c3ded739ae6c982ba73fbc6ac7f296e1855126aebe113c2259266ae29f46fea0.jpeg

Libya’da Rusya-Türkiye çekişmesi mi başladı?

Rusya, Libya'da savaş sonrası asıl belirleyici gücün Halife Hefter olmasını öngörüyor ancak Türkiye'nin Trablus hükumetine artan askeri desteği bu senaryoyu zorlaştırıyor. Libya'da Rusya ve Türkiye'nin orduları arasında olmasa da paralı askerleri arasında doğrudan çatışma riski söz konusu...

21 Aralık 2019 Cumartesi
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türk mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan 11 Aralık'ta yaptıkları telefon görüşmesinde Suriye ve Libya'daki durumu ele aldılar. Görüşme, Libya'da baş gösteren anlaşmazlıkları görüşmek üzere Türk tarafının talebiyle gerçekleşti. 
 
Bundan kısa süre önce Erdoğan, Türkiye'nin Libya'ya asker göndermeye hazır olduğunu söylemişti. Erdoğan şu ifadeleri kullandı: “Şu anda (Libya'da) Rusya'dan Wagner denilen bir güvenlik şirketi söz konusu. Bu şirket oraya güvenlikçilerini göndermiş vaziyette. Eğer Libya bizden böyle bir talepte bulunursa, hele hele bu askeri güvenlik anlaşmasını yaptıktan sonra, biz oraya da aynı şekilde elemanlarımızı (…) gönderebiliriz.” 
 
Erdoğan ile Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti (UMH) Başbakanı Fayiz Sarrac arasında deniz sınırları ve güvenlik işbirliği konularında 27 Kasım'da imzalanan mutabakatlar, Moskova'da rahatsızlık yarattı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Libya'daki çözüm arayışları kapsamında Berlin'de yapılması planlanan uluslararası toplantıya dönük hazırlıkların bu mutabakatlar yüzünden “aksayabileceğini” vurguladı. 
 
Moskova'nın bu tutumu bir endişeye işaret ediyor: Türkiye'nin Trablus'taki hükumete verdiği askeri destek, Berlin toplantısı öncesinde Libya Ulusal Ordusu (LUO) komutanı Halife Hefter'in elini güçlendirmeye çalışan Rusya ve diğer Hefter destekçilerinin çabalarını baltalayabilir. 
 
Rusya Libya'da “tüm aktörlere eşit mesafede olma” ilkesine bağlı kalmak istese de savaşta Hefter güçlerine arka çıkmaya çalışıyor. Kremlin belli bir güç dengesi gözetebilir, hatta Hefter karşıtlarının meşru siyasi güçler olarak kalmasını isteyebilir ama savaş sonrasında asıl belirleyici gücün Hefter olmasını öngörüyor. Ankara'nın Trablus'a artan askeri katkısı bu senaryoyu zorlaştırıyor. Kaldı ki askeri çözüm dayatmakta başarısız olan Hefter halen uluslararası meşruiyetten yoksun.
 
Moskova Trablus'la da ilişkilerini sürdürerek kendini sağlama almak istiyor. Bu ilişkiler özellikle Rus petrol ve gaz şirketlerinin Libya Milli Petrol Şirketi ile imzaladıkları sözleşmeler üzerinden yürüyor. Tatneft şirketi, hem LUO hem UMH kontrolündeki bölgelere komşu olan Gadamis havzasındaki ihtilaflı bir bölgede petrol arayacak. Bu sözleşme, Rusya'nın iki tarafla da ilişkilerini korumak istediğini gösteriyor. Zira bu bölgede iki taraftan da emniyet güvenceleri olmadan çalışma yapılamaz. Gazprom'la bağlantılı olan Almanya merkezli Wintershall şirketi ise büyük ölçüde UMH kontrolünde olan Sirte havzasında petrol arayacak. Milli Petrol Şirketi ile Wintershall bu proje için El Sirir Petrol Çalışmaları Şirketi adında ortak bir girişim kurmayı kararlaştırdılar. 
 
Erdoğan-Sarrac anlaşmaları, özellikle deniz sınırlarıyla ilgili mutabakat Ankara'yla Trablus arasında uzun vadeli işbirliğine işaret ediyor. Akdeniz'deki enerji rekabetinde Türkiye'nin elini güçlendiren bu anlaşmaların tatbiki, UMH veya haleflerinin iktidarda olmasına bağlı. Ankara bu nedenle Sarrac hükumetinin yanında durmaya devam edecek. 
 
Erdoğan'ın Libya'ya asker gönderme açıklamasını ciddiye almak lazım. Erdoğan Sarrac'a daha önce verdiği sözleri tuttu. Örneğin nisan ayında “Libya halkı üzerine yapılan komploları engellemek için Türkiye'nin tüm imkânlarını seferber edeceğini” söylemiş ve bundan kısa süre sonra Türkiye'nin Samsun limanından Trablus'a gelen Amazon Giurgiulesti gemisi, UMH'ye bağlı silahlı güçlere Kirpi-II tipi zırhlı personel araçları ve Vuran tipi araçlar getirmişti. Ankara, BM ambargosunu delen bu sevkiyatı gizleme ihtiyacı duymadığı gibi yine aynı dönemde UMH ordusuna Bayraktar tipi muharip insansız hava araçları sağladı. 
 
Ankara'nın bu desteği sayesinde daha atak davranabilen Hefter karşıtları, LUO'nun en önemli geri üssü olan Garyan kentini ele geçirdiler. Gelinen noktada Rus özel askeri şirketlerinin Hefter lehine devreye girdiği bildirilirken Türkiye de Trablus'a olan yardımlarını artırmaya çalışıyor. Tüm bunlar güç dengesini kökten sarsabilir.
 
Libya'da paralı savaşçılar ve askeri personelden oluşan bir Rus varlığı olduğu, bunların Hefter'e yardım ettiği kuşkusuz ancak paralı savaşçıların Trablus yakınlarındaki operasyonlarda oynadığı rol fazlaca abartılıyor olabilir. Nitekim LUO yetkilileri de bunu doğruluyorlar.
 
Rus askeri varlığının hangi koşullarda Libya'da bulunduğu henüz netleşmiş değil. Hefter'e ne gibi destekler sağlandığına dair çelişkili haberler çıkıyor. 
 
Bazı haberlere göre Rus paralı savaşçıları ve askeri danışmanlar sayesinde LUO'nun keskin nişancıları ve topçu birlikleri performanslarını somut olarak artırdılar. Öte yandan, BAE'nin El Aan televizyonunda yaralı bir Rus paralı askeri olarak tanıtılan bir kişi, çoğunlukla Bingazi'de kaldığını, Trablus'a sadece birkaç kez gittiğini anlatıyor. Bu kişinin Libyalı savaşçılara şehir ortamında operasyon eğitimi vermekle görevli olduğu söyleniyor. 
 
Yine de Rusya Hefter'i Trablus mücadelesinde muzaffer kılacak kadar etkili görünmüyor. Dolayısıyla esas desteğin halen Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Ürdün'den geliyor olması lazım. 
 
Türkiye ise Libya'ya askeri birlikler yerine SADAT başta olmak üzere kendi özel askeri yapılarını gönderebilir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a göre Suriye'nin İdlib bölgesinden gelen savaşçılar Libya'da giderek çoğalıyor. Bu açıklama SADAT mensuplarının Libya'da faal olduğuna işaret ediyor olabilir. Hatta Türk özel askeri oluşumları, Ankara'nın dış maceraları için birtakım Suriyelileri angaje etmiş olabilir. Durum gerçekten böyleyse bahsi geçen kişilerin Libya'ya gidişini ancak Türkiye sağlayabilir. Dolayısıyla Libya'da Rusya ve Türkiye'nin orduları arasında olmasa da paralı askerleri arasında doğrudan çatışma riski doğuyor. 
 
Neticede Libya dosyası Rusya ve Türkiye'nin İdlib ve kuzeydoğu Suriye'de sağladıkları anlaşmalara dâhil olabilir. Bu bağlamda Rusya'nın Hefter'e yardımları Ankara'ya baskı uygulamanın farklı bir biçimi olarak görülebilir. Ancak Hefter'in Berlin konferansı öncesinde elinin güçlendirilmesi her hâlükârda Rusya'nın işine geliyor. Ayrıca, Rusya ile BAE arasında hem Libya'yı hem Suriye'yi içeren “paket” anlaşmalar olduğunu göz ardı etmemek lazım. Örneğin Suriye rejimine yeniden meşruiyet kazandırma çabalarına BAE'nin destek vermesi karşılığında Moskova da BAE'nin Libya'daki müttefiki Hefter'e daha hevesli yardım etmeye başlamıştı.
 
Kirill Semenov
Al-Monitor
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar