1029042604.jpg

“Trump’ın kırmızı çizgisi”: Amerikan militarizmi bildiğiniz gibi

ABD militarizmi, Suriye’deki başarısızlığını şiddeti arttırarak ve büyük savaş tehdidini yükseltecek provokasyonlar düzenleyerek gözlerden saklamaya çalışıyor. Trump’ın “kırmızı çizgisi” kimyasal saldırı provokasyonları, Suriye'de yaşanan başarısızlığın gizlenmesinin en güçlü aracı haline geliyor. ABD İsrail saldırganlığı, Suriye direnişinin önemli kazanımlar elde ettiği bir dönemde hızla artıyor…

28 Haziran 2017 Çarşamba
İsrail Hava Kuvvetleri, yıllardır işgal altında tuttuğu Golan'da boş alanlara düştüğünü iddia ettiği roketler nedeniyle Suriye ordusu'na ait araçları ve mevzileri art arda vuruyor. İsrail Savunma Bakanı bir hafta önce gerekli gördükleri takdirde “Suriye'de operasyon yapma özgürlüğünden vazgeçmeyeceklerini” söylemişti ve bırakalım vazgeçmeyi, son günlerde Suriye Ordusu'na yönelik saldırılarının kapsamını daha önce görülmedik ölçüde genişlettiler.
 
İsrail'in Golan'a düştüğünü iddia ettiği roketlerin Kuneytra el-Baas'ta Suriye Ordusu'na karşı saldırıya geçen Nusra liderliğindeki Cihatçı gruplarla girilen çatışmalarda kullanıldığı iddia ediliyor, ancak İsrail'in vurduğu noktalara bakıldığında, İsrail'in art arda gelen saldırılarının esas amacının saldırıya geçen Cihatçılara ateş desteği sunmak olduğu kolayca anlaşılıyor. İsrail'in Suriye Ordusu'na karşı yıllardır düzenlediği tüm saldırılardan önce boş alanlara böyle roketler düşüyor. Bu roketlerin anlaşmalı olarak, İsrail saldırısına zemin hazırlamak için Cihatçılar tarafından bilinçli olarak ateşlenmiş olması da yüksek bir olasılık.
 
Haaretz gazetesinden Noa Shpigel konuyla ilgili haberinde, bölgede yaşanan yoğun çatışmalarda “isyancı”lar arasında el-Nusra örgütünün ağırlıklı olduğunu ifade ediyor. İsrail Ordusu'nun Nusra'ya sunduğu ateş desteği ilk değil, ama artık İsrail basınında bile bu şekilde açıkça yer alıyor. Wall Street Journal'ın 19 Haziran tarihli nüshasında İsrail'in Suriyeli “isyancılar”a sunduğu askeri ve mali destek doğrudan “isyancılar”ın ağzından aktarılmıştı. Z'vi Barel 23 Haziran tarihli Haaretz'de, İsrail'in “isyancılar”a sunduğu askeri ve mali destek hakkında bazı yeni bilgiler verdi.
 
 
Paralar ve silahlar Nusra'ya gidiyor
 
Z'vi Barel'in verdiği bilgilere göre, Ürdün-Suriye sınırında ABD, Ürdün ve Suudi Arabistan'ın birlikte organize ettiği bir operasyon odası tarafından yıllardır Suriyeli “isyancılar”a askeri ve mali destek sağlanıyor. Bu odanın desteklediği gruplar Özgür Suriye Ordusu adı altında faaliyet gösteriyorlarmış, ancak burada da Suriye Savaşı'nda artık “klasikleşen” bir gelişme yaşanmış ve bu odanın desteklediği grupların bir kısmı ana gruptan ayrılıp El Nusra'nın öncülük ettiği gruplara katılmışlar ve tabii elde ettikleri silah ve paralarda bu gruplara transfer olmuş.
 
Z'vi Barel, İsrail'in daha önce örtülü olarak yürüttüğü destek faaliyetlerinin son yıllarda Ürdün'le işbirliği içinde giderek geliştiği ve derinleştiği bilgisini veriyor ve bunun nedeninin iki ülkenin sınırlarında güçlü bir İran yanlısı birikimin oluşmasından duydukları ortak huzursuzluk olduğunu söylüyor. (Israel's Slow Creep Into the Syrian Civil War)
 
İşgalci İsrail için “İran yanlısı birikim” tabii ki sadece bir bahane, ateş desteği de sunduğu vekilleri aracılığıyla Suriye Ordusu'nu yıpratıp Golan İşgali'ni genişletme ve pekiştirme ise şahane!
 
 
Tanıdık bir senaryo
 
İşgal altındaki Golan'a senelerdir düşen, ama bugüne dek tek bir insan ya da binaya zarar vermeyen roketler, İsrail'in Suriye'de stratejik noktalara düzenlediği saldırıların gerekçesi… Bu size bir şey anımsattı mı? Türk devlet yetkililerinin Suriye meselesine dair bir toplantısının sızan kayıtlarında MİT Başkanı Hakan Fidan ne diyordu? “Suriye'ye girmek için 8 füze attırır, gerekirse Süleyman Şah'ı vururuz”, 8 füze atacak ya da Süleyman Şah'ı vuracak olanlar kimlerdi? MİT'in silahlandırdığı Suriyeli “devrimciler”… Ha Türk devleti için vurmuş, ha İsrail için, ha Amerika için, ha Suudi Arabistan için Suriyeli “devrimciler” açısından fark eder mi? Ne fark edecek hepsi “Suriye Devrimi”nin destekçisi… Tümü canla başla Suriye'ye “demokrasi”, Ortadoğu'ya “özgürlük” getirecek “devrim” için senelerdir çalışıyor…
 
 
Trump, Suriye'yi vurmak istiyordu
 
Amerikalı tanınmış gazeteci Seymour Hersh, 2013 yılının Mart, Nisan ve Ağustos aylarında Suriye'de gerçekleşen kimyasal saldırıların, Suriye Ordusu'na bağlı birimler tarafından değil,  ABD'nin Suriye'ye askeri müdahalesini sağlamak isteyen MİT bağlantılı Cihatçı örgütler tarafından gerçekleştirildiğini Amerikalı askeri ve istihbarat yetkililerinden elde ettiği bilgilere dayanarak 2014 yılında yazmıştı. Hersh'ün yazılarının özelliği CIA ve Pentagon'dan elde ettiği bilgilere dayanması. Hersh, Almanya'nın Welt gazetesine “Trump'ın Kırmızı Çizgisi” başlığını taşıyan yeni bir yazı yazdı. Yazısının başlığı, 2013'teki kimyasal saldırıyla ilgili yazısı “Kırmızı Çizgi Gizli Hat”ın başlığına gönderme yapıyordu.
 
Kimyasal saldırı, Obama'nın Suriye'deki “kırmızı çizgisi” idi. Obama'ya en fazla yöneltilen eleştiri “kırmızı çizgileri”nin aşılmış olmasına rağmen Suriye'de askeri müdahale yolunu seçmemesiydi. Hersh yeni yazısında, 4 Nisan'da Suriye'de Han Şeyhun'da Suriye Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen kimyasal saldırı ve ABD'nin bu saldırıya yanıt olarak düzenlediğini iddia ettiği 7 Nisan'daki El Şeyrat Havaüssü saldırılarını ele alıyor.
 
Hersh'ün Amerikalı yetkililerden aldığı bilgilere göre, Amerikan istihbaratı Suriye Ordusu'nun Han Şeyhun'da bir kimyasal saldırı düzenlemediğini saptamış ve bunu Trump'a bildirmiş, Hersh'ün konuştuğu yetkili bir istihbaratçı şöyle diyormuş:
 
“Suriyeliler Han Şeyhun'a saldırı planladı. Bundan şüphemiz yok. Bunu doğrulayacak istihbaratımız var mı? Elbette. Sarin kullanmayı mı planladılar? Hayır. Fakat Başkan (Trump) bir problemimiz olduğunu ve bunu çözmemiz gerektiğini söyledi. İstediği şey Suriye'yi bombalamaktı.”
 
Sarin kullanılmadı, ama Trump'ın “istediği şey Suriye'yi bombalamaktı”…
 
Neden?
 
 
“Nihayet başkan oldu”
 
Trump'ın El Şeyrat Üssü'nü vurduklarını açıklamasından sonra, bu sorunun yanıtını Amerikan liberalizminin yıldızlarından Fareed Zakaria vermiş, “Trump nihayet başkan oldu” demişti.
 
Trump'ın en katı karşıtları da dahil, ana akım Amerikan politika ve medya dünyası Suriye'ye yönelik saldırganlığı ayakta alkışlamıştı.
 
Hersh, Trump'ın başkanlıktaki en başarılı günlerinin El-Şeyrat Üssü'ne yönelik saldırıdan sonraki birkaç gün olduğunu; savaş zamanlarında hep olduğu gibi Amerika'nın başkomutanının arkasında toplandığını, seçim kampanyası boyunca Esad'la barış yapmak gerektiğini söyleyen Trump'ın 11 hafta sonunda Suriye'yi vuran biri haline geldiğini ve Cumhuriyetçi Parti, Demokrat Parti ve basının onu bu kararından dolayı selamladığını söylüyor yazısında.
 
Amerikan militarizminde değişen hiçbir şey yok. Dün Saddam'ın kitle imha silahları yalanıydı, Kaddafi'nin hazırlandığı soykırım girişimiydi, bugün Esad'ın kimyasal saldırıları…
 
 
Cihatçıların işine gelen bir gerilim
 
Hersh'ün aktardığı bilgilere göre, Suriye Ordusu, Ahrar el-Şam ve El-Nusra örgütlerinin üst düzey  komutanlarının toplantı yaptığı bir binayı vurmuş. Rusya'nın askeri birimleri operasyon öncesi Doha'daki merkeze ABD ve müttefiklerine yapılacak operasyon hakkındaki bilgileri geçmişler. Bunun iki nedeni varmış, birincisi kazalara yol açmamak için açık tutulan karşılıklı bilgilendirme kanalının hava operasyonları için kullanılması, ikincisi de CIA'ye bilgi taşıyan ya da bu örgütlere sızmış CIA unsurlarının zarar görmemesi için gerekli erken uyarının yapılmasıymış.
 
Amerikalı istihbaratçılara göre, bu operasyonun önemini gösteren bir gösterge, Rusya'nın bu operasyonda kullanılmak üzere Suriye Ordusu'na nadir verdiği özel bombaları teslim etmesiymiş. Ahrar el-Şam ve El-Nusra'nın üst düzey komuta kademesine sızmış CIA unsurları bilgisi de MİT Başkanı'nın sözlerini ve Golan'a fırlatılan roketleri bir kez daha akla getiriyor.
 
Hersh, Amerikan istihbarat örgütlerine danışmanlık yapan üst düzey bir kaynağının, Trump'ın bu saldırı emrini vermesiyle ABD, Rusya ve Suriye ilişkilerinin çok gerildiğini ve bu durumun Selefi-Cihatçıların işine geldiğini söylediğini ifade ediyor. Kaynağa göre, Trump bu adımla kendini köşeye sıkıştırmış, çünkü Cihatçılar yeni bir kimyasal tuzağı kurarsa daha önce el yükselttiği için Trump bu kez çok daha sert adımlar atmak zorunda kalacakmış…
 
Bu kaynak ya da yazıyı yazan Hersh acaba hangi dünyada yaşıyor?
 
Bilindiği gibi, “Selefi-Cihatçılar”ın yeni bir “kimyasal tuzak” kurmasına gerek kalmadan, ABD Suriye işgalini genişletme yolunda son haftlarda hızlı adımlar atmaya başladı. Suriye Ordusu'na art arda doğrudan saldırılar düzenledi ve yakında bir Suriye uçağını düşürdü.
 
 
Suriye'de daha büyük bir savaşa doğru
 
Trump'ı bir tek Suriye'yi vurduğu için kutlayan New York Times editoryası ABD üst düzey askeri yetkililerinden aldığı bilgiler doğrultusunda, ABD yönetiminin, Suriye'nin doğudaki Irak ve Ürdün sınırlarında İran'ın niyetleri hakkında büyük kuşkulara sahip olduğunu yazıyor. Editoryaya bilgi veren ABD yetkilileri bu bölgede İran yanlısı milisler ve Suriye Ordusu'nun etkili olmasının ABD'nin IŞİD'le savaşına zarar verebileceğini söylemişler. Nasıl mı? Yetkililer editoryaya açıklamışlar: ABD askeri birimleri bu bölgede Suriye'den Irak'a uzanan bir hatta karakollar kurmayı planlıyorlarmış. Bu karakollar Musul ve Rakka'da yenilince bölgeye dağılacak IŞİD'lilerle savaş üsleri olacakmış. Ama eğer diğerleri burada etkinlik kurarsa ABD'nin bu planı gerçekleşmeyecek ve IŞİD'le savaşı bu nedenle sekteye uğrayacakmış. (The Iran Puzzle, 26 June)
 
Helene Cooper 22 Haziran'da New York Times'a yazdığı yazıda, ABD'nin Suriye'deki askeri faaliyetlerinin diplomatik ve siyasi faaliyetlerinden daha hızlı ilerlediğini tespit etmiş ve son askeri eylemlerinin hiçbirinin IŞİD'le savaş kapsamında olmadığını vurgulamıştı. Cooper, ABD, Suriye'de  daha büyük bir savaşa doğru mu kayıyor sorusunu sormuştu. (Critics Say U.S. Is ‘Sleepwalking' Into Wider Role in Syria)
 
Önceki gün ABD Dışişleri Bakanı Tillerson'la bir telefon görüşmesi yapan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un ofisinden yapılan açıklamada, “[Lavrov] Washington'u teröristlere karşı savaşan Suriye hükümet ordusuna yönelik provokasyonların önlenmesi için gereken tedbirleri almaya çağırdı” denildi. Lavrov'un açıklaması, ABD'nin Suriye'ye yönelik askeri saldırganlığının tırmanması karşısında bir uyarı anlamını taşıyor.
 
 
Trump, Batılı elitleri ürkütüyor
 
Dün (27 Haziran) Beyaz Saray'dan yapılan bir açıklama ile Lavrov'un bu açıklamayı neden yaptığı biraz daha anlaşılır hale geldi. Beyaz Saray açıklamasında, “ABD, Esed rejimi tarafından, masum çocuklar dahil kitlesel sivil ölümlerine neden olabilecek muhtemel bir kimyasal silah saldırısı hazırlıklarının olduğunu tespit etmiştir. Bu hazırlıklar, 4 Nisan 2017'deki kimyasal silah saldırısından öncekilere benzemektedir” denildi.
 
Ortaya çıkan tablo, ABD yönetiminin özel olarak Suriye'de ve genel olarak Ortadoğu'da askeri faaliyetlerini artırma yönündeki çizgisinin yarattığı büyük tehlikelerden rahatsızlık duyan Batı politik ve askeri eliti içindeki grupların karşı argümanlar geliştirdiği ve bunları dolaşıma soktuğuna işaret ediyor. Hersh'ün bu kapsamdaki yazısı Almanya'nın Welt gazetesinde yayımlandı. Alman Dışişleri Bakanı Gabriel son birkaç haftada,  ABD'nin Ortadoğu'da geliştirdiği politikalara en sert eleştirileri yöneltmişti.
 
ABD yönetiminin Ortadoğu politikalarını “tamamen yanlış” bulduğunu söyleyen Gabriel, ABD tarihinin en büyük silah satışının Körfez ülkelerine yapılmasının bölge barışı açısından tehlikeli  olduğunu, “Bölgede silahlanma yarışının artması”ndan büyük endişe duyulduğunu ve ABD'nin politikalarından dolayı uluslararası politikada yeni sorunlar baş gösterebileceği gibi, bunun “yepyeni sorunları da tetikleyebileceğini” ifade etmişti.
 
Gabriel'in rahatsızlık duyması boşuna değil, ABD'nin Ortadoğu'daki İran karşıtı yönelişi ve Suriye'de uyguladığı askeri yoğunlaşma bölgede çok daha geniş kapsamlı askeri karşı karşıya gelişlere yol açma olasılığına sahip. Meselenin IŞİD'le savaşmak için karakollar oluşturmakla falan tabii ki ilgisi yok, meselenin özü, ABD ve İsrail'in Suriye'de vekiller eliyle yürüttükleri savaşta istedikleri sonuçlara ulaşamamış olmaları. Bu durum, onların savaşa daha fazla yüklenmelerini ve doğrudan katılımlarını gerektiriyor.
 
 
Amerikan liberalizmi daha fazlasını istiyor
 
Tehlike gerçekten büyük… Trump'la kanlı bıçaklı olan, Trump' a göre “sahte haberler” yapan Washington Post editoryası bile, Rusya ve İran'la mücadele için müttefikleri savunma yönünde güçlü tutum alınmasının önemini vurguluyor ve son zamanlarda komutanların sahada bu yöndeki performanslarını övüyor. Suriye'de yeni bir politik düzenin kurulması için, müzakereleri zorlaması gereken ABD'nin bunun için aynı zamanda Rusya, İran ve Suriye üzerindeki ekonomik ve askeri baskıyı da yükseltebileceğini düşünüyor. (What happens after the Islamic State is defeated in Iraq and Syria?, June 19)
 
Amerikan liberalizmi, sonuç almak için mevcut askeri yoğunlaşmayı bile yeterli bulmuyor. Askeri ve ekonomik baskının arttırılması ne demek? Daha fazla ekonomik yaptırım, daha fazla uçak düşürme, daha fazla Tomahawk saldırısı…
 
Hersh'e konuşan bir ABD'li yetkili şöyle diyormuş: “Bunların hiçbir anlamı yok. Kimyasal bir saldırı olmadığını biliyoruz. Ruslar çok kızgın. Bizim gerçeği bildiğimizi söylüyorlar. Anlaşılan Clinton'ı da Trump'ı da seçsek bir fark olmayacakmış.”
 
Ortadoğu'da yoğunlaşmış olan büyük tehlikenin kaynağı işte Amerikan militarizminin yarattığı bu “farksız olma” durumu. ABD militarizmi, Suriye'deki başarısızlığını şiddeti arttırarak ve büyük savaş tehdidini yükseltecek provokasyonlar düzenleyerek gözlerden saklamaya çalışıyor. Trump'ın “kırmızı çizgisi” kimyasal saldırı provokasyonları, Suriye'de yaşanan başarısızlığın gizlenmesinin en güçlü aracı haline geliyor. ABD İsrail saldırganlığı, Suriye direnişinin önemli kazanımlar elde ettiği bir dönemde hızla artıyor…
 
 
Cenk Ağcabay
sendika.org
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar