170215122557-03-trump-netanyahu-presser-0215-full-169.jpg

Trump yolu açıyor, İsrail vuruyor

Trump'ın yeni adımı, Suriye'ye yönelik saldırılar için İsrail'e yeni bir “özgürlük alanı” açmayı hedefliyor. Saldırılara karşı herhangi bir misilleme, açık savaş ilanının gerekçesi olacak. Trump'ın konuşmasının hemen ardından gelen İsrail saldırısı bunun ilk denemesidir. İstihbarat operasyonlarıyla bölgeyi yeni felaketlere sürükleyecek bir savaş dünyaya satılmaya çalışılıyor.

9 Mayıs 2018 Çarşamba
Trump'ın ABD'nin İran'la imzalanan nükleer anlaşmadan çekildiğini ilan ettiği dakikalarda, İsrail gazetesi Haaretz'e düşen bir haberde, Golan'da İsrail işgali altından bulunan topraklarda yaşayan İsrail vatandaşlarına sığınakların halka açıldığı duyurusunun yapıldığı bildiriliyordu. Duyuruyu İsrail Silahlı Kuvvetleri yapmıştı, duyurunun gerekçesi, İsrail Silahlı Kuvvetleri'nin “Suriye'deki İran güçlerinde olağandışı bir hareketlilik gözlemesi” idi. Habere göre, İsrail Silahlı Kuvvetleri'nin bu uyarısından önce ABD'nin İsrail Büyükelçiliği'nden yapılan başka bir uyarıda, Golan Tepeleri'ne gidecek ABD personelinin özel bir onay almak zorunda olduğu bildirilmişti. Bu uyarıda da gerekçe bölgede yükselen gerilim olarak ifade edilmişti.
 
Haaretz'e göre, İsrail Silahlı Kuvvetleri'nin gözlemlediği olağandışı hareketliliğin nedeni, Suriye'de T-4 Hava Üssü'ne İsrail tarafından haftalar önce düzenlenen saldırıya bir misilleme girişimi olabilirdi. Haftalardır düzenlenmeyen misilleme neden tam da bu ana denk gelsin, sorusunun yanıtı da hazırdı. İran güçleri misilleme yapmak için Trump'ın nükleer anlaşma ile ilgili kararını beklemiş olabilirdi.
 
Trump'ın kararını açıklamasının ardından New York Times'ta durumu değerlendiren David E. Sanger, bu kararın Suudileri çok sevindireceğini, Suudilerin başından beri bu anlaşmayı İran'la bölgedeki hesaplaşmayı geciktiren bir unsur olarak gördüklerini, İran sorununun ancak İran'da bir rejim değişikliği ile çözüleceğine inandıklarını söylüyor. Sanger ayrıca, şimdi Beyaz Saray'da Trump'ın en yakınında bu görüşü paylaşan Bolton'un varlığına işaret ediyordu. (Behind Trump's Termination of Iran Deal Is Risky Bet That U.S. Can ‘Break the Regime', May 8)
 
İsrail'in durumunun biraz karışık olduğunu iddia eden Sanger, Netanyahu'nun başından beri bu anlaşmanın yapılmaması için çalıştığını, anlaşmadan sonra da sürekli bozulması için çaba sarf ettiğini ancak İsrail güvenlik örgütü yetkililerinin anlaşmanın İsrail'in güvenliği açısından yararlı olduğu yönünde genel bir kanaate sahip olduklarını vurguluyor.
 
Sanger'e göre, Trump ve müttefikleri bu anlaşmayı İran'ı uluslararası izolasyondan kurtarması, anlaşmayla kalkan bazı ekonomik yaptırımlar sonucu elde ettiği petrol gelirleriyle Ortadoğu'yu istikrarsızlaştırıcı faaliyetlere daha fazla kaynak aktarması ve Suriye'de, Irak'ta maceralara girmesi yönünde rahatlatması nedeniyle yanlış buluyorlardı.
 
Sanger bu karara temel oluşturan asli öge hakkında doğru bir saptamada bulunmuştu. Nasıl ki Suriye'ye kimyasal silah kullanımı bahanesiyle son düzenlenen saldırının kimyasal silah kullanımıyla hiç alakası yoksa, Trump'ın nükleer anlaşmadan çekilmesinin de anlaşmanın uygulanmasıyla hiç alakası yoktu. Trump'ın anlaşmadan çekilmesinin esas nedenleri: ABD öncülüğünde 7 yıldır devam eden Suriye'de rejim değişikliği operasyonunda İran'ın Suriye yönetimine destekten vazgeçmemesi ve Suriye yönetiminin son 2 yılda elde ettiği kazanımlar, 2003 Irak işgalinden günümüze İran'ın Irak'ta kıyaslanmayacak kadar düşük bir maliyetle en az ABD genişliğinde bir etki alanı oluşturmayı başarması, Lübnan'da Hizbullah'ın bırakalım gerilemeyi en son seçim sonucunun da gösterdiği gibi ülkede ve bölgede daha geniş bir destekçi ve müttefik ağına ulaşması ve askeri kapasitesini güçlendirmesiydi.
 
Trump'ın kararını açıklamasından sonra bir açıklama da ABD Maliye Bakanlığı'ndan geldi. Bu açıklamada, önümüzdeki 90 gün içerisinde İran'a yönelik döviz sektörü, metal ticareti, devlet borcu ve otomobil sektörü gibi alanlardaki eski yaptırımları tekrar uygulamaya koyacakları belirtildi. Ayrıca önümüzdeki 180 gün içerisinde, İran'a karşı gemicilik, petrol ve enerji alanlarında da eski yaptırımların yeniden uygulanmaya başlanacağı kaydedildi.
 
Trump'ın açıklamasının ardından, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve İngiltere Başbakanı Theresa May'in imzasını taşıyan ortak bir açıklama geldi. Açıklamada, ABD'nin kararının endişe ve üzüntüyle karşılandığı belirtildi. Anlaşmaya yönelik taahhütlerinin sürdüğünü belirten üçlü, “Bu anlaşma ortak güvenliğimiz için önemli olmayı sürdürüyor” diyordu. Açıklamada, oybirliğiyle kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ile desteklenen anlaşmanın İran nükleer programına ilişkin ihtilafın çözümü için bağlayıcı nitelikli uluslararası yasal çerçeve olmayı sürdürdüğü belirtiliyor ve tüm taraflara anlaşmanın tam uygulanmasına bağlı kalma ve sorumluluk duygusuyla hareket etme çağrısı yapılıyordu.
 
ABD'nin Avrupalı müttefiklerinin telaşı ve kaygıları yersiz değildi, onlar İran'la anlaşmalar yapmış şirketlerinin bu kararlarla yüz yüze geldiği sıkıntıların huzursuzluğunu yaşıyordu. İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin konuya ilişkin açıklaması da Avrupalı devlet yöneticilerinin açıklamasıyla uyumluydu. Ruhani, “ABD'nin sözünü tutmadığını gördük”, “ABD'nin tek destekçisinin İsrail olduğunu görüyoruz”, “Sadece ABD ve İran arasındaki anlaşma değildi. BMGK'den onaylanmış bir anlaşmaydı. Diğer tüm taraflardan senatolarda, meclislerde onaylanmış anlaşmaydı. Bu noktadan itibaren İran anlaşması diğer beş devletle birlikte devam edecektir” dedi. İran, Avrupa şirketleriyle yapılan anlaşmaları Avrupalı emperyalistleri politik olarak anlaşma tarafında tutmak için kullanmaya çalışacak.
 
Ruhani'nin söylediğinin aksine, Trump'ın kararını hararetle destekleyen sadece İsrail değildi, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn de kararı hararetle destekleyenler arasındaydı. Kararın açıklanmasının üzerinden çok zaman geçmeden İsrail Ordusu'nun Şam'ın güneyindeki askeri noktalara saldırılar düzenlediği haberi ajanslara düştü. Aylardır devam eden propaganda kampanyalarının ve hazırlıkların neye hizmet ettiği bu saldırıyla biraz daha görünür hale geldi. Suriye'ye yönelik ABD destekli büyük çaplı bir İsrail askeri saldırısının “meşru gerekçesini” oluşturmak için yeni saldırılar başlamıştı. İsrail'in işgal altında tuttuğu Golan'dan Suriye'ye girip bir “güvenli bölge” kurma adı altında Suriye'deki işgalini genişletmek istediği, bunun askeri planları üzerine çalışılmakta olduğu aylardır konuşuluyordu. İran'la ABD öncülüğünde bir hesaplaşma peşinde olan Suudi Arabistan'ın, Suriye'yi İran'la hesaplaşmak için bir savaş arenasına çevirmek istediği ve bunun için milyarlarca dolar döktüğü de sır değildi.
 
Suriye'de vekâlet savaşının büyük ölçüde sona geldiği ama bunun daha büyük savaşların yolunu açtığı aylardır görülüyordu. Suriye yönetimi son bir yılda kontrol ettiği toprakları üç katına çıkarmıştı. İsrail'in Suriye'ye yönelik saldırıları da buna paralel bir artış göstermişti. Trump'ın yeni adımı, Suriye'ye yönelik saldırılar için İsrail'e yeni bir “özgürlük alanı” açmayı hedefliyor. Saldırılara karşı herhangi bir misilleme, açık savaş ilanının gerekçesi olacak. Bunun işaretini İsrail Savunma Kabinesi üyesi Enerji Bakanı Yuval Steinitz 7 Mayıs'ta vermiş, “Eğer Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad, İran'ın Suriye topraklarında faaliyet göstermesine izin vermeye devam ederse, İsrail onu ortadan kaldırır ve rejimini devirir” demişti. Trump'ın konuşmasının hemen ardından gelen İsrail saldırısı bunun ilk denemesidir.
 
Geçtiğimiz hafta yapılan bir dizi haberde, son haftalarda ABD özel kuvvetlerinin ve ABD paralı askerlerinin Yemen'de artan yoğunluğu konu edilmişti. Suriye'de bulunan ABD güçleri yerine kurulması düşünülen sözde Arap Ordusu'nun Suudi ve BAE askeri güçleri ve finansmanıyla oluşturulmasının ABD ve Körfez ülkeleri tarafından tartışılmakta olduğu da hem ABD yöneticileri hem de Körfez ülkeleri yetkilileri tarafından dile getirilmişti. Yemen'den gelen bu haberlere bakılırsa, bırakalım Suriye'de Suudi ve BAE askeri güçlerinden oluşacak bir askeri gücü, Yemen'deki savaşları için bile bu ülkeler paralı ABD askerlerine muhtaçlar. Bu projenin daha baştan kadük olduğu, esas olarak ABD'nin Suriye'deki masraflarını bu ülkelere ödetmesinin bir aracı olduğu daha da netleşti. Bu ülkelerin ödeyeceği paraların da kuşkusuz onlar için bir getirisi olacak; bu getiri çok istedikleri, Suriye'de daha fazla provokasyon, daha fazla kan ve gözyaşı olacak.
 
Haaretz dün gece gerçekleşen Suriye'ye yönelik İsrail saldırısını, Suriye hava sahasına giren savaş uçaklarının İsrail'i vurmak için hazırlanan İran füzelerinin bulunduğu bir üssü vurduğu, Suriye kaynaklarının saldırıdan İsrail'i sorumlu tuttuğu şeklinde verdi. Haaretz'e bu bilgi, kaynağı belirtilmeyen raporlardan gelmiş. Bu ve benzeri kaynağı bilinmeyen raporlar aylardır CIA-Mossad ortaklığıyla dünyaya servis ediliyor. Bu istihbarat operasyonlarıyla aylardır tekrarladığımız gibi bölgeyi yeni felaketlere sürükleyecek bir savaş dünyaya satılmaya çalışılıyor. New York Times'ın oldukça itibarlı bir emekli Amerikan diplomatı olduğunu söylediği James Dobbins, Trump'ın konuşmasından sonra paylaştığı tweette durumun ne derece kritik olduğunu, “Birçok kişi Irak'ın işgalinin Amerika'nın tarihindeki en kötü dış politika kararı olduğunu düşünürdü. Şimdi onun bir rakibi var” sözleriyle ifade etti.
 
New York Times editoryası da Trump'ın kararının olası sonuçlarının kaygı verici olduğunu belirtiyordu. Editorya bu kararın, Ortadoğu'da daha büyük bir savaşın yolunu döşemek, İran'ın nükleer faaliyetlere yeniden başlamasına neden olmak, ABD'nin müttefik Avrupalılarla ilişkilerini bozmak, ABD'nin kredibilitesinin aşındırmak ve Kuzey Kore ile yapılacak bir nükleer silah anlaşmasını engellemek gibi sonuçlar doğurmasının muhtemel olduğunu ifade ediyordu. Trump'ın bu kararı provokasyonlara son derece açık bir döneme girildiğinin en güçlü göstergesidir. Amerika'nın İsrail Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıma hazırlıkları nedeniyle asılan yeni tabelaların fotoğraflarını gösteren haberlerin basına servis edilmesi, ABD-İsrail ve Körfez ülkeleri merkezli yeni saldırı ve provokasyonların hem ufukta olduğunu hem de geniş bir kapsama alanına sahip olduğunu gösteriyor.
 
Cenk Ağcabay
sendika.org
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar