419a044ca6522623ed51a0ac35ac56b7.jpg

Gazze ve baş döndüren ihanet çemberi

Unutturulmaya çalışılan Filistin davasının merkezinde bulunan Gazze'deki mağduriyetler sadece Siyonist İsrail'den kaynaklanmıyor. Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas'tan tutun da Mısır devlet başkanı Sisi'ye, Suudi Arabistan'ın müstakbel kralı Muhammed bin Salman'a varıncaya kadar ihanette birbirleri ile yarışan liderler, aynı zamanda Siyonist İsrail ile de iş birliği için yarış halindeler.

8 Temmuz 2017 Cumartesi
İNTİZAR - Batılıların kendilerine göre tanımlayarak 'Ortadoğu' dedikleri, Direniş Cephesi cenahında ise 'Batı Asya' olarak isimlendirilen coğrafyada değerler o denli aşındı ki, bir zamanlar bölgede Siyonist, işgalci, kan dökücü olarak tanımlanıp, düşman olarak bilnip savaşılan İsrail, artık iş birliği için peşinde koşulan ve meşru kabul edilen bir devlet olarak kabul edilirken, Filistin davası ve son yıllarda bu davanın semgesi haline gelen Gazze'ye ihanet etmek adeta siyasi bir kabiliyet olarak algılanır oldu.
 
Filistin Yönetimi Lideri Mahmud Abbas kendi siyasi geleceğini temine dönük olarak Siyonist İsrail ile işbiliği içerisinde Gazze'nin karanlıkta kalması için koşuştururken, Mısır devlet başkanı Sisi de yine aynı saiklerle Gazze'nin elektiriksiz kalması için plan peşinde.
 
Suudi Arabistan da bu denklemde yerini alarak Hamas'ı terör örgütü ilan ederek İsrail'in kendi propagandası açısından büyük bir zafer temin etmesine imkan sağlamış oldu. Müstakbel kral Mahammed bin Selman'ın ise Siyonist İsrail ile ilişkilerinin daha da büyük stratejik birliktelikler içerdiği gelen haberler arasında. 
 
En başından beri Siyonist İsrail'i meşru bir varlık olarak tanımayan ve başını İslami İran'ın çektiği Direniş Cephesi unsurlarının ise direnişinde kayda değer bir noktaya gelmesi, Siyonist İsrail'in varlığı için biricik tehdit kaynağı olarak varlığını büyütmesi bütün nettilği ile ortada duruyor.
 
Denklem gayet net: İhanet edenler belli, ihanet edilen belli ve hala Siyonist İsrail'in yok edilmesi hedefini koruyup, bu hedefe doğru kararlı adımlarla ilerleyenler de belli...
 
İşte bu denklemin net bir şelkilde görülmesine yardımcı olacak Ryan McNamara imzası ile jacobinmag.com sitesinde yayınlanın Serap Şen tarafından Dünyadan Çeviri için tercüme edilen yazıyı ilginize sunuyoruz...
 
 
 
 
Gazze'de elektrikler yok
 
Hamas'a yönelik yeni baskılar Ortadoğu'da siyasal güçlerin yeniden hizalandığının sinyali ve bu yaz Gazze'ye bir başka saldırı olacağının işareti olabilir.
 
Geçtiğimiz pazartesi günü İsrail, Filistinlilerin günde zaten ortalama üç ila dört saat elektrik aldığı işgal altındaki Gazze Şeridi'ne verilen elektriği yüzde 40 azaltmaya başladı.
 
Elektrik kesintileri, sahil şeridinin kontrolünü Filistin Yönetimi'nin baş siyasi rakibi Hamas'tan alma çabası ile Gazze'ye uygulanmakta olan yaptırımları daha da artırmak için Filistin Yönetimi başkanı Mahmud Abbas tarafından talep edildi.
 
Filistin Yönetimi ile Hamas arasındaki uzun süredir var olan anlaşmazlık, Hamas'ın bir iç anlaşmazlığın ardından Gazze Şeridi'nin, Filistin Yönetimi'nin ise Batı Şeria'nın kontrolünü aldığı 2007'de derinleşti. O zamandan beri ABD ve İsrail, Abbas ile birlikte, çoğu zaman Gazze'deki insani felaketi daha da kötüleştiren tedbirlerle, sürekli olarak Hamas'ı Filistin Yönetimi'nin bölgedeki kontrolünü tanımaya zorladılar.
 
Bu yılın başında, Abbas Gazze'deki Filistin Yönetimi çalışanlarının maaşlarında yüzde 30 kesintiye gidileceğini duyurmuştu. İsrail ablukası sebebiyle yoksulluk ve işsizlik son derece artmış durumda olduğundan, Filistin Yönetimi tarafından verilen maaş Gazze şeridinde kritik bir gelir kaynağı idi.
 
Abbas Gazze'nin elektrik santrallerine konan vergilerin azaltılması taleplerini de geri çeviriyor ve kuşatma altındaki Gazze Şeridi'ni etkileyen kaynak krizini daha da derinleştiriyordu.
 
Şimdi yeni kesintilerle birlikte, elektrik tedariki günde iki ila üç saate düşecek. Bu gibi kısıtlamaların ölümlere yol açacağı kesin çünkü Gazze'nin tıbbi tesisleri zaten elektrik ve malzeme yetersizliğinden mustarip. Dahası, Abbas Gazze'nin tıbbi tesislerine giden fonları son aylarda zaten kesmişti: ayda 4 milyon dolar olan bütçe Mayıs'ta yarım milyon dolara düştü.
 
Birçok yaptırım gibi bu tedbirler de siyasetçi kesiminden çok daha fazla yoksulları etkileyecek çünkü birinciler gibi jeneratörleri, tıbbi tedavide öncelikleri ve daha fazla kaynağa erişimleri yok.
 
Filistin Yönetimi'nin yıpratma stratejisi izlediği açık. Adını açıklamayan bir Filistin Yönetimi danışmanı Haaretz'e şu açıklamayı yaptı: “Bunun acımasız göründüğünü biliyoruz ama 10 yıllık ayrılık ve Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimi ardından, masraflar dahil yönetimi gerçek anlamda üstlenmek mi istiyor yoksa Filistin hükümetinin yönetmesine izin mi verecek, Hamas artık bir karar vermeli.”
 
Gazze'yi daha fazla elektrik kesintisi ile cezalandırma planlarını duyurduktan sonra, Filistin Yönetimi Abbas'ın siyasi rakipleri ile ilişkilendirdiği on bir web sitesini bloke etti ve bunların Batı Şeria'dan görüntülenmesini engelledi. En dikkat çekici olanı, Gazze'nin en popüler haber servisi olan Şehab'ın engellenmesi oldu.
 
Abbas rakibi Hamas'tan çok daha uysal bir müzakereci olduğunu kanıtladığından İsrail ve ABD, Filistin Yönetimi'nin Gazze'de kontrolü ele almasından çok şey kazanacak. Ve Abbas'ın da kazanacak çok şeyi olabilir – birçok kişi Abbas'ın İsrail işgali ile işbirliğini, sona ermesi gereken görev süresinin üzerinden epey geçtikten sonra başkan olarak kendi kırılgan pozisyonunu koruma yönünde kurnaz bir manevra olarak görüyor. (Filistin Politika ve Anket Merkezi, Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlilerin üçte ikiden fazlasının Abbas'ın istifasını istediğini bildiriyor.)
 
Abbas Gazze'yi cezalandırmak için İsrail'le işbirliği yapıyor olabilir ama Gazze'nin askeri işgalcisi olarak İsrail'in Gazze sakinlerine elektrik ve sağlık gibi hizmetleri sağlamaya yasal olarak yükümlü olduğu ama bunu yapmadığı da unutulmamalı. İsrail Filistin Yönetimi'ne bu hizmetleri sağlaması için ödemesi gereken vergileri de sürekli koz olarak kullanıyor.
 
 
Bölgede güçler yeniden hizalanıyor
 
Abbas Hamas'ın zayıf olduğunu hissediyor. İsrail ve Suudi Arabistan'ın örgütün altını oyma çabaları meyvesini veriyor ve Hamas artık neredeyse hiçbir müttefiki kalmamış bir bölgesel siyasal manzara ile karşı karşıya.
 
Hamas'ın sıkıntıları, partinin süregiden Suriye çatışmasında Beşar Esad yönetimine karşı saf tuttuğu ve bu sebeple İran ve Suriye'nin desteğini yitirdiği 2012'de arttı. Örgüt içinde İran ve Suriye ile ilişkilerin tehlikeye atılıyor olmasına karşı olanlar olsa da, eski lider Halid Meşal Suudi Arabistan ve Katar gibi bölgesel oyuncularla yenilenmiş bir ilişki arayışı ile Hamas'ı Körfez'e yönlendirmeyi tercih etti.
 
Geriye dönüp bakıldığında, bu hamle stratejik bir hata gibi görünüyor çünkü Suudi Arabistan öncülüğünde Hamas'ın şu anki en büyük yabancı fon kaynağı olan Katar'a karşı yürütülen kampanya Filistinli örgütü daha da izole etti.
 
5 Haziran'da Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri Katar ile diplomatik ilişkileri kestiler ve Müslüman Kardeşler örgütlerini (Hamas dahil) fonlamayı kesmesini ve İran ile arasına mesafe koymasını isteyerek abluka uygulamaya başladılar. Bölgeye ziyareti sırasında Trump'ın Suudi Arabistan'a bu konuda yeşil ışık yaktığına inanılıyor ve ABD ile Suudi Arabistan arasında imzalanan 110 milyar dolarlık silah anlaşması bunun maddi teminatı olarak görülüyor.
 
Katar'ın bölge siyasetinde uzundur çelişkili bir rol oynamakta olduğu biliniyor; Suudi koalisyonunun Yemen'e saldırılarını destekliyor ve Suriye'de Suudilerle aynı safta ama tüm bunlar olurken bir yandan da İran ve Müslüman Kardeşler ile de dostça ilişkiler sürdürüyor.
 
Suudi monarşisi Müslüman Kardeşler'i bölgede kendi gücüne potansiyel bir tehdit olarak görüyor. Mısır devlet Başkanı Abdül Fettah el Sisi örgüt hakkında daha da paranoyak – Müslüman Kardeşler'den Muhammed Mursi'yi 2013'te bir darbe ile devirdikten sonra, cuntası hareketin Mısırlı üyelerine karşı acımasız bir bastırma harekâtına girişti. Bu otoriter hükümetler Müslüman Kardeşler'i en büyük finansörlerinden biri olan Katar'dan mahrum bırakarak iç muhalefet tehdidini etkisizleştirmek istiyorlar.
 
Dahası, Katar ablukası İsrail ve Suudi ekseni arasındaki ilişkilerin daha da normalleştirilmesinin zeminini döşüyor – bu adımları olumlu karşılayan İsrailli yetkililerin gözünden kaçmayan bir gerçek. İsrail'in diplomasiden sorumlu başbakan yardımcısı Michael Oren, Twitter'da Suudi hamleleri ile ilgili şunu yazdı: “Ortadoğu kumuna çizilen yeni bir çizgi bu. Artık İsrail karşısında Araplar yok, İsrail ve Araplar karşısında Katar tarafından finanse edilen terör var.”
 
Suudi Arabistan'ın İsrail ile resmi ilişkisi bulunmuyor ama Filistinlilerle kapsamlı bir “barış anlaşması” koşuluyla, kurmayı vaat ediyor. İsrail'in böyle bir anlaşmayı yapma konusundaki isteksizliği resmi bir ittifakın kurulmasını engelledi. Bu, Körfez gücünü rahatsız bir pozisyona sokuyor ve iki ülke İran'a karşı bölgesel stratejik ortaklar olarak işbirliği yaparken Suudi Arabistan'ı İsrail ile ilişkilerini gizli yürütmeye zorluyor.
 
Ancak Katar'ı yalnızlaştırmaya dönük son Suudi hamleleri, fiili normalleşme sürecinde ileri bir adım ve Filistin'in hakları açısından öne sürdükleri asgari taleplerin de terk edildiğinin sinyali.
 
Katar'a karşı ilan edilen yalnızlaştırmanın ardından Suudi Arabistan ve İsrail arasındaki ilişkilerin yakınlaştığına dair kanıtlar var. İki ülkenin ekonomik bağlar konusunda gizli müzakerelere başladığı bildiriliyor ve Suudi Arabistan kısa bir süre önce yeni bir veliaht prens atadı: Muhammed bin Salman. Muhammed bin Salman'ın İsrailli yetkililerle güçlü örtülü bağlara sahip olduğu bildiriliyor. Suudi yönetimi Hamas'ı terör örgütü olarak gördüklerini bile ilan etti – İsrail propagandası açısından büyük bir zafer.
 
Sisi cuntası ise, Hamas'ı 2015'te terör örgütü ilan etmişti ve kendisini iktidara getiren 2013 darbesinden bu yana Gazze'nin ablukası konusunda İsrail'le coşkulu bir şekilde işbirliği yapıyordu. Yönetimi Gazze'yi sıkıştırma girişimlerinde İsrail ve Filistin Yönetimi'ne katılmak için can atıyor gibi görünüyor. Filistin haber kuruluşu Ma'an'a göre Mısır Gazze elektrik şirketini Gazze'ye verilen elektriği her an kesebilecekleri konusunda bilgilendirdi. Bu, kesintilerin daha da şiddetlenmesi demek.
 
Şimdi Hamas Katar desteğinden mahrum kalmış durumdayken, örgüt yüzünü tekrar İran'a dönerek Suudi ve İsrail çıkarlarını daha da üst üste düşer duruma getirebilir.
 
 
Önümüzde kötü günler var
 
İsrail işgali yüzünden zaten kuşatma altında olan ve bir açık hava hapishanesine dönüşen Gazze'ye dayatılan yaptırımlar savaşa yol açabilir. Gazze'ye yönelik bir başka İsrail saldırısı büyük oranda savunmasız olan nüfus açısından katliama dönüşecektir. 2014'te Gazze'ye yönelik İsrail bombardımanı çoğunluğu sivillerden oluşan 2200 Filistinlinin ölümüne yol açmıştı.
 
Abbas İsrail ile ilişkisini kendi politik kazanımları için Gazze'yi cezalandırmak amacıyla kullanırken, Gazze'deki durumun İsrail tarafından tasarlandığını ve sürdürüldüğünü ve buradaki insani krizden işgalin sorumlu olduğunu unutmamak önemli.
 
Gazze'nin acılarını hafifletmenin ilk adımı, işgalin sona erdirilmesi olacaktır ki tam da bu sebeple halk güçleri ve komşu ülkeler müzakerelerde bunu temel koşul olarak gösteriyorlar. Ama Filistin davası bölgede genel kamuoyu açısından önemini korurken, ABD parası ve silahları ile desteklenen baskıcı yönetimler, bağlılıklarının işgalden yana olduğunu uzun süredir belli etmiş durumdalar.
 
 
 
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar