indir 2.jpg

Nefes alamıyorum!

ABD'ye dönecek olursak, “Nefes alamıyorum!”, aslında sadece George Floyd'un değil, tüm Amerikan toplumunun, hatta dünya nüfusunun % 99'unun feryadı. Minneapolis olaylarının kökünde ırkçılıktan öte patlamaya hazır bir toplum var. Tıpkı Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi. Büyük bir değişime ihtiyacımız var ama bu değişim ancak devrimsel nitelikte olabilir.

7 Haziran 2020 Pazar
“Adalet olmayınca devlet,
büyük bir çeteden başka nedir ki?”
Aurelius Augustinus (354-430)
 
Giriş
ABD'nin Minneapolis eyaletinde bir polisin geçen Pazartesi akşamı George Floyd isimli siyahî bir Amerikalının ölümüne neden olması sonrası Salı günü sabahı başlayan olaylar devam ediyor. Yayınlanan görüntülere göre, polis memuru Derek Chauvin, dizi ile bastırarak Floyd'un ölümüne neden oluyor. Bu, apaçık bir cinayet. Chauvin, yaklaşık 20 yıldır polis ve hakkında bugüne kadar en az 10 ciddi şikâyet var. Sicilinde an az bir kişiyi vurarak öldürdüğü, bir diğerini evinin banyosunda vurarak yaraladığı kayıtlı.(1) Minneapolis Belediye Başkanı Jacob Frey, “Bu insan ölmemeliydi” dediği için Trump'ın hücumuna uğradı. Floyd, Teksas-Houston'dan yeni bir hayat kurmak için bu eyalete gelmiş. Polise göre sahte para işinden tutuklanmaya direnmişti.
 
Altı yıl önce Minneapolis anma gününde polis tarafından öldürülen Eric Garner'in son sözleri de, “Nefes alamıyorum” olmuştu. Bu olay, sadece ABD'deki basit bir siyah-beyaz olayı ile gün yüzüne çıkmış bir ırkçılık meselesi olmaktan öte bu ülkenin iç hastalıkları ile ilgili geniş ve tarihsel bir olgu. Neo-liberalizmin yani finansal oligarşinin ABD'yi getirdiği işsizlik ve yoksulluğun yol açtığı patlamaların sadece görünen ucu. Geçen yıl Fransa'da yaşanan Sarı Yelekliler gibi toplumsal olaylar, ortaya çıkmak için pek çok ülkede fırsat kolluyor. Durum daha da vahim. Çünkü insanlar ekonomik, sosyal ve siyasi nedenlerle gittikçe nefes alamıyor. Bu makalede, ABD toplumu içinde neler olup bittiğine odaklanırken, küresel sistemim sorunları ve ulus-devletin meşruiyeti ile ilgili de sözlerimiz olacak.
 
ABD'de neler oluyor?
Minneapolis'te daha önce de yağma ve kundaklama olayları oldu. Geçen yaz da ırkçı bazı saldırılar olmuştu. Kuzeydeki diğer şehirlere göre, ırkçı saldırılar konusunda Minneapolis'in daha uzun bir geçmişi var. Polis ve siyahlar arasındaki bu tür ırkçı olaylar özellikle 1980'lerde New York'ta yaygındı. Yeni protestoların farkı beyaz gençlerin de gösterilere katılması oldu. ABD'nin daha zayıf ve daha az refah içinde olduğu bir dönemdeyiz. Bundan 30-50 yıl önce Amerikan çalışan nüfusunu nazik bir şekilde kurallara göre idare etmeniz kolaydı. Artık bu ihtimal ortadan kalktı.(2) Daha büyük resimde, ABD devletinin temeli olan nazik kurumlar arası ilişkilerin ve başkana büyük saygının olduğu dönemleri geçtik.
 
Nitekim Minneapolis'in Demokrat Partili belediye başkanı ile Trump'ın karşılıklı atışmasını izliyoruz. ABD sisteminde kurulduğundan beri Cumhuriyetçi ve Demokrat Parti yani iki parti hegemonyası devam ediyor. 1820'lerde Jackson'un Demokratları, ilerici ve eşitlik savunucuları idi. Azınlıklar ve yoksullara hitap etmeyi hedefliyorlardı. Bu yüzden, Demokrat Parti'nin ‘sol'u temsil ettiği düşünülür. Lincoln'ün Cumhuriyetçileri ise kölelik ve ırkçılık karşıtı ama zenginlerin partisi idi. 1865'te köleliğin kaldırılması Lincoln'ün ölümüne neden oldu. Demokrat Barack Obama döneminin sonunda da Baltimore'dan Dallas'a pek çok eyalette kanun güçlerine yönelik saldırılar olmuş, tartışmalar Trump'ın seçim kampanyasına da yansımıştı.
 
Sadece 2016 değil, 1970'ler ve 80'lerde de bu tür olaylar yaşandı. İşin ilginç yanı Amerikalı yorumcular bu tür olaylar için Demokratları fazla özgürlükçü olmakla suçluyorlar.(3) Hâlbuki 1969'dan 1994'e genellikle iktidarda Cumhuriyetçiler vardı. 1990'larda başka bir siyahî Freddy Gray'ın polis nezaretinde iken öldürülmesinden sonra büyük olaylar çıkmıştı. Olayların zirve yaptığı yıl 1991 idi. Floyd olayını müteakip Cuma günü 30 şehirde birden olaylar çıktı. Bugün sol kanat Demokratların aktivist bölümü, suçluların serbest kalmasına yönelik kefaletin kaldırılmasını, tutuklanıp hapse atılan göstericilerin serbest bırakılmasını ve polisin yetkilerine daha sıkı sınırlamalar getirilmesini istiyor.
 
ABD'nin çürümüş sistemi...
ABD, ne demokrasi ne özgürlükler, kuruluşundan beri her şeyden önce zengin bir sınıfın çıkarlarını kollamak için oluşturulmuş bir siyasi sisteme (Plütokrasi) sahiptir. Hangi partiden olduğunuzun önemi yoktur. ABD'yi yöneten derin devlet askeri-istihbarat kompleksi olarak gösterilse de onlar küresel sermayenin yani Yahudi parasının memurlarıdır.(4) Amerikan sistemindeki problemin temelinde para, güç ve etki döngüsü yatmaktadır. Amerika için problem hangi partinin hükümette olduğu değil, yönetimin dizaynında, çalışmasında ve güçler dağılımındadır. Seçim sonuçları her zaman adaletsiz bir toplum düzeni, ekonomik olarak iyi kesimin yükün çoğunu taşıyan alttaki kesim tarafından sürekli olarak sübvanse edildiği, kısır değişmez bir yazgı oluşturmaktadır. Amerika, halk tarafından halk için bir yönetim olmaktan çok, zenginler tarafından zenginler için olan bir rejime gitmektedir.
 
Temsilciler tüm nüfusu değil onlara en çok çalışan zenginleri öncelikle ve en iyi şekilde temsil eder. Yoksulluk, suç, şiddet, sağlık güvencesi olmamak, işsizlik, evsizlik, hırsızlık, fazla çalışma, boşanma, göç, uyuşturucu kullanımı, fahişelik, yalnızlık, rüşvet, ahlaksızlık gibi aklınıza gelebilecek tüm sosyal hastalıkların nedeni plütokrasinin sonuçlarıdır. Diğer bir bakış açısı ile görülen tüm bu semptomlar gerçekte daha derin bir hastalığın belirtileridir. Irkçılık suç işlemekten daha büyük bir problem ve polis teşkilatı ırkçılığın önemli bir aktörü. ABD, koronavirüs salgını ile yoğun mücadele içinde iken, bir de ırkçı polisler yüzünden iç savaş tehlikesi ortaya çıktı. Halkın verdiği tepki belki de ırkçılıkla mücadele için yeni bir dönüm noktası olabilir. Amerikalılar son iki aydır, 2008 yılından beri görülmeyen bir ölçüde ekonomik çöküş içinde.
 
Güvenlik güçleri ve iktidar vatandaşı evcilleştirirken, dışarıdaki kötülerden korkmayı sağlar. Tek taraflı görüşler milliyetçilik ve yurtseverlik duyguları ile işlenir. Yurtsever vatandaş; işini kaybetmek, terörizm tehdidi ile korkutulur, devlet ve ordunun desteklenmesi için güdülenir. Amerika'da demokrasi sadece bir masaldır ve gerçekten demokratik olarak adlandırılabilecek tek bir kurum dahi yoktur. Amerika anayasası nedeni ile daha doğarken edindiği hayati bir hastalığa sahiptir ve bu yüzeysel bazı tedavilerle iyileşemez, yani hastanın hayatını kurtaracak derin bir ameliyata ihtiyaç bulunmaktadır. Bu ameliyatın anlamı aristokratların yazdığı anayasayı doğru bir şekilde değiştirerek ülkede güçler dengesini yeniden düzenlemektir. Bugünkü Amerikan anayasası ise imparatorluğun vicdanı değil vasıtasıdır. Gazinocu Trump'ın devlet yönetimi anlayışı; ırkçılık, yabancı düşmanlığı, patolojik yalancılık, aptalca tehdit etme, şantaj yapma ve Twitter ile haberleşme gibi özelliklere sahip.
 
Amerikan halkı mutsuz...
ABD, dünyanın en büyük üretim sektörüne (dünya toplamının % 18,2'si, Çin; % 17,6) sahip olmasına rağmen üretim alanındaki şirketlerin % 67'si nitelikli işçi sıkıntısı çekmektedir. Yasal olmayan yollardan ülkeye giriş yapan 20 milyon niteliksiz işçi yanında, 60 milyon sıradan işin dışarıdan sağlanıyor olması diğer bir problem sahasıdır.(5) ABD halkının % 37'si en büyük ekonomik sorun olarak fiyat artışlarını, % 38'i işsizliği, % 15'i bütçe açığını, % 14'ü vergileri gösterdi. Amerikan halkı bugün de pek çok şeyden dolayı mutlu değildir (Tablo 1). Dünyanın en güçlü ülkesi olmasına rağmen 360 milyon nüfusun en az 56 milyonu karne ile besleniyor. Elimizde uzun bir liste var. Yetenekli insan açığı artıyor, orta sınıf küçülüyor, ücretler artmıyor.
 
 
Hükümet yılda 927 milyon dolar değerinde sosyal güvenlik ve sağlık programı uygulamaktadır ve Amerikan halkının yaklaşık üçte biri bu programlardan yararlanmaktadır. ABD içinde hapisteki insan ve obez sayısı, silah miktarı ve enerji tüketiminin yüksek olması, ilkokul öncesi okula çok az çocuk gitmesi gibi sorunlar alarm vermektedir. ABD'nin sosyal sorunlarının başında orta sınıfın çöküşü, evlilikler, dini özgürlükler, Latinlerin durumu gibi konular gelmektedir. Amerika'da evlilik dışı doğumlar ile ilgili çarpıcı rakamlar bulunmaktadır. Üniversite mezunu hanımlarda evlilik dışı doğumlar 1/10'dan daha az iken, lise ve daha düşük seviyede eğitim almış kadınlarda 6/10'a yakındır(6). Yalnız yaşayan annelerin, iki işte birden çalışmak zorunda olması çocuklara ayıracak zaman bırakmamaktadır. Siyahlar ABD'nin patlamaya hazır bombasıdır ve bu yüzden siyahları sisteme daha çok entegre etmek, bunun için de dönüştürmek hedeflenmektedir. ABD'nin 38 eyaletinde yaklaşık 300 milyon kişi bir çeşit sokağa çıkma yasağına tabi. Kriz böyle devam ederse ABD'nin geleneksel sorunları olan evsizlik, sosyal izolasyon, kronik veya akut sağlık problemleri, pahalı sağlık giderleri ve düşük ücretler listesine gıda maddesi yetersizliği de eklenecek. ABD'de insanlar binlerce km uzunluğunda yiyecek yardımı ve işsiz sıraları oluşturdu. Sadece halkın kredi kartı borçları 1 trilyon doları geçmiş durumda. Son iki hafta içinde ABD'de 10 milyon kişi işsizlik yardımı almak için başvurdu. Ondan iki hafta önce bu rakam 695 bin kişi idi. Sosyal güvenlik sisteminde ise vergilerle toplanan 885 milyar dolar var. Resmi kurumlar rakamları değiştirerek şimdilik yaklaşan felaketi saklamaya çalışıyorlar. Ancak işsizlik bahar ayları sonuna kadar % 40'ı aşabilir.(7)
 
Sorun küresel
Asıl sorun, uluslararası sistem ile ilgili; finansal ve başta iklim koşulları olmak üzere çevresel olarak bir çöküş yaşanıyor. Kapitalizm artık ekonomileri taşımıyor. Tüm ülkeler benzer sorunlar içinde; üretim yok, iş yok, ihtiyaç çok, gelir yok ama borç çok. Sadece ABD'nin ulusal borcu 23 trilyon dolar. Ülkeler borç krizi içinde iken, tüketime alıştırılmış insanlar evsiz, işsiz ama borçlu. Bir Amerikalı ailenin yıllık ortalama geliri 49,103 $, bundan sosyal sigorta ve vergiler çıktığında aylık 3.300 $ civarındadır. Okul aidatları olmadığını varsayın, 700 dolar aylık iki arabanın taksitleridir. Yiyecek, giyecek ve ev aletleri için ayda 1.200 $ harcanır. Geriye kalan 1.400 $ içinde ev ipoteği (yaklaşık 200 $), emlak vergileri ve sigortalar, ev aletleri tamiri gibi masraflar da ödenmelidir. Finansal sistemin başarısızlığı hem ABD'de hem de Avrupa'da ekonomik ve siyasi krizlere dönüşmüş durumdadır.
 
Dünya nüfusunun yüzde 50'si dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 1'ine, dünya nüfusunun yüzde 1'i dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin yüzde 50'sine sahip. Amerika'nın en zengin 400 kişisi, nüfusun daha fakir % 50'si olan 150 milyon kişinin toplam gelirinden fazla kazanmaktadır.(8) Bloomberg Global Poll tarafından 2012'de yapılan bir araştırma dünya liderlerinin % 70'inin kapitalizmin sorunları olduğunu kabul ettiğini, üçte birinin ise kuralları ve düzenlemeleri ile ilgili yeniden radikal olarak çalışılması gerektiğini gösterdi.(9) Geçmişte olduğu gibi ekonomik problemlerin temelinde herkes için daha fazla eşitlik, fırsat ve özgürlük arayışı vardır. 1500 yılında dünyada 500 milyon insan vardı, bugün 7,5 milyar olduk. Yıllık üretimin parasal değeri 250 milyar dolardı, şimdi 60 trilyondur.(10) Dünya nüfusunun % 40'ı günde iki dolardan daha az para ile geçiniyor. 2 milyar kişi hâlâ elektrik kullanamıyor. 2050 yılında dünya nüfusu 9 milyar olacak, yani bugüne göre % 50 artacaktır.(11)
 
ABD içinde finans oligarşisi ile sanayici kapitalistlerin büyük çarpışması var. Duruma hâkim olan finansal oligarşi kendi dünya düzenini kuruyor. Bu sistemin attığı önemli adımlar Covid-19 ile birlikte geçilecek nüfus planlaması, kimlik tanımlaması yanında Çin'in yola getirilmesi ve ulus-devletlerin ufalanması var. Dünya Sağlık Örgütü'nden çıkan ABD, Çin'e karşı küresel sermeyenin ittifakı ile ültimatom verirken, yeni bir finans sistemi kuruyor. Bu sistemde IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü'nün yerine dünya para akımının kontrol edecek yeni bir finansal sistem kuruluyor. ABD küresel para akışını tamamen kontrolüne alıyor. Ülkeler SWAP anlaşmalarına tabi olacak ama şartları IMF'ninkinden daha ağır olacak. Şu anda asıl sınıf savaşı ABD içinde oluyor. Finansal oligarşiye en büyük karşı çıkış ABD içindeki üretici yani sanayici kapitalistlerden geliyor.
 
Sonuç; ulus-devlet tehlikede...
Minneapolis olayları bir kez daha devletin meşruiyetinin sınırları ile ilgili ciddi uyarı veriyor. İktidarların nihai olarak iki kaynağı vardır: güç ve meşruiyet. Meşru olmayan güç kaos getirir; gücü olmayan meşruiyet ise alaşağı edilir. Meşruiyetin kaynağı ise seçimlerde alınan oy değil, halkın vicdanı, daha da doğrusu halkın sabrıdır. Eğer bir devleti yönetenler halkın rızasını büyük ölçüde dikkate almıyorlarsa meşruiyetini kaybediyor demektir, zamanla halkın muhalefeti pasif mukavemetten aktif şiddete dönüşür. Bu yüzden, iktidarların meşruiyetinin göstergeleri olarak; siyasi şiddet, polis ve asker sayısı ile göç oranının az olmasına bakılmaktadır. Birçok devlet halen muhalif direniş ölçüsünde göreceli olarak meşruiyetini kaybetme riski ile karşı karşıyadır. Halklar, mutsuz ve huzursuz. Kendini ifade edemeyen, dışlanan halk, eğitimden polise ve hukuka gittikçe siyasilerin keyfi kontrolüne giren rejim içinde kendilerini çıkmazda hisseder. Ayaklanmalar böyle başlar, isyan edenler birbirini tanımasa da birleşir ve radikal yollara başvurur.
 
ABD'ye dönecek olursak, “Nefes alamıyorum!”, aslında sadece George Floyd'un değil, tüm Amerikan toplumunun, hatta dünya nüfusunun % 99'unun feryadı. Minneapolis olaylarının kökünde ırkçılıktan öte patlamaya hazır bir toplum var. Tıpkı Avrupa ve dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi. Neo-liberal sistem yani finans oligarşisi “tek dünya devleti” için sanayi kapitalizmini yani üretimi öldürdü, insanları işsiz ve yoksul bıraktı. Ulus-devletler gittikçe başarısız oluyor. Devlet yardımı ile geçinenler her ülkede gittikçe artıyor. Elektronik ve dijitalleşmenin hayatın reel kesimine doğrudan müdahale şansı vermesi ile finansal kesim, günlük hayatın akışını kontrol altına aldı. Finansal sermaye reel sektöre etki ederken, sermaye-sınıf çatışmasında emek devre dışı kalıyor. Büyük bir değişime ihtiyacımız var ama bu değişim ancak devrimsel nitelikte olabilir. Bu devrimin düşünsel hazırlığı için küresel ekonominin dönüşümü ve insanın kendi geleceğini şekillendirecek tamamen yeni bir düşünce sistemine ihtiyaç var.
 
Prof.Dr. Sait Yılmaz
Milli Gazete
 
-------------------------------------------------------------------------------------------
DİPNOT
1-Niko Georgiades, Minneapolis Police Murder Handcuffed Man with Neck-Kneel, Unicorn Riot, (May 26, 2020).
2- Scott McConnell, The George Floyd Tragedy Is Part of a Bigger National Problem, American Conservative , (May 29, 2020).
3- Daniel McCarthy, Trump Must Embrace A Law and Order Campaign to Stop American Carnage, Conservative Review, (May 30, 2020).
4- Küresel Sermayenin yapısı ve uzantıları için bakınız; Sait Yılmaz, Küresel Sermaye ve Türkiye, Kaynak Yayınları, (İstanbul, 2014),.
5- Conrad Black, America's Slide From Greatness, National Review, (Nov 21, 2012).
6- Jonah Goldberg: Obama Needs A Family Plan, National Review, (Nov 21, 2012).
7- Stephen Lendman, US Unemployment to Exceed 40% by End of April? CRG, (April 03, 2020).
8- Al Gore, The Future, Second Edition, WH Allen, (London, 2014), 10.
9- Gore, ibid, (2014, 33.
10- John Merriman, Rönesanstan Bugüne Modern Avrupa Tarihi, Say Yayınları, (İstanbul 2018), 81.
11- Colin I. Bradford, Restoring America's Leadership Legitimacy, Guardian Unlimited, (July 9, 2007).
Kategorideki Diğer Haberler
Öne Çıkan Haberler
İktibaslar