img870825.jpg

Trump’ın Golan kararı: Tayyip Erdoğan’ın takkesi düştü, keli göründü

ABD emperyalizminin Siyonist İsrail iktidarını güçlendirerek bölgede yeni hamlelere hazırlandığı bu gelişmelerle daha fazla açıklık kazandı. Trump'ın Golan kararı, AKP ve Tayyip Erdoğan'ın bölge ve Suriye politikasının tüm söylemlerinin aksine ABD emperyalizmi ve İsrail sömürgeciliğine nasıl hizmet ettiğini açık bir biçimde gözler önüne sermiştir.

22 Mart 2019 Cuma
John Reed 21 Şubat 2013'te Financial Times gazetesinde yayımlanan haberinde, İsrail'in Golan Tepeleri'nde petrol ve doğalgaz arama imtiyazını bir ABD şirketine verdiğini duyurmuştu. Reed bu kararın bir dizi tartışmayı beraberinde getirebileceğini düşünüyordu çünkü imtiyaz verilen Genie Energy adlı şirketin hissedarları arasında Jacob Rothschild ve Rupert Murdoch gibi isimler bulunurken, şirketin danışmanlığını eski ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney yapıyordu.
 
John Reed'in görüştüğü İsrailli politik analist Yaron Ezrahi, bu imtiyazın tam da bu dönemde verilmesinin “bütünüyle politik nedenlere dayandığı” kanısındaydı; Reed, Suriye hükümetinin şiddet ve kaosla uğraşmak zorunda olduğu bir dönemde bu konuyla ciddi olarak meşgul olamayacağını ifade etmişti.
 
7 Ekim 2015 tarihli İsrael Hayom gazetesindeki bir haber, Ofek adlı bir İsrail enerji şirketinin Golan Tepeleri'nin güneyinde geniş petrol kaynakları bulduğunu bildiriyordu. Ofek adlı şirketin yetkilisi Yuvel Bartov gazeteye yaptığı açıklamada, diğer bölgelerdeki petrol kaynaklarının tümünün on katına denk düşen bir kaynak bulduklarını ifade etmişti.
 
Buldukları kaynağın büyüklüğünü coşkuyla anlatan Bartov konuşmasının bir yerinde, Golan'ın hukuki statüsünün uluslararası alandaki tartışmalı durumundan dolayı bulunan petrol kaynağının bir dizi jeo-politik sorun yaratabileceğini düşündüklerini belirtmişti.
 
52 yılın ardından…
Golan Tepeleri, İsrail, Suriye ve Lübnan arasındaki stratejik konumu, sahip olduğu enerji kaynakları ve İsrail'in su ihtiyacını karşılamadaki önemli pozisyonu nedeniyle önem kazanıyor. Amerikan Savaş Partisi'nin önde gelen isimlerinden Lindsey Graham geçtiğimiz hafta Golan'a Netanyahu ile beraber çıkmış ve burada yaptığı konuşmada Golan Tepeleri'nin İsrail açısından taşıdığı stratejik öneme vurgu yapmıştı.
 
Trump dün paylaştığı bir mesajda, “52 yılın ardından ABD için İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tam olarak tanımanın zamanı geldi” dedi ve Golan Tepelerinin “İsrail ve bölgesel istikrar için stratejik ve güvenlik açısından kritik bir öneme sahip olduğunu” belirtti. Netanyahu pazartesi günü ABD'de olacak ve yüksek bir olasılıkla Trump'la bir araya geldiklerinde Trump, Golan hakkındaki kararını açıklayacak.
 
İsrail'in 1967 yılından beri işgal altında tuttuğu Golan Tepeleri konusunda ABD'den bu düzeyde bir destek alması hiç kuşkusuz seçim öncesinde Netanyahu için çok önemli bir hediye. Trump'ın paylaştığı mesaja hemen yanıt veren Netanyahu, “İran'ın Suriye'yi kullanarak İsrail'i yok etmeyi düşündüğü bir dönemde Başkan Trump, cesurca İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki egemenliğini tanıyor. Başkan Trump tarih yaptı. Onu aradım ve İsrail halkı adına teşekkür ettim. Teşekkürler Başkan Trump” mesajını paylaştı.
 
Birleşmiş Milletler kararına rağmen
Kudüs'te bulunan ABD Dışişleri Bakanı Pompeo da Netanyahu ile birlikte yaptığı açıklamada Trump'ın Golan konusunda bir karara ulaştığını söyledi ve “İsrail halkı bilmelidir ki, onların savaştıkları muharebeler ve bu savaşlarda yitirdikleri insanlar her zaman önemli, anlamlı ve değerlidir” dedi. Askeri Akademi'de İsrail'in Golan'ı aldığı tank savaşı üzerine çalışmalar yaptığını belirten Pompeo, bu savaşın “İsrail kahramanlığının en önemli göstergelerinden birisi” olduğunu söyledi.
 
İsrail, Golan Tepelerini 1967 yılından beri işgal altında tutuyor ancak BM Güvenlik Konseyi'nin 1981 yılında aldığı 497 sayılı kararda, İsrail'in Golan Tepeleri'ni işgaline karşı çıkılıyor ve kararda “İsrail'in işgal altındaki Golan Tepeleri'nde kendi kanunlarını, yargısını ve idaresini uygulama kararı hükümsüzdür ve uluslararası hukuki geçerliliği yoktur” ibaresi yer alıyor.
 
Uluslararası hukukun sadece kendi çıkar ve öncelikleri ile uyumlu olduğu takdirde geçerli olacağını pratikleriyle sık sık anımsatan ABD açısından bu küçük bir ayrıntı. Golan Tepeleri'nin İsrail'in “ayrılmaz bir parçası” olarak kabulünün bir başka önemli yönü ise, İsrail işgali altında tutulan Filistin topraklarıyla bağlantısı.
 
Yalnızca Golan değil, işgal altındaki Filistin toprakları da…
Golan Tepeleri'nin “İsrail işgali altında olan” değil “İsrail kontrolü altında olan” ifadesiyle yer aldığı metin Golan'ın ABD tarafından “İsrail'in ayrılmaz bir parçası olarak tanınması” kararının başlangıç noktasını oluşturdu ve bu metin ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yıllık raporuydu. Aynı raporda, İsrail işgali altındaki Gazze ve Batı Şeria da ilk kez “İsrail kontrolü altındaki topraklar” şeklinde tanımlandı.
 
Son haftalarda Filistin'de artan İsrail şiddeti ve İsrail seçimleri öncesinde İsrail'de yükselen ırkçı-sömürgeci Filistin karşıtı politik söylemler ABD emperyalizmi destekli yeni bir saldırganlığın işaretlerini veriyor. Trump yönetiminin “100 yılın anlaşması” adı altında sunduğu ancak içeriğine dair hemen hiçbir açıklama yapmadığı “barış projesinin” niteliğini anlamak için başvurulması gereken konuyla bağlantılı göstergelerden ilki, ABD Büyükelçiliği'nin İsrail işgali altındaki Kudüs'e taşınması olmuştu. Golan kararı da aynı doğrultuda ikinci önemli adımdır.
 
“100 yılın anlaşması”ndan ne çıkacağı büyük ölçüde anlaşılmış olduğu için işbirlikçi Filistin yönetimi dahi ABD ile ilişkilerini kesmek ve bu anlaşmaya karşı bir tutum geliştirmek zorunda kaldı. “100 yılın anlaşmasının” mimarı Trump'ın damadı milyarder Kushner ve Kushner'in ailesi İsrail Ordusu'na yaptıkları 100 milyonlarca dolarlık bağışlarla tanınan bir aile. Trump'ın İsrail Büyükelçisi, Filistin'deki işgalci yerleşimciler için ABD'de para toplayan, politik lobi faaliyeti yürüten oluşumun en önde gelen ismi.
 
Bunların yanına Evanjelik hareketin önde gelen isimlerinden Pompeo ve Siyonist Bolton'u eklediğinizde ortaya çıkan tablo, “100 yılın anlaşmasını”nın ne tür bir içeriğe sahip olabileceği yönünde oldukça açıklayıcı bir çerçeve sunuyor.
 
“İstikrarsızlık ve yeni bir kan gölü”
Suriye Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili açıklamasında, Trump'ın açıklamasının uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti ve “Golan Tepeleri'ni her yolu kullanarak geri almaya daha da kararlı oldukları”nı dile getirdi.
 
İsrail basınında yer alan yorumlarda, ABD'nin bu adımına yönelik ciddi bir tepki oluşmayacağı öngörüsü baskın. Dünyanın Beşar Esad ve hükümetine yönelik hasmane duygularının ve yaklaşımının devam ettiğine dikkat çekiliyor ve bu karar için koşulların çok uygun olduğu belirtiliyor.
 
Barış görüşmelerinde Filistin tarafının temsilciliğini yapmış olan Saeb Erekat, bu kararın ne getireceği sorusunu soruyor ve şöyle yanıtlıyor: “kesin istikrarsızlık ve bölgemizde yeni bir kan gölü”.
 
Erekat'ın öngörüsünü destekleyen bir başka açıklama ABD'nin eski İsrail Büyükelçisi Martin Indyk'den geldi. Indyk bu kararın İsrail “aşırı sağını” Batı Şeria konusunda cesaretlendireceği, bu kararı gerekçe olarak kullanacak bu unsurların Batı Şeria için harekete geçebilecekleri kanısında. Bunun sonucunun da Erekat'ın sözünü ettiği “yeni bir kan gölü” olması yüksek bir olasılık.
 
Trump'ın kararı İsrail'de coşkuyla karşılandı. Netanyahu'nun seçimdeki en önemli rakibi olan “generaller cuntası” -partini liderliğini üç emekli İsrail Genelkurmay Başkanı ve bir emekli İsrail Ordusu Generali yaptığı için İsrail basınında böyle isimlendiriliyor- Trump'ın kararını “bir hayalin gerçek olması” sözleriyle kutladı. Partinin sözcüsü Lapid açıklamasında, tüm dünyaya Trump'ı takip etme ve Golan'ı İsrail'in “ayrılmaz bir parçası” olarak tanıma çağrısı yaptı.
 
ABD emperyalizminin Siyonist İsrail iktidarını güçlendirerek bölgede yeni hamlelere hazırlandığı bu gelişmelerle daha fazla açıklık kazandı. Son zamanlarda ABD, İngiltere ve Fransa'da anti-siyonizmi anti-semitizme eşitleme yoluyla İsrail devletine yeni bir “güvenlik zırhı” kazandırma ve İsrail devletine yönelik eleştirileri “suç” haline getirme yönündeki çabalar da doğrudan bu hazırlıklarla bağlantılı.
 
Baş sorumlulardan biri AKP değilmiş gibi
Trump'ın Golan hakkındaki mesajının ardından AKP sözcüleri arka arkaya açıklamalar yaparak, “Suriye'nin toprak bütünlüğünden” söz ettiler. En son Tayyip Erdoğan bugün yaptığı açıklamada, “Amerika Başkanı'nın Golan Tepeleri'yle ilgili talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir krizin, yeni bir gerilimin eşiğine getirmiştir. Golan Tepeleri'nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz” dedi.
 
8 yıldır Suriye'ye yönelik emperyalist saldırının merkezinde yer alıp, Suriye'nin yıkımına en büyük katkıyı sunanlar en ufak rahatsızlık duymadan bunları söylüyorlar. İsrailli ve ABD'li yorumcuların çoğunluğu “bu karar için koşullar uygun” derken, Suriye'de 8 yıllık yıkımın yarattığı genel duruma ve bu 8 yılda Suriye'ye yönelik oluşturulan genel algıya işaret ediyorlar. Hiç kuşkusuz tüm bunlarda en fazla sorumluluk sahibi olanlardan birisi de AKP ve Tayyip Erdoğan.
 
AKP sözcüleri ve Tayyip Erdoğan'ın yaptıkları bu üst perdeden açıklamalar, esas olarak takkenin düşüp kelin görünmesinden kaynaklanan bir psikolojinin ürünüdür. Trump'ın Golan kararı, AKP ve Tayyip Erdoğan'ın bölge ve Suriye politikasının tüm söylemlerinin aksine ABD emperyalizmi ve İsrail sömürgeciliğine nasıl hizmet ettiğini açık bir biçimde gözler önüne sermiştir.
 
ABD emperyalizminin ve İsrail sömürgeciliğinin saldırganlığı artacaktır çünkü AKP'den Suudi Arabistan'a, Mısır'dan Ürdün'e uşaklaştırdıkları bölge aktörleri onların çizdiği çerçeve içinde hareket edecektir ve bu madalyonun sadece bir tarafıdır. Madalyonun diğer tarafında ise, tüm bu saldırıların bölge halklarının yeni bir mücadele dönemini açması, bölgemizde yeni mücadele dinamiklerinin ortaya çıkması yönündeki gelişme bulunmaktadır. Netanyahu coşkuyla, Trump'ın “tarih yapmasından” söz ediyor ama tarihin en şaşmaz yasası, tarihin “ezilen ve sömürülenler tarafından yapıldığına ve yapılacağına” işaret ediyor.
 
Cenk Ağcabay
sendika.org
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar