1570426311.jpeg

Fil avlamadan dövüştürüp barıştırmaya, Trump’ın son savaş oyunu

Öyle anlaşılıyor ki savaş satrancındaki bu son hamlenin asıl oyun kurucusu NATO'dur, ABD de sahadaki uygulayıcısıdır. AKP'nin başlattığı operasyonun adının “Barış Pınarı” olması da Türkiye'nin bu oyunun bir parçası olduğuna işaret ediyor. Böyleyse, bu oyunda ne Rusya ne İran faktörü hesaba katılıyor. Daha da önemlisi bu coğrafyanın esas özneleri, Suriyeliler ile Suriye hükumeti yok sayılıyor.

19 Ekim 2019 Cumartesi
Suriye'nin kuzeydoğusuna yönelik “Barış Pınarı” adlı askeri müdahalenin başlamasıyla birlikte bütün dengeler baş döndüren bir hızla değişti. Esas olarak operasyonu başlatan şey, ABD'nin aniden askerlerini çekmesidir. Türkiye ve Kürt birliklerini “güvenli bölge” konusunda uzlaştırmış iken, ABD'nin bu uzlaşılan alandan çekilmesi, herkes için sürpriz oldu. Ve Türkiye'nin operasyonu başlayana kadar değil, ama başladıktan sonra yağan tepkiler de şaşırtıcıydı. Avrupa Birliği'nden Arap Birliği'ne kadar, Suriye'ye müdahale programında AKP'nin bütün ortakları Türkiye'ye cephe aldılar. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, “Dost bildiklerimizin ayak oyunlarına maruz kaldık” sözlerini söyletecek kadar genişleyen bir cephe bu. Erdoğan'ın tepkisi yerindedir. Çünkü “ayak oyunlarına maruz kalınan” bu dostların hepsi sözde “Suriye'nin dostları” idi… Evet AB, ABD ve Arap Birliği, AKP'nin sırtını az sıvazlamadılar, Suriye savaşına bodoslama dalması için!.. Fakat bu ortakların hepsi teker teker bu savaştan ellerini çektiler, geriye vekaleten savaşa sürdükleri cihatçıları kaldı. AKP bunu da kabul etti, hem de büyük “gururla” ve bu cihatçı artıklardan kendine bir ordu yarattı… Lakin bu “dost bildiklerimizin” hepsi “teşekkür etmeleri” gerekirken, şimdi cephe aldılar. Peki, “maruz kalınan ayak oyunları” neden şimdi ortaya çıktı? Ne “Fırat Kalkanı” ne “Zeytin Dalı” harekâtında ne de “İdlip intikali” sırasında ama sadece Fırat'ın doğusuna yönelik bu operasyona oldukça geniş, sert ve örgütlü tepkiler yağdı. Neden? Özellikle Arap Birliği'nin (Katar ve Somali dışında), hele ki dostları olan Trump'ın yol verdiği bir operasyona karşı bu şaşırtıcı tutumunu neye yormak lazımdı? Öyle görünüyor ki, esas olarak Trump'ın (ABD'nin) “ayak oyunu” sahnelenmişti.
 
Trump önce kavga ettirir, sonra ayırırmış!
 
Son günlerde neler olup bittiğine dair çok soru soruldu, çokça analizler yapıldı. Ama bütün bu sorular için, Trump'ın “Önce bırakacaksınız, okul bahçesindeki iki çocuk gibi kavga edecekler, sonra gidip ayıracaksınız” sözleri, bir cevap anahtarı niteliğindedir. Bu şaşırtıcı hamlenin, yine ABD'nin oyunlarından biri olduğu anlaşılıyor. Bu oyun Trump'ın ağzında bakla ıslanmadığı için ifşa oldu belki ama açığa çıkan savaş oyunları hep gösterdi ki ABD'nin sicil dosyası tam olarak böyle oyunlarla doludur. Örneğin “Fil avlama oyunu” stratejisi, bunlardan biridir. Birini kendinize bağımlı kılmak isterseniz, bunun için “en iyi” strateji, film avlama oyunudur.
 
ABD'nin dış politikasındaki taktik ve stratejilerini Hindistan'daki “fil avlama” oyununa benzeten Suriyeli analist Naram Sargon'un bu ilginç tespitini bir kez daha hatırlayalım:
 
“Hindistan'da fil avcısı çukur kazıyıp üzerini ağaç dallarıyla kapatır ve bununla fili tuzağa düşürür. Çukura düşen fil günlerce avcı tarafından kırbaçlanarak, aç bırakılarak işkenceye tabi tutulur. İyice korkutulup sindirilen file daha sonra ‘şefkat' gösteren biri çıkar. File işkence çektiren adamı, filin gözleri önünde döverek uzaklaştırır. Fil de şefkat gösteren bu adama sığınır ve fili terbiye etme süreci bundan sonra başlar…”[1]
 
ABD'nin fil avlama oyunu bu kez IŞİD kırbacıyla Suriye ve Irak'ta da devam etti. Özellikle Kobanê sürecinde “kusursuz” sahnelendi. Burada birinin müttefikliğine ihtiyaç duyduğunuzda “fil avlama oyunu” yeterli olabilir ama birbirleriyle geçinmeyen iki müttefikiniz varsa ve her ikisine de ihtiyaç duyuyorsanız, en isabetli oyun, “okul bahçesindeki iki çocuk kavgası” olur. Tabii asıl mesele, bu iki çocuğu okul bahçesinde kavgaya tutuşturmaktır. Bunu da Trump, bir çekilme hamlesi ve ardından kışkırtıcı Twitter paylaşımlarıyla yaptı. Adeta bir “danışıklı dövüş” sürecinin “başarıyla” yönetildiğini söyleyebiliriz ancak bunu sadece Trump'a ya da ABD'ye bağlamak, NATO unsurunu yok saymak anlamına gelir ve eksik bir değerlendirme olur. Nitekim iki NATO ülkesi olarak yan yana geldiler, “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” yeminini anlaşma maddesine yazdılar.
 
Neden böyle danışıklı dövüşe ihtiyaç var?
 
ABD'nin bölgedeki varlık sebebi belli. Ajandasında iki temel çıkarı vardı: Birincisi, İsrail'in güvenliği için İran ve direniş eksenini önünü kesmek, ikincisi Kuzey Suriye'den bir enerji koridoruyla Doğu Akdeniz'e inmek. Bu temel çıkarlar için fiili olarak sahada varlık göstermenin gerekçeleri lazım olduğunda onu da var eder. “Suriye halkını bir diktatörün zulmünden kurtarma” bahanesi Rusya-Çin vetosuna takılınca gerekçeyi IŞİD oluşturdu. 2015'ten bu yana IŞİD'le mücadele adı altında Suriye topraklarında varlık gösteren ABD, bugüne kadar ajandasındaki çıkarlarının hiçbirisine erişmiş değildi. Gelinen noktada “ceketimi alıyorum ve gidiyorum” anlamına gelen ABD'nin, bir “çekiliyorum” açıklamasıyla bütün çıkarlarından vazgeçeceğini düşünmek saflık olur. Söz konusu olan ABD ve emperyalist projeleri ise, her adım ve söylemin taktiksel olduğunun düşünülmesi ve “bunun altından ne çıkacak” diye kurcalanması gerekir. Ve nitekim açığa çıkmaya başladı: ABD “iki okul çocuğunu kavgaya tutuşturdu” ve ayırmak için okulun bahçesine indi! Kim bunlar? Türkiye ve Demokratik Suriye Güçleri (QSD)!..
 
Peki, ABD kavga ettirmeden uzlaştıramaz mıydı? “Güvenli Bölge” konusunda uzlaştırmıştı ama bir pürüz vardı ve Kürtlerin bunu kabul etmesini sağlamak gerekirdi. Bu pürüz, (önceki yazımda altını çizdiğim) “güvenli koridor hattında hangi Kürtlerin tercih edildiği” ile ilgilidir. Esas kriz, Türkiye'nin onaylamadığı Kürtlerle sınır komşusu olma meselesinde düğümleniyor. Ama asıl düğüm, Türkiye'nin onayladığı Barzanici Kürtlere rol verilmesi konusunda diğer Kürt bileşenlerinin ikna edilmeleridir. Uzun zamandır bölgede sürüp giden PYD ile Barzanici Kürt Ulusal Konseyi-ENKS arasındaki çatışmaya son zamanlarda ABD müdahale ederek, Roj Peşmergenin dönüşünü ve ENKS'nin Rojava yönetiminde yer almasını sağlamak istiyordu. Ancak “ENKS/PYD gerilimi, bir arabuluculuk girişimi ile çözülebilecek bir şey değildir. O zaman bunu kabul etmeyen Kürt güçlerine yönelik bir ‘burun sürtme' hamlesi olarak Türkiye'nin bu operasyonuna yol verildiği anlamı da çıkarılabilir” demiştik. Nitekim bu tahminleri doğrulayan gelişmeler tanık oluyoruz. Bu “burun sürtme” oyununda Kürtlere neler kabul ettirilmek istendiği şu şekilde tahmin edilebilir: Türkiye'nin onayladığı Kürt bileşenlerin bu alana yerleştirilmesi ve yerel yapılarda da bu “onaylı” Kürtlerin baskın olmasının kabul edilmesi. Yani Türkiye'nin “terörist” dediği “düşman” Kürtlerle değil, Barzanici “dost” Kürtlerle yola devam edilmesi. Kürtler bu kıvama gelirse, Türkiye'nin kendi kamuoyunu ikna edebileceği formül zaten hazırdı, çünkü Rusya daha önce Afrin sürecinde ve şimdiki “Barış Pınarı” operasyonu sürecinde Türkiye'yi bu formülle ikna etmişti. Geriye sadece Rusya'nın bu formülünden “kopya çekmek” kalıyor.
 
Bu formül neydi? Daha önce Afrin sürecinde Rusya'nın Türkiye'yi ikna ettiği, fakat son anda QSD'nin kabul etmediği, fakat şimdi yeniden Kürtlerle Şam anlaşmasında kabul edilen önermelerdi. Afrin operasyonu öncesinde Rusya'nın neler önerdiğini Rus uzmanlar şu şekilde dile getirmişlerdi: “Rusya, gerçek karşılığı olan bir şey öneriyor; Suriye'nin toprak bütünlüğünü esas alan ve hatta Irak modeli gibi sınırlı olmayan bir özerlik vaat ediyor.”[2]
 
YPG'nin Suriye ordusuna katılımı
 
O zamanlar aslında Soçi zirvesinde “Kürtlerin Suriye'nin geleceğini belirleyen ana unsurlardan biri olarak siyasi çözüm sürecinde yer almaları, özerklik de dahil çözüm sürecinin belirleyenleri olduğu” konusunda Türkiye ile mutabakata varıldığı” yazıldı. Fakat AKP için tek sorun, “terörist” ilan ettiği ve ulusal güvenlik için büyük bir tehdit olarak öne sürdüğü PYD/YPG ile çözüm masasında yer almanın iç siyasette yaratacağı ciddi sıkıntıların nasıl aşılacağı meselesiydi. Bunun için “PYD'siz-YPG'siz” bir formüle “evet” dendiğini AKP'ye yakın kaynaklar ifade ettiler. O zamanlar şöyle bir ara yol bulundu: “YPG silah bırakacak ve Suriye ordusuna katılacak!” Şu anda da Kürtlerle Şam arasındaki anlaşmanın basına yansıyan maddelerinde de benzer ifadeler yer alıyor, tek farkla; YPG'nin Ulusal Savunma Güçleri'ne (NDF) katılımı sağlanacaktı. Şimdiki anlaşmada da “SDG/YPG'nin, Rusya'nın kontrolü altında oluşturulan 5. Kolordu'ya katılmaları” konusunda uzlaşıldığı görüldü. 2015'ten itibaren “Taarruz kolordusu” olarak şekillenmeye başlayan ve Rus askeri personeli tarafından eğitilip donatılan 5. Kolordunun kuruluşu, fiili olarak yaklaşık bir yıl önce tamamlandı. 5. Taarruz Kolordusu, savaşın başladığı 2011 yılı sonlarında kurulan ve silahlı yerel milisleri bir çatı altında toplayan NDF'nin genişletilmiş halidir. Suriye, Irak, İran ve Rusya koalisyonunun bir ürünü olarak ortaya çıkmıştı. Afrin sürecinde bozulan mutabakat ile şimdiki anlaşmanın tek farklı yanı, Rusya garantörlüğünde bu 5. Taarruz Kolordusu'na katılımdır.
 
Şimdi ABD'nin de Türkiye'ye “Kürtlerle uzlaşma” formülü sunduğu anlaşılıyor. Elbette ki Rusya'nın formülüyle birebir aynı değil. Ama Rusya'nın Türkiye'yi ikna ettiği “YPG'siz formülün” başka bir versiyonu söz konusudur.
 
Trump'ın formülü
 
Trump, “Türkiye'nin onayından geçen Kürt” formülünü başaracağına inanıyor ki, azarlayıcı(!) mektubunda, üzerinden atlanmaması gereken şöyle bir ifade kullanıyor: “General Mazlum, sizinle müzakere etmek istiyor. Geçmişte yapamayacağı pek çok tavizi vermeye razı.” General Mazlum'un QSD Genel Komutanı Mazlum Kobani (Ferhat Abdi Şahin) olduğu biliniyor. QSD komutanının “vermeye razı olduğu tavizler”, yüksek ihtimalle Rusya'nın QSD-YPG'nin feshiyle ilgili formülünden farklıdır ve belki de daha fazlasıdır. QSD komutanın Trump'a yazdığı ve Trump'ın da Erdoğan'a “ekte gönderiyorum” dediği mektup açıklanmazsa tam olarak bu tavizlerin ne olduğunu bilemeyiz. Ancak Rusya, Kürt askeri birliklerin 5. Kolordu çatısı altında varlıklarını sürdürmelerine olanak sunuyor ama ABD Türkiye'ye “YPG'nin ağır silahlarının toplanması ve YPG tahkimatları ile tüm muharip mevzilerinin kullanılamaz hale getirilmesi” (ateşkes anlaşmasının 9. Maddesi) vaadinde bulunuyor. Bu vaat, Rusya'nın sunduğu formülle biçimsel olarak aynı görünse de içeriği aynı değildir.
 
Buradan yola çıkarak ABD ile Rusya'nın anlaşıp oyunu birlikte kurduklarını söyleyenler de var. Ancak öyle anlaşılıyor ki savaş satrancındaki bu son hamlenin asıl oyun kurucusu NATO'dur, ABD de sahadaki uygulayıcısıdır. AKP'nin başlattığı operasyonun adının “Barış Pınarı” olması da Türkiye'nin bu oyunun bir parçası olduğuna işaret ediyor. “Kavga eden çocukların barıştırılmasıyla sona erecek” olan bir oyun için, “sonuçta barışı Suriye'ye barış götürdük” savunusu için özenle seçilmiş bir isim gibi duruyor. Şimdi de ABD, uzlaştırıcı rolünü oynadı, “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diyerek “kavga eden çocukları ayırma” anlaşması imzalattı. Ancak bu oyun kuruculuğunu, Suriye topraklarını pazarlamak suretiyle tek başına ve tek taraflı olarak yürütüyor gibi görünüyor. Böyleyse, bu oyunda ne Rusya ne İran faktörü hesaba katılıyor. Daha da önemlisi bu coğrafyanın esas özneleri, Suriyeliler ile Suriye hükümeti yok sayılıyor. Keza Suriyeli Kürtler de salt QSD komutanlarından ibaret değil.  ABD'nin son “dövüştürüp barıştırma” hamlesinden ne çıkar bilinmez ama bu topraklardaki özneler açısından bir çözüm üretmeyeceği kesindir. Siyasi çözüm evresine gelindiğinde, ABD'nin elini güçlendirme hamlesi olarak görülebilecek bu adımın çatışmaları bitirmesi zaten beklenemez, aksine çatışma sürecini uzatır ve hatta derinleştirir. İki ipte atlamaya kalkışan canbazların payına da daha derin iflaslar düşer!..
 
Hamide Yiğit
sendika.org
 
--------------------------------------------------------------------------------------------------
Dipnotlar:
[1] http://sendika63.org/2017/01/suriyenin-bolunmesini-kimler-istiyor-hamide-yigit-401376/#_ftn1
[2] http://sendika63.org/2018/01/afrine-savas-abdye-zeytin-dali-hamide-yigit-470449/#more
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar