.
 
Tabii beni en çok sinir eden detaylardan birisi kısa kollu elbiselerle ağzında gaz maskesi ile kurtarma yapan kişiler.
 
Bu gaz ciltten de geçer, solunum maskesi biraz zaman kazandırır o kadar.
 
Kısacası temkinli davranıyorum ve bu saldırının gerçek olup olmadığına dair iyi bir kanıt göremedim.[3]
 
 
“Cihatçıların elinde klor gazı stoku mevcut”
 
El Alem televizyonu muhabiri, Lübnanlı gazeteci Hüseyin Murtaza da cihatçıların elindeki klor gazı stoklarına dikkat çekiyor:
 
Bölgedeki cihatçı militanların elinde klor gazı stoku mevcuttur. Defalarca Suriye ordusuna ve sivillere karşı bu gazı kullandıkları biliniyor. Bunu aylar önce televizyon kanallarında defalarca açıkladık. Teröristlerin Türkiye'den temin ettikleri çok fazla klor gazı stokları bulunmaktadır. Daha önce de Suriye ordusu ve siviller üzerinde tereddüt etmeden kullandılar.[4]
 
 
Sonuç yerine
 
Suriye devleti Hama'daki saldırıları püskürtüp yeniden kontrolü ele geçirmiş ve kapsamlı İdlib operasyonuna hazırlanırken kimyasal silah kullanıp durumunu zora sokmak istemez. Ama Hama saldırısı başarısız olan ve tek kaleleri İdlib'in ellerinden kayacak duruma geldiğini gören cihatçılar için, bombardımanın durdurulması için bir dayanak üretme aciliyeti olduğu açıktır. Bu aciliyet onları, etkili bir propaganda malzemesi bulmak için klor gazını siviller üzerinde kullanacak noktaya da itmiş olabilir.
 
Asıl mesele algı yönetimi için onlarca çocuğun katlediliyor olmasıdır. Daha önceki kimyasal saldırılar da dahil birçok katliamda olduğu gibi, yenilgiyle karşı karşıya geldikleri her aşamada sivilleri katledip ölü bedenlerini araçsallaştırma cihatçıların çekinmediği bir yöntemdir. Cihatçıların borazanlığını yapan medya da, çoğu çocuk olmak üzere sivillerin ölü bedenlerini kara propaganda malzemesine dönüştürmektedir.
 
 
 
 
-------------------------------------------------------------------------------
 
[1] https://twitter.com/j_alashkar/status/849229933750743041
 
[2] https://www.almayadeen.net/news/politics/55008/%D8%AF%D9%85%D8%B4%D9%82-%D9%88%D9%85%D9%88%D8%B3%D9%83%D9%88-%D8%AA%D9%86%D9%81%D9%8A%D8%A7%D9%86-%D9%85%D8%B3%D8%A4%D9%88%D9%84%D9%8A%D8%AA%D9%87%D9%85%D8%A7–%D9%85%D9%86-%D9%82%D8%B5%D9%81-%D8%AE%D8%A7%D9%86-%D8%B4%D9%8A%D8%AE%D9%88%D9%86-
 
[3] https://www.facebook.com/aktifkarbon/posts/10155058250319435
 
[4] https://twitter.com/HoseinMortada/status/849233541644914688
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar