EBMJBtOW4AIaa-e.jpg

Türkiye-ABD anlaşmasına dair bilinmeyenler

Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanıdığını duyurduğu Suriye'de Şam'ı devre dışı bırakarak ABD ile uzlaşma yapması hangi gelişmeleri ve riskleri tetikleyebilir? Sonuç olarak Türkiye, ABD ile uzlaştığı için mutlu ancak ABD'ye ne kadar güveniyor?

16 Ağustos 2019 Cuma
Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik askeri operasyon hazırlığına başlayıp sınıra takviye güç göndermesi ile birlikte Türkiye-ABD görüşmeleri de hız kazandı. Askeri operasyon hazırlığı yerini askeri heyetlerin de katıldığı güvenli bölge oluşturulması müzakerelerine dönüştü. Masada güvenli bölgeye dair Türkiye'nin, ABD'nin ve Kuzey Suriye'deki Kürtlerin önerileri yer aldı.
 
Nihayetinde Türkiye ve ABD'nin 3 madde üzerinde uzlaştığı duyuruldu. Oldukça genel ifadelerin yer aldığı 3 maddelik uzlaşmanın ilk maddesi gereği Şanlıurfa'da bir ortak harekat merkezi oluşturulması çalışmaları başladı. Önceki gün itibariyle merkezde görev alacak ABD'lilerden ilk 6 kişilik grubun Türkiye'ye geldiği açıklandı.
 
Bu arada Şam'dan “Türkiye-ABD arasındaki uzlaşmanın Suriye'nin toprak bütünlüğüne aykırı olduğu” ifadelerinin yer aldığı bir açıklama geldi. Yine Rusya'dan da benzer içerikte açıklamalar yapıldı. Ancak Şam'ın askeri ve siyasi olarak durumu değiştirecek kadar etkili bir müdahalede bulunabilmesi mevcut şartlarda pek mümkün değil. Şam her ne kadar Türkiye'nin Suriye'deki varlığından son derece rahatsız olsa da ABD ile yakınlaşan Kürtlerin tavrını değiştirip yüzünü Şam'a dönmesi için bir kez daha ‘bekle ve gör' politikası uygulaması muhtemel. Türkiye'nin Afrin'e yönelik askeri operasyonunda da benzer gelişmeler yaşanmış ve ABD'den istediği desteği bulamayan Kürtlerle Şam arasında görüşmeler bir kez daha başlamıştı. Ancak sahadaki durum ve siyasi gelişmeler bu görüşmelerin askıya alınmasına sebep olsa da taraflar henüz birbirlerine kapıyı kapatmış değil.
 
Rusya'nın da Şam'ın duruşuna yakın bir tavrı olduğunu ve Kürtleri ABD ile ilişkilerini gözden geçirmeye zorlayabilecek gelişmeleri izlemekle yetinmesi muhtemel.
 
Ancak bu muhtemel tavırlar tamamen tepkisiz kalacakları anlamına gelmiyor. Nitekim Türkiye, Fırat'ın doğusuna yönelik operasyon hazırlıklarına ve güvenli bölge görüşmelerine kilitlenmişken İdlip operasyonu hız kazandı. Türkiye'nin desteklediği silahlı grupların ve gözlemci noktalarının bulunduğu kente yönelik Suriye ordusu Rusya desteğiyle aşamalı olarak askeri operasyon yapıyordu. Ancak son ateşkes girişimleri kenti kontrol eden el Kaide uzantılı Heyet Tahrir-u Şam'ın “Ateşkesi tanımıyoruz” açıklamaları ile çökmüş oldu. Zaten İdlip'e yönelik Rusya destekli Suriye ordusu operasyonunun ertelenmesini sağlayan anlaşma Soçi'de Rusya-Türkiye ve İran arasında yapılmıştı. O anlaşmada Türkiye, kentteki radikal grupların tasfiyesi, silahsızlandırılmış bölge oluşturulması ve ağır silahların belirlenen bölgelerden çekilmesini sağlamak gibi gerçekleştirmesi imkansız vaatlerde bulunmuştu. Sonuç olarak Soçi anlaşması hükmünü yitireli çok oldu. İdlip'e yönelik bir askeri operasyon Rusya'nın ABD karşısında Türkiye desteğini daim tutma isteği çerçevesinde birkaç kez ertelendi ancak asla tamamen rafa kalkmadı.
 
Nihayetinde Suriye ordusu Rusya desteği ile Hama'dan İdlip'e açılan kırsala yönelik yoğun bir saldırı başlattı ve sahadan gelen bilgilere göre bazı yerleşim birimlerini ele geçirerek operasyona devam ediyor.
 
Operasyona dair sahadan gelen haberlerde Şam'ı İdlip kırsalına bağlayan ve Halep'ten Musul'a kadar açılan M4 Karayolu'na oldukça yaklaştığı belirtiliyor ki, Türkiye Soçi anlaşmasında bu kara yolunun açılmasını da vadetmişti. Aynı kara yolu güvenli bölge müzakerelerinde bir kez daha gündeme geldi. Türkiye'nin 30-35 kilometre derinliğe inecek şekilde operasyon yapmak istemesinin temel sebeplerinden birinin İdlip'ten Suriye kuzeyine ve oradan Irak içlerine kadar uzanan bu kara yolunu kontrol etmek olduğu öne sürülüyor.
 
İdlip ile ilgili gelişmeleri Şam'ın ve Rusya'nın Türkiye-ABD uzlaşmasına tepki olarak okumak mümkün. Türkiye bir kez daha Rusya'yı devreye sokarak operasyonları yavaşlatır mı, bilinmez ancak İdlip operasyonunun er geç gerçekleşeceği kesin.
 
Diğer taraftan Türkiye-ABD uzlaşmasına dair birçok cevapsız soru ve belirsizlik var.
 
Mesela;
 
– Güvenli bölge Türkiye-Suriye sınırının hangi bölümlerini kapsayacak? Uzunluğu ve Suriye içindeki derinliği ne olacak?
 
– Güvenli bölgenin korumasını kim üstlenecek? Büyük ihtimalle bu bölgeden YPG'nin ve SDG'nin çekilmesi istenecek ancak boşluğu doldurmak üzere yeni bir güvenlik birimi mi oluşturulacak? Güvenli bölgenin yönetimi, denetimi gibi konularda esas söz sahibi kim olacak?
 
– Türkiye'de oluşturulan ortak harekat merkezini kim yönetecek? İki ülkenin Suriye Kürtlerine bakışı taban tabana zıt iken ortak bir güdüm nasıl sağlanacak?
 
– Türkiye'nin askeri operasyon yapma ihtimalini büyük ölçüde zayıflatan 3 maddelik anlaşma resmi açıklamalarda sıkça vurgulanan “YPG ve PKK'nın bitirilmesini” sağlayacak mı?
 
– 3 maddelik uzlaşma ile sonuçlanan görüşmelerde Türk tarafı ABD'nin Suriye Kürtlerine bakışını değiştirebildi mi? ABD'nin Suriye içindeki ve bölgedeki ajandası çerçevesinde müttefik olarak değerlendirdiği Kürtlerden tamamen vazgeçmesi bekleniyor mu?
 
– Gelişmelere bağlı olarak Suriye Kürtlerinin Şam ile yeniden masaya oturması halinde Türkiye nasıl bir hamle yapacak?
 
– Güvenli bölgenin oluşturulması için bir takvim oluşturuldu mu?
 
– Resmi açıklamalarda Menbiç benzeri bir oyalamaya müsaade edilmeyeceği vurgulanıyor ancak hangi durumlar ne kadar süre içinde gerçekleşirse Türkiye gidişatı oyalama olarak değerlendirecek?
 
– Irak örneği göz önüne alınarak Çekiç Güç benzeri bir sürecin yaşanması ihtimaline karşı ne gibi tedbirler alınması öngörülüyor?
 
– Suriye'nin kuzeyindeki Kürtlerin o bölgenin yerleşik halkı olduğu göz önüne alınarak doğrudan temas kurulması saydığımız risklerden çok daha mı tehlikeli?
 
– Oluşturulması planlanan güvenli bölgeye hangi Suriyeliler yerleştirilecek? Yerleştirilecek olanlarla yerel halk arasındaki çatışma riskleri hesaba katılıyor mu?
 
– Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tanıdığını duyurduğu Suriye'de Şam'ı devre dışı bırakarak ABD ile uzlaşma yapması hangi gelişmeleri ve riskleri tetikleyebilir?
 
Sonuç olarak Türkiye, ABD ile uzlaştığı için mutlu ancak ABD'ye ne kadar güveniyor?
 
Hediye Levent 
Evrensel
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar