islamdunyasiyaniyor.jpg

Amerika Suriye'de başarılı olursa cehennemin ateşi bütün bölgeyi cayır cayır yakacak

ABD’nin Irak istilası öncesi, Amr Musa Amerikalılara, eğer Irak’ı işgal ederseniz cehennemin kapılarını açmış olacaksınız diyordu. Aslında, Irak’ın istilasıyla cehennemin kapıları sadece aralandı, Suriye’nin bölünmesi yönündeki girişimler cehennemin kapılarının sonuna kadar açılmasına yol açacak. Bu gerçekleşirse, cehennemin ateşi Türkiye’yi de içine alarak bütün Ortadoğu'yu cayır cayır yakacak.

11 Mayıs 2017 Perşembe
İNTİZAR - Suriye meselesi neredeyse sadece Batı Asya'nın (Ortadoğu) değil bütün dünyanın geleceğini, yeniden şekillenmesini, uluslararası ilişkilerin oturacağı yeni dengelerin oluşmasında en önemli etken olma durumunda...
 
Suriye meselesi, eğer başını İslami İran'ın çektiği 'Direniş Cephesi' ve bu cephe ile birlikte hareket eden Rusya'nın tayin ettiği istikamette neticelenirse ortaya çıkacak durum, başını Amerika'nın çektiği Batı hegemonyasının, Batı emperyalizminin, kapitalist dünya tasavvurunun sonunun başlangıcı olacaktır. Tek kutuplu dünya yaklaşımının yok olması ve çok kutuplu (iki kutuplu değil) uluslararası dengelerden mürekkep yeni bir dünya düzeni oluşacaktır. Bu yeni dengeler üzerinde kurulacak dünyada İslam coğrafyasının etkinliği de bu çok kutuplardan bir kutup olarak daha artmış olarak, tanımlanmış bir güç olarak sahnede yerini almış olacaktır.
 
Bu tablonun tersinin olması, yani başını Amerika'nın çektiği Batılı egemen güçlerin Batı Asya'da, merkezinde Siyonist İsrail'in ve onunla birlikte hareket eden Suudi Arabistan, BAE gibi ülkelerin olduğu bir siyaset vizyonu bölgedeki hakimiyetini devam ettirir, temelde Suriye ve Irak, genelde bütün Ortadoğu ile ilgili politikalarını hakim kılarsa bu bütün bölgenin Balkanlaştırılması sonucunu doğuracaktır. Böylece Batı dünya hakimiyeti ile ilgili ortaya koyduğu siyasi vizyonuna dair yapabileceklerinin de sınırlarını kendisinin belirleyebildiğini ortaya koymuş olabilcektir.
 
Aslında bölge ülkelerinden Batı ile beraber hareket eden bir çoğu egemen güçlerin politikalarına verdikleri destekle kendi sonlarını da hazırlamış oluyorlar. Ve aslında Batı hegemonyasına karşı direnen ülkeler kendi gelecekleri ile birlikte bütün bölgenin de geleceğini temin etmenin savaşını veriyorlar.
 
Cenk Ağcabay'ın sendika.org'da yayınlanan yazısı bu çerçevede kayda değer bilgi ve tespitler içeriyor. Batı ile işbirliği içerisinde olup Suriye'yi yakma hesabı içerisinde olanların oluşturmaya çalıştıkları bu yangın ile kendilerini de ateşe atacakları ilgi çekici denkleme dikkat çeken söz konusu yazıyı ilginize sunuyoruz...  
 
 
En güzel çikolatalı pastayı nasıl alırsınız? Tomahawk'lı mı? 
 
6 Nisan'da Suriye Ordusu'na ait Şayrat Hava Üssü ABD Başkanı Trump'ın emriyle vuruldu. Şayrat Üssü'nün vurulduğu sırada Trump ve Çin Devlet Başkanı beraberdi. Trump, üssün vurulduğunu misafirine nasıl haber verdiğini Fox News programcısına şöyle anlatıyor:
 
“Masada oturuyordum. Yemeği bitirmiştim. Tatlımızı yiyorduk. Görebileceğin dünyadaki en güzel çikolatalı pastadan bir parça almıştık ve Başkan Xi de bu çikolatalı pastayı bayılarak yiyordu. O anda generallerden gemilerin yüklendiğine ve kilitlendiğine ilişkin bir mesaj aldım, sen ne yaparsın bu durumda? Ve bunu yapmaya kararlıydık, böylece roketler yola çıktı. Dedim ki, Sayın Başkan, size bir şeyi açıklamama müsaade edin. Bu tatlımızı yerken oluyordu. 59 füze gönderdik, hepsi de hedefini vurdu. Bu arada, inanılmaz, bilirsiniz, yüzlerce mil ötede, hepsi de hedefte, muhteşem bir şeydi yani…”
 
ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross'da geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, Şayrat Üssü'ne yönelik saldırının bir “akşam yemeği sonrası eğlencesi” olduğunu ve “başkana bir maliyetinin olmadığını” söyledi.
 
Bu ballandıra ballandıra anlatılan “inanılmaz”, “muhteşem”, “akşam yemeği sonrası eğlencesi”nde aralarında çocukların da olduğu 14 insan öldü…
 
Amerikan emperyalizmi önemli misafirlerini böyle ağırlıyor, “dünyanın en güzel çikolatalı pastası”nı sunmuş da olsa, ABD başkanı bununla yetinebilir mi, “akşam yemeği sonrası eğlencesi” olmadan misafir ağırlanır mı? Yemeğin yanında şöyle 59 tane de Tomahawk füzesi patlatacak ki, herkes ABD başkanının ne kadar misafirperver olduğunu görsün değil mi…
 
ABD yönetimi yarın bir başka önemli konuğu ağırlayacak, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'la bir araya gelecek. Astana'da üzerinde anlaşma sağlanan Suriye'deki “çatışmasızlık bölgeleri” görüşmenin ana konusu olacak.
 
 
Suriye-Ürdün sınırında yığınak
 
soL Portal'ın, Al Masdar‘dan aktardığına göre, “Suriye ordusuna ait İHA'ların Ürdün sınırında çektiği görüntüler, ABD ve Ürdün'ün güney sınırına devasa bir zırhlı araç yığınağı yaptığını gösteriyor. 400 kadar ABD ve Ürdün zırhlı aracının sınıra yakın bir bölgedeki Ez Zerka askeri üssüne yığılması üzerine Şam alarma geç”miş.
 
Ürdün hükümet sözcüsünün, tampon bölge kurmak için Suriye'ye asker gönderebilecekleri yönündeki açıklamasına dün bir yanıt veren Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, Ürdün ile savaşmak istemediklerini, ancak Ürdün birliklerinin Suriye'ye Şam'la koordinasyon kurmadan girmesi durumunda bu gruba düşman muamelesi yapacaklarını söylemişti.
 
Haberde, Ürdün ve ABD'nin, Irak-Suriye-Ürdün sınırındaki El Tenf'e, ÖSO'ya yardım için çıkartma yapabileceği söyleniyor. Bir başka habere göre, Suriye ordusu ve müttefikleri de Irak sınırına doğru operasyonlarını yoğunlaştırıyorlar.
 
Amerikan yönetimi misafirlerini en iyi şekilde ağırlamayı seviyor. Tillerson da Lavrov'a “dünyanın en güzel pastalarından birini” ikram ederken “İslamcı terörle savaşmak için” Ürdün sınırından Suriye'ye girdiklerini ya da gireceklerini neden haber vermesin?
 
 
“Çatışmasızlık bölgeleri”
 
Geçtiğimiz günlerde, Suriye'de uygulanmaya başlayan “çatışmasızlık bölgeleri” hakkında konuşan ABD Savunma Bakanı Mattis, detaylar hakkında yeterli bilgileri olmadığını, detaylara bakmaları gerektiğini söyledi. ABD Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, “çatışmasızlık bölgelerinde” İran'ın garantör ülke olarak bulunmasından duyduğu rahatsızlığı belirtti ve “İran'ın Suriye'deki aktiviteleri şiddetin azalmasına değil, artmasına katkı sundu, onun Esad rejimine verdiği koşulsuz destek sıradan Suriyelilerin ızdırabının sürmesine neden oldu” dedi.
 
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında, daha önceki ateşkeslerde Esad rejiminin kurallara uymadığı belirtildi ve Rusya'nın bu konuda garantörlük yapması gerektiği ifade edildi. Açıklamada, “rejimin daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yapması”, sivillere ve ılımlı muhalefete yönelik saldırıları durdurması isteniyordu.
 
 
İran-Suudi Arabistan gerilimi
 
Dışişleri Bakanlığı'nın açıklaması, ABD'nin yaklaşımında öze ilişkin herhangi bir değişiklik olmadığını gösteriyor. Ama konuyla doğrudan bağlantılı başka gelişmeler var. ABD yönetiminin İran'ın üzerindeki baskıyı artırmaya dönük politikası gün geçtikçe olgunlaşıyor. Suudi Prensi Muhammed Salman'ın, İran rejiminin amacının Müslümanların Mekke merkezine ulaşmak, kendi amaçlarının ise mücadeleyi İran'ın içine çekmek olduğunu söylemesi üzerine tırmanan gerginlik, İran Savunma Bakanı'nın “Onları böylesi aptalca bir eylemde bulunmamaları için uyarıyorum, fakat yaparlarsa Mekke ve Medine dışında güvenli yer bırakmayız” sözleriyle yeni bir boyut kazandı.
 
Şayrat'a yönelik saldırının ardından, bu kez Trump'ın ilk yurtdışı ziyaretini Ortadoğu'ya, Suudi Arabistan ve İsrail'e yapacağının açıklanması, ABD yönetiminin bölgesel politik yönelişine ve ABD-İsrail-Sünni İttifakının yol almakta olduğuna işaret etmesi bakımından önemli bir sembolik değer taşıyor. ABD yönetimi Hizbullah'ın politik ve askeri izolasyonunu sağlayamadığı için, hükümetinin başında kendi has uşaklarından Hariri'nin bulunduğu Lübnan'a uygulanacak yeni ekonomik yaptırımlar üzerine çalışıyor. Yeni yaptırımlarla zaten sallanmakta olan ekonomik durumun daha da kötüye gideceğini gören Hariri, ABD'yi bu karardan vazgeçirmek için Washington'a bir heyet yollamış, heyet orada çalışmalarını sürdürüyormuş.
 
 
Ürdün Kralı'nın ABD ziyaretleri
 
ABD'nin bir başka has uşağı Ürdün Kralı Abdullah Beyaz Saray'da son birkaç ayda iki kez misafir edilmiş, ziyaretlerinden sonra Trump'la ve üst düzey ABD yöneticileriyle çok verimli görüşmeler yaptığını söylemişti. Abdullah son aylarda, ABD'deki bu kabulleri nedeniyle, en ziyade müsaadeye mazhar Ortadoğu lideri görünümü veriyordu. Batı basınında ise alayla, Abdullah'ın acil ihtiyaç duyduğu milyar dolarların Suudi Arabistan tarafından karşılanması için ABD'li yetkililerin aracılık yaptığı yazılıyordu.
 
Financial Times'tan Erika Solomon üç yıldır defalarca Ürdün-Suriye sınırının Ürdün tarafında kurulan operasyon odasında ABD, İngiliz, Suudi özel kuvvetlerinin birlikte çalıştıklarını, finanse ettikleri ve yönettikleri “muhaliflerin” bir kısmının Suriye'de El Nusra ile birlikte operasyonlar düzenlediğini yazmıştı. Erika Solomon'un röportaj yaptığı muhalifler El Nusra ile birlikte faaliyet gösterdiklerini, onlardan kopamayacaklarını çünkü onların Sünni kardeşleri olduğunu söylüyorlardı. ABD eğer Ürdün sınırından Suriye'ye bir operasyon başlatırsa, işte El Nusra'nın bu kardeşleriyle birlikte “İslamcı terörle savaşıyor” olacak.
 
 
New York Times'tan Trump'a Suriye uyarıları
 
Dün söz alan New York Times editoryasının konusu Suriye'deki “çatışmasızlık bölgeleri” ve Lavrov Tillerson görüşmesiydi. Her zamanki, “Suriye'deki korkunç insani kayıplar”dan duyulan üzüntülerin ifade edilmesinin ardından, editorya, Suriye'nin barışa ihtiyacı olduğunu, bu nedenle bu planın ABD tarafından dikkatle ele alınması gerektiğini söylüyor. (A Syrian Plan Worth a Look, May 9)
 
Ne güzel değil mi? “Suriye'nin barışa ihtiyacı var.”… Ama bir dakika… Editorya, planın çok ciddi eksikliklerini saptamış ve eğer Trump, sadece kendi mirasını ve Rusya'nın Ortadoğu'daki çıkarlarını kollayan “eski ahbabı” Putin'le ortak amaç için çok istekli olursa sadece her şeyi daha kötü yapar, diyor.
 
Editorya, bir bölümü ABD tarafından desteklenen “Sünni muhaliflerin” bu planı uygun bulmadıklarını, çünkü Rusya ve İran'ın Esad'ın sivillere saldırmasını engelleyebileceğine inanmadıklarını, ayrıca İran'ın garantör ülke olmasına şiddetle karşı çıktıklarını bildiriyor. Peki bazılarını ABD'nin desteklediği bu “Sünni muhalifler” İran'ın rolüne neden şiddetle karşı çıkıyormuş? Editorya yanıtını şöyle veriyor: “İran Şii bir ulus ve Şiilik, Esad'ın mezhebi Alevilik'le akraba…”
 
Editorya, bu planın geçici dahi olsa Suriye'yi yönetim ve muhalifler arasında böldüğünü ve bunun ideal olmadığını düşünüyor. Bu bölgede en az gerekli olan şeyin yeni bir parçalanmış devlet olduğunu söyleyen editorya; ancak diyor, yıllar süren sonuçsuz girişimler, ölümlerin sürmesi, Esad'ı devirip yerine daha kapsayıcı bir yönetimini getirecek politik çözümün bulunamadığı koşullarda, bölünme belki de katliamların bitirilmesinin tek yolu olabilir…
 
 
Bölme planı mı?
 
“Çatışmasızlık bölgeleri” planı, editoryanın anladığı ya da anlamak istediği gibi Suriye'yi yönetim ve “muhalifler” arasında bölme planı mı? Sendika.Org'da yayımlanan “Türkiye'nin Suriye politikası: Bir adım ileri, iki adım geri“ başlıklı kapsamlı yazısında Hamide Yiğit, isabetli saptamalarla böyle olmadığını ortaya koydu. Bu planın böyle bir amacı yok, ama biz ABD'nin uzun zamandır Suriye'yi etnik ve dinsel temellerde küçük ve kolay kontrol edilebilir siyasi birimlere bölme projesine sahip olduğunu biliyoruz.
 
En son Nisan 2016'da dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Rusya'ya, “Sen bu çizgiyi geçme, ben de şuradan ötesine geçmeyeyim, arada kim ne yaparsa yapsın” şeklinde bir öneri götürdüklerini, Rusya'dan yanıt beklediklerini yine New York Times editoryası ile yaptığı bir özel toplantıda açıklamış, editorya bunu özel bir haber olarak sunmuştu. (Russian Military Build up Near Aleppo, Syria, Threatens Truce, Kerry Warns, New York Times, 22 April 2016)
 
O günlerde, Suriye savaşındaki güç dengelerinde önemli kaymalar yaşanıyordu. ABD'nin bu teklifi gündeme getirmesinin nedeni, vekil güçlerinin sahada yaşamakta olduğu bozgundu, odak noktası da Halep'ti. Kerry, eğer işler istedikleri gibi gitmezse, bölünme opsiyonunun gündeme gelebileceği tehdidini masada tutuyordu. Suriye yönetimi ve müttefikleri Halep'i cihatçılardan temizledi. ABD ve müttefikleri bunun gerçekleşmemesi için sonuna kadar çaba harcadılar, ama başarılı olamadılar.
 
 
Sünni İttifakı ve yeni dengeler
 
Trump'ın göreve başlamasının ardından en fazla belirginleşen yöneliş, Ortadoğu'da ABD ve İsrail tarafından güçlü bir biçimde desteklenen Sünni İttifakı yeniden canlandırmak ve İran'ı baskı altına almak oldu. Hamas'ın yayımladığı yeni siyaset belgesinin içeriği ve Halid Meşal'in CNN röportajında, ortaya yeni bir siyaset belgesi koyduklarını söyleyip, Amerika'yı bu fırsattan yararlanmaya çağırması “Sünni İttifakın” derinden derine yol almakta olduğunun önemli bir işaretiydi.  Sünni İttifakın, İran ve Suriye'ye yönelik saldırganlığını ve emperyalizm işbirlikçiliğini demagojik bir Filistin-İsrail “barış girişimi” örtüsüyle meşrulaştırmaya çalışacağı anlaşılıyor.
 
Suriye'deki durum 2016 Nisan'ından çok farklı, farkı yaratan faktörlerin en önemlisi müttefiklerinin Suriye yönetimine sunduğu askeri destek. Rusya, Suriye'de aldığı askeri inisiyatifi siyasi ve diplomatik bir kazanıma dönüştürmek istiyor. ABD'yi bu noktaya çekmeye çalışıyor. ABD masaya oturmak için bile, Rusya'nın müttefiklerinden ayrışmasını bir önkoşul olarak öne sürüyor. “B Planı”nı alttan alta uygulamaya devam ederek, Suriye'nin fiilen bölünmesi opsiyonunu gündemde tutuyor. Suriye'nin doğusunda yoğunlaştıracağı askeri faaliyetler bu planın yeni bir ayağı olmaya aday.
 
Her durumda, Suriye'deki yangının kısa vadede sönmesi çok zor görünüyor. Suriye'nin bölünmesi doğrultusunda yaşanacak olası gelişmelerin sadece Suriye'de değil, çok daha geniş bir coğrafyada çok daha büyük yangınlara yol açacak olması artık kimse için sır değil.
 
ABD'nin Irak istilası başlamazdan önce, Arap Birliği Başkanı Amr Musa Amerikalılara, eğer Irak'ı işgal ederseniz cehennemin kapılarını açmış olacaksınız diyordu. Aslında, Irak'ın istilasıyla cehennemin kapıları sadece aralandı, Suriye'nin bölünmesi yönündeki girişimler cehennemin kapılarının sonuna kadar açılmasına yol açacak. Bu gerçekleşirse, cehennemin ateşi Türkiye'yi de içine alarak bütün Ortadoğu'yu cayır cayır yakacak
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar