6049295a-fd11-4c3e-a1dc-9dbedec1b634.jpg

Gerçeğin önüne acılardan mamül duvarlar çekmek

Gerçeğin önüne çekilen acılardan mamul duvarlar başta Suriye, Yemen gibi ülkelerde yaşanan facianın hakikatinin anlaşılmasına engel oluyor. Egemen güçler tarafından bir coğrafyada komplolar neticesinde ortaya çıkan acılara feryat yükseltilirken, bir başka coğrafyada ise yaşananlara gözlerin yumulması, kulakların tıkanması temin ediliyor.

12 Nisan 2017 Çarşamba
İNTİZAR - 2011 yılından beri devam etmekte olan Suriye meselesi, veya bir başka tanımlama ile Suriye'ye kurulan komplo adeta bir mihenk taşı gibi bir çok çevrenin gerçekliğini ortaya koydu. Bu mihenk taşı bir çok meselenin anlaşılabilmesini sağladı. 
 
Başını Amerika'nın çektiği Batı blokunun ve onların bölgesel ortaklarının Suriye'ye kurduğu komplo girift, analşılması çok ciddi bir gayreti gerektiren, parça parça operasyonların oluşturduğu olaylardan meydana geliyor. O kadar ki, dünya kamuoyunun gerçek olarak algıladığı bir çok olay daha sonra takip edildiğinde aslında egemen güçlerin, bu komployu tanzim edenlerin bir operasyonu olduğu ortaya çıkıyor. 
 
Bahsi geçen Batılı güçlerin istihbarat örgütlerinin ve bu örgütler eşgüdümünde faaliyet gösteren tekfirci terör guruplarının gerçekleştirdiği operasyonların, ellerindeki medya gücünü de kullanarak kamuoyuna gerçekmiş gibi aktarılması, kamuoyunun bu şekilde yönlendirilmesi söz konusu. Aslında egemen güçler gerçek gündem ile kendi çıkarlarını temin etmek üzere kendi elleriyle oluşturdukları ve gerçeklikle çelişen, yani yapay gündem sayesinde siyasi ikballerini temin etmek üzerine kurulu bir stratejiye sahipler. 
 
Bu strateji insanı, kitleleri hedef alan, bir anlamda modern zaman köleliği olarak tanımlanabilecek bir sonucu ortaya çıkarmanın peşindedir. Kitlelerin gerçek ile bağının koparılmasına dayanan, egemen, sömürgeci güçlerin kendi siyasi geleceklerini temin edecek şekilde kurlgulanmış yapay gündemler eliyle inşa edilen bir yapı. Bu yapı farkettirmeden her şeyinizi sizin adınıza tayin etmek peşindedir, o kadar ki neye sevinip neye üzüleceğinize kadar müdahale etmenin peşindedir bu stratejiyi inşa eden hegemonik güçler. 
 
Buna yine Suriye meselesi üzerinden örnek sunmak mümkün. Kitlelerin gerçek olanla irtibatının kesilmesi ve müstekbirlerin kendi oluşturdukları gündem üzerinden yapay bir dünya, yapay bir yapı inşa etmeleri ile ilgili olarak; 'kimyasal silah kullanımı ve bu sebeple katledilen masum insanlar ve çocuklar' üzerinden temin edilen kamuoyu oluşturma imkanı oldukça bariz bir örnekliği ortaya koymaktadır. Suriye'de bu oyun birden çok defa oynandı ve her seferinde suçlanan Suriye yönetiminin bu tip bir olayla alakasının olmadığı, bu olayların hatta yapay olarak, kamuoyu oluşturmak için oluşturulduğu ortaya çıktı. Yine yakın zamanda Halep'te Suriye ordusunun ortaya koyduğu kazanımdan sonra gerçekleştirilecek tahliye sürecinde ortaya konan katliam haberleri ile oluşturulan hava da bu anlamda önemli bir örnek. Olayları yakından takip edenler için bu tip yapay gündem oluşturma çabalarının arka planını ortaya çıkarmak ve gerçeği fark etmek çok zor olmasa da gündelik yaşantısı içerisinde olan ortalama insanların oluşturduğu kitlelerin hakikate ulaşması bu kadar kolay olamıyor. Egemen güçler de bu zorluk üzerinden suistifadede bulunarak kendi iktidarlarının geleceğini temin yolunu tutuyorlar. 
 
Hegemonya sahibi güçler Suriye'de imal edilen sebepler üzerinden ortaya çıkardıkları acılara dayanarak inşa ettikleri duvarlar sayesinde gerçeğin kitleler tarafından görülmesinin önüne geçtikleri bir denklemi kullanıyorlar. Yani aslında kendilerinin müsebbibi oldukları acılardan ördükleri duvarlarla insanların gerçeği görmesini engelliyorlar. Yani Suriye'de acılardan örülen duvarlar çekiliyor hakikatin önüne.
 
Bunun böyle olduğunu test etmenin en pratik yolu ise başka coğrafyalarda yaşanan acılara bu hakim güçlerin verdiği tepkinin ölçülmesidir. Mesela Yemen'de yaşananlar. Yemen'de denklem farklı. Orada ölümlerin müsebbibi bu egemen güçler ve onların bölgesel ortakları ve bu ortakların en öncüllerinden biri olan Suudi Arabistan'dır. Suudi Arabistan Yemen'e karşı resmen mütecaviz bir konumdadır. Bu sebeple Yemen'de ölen masum insanlar ve özellikle de çocuklar için yas tutmanıza asla müsade edilmez. Zira bu ölümlerin müsebbibi size neye sevinip neye üzüleceğinize elindeki medya güçü ile karar veren müstekbir güçlerdir. Bu güçler söz konusu ölümler -müsebbibleri aynı hakim güçler olmasına rağmen- Suriye'de gerçekleştiğinde, yine ellerindeki medya gücü sayesinde bir başkasının sırtına yüklenebilmesi sonrasında buna üzülmenize, feryad etmenize karar verebiliyorlar. Neye, nerede, ne zaman üzülüp sevineceğinize karar vermeye cüret eden bu güçlerin varlığını tehdit eden şey ise farkındalık, furkan kabiliyetine dayanarak itiraz etme, hayır diyebilmektir. 
 
Yaşananların anlaşılabilmesini sağlayacak farkındalık, furkan kabiliyetinini artırmak noktasında GazeteDuvar'da yayınlanan Fehim Taştekin'in Suriye'de en son yaşanan kimyasal saldırı olayı bağlamı üzerinden Yemen'de yaşananların hakikatini ortaya koyan yazısını bu çerçevede ilginize sunuyoruz... 
 
 
 
Yemen için de ağlar mısın İvanka!
 
ABD Başkanı Donald Trump'ın biricik kızı İvanka, Han Şeyhun'dan gelen ‘kimyasal' görüntüler üzerine “Dinle, bu gerçekten korkunç bir şey” diyerek babacığını Suriye'nin tepesine binmeye ikna etmiş. Tomahawklarla Şairat Üssü vurulunca da “Bu korkunç suçları kabul etmeyi reddettiği için babamla gurur duyuyorum” diyerek aile saadetini perçinlemiş. Madem ‘küresel şerif' seni dinliyor, o halde dinle İvanka; Ortadoğu haritasının da sana söyleyecekleri var.
 
Saddam'ın elinde ‘kitle imha silahları' olduğu yalanıyla başlatılan işgal yüzünden Irak, 1 milyon evladını toprağa gömdü. IŞİD de o günün en şeytani mirasıdır.
 
ABD'nin her birinin cehenneme çevrilmesinden sorumlu olduğu 7 ülkeye ne kadar bomba attığını Pentagon'a sor, en iyi onlar bilir. Ama ben The Council on Foreign Relations'ın (CFR) rakamlarını aktarayım:
 
ABD, 2016'da Suriye'de 12 bin 192, Irak'ta 12 bin 95, Afganistan'da 1337, Libya'da 496, Yemen'de 35, Somali'de 14 ve Pakistan'a 3 bomba kullandı. Toplam 26 bin 72 bomba.
 
Bunların toplam kaç sivilin canına mal olduğunu doğru düzgün hesaplayan yok. Amnesty'ye göre, ABD liderliğindeki koalisyon sadece Suriye'de Ekim 2016'ya kadar 300 sivili öldürdü. Londra merkezli Airwars'a göre Irak ve Suriye'de, ABD'nin siciline iki yılda 2700 sivil kayıp işlendi.
 
 
ABD'nin Suriye'deki katliamlarından sadece üçünü de ben not edeyim:
 
– 19 Temmuz 2016'da Tukhar'daki bombardımanda 27'si çocuk 73 sivil öldü.
– 28 Temmuz 2016'da Handura'daki saldırıda yedisi çocuk 28 sivil katledildi.
– 7 Aralık 2015'te Ayn el Han'da vurulan iki bina 19'u çocuk 40 sivile mezar oldu.
 
Irak'ta ise en son 17 Mart'ta Musul'un Cedide bölgesinde ölen sivillerin sayısı 278 olarak kayda girdi.
 
Kimse bunun için gözyaşı dökmez çünkü Amerikan askeri doktrinine göre bunlar ‘savaşın kaçınılmaz zayiatları'dır.
 
ABD'nin 2004'te Felluce'de kullandığı seyreltilmiş uranyum içerikli bombalar yüzünden sakat ya da eksik uzuvlarla doğan çocuklar için de vicdan yapmanız gerekmez! Demokrasi gelirken bunların sözü olmaz!
 
***
 
Bu yazıda asıl niyetim Irak ve Suriye'den ziyade gözden ırakta kalan Yemen'i hatırlatmak. Oradaki ayna insan olana mide spazmları geçirtecek kadar berrak!
 
Suudi Arabistan Mart 2015'ten bu yana Amerikan ve İngiliz silahlarıyla Yemen'e cehennemlerin cehennemini yaşatıyor. Kral Selman'ın Yemenlilerin kanı üzerinden bir zafer şovuna ihtiyacı var.
 
Ne için?
 
– Bölgesel liderliğini tahkim etmek için…
– Yerine hazırladığı Savunma Bakanı Muhammed bin Selman'ın önünü açmak için…
 
Beyaz Saray'a göre Trump, Suriye saldırısını kutlayan Kral Selman'ı “Şerefli Haremeyn'in Koruyucusu” diye selamladı. Kral da Suriye'de gösterdiği cesaretten dolayı başkanı tebrik etti. Kral'ın keyfine keyif katan bir şey daha var: Yemen'de ne yaparsa yapsın Trump'ın tam desteğine sahip. Çünkü oradaki kirli savaş da ‘İran'ın nüfuzunu önleme' bahanesi üzerine kuruldu. Trump, selefi Barack Obama'yı sollayarak kısa sürede Yemen'deki Amerikan operasyonlarını da ikiye katladı. Geçen Mart'ta Trump'ın emriyle Yemen'de 70 saldırı düzenlendi. Kuşkusuz hepsi teröristleri cehenneme göndermek içindi! O yüzden sivil kayıplar teferruattı. Mesela Trump'ın 29 Ocak'ta ilk saldırı emrini verdiği Beyda'daki bombardımanda 10'u kadın ve çocuk 30 sivil öldü.
 
Amerikan bombaları insancıldır, masumları öldürmez, değil mi İvanka?
 
***
 
Amerikan-İngiliz destekli bu savaşta Yemenlilerin ödediği bedel çok ağır. BM'nin Haziran 2016'daki verilerine göre Yemen'de 14.1 milyon insan yani nüfusun yarısı açlık tehlikesi altında. 460 bin çocuk ağır beslenme sorunu yaşıyor. Durum son bir yılda daha da ağırlaştı. BM Mülteci Ajansı'nın birkaç gün önce açıkladığı veri, açlık tehlikesi altında olanların sayısının 17 milyona çıktığını gösteriyor.
 
İnsanları açlığa mahkûm eden kasıtlı bir bombardıman stratejisinden bahsediliyor. Suudilerin hedef listesi fikir veriyor: Gıda üretim tesisleri, tarımsal ve hayvansal çiftlikler, gıda depoları, pazar yerleri, su tesisleri, gıda kamyonları.
 
Yemen üzerine çalışan ve Independent ile Salon'a konuşan London School of Economics'ten Prof. Dr. Martha Mundy'ye göre Suudiler savaşın ilk evresindeki bombardımandan sonuç alamayınca taktik değiştirerek Yemenlilerin yaşam damarlarını kesmeye başladı. En az 357 tarımsal hedef bombalandı. Amaç sadece aç bırakmak değil Yemenlileri gelecekte de gıda ithalatına mahkûm etmek.
 
Hudeyde ile Sana arasındaki ana yol ve köprü bombalanarak gıda sevkiyatına darbe vuruldu. Oxfam'a göre BM Dünya Gıda Programı'nın gönderdiği yardımların yüzde 90'ı Suudilerin bombaladığı bu yolla Sana'ya ulaştırılıyordu. Suudiler limanları bloke ederek gıda ithalatını da imkânsız hale getirdi.
 
***
 
Bombardımanın yol açtığı kayıp bilançosu da ürkütücü. Suudiler büyük bir dokunulmazlıkla hastaneleri, okulları, evleri ve mülteci kamplarını defalarca vurdu. Ölü sayısı 10 bini aşmış durumda. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'ne göre iki yılda 4600 sivil öldü, 8 bin sivil yaralandı. BM'ye göre sivil kayıpların yüzde 60-70'inden Suudiler sorumlu. Farklı kaynaklar 1546 çocuğun öldüğünü, 2450 çocuğun da yaralandığını aktarıyor.
 
Sivil kayıplarla ilgili birkaç örnek vereyim:
 
– 1 Nisan 2015'te Hudeyde'de süt ürünleri fabrikası vuruldu, 38 işçi öldü.
– 30 Haziran 2015'te Sana'da termobarik bomba 92 sivilin canını aldı.
– 28 Eylül 2015'te Taiz'de bir düğün evi vuruldu, 130 kişi öldü.
– 22 Ekim 2015'te Okban adasında 200 balıkçının öldüğü bir saldırı gerçekleşti.
– 8 Ekim 2016'da Sana'da bir taziye çadırına Amerikan yapımı bombalarla saldıran Suudiler 140 insanın ölümüne, 600'ünün yaralanmasına yol açtı. Human Rights Watch bunu ağır savaş suçu olarak niteledi.
 
***
 
Sadece insanlık değil tarih de bu barbarlıktan nasibini aldı. Geçmişi 2500 yılı bulan Eski Sana Kenti ve Marib'in yanı sıra Saada, El Cavf ve Zabid kentlerinde yüzlerce tarihi bina, dünyanın en eski barajı olarak tanınan Saba Krallığı'ndan kalma Büyük Marib Barajı, Sirvah'da Mukah tapınağı gibi antik eserler, Zemar'daki müze, Taiz'de tarihi el yazmalarının saklandığı müze, Hadramut Krallığı'nın başkenti Şibam'daki tarihi eserler Suudilerin yıkım operasyonlarına hedef oldu. Bunların çoğu UNESCO Tarihi Miras Listesi'ndeki eserler.
 
***
 
Yemen kendi haline ağlıyor, lakin duyan yok. Bu coğrafya umursanmaz çünkü Batılı müttefiklerin çıkarlarını etkileme kapasitesi düşük. Yemen'i Suud'un pençesine bırakmak Kral'ın gönlünü hoş tutacaksa varsın yakılsın, yıkılsın!
 
Silahlar ABD ve Britanya'dan. Kral Selman, Yemen'i nasıl dize getireceğine dair akıl veren İngiliz danışmanların hizmetinden de memnun! Yemen'de patlayan silahlar İngiliz ve Amerikan şirketlerinin kasalarını doldurdukça kimse ölümleri sorun etmeyecektir. Independent'a göre Mart 2015'ten bu yana İngiltere hükümeti Suudi Arabistan'a 194 silah anlaşmasına onay verdi. Bunların değeri 3.3 milyar Sterlin.
 
Amerikan yönetiminin 2009-2016 arasında Suudilere sattığı ya da satmayı planladığı silahların toplam değeri de 115 milyar doları buluyor. Obama giderayak Suudilere 1.15 milyar dolarlık silah satışını onaylamıştı. Para cambazı Trump da Obama'nın yolunu daha da iştahla sürdürecektir.
 
Suudiler Mayıs 2016'da İngiliz yapımı misket bombalarını da Yemen'de kullandı. Bunlar sözde yasak kapsamında olan bombalar. Uluslararası platformlarda tartışılma gereği bile duyulmadı.
 
***
 
Yemen, Batı-Körfez ittifakının temel karakterini ele veren yaralı bir ülke. Yemenliler sinsi ve sinik bir kampanyanın altında can veriyor. Bu diyarda işlenen savaş suçları, ABD'nin etkisi altındaki hiçbir uluslararası koridorda konuşulmayacaktır. O yüzden derim ki İvanka'nın PR gözyaşları İvanka'da kalsın!
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar