79542-indir.jpg

Türk sinemasında Kürt tipi / İflah olmaz Türk işi oryantalizm

Türk sinemasında Kürtler hiç bir zaman gerçek bir Kürt karakter olarak var olmadı, bunun yerine Türk yönetmen ve senaristlerin yarattığı hayat dışı tipler oldu hep.

3 Ekim 2014 Cuma

Batılı oryantalistlerin 18 ve 19. Yüzyılda Osmanlı topraklarında gözledikleri Türk tipi ile ilgili tanımları Türk entelijansiyası tarafından şiddetle reddedilerek, “ırkçı mülahazalar” şeklinde değerlendirilip reddedilir.

Kürtler uzun yıllar boyunca Türk sinemasında ‘bozuk' şiveleri, ‘garip' aile yaşamları, ‘komik' giyim tarzları, ‘çağdığı' ağa, şeyh, eşkıya tiplemeleri ile işlendiler. Kürtlerin kendi gerçek kimliği gizlenip, yaratılan hayat dışı karakterlere “Doğulu/Kürt” imajı verildi. 

Kürtlerin Türk sinemasına konu/tip olarak ne zaman dahil oldukları aslında pek belirgin değildir. Esas kimlikleri ve yaşam tarzları gizlenip “Doğulu” mecazı ile etnik isimleri inkar edilen Kürtleri beyaz perdede önceleri konuştukları bozuk Türkçeli karakterler şeklinde görüyoruz. “Türk Sinemasında Kürtler” adlı çalışmasında Müslüm Yücel, Kürtlerin Türk sinemasında işlenmelerinin farklı şekillerde gerçekleştiğini söylüyor.

Türkiye sinemasında Kürtleri konu alan ya da Kürt karakterleri de barındıran belki de yüzlerce film vardır. Fakat bu karakterler hiçbir zaman “gerçek Kürtler” olamadılar. Bozuk bir Türkçe ile konuşan “siye biye, geliyem gidiyem v.s” kaba, cahil, görgüsüz, tüm yaşamları töre ve aşiret kavgaları üzerine kurulu, yaşamlarında acıdan ve dramdan başka hiçbir şey olmayan karakterler oldu Kürtler.

Kürt karakterlerini canlandıran oyucular genelde Kemal Sunal, Şener Şen, İlyas Salman, Fatma Girik, Türkan Şoray olmuşlardır. Bu oyuncuların canlandırdığı karakterler eşkıya, ağa, maraba, mafya veya niteliksiz Kürt köylülerdir. Bu oyuncular aracılığıyla yansıtılan ve betimlenen Kürt kişiliği ise üç kağıtçı, bencil, acımasız, medeniyetten uzak, feodal dönemden kalmış, okuma yazma bilmeyen geri kalmış tiplerdir.

İnsana dair tüm kötülükler Kürt tiplere mal edilmiştir

Aradan yıllar geçmesine rağmen Türk sinemasında ve dizi sektöründe yaratılan karakterle de bir değişimin olmadığını günümüzdeki dizilerden görebiliyoruz. O dönemde köyde fakir bir hayat süren geri kalmış Kürtler, bugün konaklarda ağa olarak bütün feodal ve geri kalmışlılıklarını koruyarak sahneye çıkıyorlar. Geçmişten bugüne birçok şeyin değişmediğinin ya da değiştirilmek istenmediğinin göstergesidir bunlar. Dizilerde ve sinema filmlerinde insana ve insanlığa ait bütün kötülüklerin Kürtlere mal edildiğini söyler Yücel. Bir Türk oyuncunun Kürdü oynaması için çok fazla çaba harcaması gerekmez. Bozuk aksanlı bir Türkçe ile konuşması ve karakter olarak da cahil ve görgüsüzü oynaması Kürt karakter olması için yeterlidir.

1950'li yıllarda köy yaşamı dahilinde Kürt karakterleri en fazla filmlerinde canlandıran Atıf Yılmaz'dır. “Mezarımı Taştan Oyun”, ”Kanlı Feryad” “Boş Beşik” bu filmlerden bazılarıdır.  Her ne kadar köy yaşamı dahilinde çekilse bile; bu filmler köy gerçekliğinden uzaktır. Tıpkı canlandırdığı Kürt karakterlerin gerçek kimliklerinden uzak olması gibi. Genellikle türkülerden ve kitaplardan uyarlanarak çekilir bu filmler. “Mezarımı Taştan Oyun” filmi Urfa yöresine ait bir türküden uyarlanarak çekilmiş ve Kürtlerin adlarının anılması açısından bir ilki taşır.

Atıf Yılmaz uzunca bir süre köy eksenli filmlerin dışına çıkamamış. Esat Mahmut Karakurt'un romanından uyarladığı “Dağları Bekleyen Kız” adlı filminde de yine bir Kürt karakteri var. Bu defa kadın olan bu karakter vahşi, evcilleştirilmesi gereken, henüz hiçbir şeyin farkına varamamış bir karakterdir. Dönemin Kürtlere bakış açısını bu romandan ve uyarlanan filmden bile anlayabiliyoruz aslında. Film çok sevilmiş olacak ki ikinci kez 1968 yılında tekrar çekildi. 1960'lı yıllara kadar köy kasaba ekseninden bir türlü çıkamayan Yılmaz, 60'lı yıllardan sonra popüler konular üzerine de yoğunlaşıp film çekmeye başlar.

1970'li yıllar köyden kente doğru göçün yoğunlaştığı bir dönemdir. Kürtlerin kırsaldan kente göç edişi de filmlere konu olmuştur. Fakat şehre gelen Kürtler kapıcı, yamak, yalaka olmaktan öteye geçememişlerdir. Erkekliği ve namus meselesini yüceltip en kabadayısını bile buradan vurmaya çalışmıştır dönemin yönetmenleri. Bu tiplerin kız kardeşleri, karıları evden dışarı çıkamayan çıktığı zamanda kötü işlere bulaşan sonucunda da tabii ki feodal geri kafalı Kürt baba ve abi tarafından namusunu temizlemek için öldürülen tiplerdir. Kürt erkeklerinin bu şekilde yansıtılmasına karşılık Türk erkekleri savaşla özdeşleştirilip onlara kahraman, savaşçı bir profil çıkartıldı.

Kadınlar savaş meydanlarında ölerek ya da gazi olarak geri dönen askere aşıktır. Türk erkekleri gurur duyulan, savaşçı, güçlü karakterler oldu hep.

1970'li yılların sonları ile 80'li yılların başı için ‘Yılmaz Güney dönemi' diyebiliriz. Birçok Kürtün sinema sevgisi Yılmaz Güney ile başladı. Güney, sinemaya Atıf Yılmaz'ın asistanı olarak girdi ilk kez. 50'li 60'lı yıllarda Atıf Yılmaz, Halit Refiğ gibi yönetmenlerin filmlerinde başrol oyunculuğu yapsa da iz bıraktığı dönem 80'li yıllar oldu. Özellikle “Yol” filmi Kürt sineması için bir dönüm noktası oldu. Yılmaz Güney Atıf Yılmaz ve diğer yönetmenlerden farklı olarak “Berivan” gibi karakterleri de sinemaya koydu.  1980'li yıllar askeri darbenin  birçok şeye etkisi olduğu gibi sinemaya da fazlasıyla yansıması oldu. Sadece 1989 yılında vizyona giren 239 yabancı filme karşılık yalnızca 12 yerli film gösterime girdi.

Günümüzdeki Türk dizilerine baktığımız zaman ise önceleri Türk sinemasında yaratılan karakterler bugün dizilerde aynı gelenekle devam ettiriliyor. Özellikle Samanyolu televizyonunda yayınlanan dizilerde yaratılan Kürt karakterler hayal ürünü bile olmayacak cinsten. Çocuk gelinler meselesini tamamen Kürtlerin cani ve barbarlığıyla özdeşleştiren, asker- gerilla ilişkisinde gerillaları son derece kaba bir şekilde konuşturup vahşi, çirkin bir şekilde yansıtan karakterler yaratıyor. Ağalığı da göz ardı etmeden önceleri sinemada köyde feodal, geri kalmış cahil ağa gösterilirken bugün dizilerde konaklarda yaşayan feodal geri kalmış ağalar gösteriliyor. O günden farklı olarak ara ara bozuk Kürtçe konuşmalar oluyor diyaloglarda. 

Geçmişten bugüne Kürt karakterler belli kalıplara sokularak yansıdı hep ekranlara. Komedi filmi olarak verilen filmlerde şapşallıklarıyla gülünen karakterler Kürt oldu hep.  Dram filmlerinde köyden şehre gelen, şehre bir türlü adapte olamayan zavallı, acınacak durumda olan köylü de Kürt oldu hep. Aşk filmlerinde özelikle bir türlü birbirine kavuşamayan sevgililerin işlendiği filmlerde babanın istemediği istenmeyen karakter Kürt oldu hep. Kısacası Türk sinemasında Kürtler hiç bir zaman gerçek bir Kürt karakter yerine Türk yönetmen ve senaristlerin yarattığı hayat dışı tipler oldu hep.

 

Kaynak: basnews.com

 

Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar